16 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/47

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin geleceğini sınıfın bağımsız inisiyatifi belirleyecektir!
“Sıfır sorun”dan “herkesle çatışma”ya
İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları.
Ankara’da binler haykırdı:
Hepimiz eşkıyayız!
Polis-yargı-Adli Tıp işbirliğiyle
kadına işkence!
Türk-İş’te “değişim” olmadı
DİSK: “Mücadele... mücadele... mücadele...”
Armine'de direniş kazandı
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlenme deneyimi
Sınıf sendikacılığı bayrağı altında birleşelim!
19-22 Aralık katliamı ve direnişi
11. yılında!
“Bedenlerini aldılar ama bilinçlerini teslim alamadılar”
“Operasyonun yapılacağı
biliniyordu”
“F tipi cezaevleri kapatılmalıdır”
Sermaye devletinin “insan hakları”
sicili: Dizginsiz baskı ve terör!
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Erdal Eren mezarı başında anıldı.
AB’nin periferisi
Çinleşiyor… - Volkan Yaraşır
Rusya’da onbinler gerici rejime
karşı alanlara indi
‘İşgal et’ eylemleri ABD limanlarına sıçradı
BM Dünya İklim Zirvesi’nden
sonuç çıkmadı.
Devlet bizi sevmesin - G. Umut
Çetinsaya YÖK’e, Özcan Köşk’e!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları

ABD’de Wisconsin Senatörü Joseph McCarthy, elinde Komünist Parti’ye üye olduklarını iddia ettiği 205 kişilik listeyle komünist avı başlattığında 1950 yılının Şubat ayıydı. Aynı yılın Eylül ayında Türkiye’de de Komünizmle Mücadele Derneği kurulurken, Kasım’da Komünizmle Mücadele Dergisi çıkmaya başladı. Böylece tüm dünya çapında anti-komünist propaganda yayılırken, islami gericilik de Sovyetler Birliği’ne komşu ülkelere doğru nüfuz etmeye başladı. Bu gerici akıma “yeşil kuşak” adı verildi.

Türkiye cephesinde de tüm islami gericilik kontra bir tarzda, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nde mayalandı. Derneklerin en önemli icraatı 16 Şubat 1969 yılında 6. Filo yürüyüşüne düzenlediği kanlı saldırı oldu. Saldırı oldukça planlı bir şekilde gelişti. Gazete köşelerinden “Komünistler, Moskova uşakları geliyor, dinimize küfrediyorlar” denilerek, on-onbeş gün öncesinden adi bir provokasyon başlatıldı. Toplu olarak sabah namazları organize edildi. Saldırı öncesinde saldıracak kitleye kamyonlarla sopa dağıtımı yapıldı. Dağıtılan sopalar, polisin ayırt edebilmesi için mavi kurdelelerle işaretlenmişti. Özetle kanlı tezgah devlet eliyle bu gerici sivil çetelere ihale edilmişti. Daha sonraları bu senaryolar değişik biçimlerde Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta kanlı bir şekilde hayata geçirildi.

Doğrudan bir ABD projesi olan Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kökleri derin devlete kadar uzanırken, Türkiye’ye son döneme damgasını vuran Fethullah Gülen ve cemaatini de miras bıraktı. 1960’ların başında Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği’nin 2. şubesinin kuruluşunda yer alan Fethullah Gülen, 92 ülkede 100 binden fazla öğrenciye eğitim veren yaklaşık 500 lise ve ilköğretim okuluna, 6 üniversite ile çeşitli sayıda eğitim ve dil merkezine, devletin her kademesinde kilit noktaları tutan büyük bir cemaatin liderliğine giden yolu anti-komünizme verdiği büyük destekle açtı. Geldiğimiz noktada ise özellikle polis ve adalet mekanizmaları içinde yarattığı büyük organizasyonlarla, bu kurumlara hükmetmektedir. Cemaatin sermayesinin 25 milyar doları geçtiği tahmin edilmektedir.

AKP çatısı altında oluşan ittifakta önemli bir güç olan cemaat, bir dizi polis operasyonu gerçekleştirebilecek bir güce de ulaşmış bulunuyor. Bu operasyonların bir kısmı da AKP şefleriyle ters düşme pahasına gerçekleştirilmektedir. Polis ve yargı mekanizmasına dayanılarak yapılan bu operasyonların sonuncusu ise rakip cemaate yapıldı.

Geçtiğimiz günlerde medyatik vaiz Ahmet Mahmut Ünlü’nün, daha iyi bilinen adıyla Cübbeli Ahmet Hoca’nın bilinen polis teknikleri ile tutuklanması ve Fethullahçıların yayın organı Zaman gazetesinin AKP iktidarını ve başbakanı yıllar sonra açıkça eleştirmesi, islamcı gericilik cephesinde yaşanan çatlağı ortaya koymaktadır. Cübbeli’nin tutuklanış tarzı doğrudan Gülen cemaatini işaret ediyor.

