16 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/47

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin geleceğini sınıfın bağımsız inisiyatifi belirleyecektir!
“Sıfır sorun”dan “herkesle çatışma”ya
İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları.
Ankara’da binler haykırdı:
Hepimiz eşkıyayız!
Polis-yargı-Adli Tıp işbirliğiyle
kadına işkence!
Türk-İş’te “değişim” olmadı
DİSK: “Mücadele... mücadele... mücadele...”
Armine'de direniş kazandı
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlenme deneyimi
Sınıf sendikacılığı bayrağı altında birleşelim!
19-22 Aralık katliamı ve direnişi
11. yılında!
“Bedenlerini aldılar ama bilinçlerini teslim alamadılar”
“Operasyonun yapılacağı
biliniyordu”
“F tipi cezaevleri kapatılmalıdır”
Sermaye devletinin “insan hakları”
sicili: Dizginsiz baskı ve terör!
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Erdal Eren mezarı başında anıldı.
AB’nin periferisi
Çinleşiyor… - Volkan Yaraşır
Rusya’da onbinler gerici rejime
karşı alanlara indi
‘İşgal et’ eylemleri ABD limanlarına sıçradı
BM Dünya İklim Zirvesi’nden
sonuç çıkmadı.
Devlet bizi sevmesin - G. Umut
Çetinsaya YÖK’e, Özcan Köşk’e!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP iktidarı komşu ülkelerle gerilimi tırmandırıyor...

"Sıfır sorun"dan "herkesle çatışma"ya...

Milletvekili olmadan önce AKP şefi Tayyip Erdoğan tarafından Dışişleri Bakanı olarak atanan Ahmet Davutoğlu, Türk dış politikada hedeflerinin “komşularla sıfır sorun” olduğunu iddia etmişti. Türk devletini “bölgenin temel gücü” ilan eden Ahmet Davutoğlu, komşularla olan tüm sorunların çözüleceğini, bölgesel sorunlar için ise arabuluculuk yapılacağını ve bu sayede bölge devletlerinin de Türkiye’yi lider kabul edeceğini iddia ediyordu.

Palazlanan Türk burjuvazisi ve “yeni Osmanlıcılık” düşü gören dinci gericilik odağı AKP hükümetinin bu yönde bazı girişimleri oldu. Yunanistan, Ermenistan, İran, Irak, Suriye ve diğer Arap ülkeleriyle bazı ilişkiler geliştirildi. İsrail-Suriye, İsrail-Filistin sorunlarının çözümü için arabuluculuk girişimleri da başlatan AKP şefleri, bu girişimlerde başarısızlığa uğramakla kalmadı, kendisi komşu devletlerle yeni ve daha büyük sorunlar yaşamaya başladı.

Hem Ortadoğu’da prestij kazanmak hem parti tabanına mesaj vermek için İsrail’le gerilimler yaratan AKP hükümeti, siyonistlerin Mavi Marmara katliamı konusundaki küstahlıklarından dolayı, bu ülkeyle ilişkileri bir türlü istenen düzeye taşıyamadı. Washington’daki efendilerin telkin ve uzlaştırma girişimlerine rağmen, istenen sonuca ulaşılamadı. Zira siyonistlerin küstahlığı AKP’nin girişimlerini boşa düşürdü. Gizli görüşmeleri de ifşa eden İsrail, Tayyip Erdoğan’la müritlerini küçük düşürerek anlaşmaya yanaşamadı.

Son günlerde siyonist basında çıkan haberlere göre ABD, Türkiye-İsrail ikilisini barıştırmak için yeni bir plan hazırlamış. Zira bölgedeki en sadık iki gerici rejimin aralarındaki sorunları çözmesi, Washington’daki efendileri rahatlatacaktır. Bu anlaşmanın er ya da geç sağlanacağını kestirmek güç değil. Siyonist İsrail’e kalkan olmak için savaş aygıtı NATO’nun füze kalkanını Malatya Kürecik’e kurmaya başlayan AKP hükümeti, İsrail’le barışmaya hazır olduğunu ispatlamıştır. Aksi halde, İran’la çatışma pahasına İsrail’e kalkan olacak NATO planına onay vermeleri mümkün olmazdı.

