09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine:

“Kararlar siyasaldır”

- 33 avukatın tutuklanmasıyla gelişen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapılmış olan tutuklamaların dosyalarını incelediğimizde içerik açısından hukuksal bir suç unsuruna rastlanmadığı görülmekte. Örneğin Abdullah Öcalan’a talimat götürdükleri gerekçesiyle tutuklanmış olan avukat arkadaşlarımıza bu talimatlarla ilişkin hiçbir soru sorulmadı. Tutuklanma amaçlarıyla, dosyaya delil olarak sunulan evraklar arasında hiçbir illiyet bağı yoktur. Soruşturma evrakları ve dosya bütünlüğü incelendiğinde verilmiş olan tutuklama kararlarının hukuksal değil siyasal olduğu kesinlik kazanmaktadır.

- Tutuklanan avukatlar arasında şubenizin üyeleri de bulunuyor. ÇHD olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

İzmir’de 5 ÇHD üyesi gözaltına alındı. Bir üyemiz sorgu aşamasında bırakıldı, diğerleri tutuklandı. Öncelikle biz ÇHD olarak savunma özgürlüğünün çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Kişilerin savunulma özgürlüğü olduğunu düşünüyoruz. ÇHD olarak, ulusal ve uluslararası alandaki örgütleri de dahil ederek bir kampanya örgütlemeyi düşünüyoruz. Dünyada avukatların müvekkilleriyle ilişkilerinden dolayı tutuklanmasının başka bir örneği mevcut değildir. Biz ÇHD olarak bu hafta sonu İstanbul’da genişletilmiş merkez yürütme kurulu toplantısı yaptık. Gündem maddelerimizden biri de bu konuydu. İlerleyen günlerde kamuoyuna daha somut açıklama yapacağız.

- İnsan avı olarak nitelenebilecek bir dönemden geçiyoruz. Bu hukuksuzluğu durdurmak için neler yapılabilir?

Vardığımız noktada 12 Eylül ve 12 Mart hukukunu arar bir pozisyondayız. Askeri dikta dönemlerindeki hukuksuzluk delil bulunup bulunmamasından ziyade delilin elde ediliş şekilleri yönüyle ortaya çıkıyordu. İşkence ve kötü muamele yoluyla deliller elde ediliyordu. Hukuksuzluk ve insan hakları ihlalleri bu yöndeydi. Şu anda gelinen noktada ise yapılmakta olan yargılamalarda somut delillerle bile karşı karşıya değiliz. Bir insanın suçlanması için asgari düzeyde bile bir delil aranmamakta, birçok dosyanın içinde de kişilerin suçlu olduğunu gösteren zerrece delil bulunmamaktadır.

- KCK, Hopa davaları biçiminde süren saldırganlığın siyasi arka planı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Böylelikle Türkiye’yi dikensiz gül bahçesi haline getirmek istiyorlar. Dünyada kapitalizmin ileri bir evresi olan emperyalizm ve tekeller dönemi yaşanmaktadır. Lenin’in emperyalizm kitabında da vurguladığı üzere tekeller döneminde sermaye gerici ve müdahalecidir. Bu dönemde saldırıların yoğunlaşması ve artması beklenen bir durumdur. Çünkü sermaye ve patronlar krizden çıkışların çaresini, emek sömürüsünün artırılmasında aramaktadırlar. Dolayısıyla sermayenin sözcüsü konumundaki hükümetlerin işçi sınıfı üzerindeki baskısı artmaktadır. Uluslararası alanda ise Suriye’ye ve İran’a olası operasyonlar gündemdedir. Türkiye’ye bu operasyonlarda önemli roller biçilmektedir. Gelinmiş olan bu noktada sermayeye ayak bağı olacak muhalefetin susturulmak istenmesi sınıfsal reflekslerin bir sonucudur.

- Tüm bu saldırılara karşı çözüm nerededir?

Bir hukukçu olarak hukukun kendi başına bir çözüm üretebileceğini hiçbir zaman düşünmedim. Yaşamış olduğumuz süreçte hukuk adına yapılmış olan düzenlemelerin hepsinin aslında sermayenin talepleri doğrultusunda çıkartılan siyasal düzenlemeler olduğu görülmektedir. Burada iki taraf vardır sermaye ve işçi sınıfı. Yeni bir dünyanın nasıl yeniden kurulacağı konusunda son sözü işçi sınıfı söyleyecektir. İşçi sınıfı ayağa kalkıp politik öncüsüyle birlikte iktidarı ele alabilirse, yeni bir dünya kurmak mümkün olabilecektir. Aksi takdirde bu haliyle ve bu sermaye ilişkileri içinde dünya bir yok oluşa doğru gitmektedir. Rosa Lüksemburg’un dediği gibi insanlığın önünde iki seçenek var, “ya sosyalizm ya barbarlık!”