Gülen cemaatinin hedefe çaktığı Cübbeli, Türkiye’nin en güçlü tarikatı Nakşibendiler’in kitlesel kollarından olan “İsmailağa” adı verilen, ölüm döşeğindeki Mahmut Usta Osmanoğlu’nun şeyhliğini yaptığı grubun öne çıkan bir üyesi. Adının tarikatın liderliğinde geçmesi onu doğal bir hedef yapmış anlaşılan. Cemaat tarzı videolar ve dinlemeler, Gülen cemaatinin İsmailağa tarikatına karşı bir operasyonu gibi gözüküyor.

Türkiye’de büyük bir çıkış yaşayan islami gericilik, iktidarın getirdiği rantı sermayeye çevirmek konusunda büyük bir çaba içersinde. “İki lokma bir hırka” edebiyatıyla gözünden yaşlar boşalanlar, rakiplerini alt etmek için en iğrenç yöntemleri kullanmakta çekince görmüyorlar.

 

 

 

 

“Katil polis” sloganı yargılanıyor!

İzmir Buca Belediyesi’nde çalışırken işten atılan ve direnişe geçen Batıgül Tunç 23 Mayıs 2011 tarihinde direnişini Ankara’ya taşımıştı. CHP il binası önünde oturma eylemi yapmak isteyen Batıgül Tunç ve ona destek veren ilerici ve devrimciler polis terörünün hedefi olmuştu.

Burada gözaltına alınan Ekim Gençliği okuru Zennure Karaaslan hakkında bir kadın polisi darp ettiği ve “Katil polis!”, “İşkenceci polis!” sloganlarını attığı gerekçesiyle 7 yıl hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması 13 Aralık tarihinde yapıldı.

Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Karaaslan katılmazken ÇHD’li avukatlar duruşmayı takip etti.

Bir sonraki duruşma 3 Mayıs 2012 tarihine ertelendi.

 

 

 

‘Şike’ için birleştiler

Düzen partileri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edilen şike yasasını oybirliğiyle meclisten geçirdi.

KCK operasyonlarıyla binlerce Kürt siyasetçisinin, aydının, ilerici ve devrimcinin cezaevlerine tıkılması karşısında suskunları oynayan meclis, şike yasasının geçirilmesi için seferber oldu. Veto edilen yasanın jet biçimde Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülmesinin ardından yasa tasarısı meclise yollandı. Yapılan açık oylama sonucu Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 6 ret ve 1 çekimser oya karşın, 284 oyla Genel Kurul’dan geçti.

Kanun hakkında BDP Grubunun görüşlerini dile getiren İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, her türlü hırsızlığın, emek gasbının affedildiğini söyledi.

AKP, MHP ve CHP’nin onayını alan kanuna göre, bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek için bir başkasına kazanç veya başka menfaat sağlayan kişiye verilen hapis cezası indiriliyor. Bu kişilere verilen hapis cezasında 12 yıla kadar olan üst sınır 3 yıl, 5 yıl olan alt sınır da 1 yıl olarak uygulanacak.

 

 

 

CHP ABD’de görücüye çıktı

CHP’nin üst düzey isimlerinden oluşan bir heyet bir yıl önce olduğu gibi yeniden ABD’ye gitti. Heyette yine geçen yıl olduğu gibi Faruk Loğoğlu, Umut Oran, Gülsün Bilgehan ve Faik Oztrak var. Heyet, Beyaz Saray dışında Yahudi lobisi ve “düşünce kuruluşları” ile yoğun görüşmeler yapacak. Yani bir yerde CHP görücüye çıkacak.

CHP heyetinin yapacağı görüşmelerin ilk gününde, Yahudi Lobi kuruluşları ve neo-con olarak bilinen “düşünce kuruluşları” ile görüşmeler var. Ama asıl önemlisi ise heyet, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in ekibinden Larry Silverman ile de bir görüşme yapacak.

CHP heyetinin görüşme trafiğinde Pentagon, Dışişleri Bakanlığı, CSIS ve German Marshall Fund gibi kurumlar da bulunuyor.

Bu ziyaret, CHP’nin has bir Amerikancı düzen partisi olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlıyor. Hükümet olmanın yolunun Amerikan desteğinden geçtiğini bilen CHP yönetimi bu ziyaretle kendisini anlatacak ve ABD’ye ispatlamaya çalışacak. Aynı zamanda ise ABD yönetiminin beklentilerini ve eleştirilerini ilk elden öğrenmiş olacak.