“Etkin taşeronluk” hevesine kapılan Türk burjuvazisi ve onun siyasal temsilcisi AKP’nin şefleri, bu hedefe “sıfır sorun” türünden safsatalarla ulaşılamayacağını, tersine, ABD’nin bölgesel politikasına endekslenmek gerektiğini, bunun ise “sıfır sorun” bir yana “tüm komşularla çatışma”yı zorunlu kıldığını fark etmiş görünüyorlar. Zira Yunanistan, Kıbrıs ve Ermenistan’la yaşanan gerilimi belli bir düzeyde tutan Türk devleti Suriye, İran ve Irak’la doğrudan çatışmaya davetiye çıkaran bir çizgiye gelmiş görünüyor.

Suriye’nin içişlerine kaba müdahale

ABD emperyalizminin Suriye’ye dönük yaklaşımı değişince, Tayyip Erdoğan ile müritleri de anında çark ettiler. Beşar Esad’la “abi-kardeş” pozları veren AKP şefi, Washington’daki savaş baronları Baas yönetimini yıkma hedefini ilan edince, 180 derece dönüş yaparak, Beşar Esad’ı “düşman” ilan etti. “Kardeş Esad” birden “halkını öldüren diktatör” oluverdi. Baas yönetimiyle iyi ilişkiler de düşmanca ilişkiler de Washington’daki savaş baronlarının bölgesel politikalarına uyum adına gündeme gelmiştir. Eğer ABD Baas yönetimini hedef almasaydı, kuşkusuz ki, Tayyip Erdoğan da Beşar Esad’la “abi-kardeş” rolünü oynamaya devam edecekti.

Gelinen yerde AKP iktidarı ve şefi Tayyip Erdoğan, Suriye’yi hedef alan emperyalist planın uygulanmasında -Washington’daki görevlilerin deyimiyle- “öncü” rolü oynuyor. Başını Müslüman Kardeşler’in çektiği dinci gerici muhalefetin hamisi, destekçisi, eğiticisi, silah tedarikçisi Ankara’daki Amerikancı rejimdir. Bu tutum, Suriye’ye savaş ilan etmekle eş anlamlıdır. Diğer bir ifadeyle, yayılmacı emeller ve emperyalistler adına “etkin tetikçilik”, Suriye ile çatışma ortamı yaratmış bulunuyor.

Füze kalkanı İran’la gerilimi tırmandırıyor

Savaş aygıtı NATO’nun füze kalkanı planına onay verildiğinde, İran yönetimi AKP iktidarını bu plandan vazgeçmeye çağırmış, aksi halde bu girişimin yeni gerilimlere yol açabileceği konusunda uyarmıştı.

Ankara’daki işbirlikçi takımı bu uyarıları dikkate almadı. Zira hem emir büyük yerden geliyor hem depreşen “etkin taşeronluk” heveslerine ulaşabilmenin yolu buradan geçiyordu. Bundan dolayı İran’la gerilimin tırmanması pahasına, İsrail’e kalkan olarak tasarlanan Füze kalkanı projesi AKP şefleri tarafından onaylandı.

Kürecik halkı başta olmak üzere ilerici-devrimci güçlerin karşı çıktığı füze kalkanı kurulmaya başladığında İsrail’deki siyonist rejim keskin dişlerini göstermeye başladı. İran’ın nükleer programını tahrip etmek için tek yolun askeri saldırı olduğunu ilan eden siyonist şefler, İsrail’in İran’a saldırı hazırlığı yaptığına dair haberleri piyasaya sürdüler.

Bu çakışmanın bir tesadüf olmadığı açıktır. İsrail’in tehditleri yeni olmasa da, saldırı hazırlığının fiilen başlatıldığının ilan edilmesi, bu haberlerin ise hiçbir resmi kurum veya kişi tarafından yalanlanmaması, bu kez durumun farklı olduğunu düşündürüyor.

İsrail’in tehditleri, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan raporun Pentagon’un talimatına uygun olması, ABD ile AB tarafından yeni yaptırımların ilan edilmesi, doğal olarak İran yönetiminin sert tepkileriyle karşılandı. Olası bir saldırıya hazırlıklı olduklarını ilan eden İranlı liderler, yanıtlarının sert ve alışılmadık olacağını açıkladılar. Olası bir saldırı durumunda ilk hedeflerinin NATO’nun Malatya’daki füze kalkanı olacağını da ilan eden İranlı yetkililer, bu plana onay veren Türk devletinin olası sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacağını hatırlattılar.