Kızıl Bayrak/İzmir

 

 

Ya askere ya da hapse!

AKP hükümeti burjuvalara bedelli kıyağını çektiği sırada vicdani ret için hazırladığı formülünü de açığa vurdu. Buna göre vicdani ret hakkını kullanmak isteyenler hapse gönderilecek.

Bedelli askerlikle ilgili yasanın mecliste görüşüldüğü sırada konuşan Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından açıklanan düzenlemeye göre, askere gitmek istemeyenler bugün olduğu gibi her defasında hapse gönderilmek yerine bir defaya mahsus olmak üzere hapse gönderilecek.

AKP’nin “ileri demokrasisi”nin bu son parlak buluşunu İsmet Yılmaz şöyle anlattı:

“Hem Adalet Bakanımızın dediği hem bizim arkadaşların ortak çalıştığı, diyoruz ki: Bu gibi ‘Ben askere gitmeyeceğim veya üniforma giymeyeceğim’ diyen insanlar için bir ceza yani her seferinde 3 yıl, 5 yıl değil. Bir ceza vereceğiz, o cezayı hapiste çektikten sonra da askerlikten muaf olacak. Düzenleme budur, bununla ilgili bir çalışma yapılacak”

 

 

 

Katliamın üstü örtülecek mi?

Sivas Katliamı Davası ana dosyasında “firari” oldukları için dosyaları ayrılan 7 sanığın yargılanmasına 5 Aralık günü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Dava 13 Mart 2012 tarihine ertelendi. Duruşmayı Toplumsal Bellek Platformu üyeleri ile Alevi derneklerinin temsilcileri izledi.

Duruşmada müşteki avukatlarından Şenal Sarıhan, Sivas katliamcılarından Cafer Erçakmak’ın DNA testinin yanlış yapıldığı bilgisini verdi. Defnedilen kişinin Erçakmak olup olmadığı konusunda, Erçakmak’ın oğlu Ergün Erçakmak ile eşi Nuran Erçakmak’tan alınan kan ve doku örneklerinin DNA testlerinin yapıldığını anlatan Sarıhan, ‘’Bir kişinin eşiyle DNA bağı olmaz. Bu durumda karar verilirse, dosya üzerindeki kuşku devam edecektir. Bu sebeple Cafer Erçakmak’ın birinci derecede yakınlarıyla, annesi veya kardeşleriyle DNA’sı karşılaştırılsın’’ dedi.

Sarıhan, duruşmanın ardından Ankara Adliyesi önünde yaptığı basın açıklamasında, davanın sadece Sivas katliamı davası değil, daha önce de canlarına kıyılmış olan insanların ortak davası olduğunu söyledi. Davanın büyük ihtimalle zaman aşımından düşürülmesini beklediklerini ifade ederek, yargıçlardan geniş yorum yapmalarını talep ettiklerini, zaman aşımına olanak vermemelerini istediklerini kaydetti.

***

Bir önceki duruşmada Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, firari sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ ve Necmi Karaömeroğlu’nun üzerlerine atılı eylemlerinin ‘Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüse iştirak’ suçu olduğunu belirterek, bu suça ilişkin olağanüstü zamanaşımı süresinin yasalar uyarınca 15 yıl olduğunu ifade etti.

Yüksel, zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesini istedi. Müşteki avukatlarından Şenal Sarıhan ise bu olayın, insanlığa karşı suç teşkil etmesi sebebiyle zamanaşımı kurallarının uygulanamayacağını belirtiyor.

 

 

 

Kurban olmaktansa işsizliği
tercih ettiler

AKP’nin kirli savaş için paralı asker bulmak ve orduyu profesyonelleştirmek amacıyla başlattığı “sözleşmeli erbaş” uygulaması fiyaskoya dönüştü. İşsizlik, yoksulluk ve açlıktan ölüm kıyısında yaşamayı, bile bile kirli savaşın kurbanı olmaya tercih eden yoksullar sözleşmeli er olmak istemiyor.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde açılan 5 bin 103 kişilik kontenjan için yapılan başvuru sayısı 783’te kaldı. Adayların tümünün eğitim sürecinden başarılı olması durumunda bile kontenjanın sadece yüzde 15’i dolmuş olacak.

Yapılan değerlendirmelerde başvurudaki düşüklük, artan çatışmalardan duyulan korkuya bağlanırken, durumun değişmemesi durumunda uygulamanın “şimdilik dondurulması”nın da gündeme gelebileceği bildirildi.

Doğrudan ölmek ve öldürmek için cepheye sürülecek sözleşmeli erbaşlara 2 TL aylık ödenmesi planlanıyordu.