Daha önce Devrim Muhafızları komutanı bir generalin, “Olası saldırıda ilk önce Türkiye’deki NATO füze kalkanını vururuz” açıklaması bu kez de Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkanı Hüseyini İbrahimi tarafından dile getirildi.

İran silahlı güçlerinin Türkiye’de kurulması kesinleşen NATO füze kalkanı sistemini etkisizleştirmek için planlarının olduğu, yapılacak herhangi bir saldırı durumunda ise söz konusu kalkanın “kesinlikle” hedef alınacağını ifade eden İbrahimi verdiği bir mülakatta, “herhangi bir saldırıda, Türkiye’deki füze kalkanı sisteminin hedef alınması İran’ın doğal hakkıdır ve kesinlikle bunu yapacak. Silahlı Kuvvetlerimizin bu sisteme karşı önceden üzerinde çalışılmış plan ve taktikleri var” ifadelerini kullandı.

Türk devleti ve AKP hükümeti, gelinen yerde, İsrail’e kalkan olmak adına, komşu İran’la savaş durumunu göze alacak derecede izandan yoksun görünüyor.

El Maliki: “Türkiye’nin müdahaleleri kabul edilemez”

İşgalci ABD ordusunun Irak’tan çekilmesiyle bu ülkeye daha kolay müdahale edebileceğini varsayan AKP şefleri, işi Bağdat’taki yönetimi rahatsız edecek dereceye vardırmış görünüyor. ABD çıkarlarının bekçiliğini yapmak koşuluyla Türk devletine Irak’ta rol biçen Obama yönetimi, bu ülkenin yağmasından bazı kırıntılar vaat etmiş olmalı. Aksi halde Irak’a müdahale etmek için Ankara’daki işbirlikçi takımının bu kadar hevesli olmasının akla uygun bir izahı olamaz.

Hem Kürt hareketini ezmek hem bu ülkenin yağmasından pay almak için her şeye burnunu sokan AKP şefleri, belli ki, Bağdat’ta ummadıkları tepkilerle de karşılaşıyorlar. Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Washington ziyareti öncesi Wall Street Journal gazetesi ile yaptığı mülakatta kullandığı ifadeler, bu kanıyı güçlendiriyor.

“Ekonomik işbirliği cephesinde onları olumlu karşılıyoruz ve onlara açığız ama siyasi işlere karışılmasını olumlu karşılamayız. Türkiye, bazı siyasi şahsiyetleri ve blokları destekleyerek karışıyor. Onların önceki büyükelçisinin karışmasına sürekli itiraz ettik ve onlar, karışıldığını kabul ettiler. Siyasi konularda kabul edilemez biçimde karışıyorlar” ifadelerini kullanan El Maliki, Ankara’daki “etkin taşeronlar”dan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor.

Bu arada Suriye’yi hedef alan emperyalist plandan da Türk devletinin bu uğursuz planın uygulanması için “öncü rol” oynamasından rahatsız olan Bağdat’taki yönetimin tepkisini ortaya koyma gereği duyuyor.

Bu tablo, Türk burjuvazisinin temsilcisi olan AKP hükümetinin “sıfır sorun” politikasını bir kenara atıp, “komşularla savaş” noktasına geldiğini gözler önüne seriyor. Bu vahim tablonun oluşması, gerici-yayılmacı emeller ve emperyalistler adına aktif tetikçilik yapılmasının dolaysız sonucudur. Öyle ki hemen tüm komşularıyla çatışmalı hale gelen AKP şefleri ABD ile ilişkilerde de tarihin en iyi noktasında olmakla övünüyorlar. Yani “komşularla sıfır” iddiası yerini “ABD ile sıfır”a bırakmıştır.

Geleceğini emperyalistlerle işbirliğinde gören Türk burjuvazisi ve onun hizmetindeki AKP hükümetinin yarattığı bu ağır sorunlar, bölgesel savaşı kışkırtan niteliktedir. Olası bir çatışmanın yaşanması durumunda, faturayı bölgenin işçileri, emekçileri ve ezilen halklarının ödemek durumunda kalacaktır. Bunu engellemek için emperyalist planlara ve bu planlarda “öncü rol” üstlenen Ankara’daki işbirlikçilere karşı, “işçilerin birliği, hakların kardeşliği” şiarıyla mücadele yükseltilmelidir.