21 Ekim 2011
Sayı: SİKB 2011/40

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlık
cephesini durduralım
Kirli savaşa son!
ABD düzmece iddialarla İran’ı tehdit ediyor, Türk devletini kışkırtıyor
Gözaltı ve tutuklama furyası
“Ekmek yoksa, pasta yiyin”
“Orta Vadeli” saldırı programı açıklandı
Devrimci işçilere sendikacı barikatı!
Hesap soralım!
Savranoğlu işçileri İzmir’e döndü
TİS Uzmanı İrfan Kaygısız:
“İşçi sınıfı üzerindeki baskı ve
sömürü artacak”
Başka dünya mümkün; sosyalizm!
Kapitalist metropollerde
protesto gösterileri!
‘’Yakında sizin kente geliyor” hazır mısınız?
Yunanistan: Emekçiler sel olup aktı
K-Pet’te direniş kazanacak!
Esir takası yapıldı.
Sendikal Güçbirliği Bursa Bölge Toplantısı
KESK grev hakkı için eylemdeydi
Asistan Hekim Kurultayı
gerçekleştirildi
Nitelikli ucuz yemek istiyorlar
Suzan Zengin
sonsuzluğa uğurlandı.
Kapitalist kriz ve devrim
“Bir mezarımız olsun”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP’den işçilere ve yoksullara:

“Ekmek yoksa, pasta yiyin”

AKP hükümeti ÖTV zamlarıyla birçok tüketim maddesine yüksek oranlarda zam yaptı. Tam bir soyguna dönüştürülen zamlar nedeniyle yoğun tepkiler yükseliyor. Doğalgaz ve elektrik zammıyla başlayan zam dalgası ÖTV “güncellemeleriyle” devam etti. Doğalgaz fiyatlarına yapılan ayarlama ile başlayan zam dalgasına şimdi de dağıtım şirketlerinin payının yükseltilmesiyle yeni dalgalar eklenecek. AKP hükümeti cari açığı emekçilerden çaldıklarıyla kapamaya çalışıyor.

Bir TV kanalındaki programa katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, cep telefonu, sigara, alkollü ürünler ve araçlardaki Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışını savunurken, “bu yapılanlarda bir hikmet mutlaka aranmalıdır, gerekli olduğu için yapılmıştır. Bunlar, toplumun fakir kesimlerini ilgilendiren sektörler değil” dedi.

Yapılan son zamlarla ilgili olarak ilk konuşan isim Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise “bu zam değil güncelleme” demişti. Hızını alamayan Şimşek ayrıca komşu ülkeleri de zam yapmaya çağırdı.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da yapılan zamların boşa gitmediğini söyledi. Yıldırım şöyle konuşmaktadır: “Memleketin her tarafını sattılar lafını şiddetle reddediyorum. Satmayı bırak, bir karış toprağı elde tutmak için çabalıyoruz. Burada memleketin neresi ne olmuş bakmak lazım. Memleketi satmak birine teslim etmek demektir. Bizim mücadelemiz memleketi muasır medeniyet seviyesine çıkarmaktır. 30 yıl iktidarda olan da vardı, onlar ne yaptı? Biz tabii yapacağız, oy verip de yapamayanları da gördü bu ülke. Yapılan insanımız için yapılıyor. Vatandaş kazanıyor kimse merak etmesin, gerisi boş...”

Emekçiye zam, Erdoğan’a uçak

“Kardeşim sigarayı içmezsin, olur biter. Alkolü daha az tüketirsin olur biter. Kalkıp da Porsche kullanacağına Fiat’a bin. Biraz daha düşür harcamayı” diyerek ÖTV zammını savunan Erdoğan’a ise yeni bir uçak alındı. Kendi keyiflerinden taviz vermeyen Erdoğan ve vekilleri lüks arabalarıyla dikkat çekerken alınan Airbus A330 son nokta oldu. Ayrıca ANA, ATA, GAP ve DAP uçakları varken yeni alınan Airbus A330 için futbol sahası büyüklüğünde bir hangar yapılacak. Kuşkusuz bu işte de bir hikmet aranmalıdır! Ancak fazla da kurcalanmamalıdır. Zira bu toplumun fakir kesimlerini hiç mi hiç ilgilendirmez!

Erdoğan’ın zamları eleştirenleri “Fiat’a binmeye” çağırırken, AKP’li vekillerin Kızılcahamam kampına geldikleri lüks arabaları dikkat çekmekteydi. Özellikle BMW, Mercedes, Audi ve Jeep gibi lüks arabalar…

Başbakanlığın örtülü ödeneğinden yapılan harcamanın 2003 yılında 103 milyon iken, 2010 yılında 400 milyona dayanmış olması, harcama yapanların kendileri olduğunda “alma, yeme, içme, binme” sözlerinin nasıl bir aldatmaca olduğu ortaya çıkmakta. Zira onlar çocuklarına gemicikler almakta bir sakınca görmemektedir.

Tayyipler’in Lale devri

Aktüel dergisinin 2008 Kasım tarihli sayısında “İslami Burjuva” diye tanımlanan sermaye sahiplerinin evlerinin tasarımını yapan bir mimarla yaptığı röportaj ise saklanan gerçekleri açığa çıkarmaktadır. Bu röportaj vesilesiyle “İslami burjuvazinin” yaşam zevklerini de öğrenmiştik.

Röportaj yapılan mimar yaşadıkları ve kendisinden talep edilen istekler için şöyle konuşmaktadır: “Müşterilerimizden gelen en ilginç isteklerin başında, yatak odasına  ­koyduğumuz üç metrelik palmiyeler, sinema odalarında kullandığımız ve Suudi Arabistan’dan getirttiğimiz klimaya bağlanan otomatik gül suyu kokusu pompalayan havalandırma sistemi geliyor. Boğaz’da yaptığım evlerde genellikle odalardaki ve salondaki tüm ekranlara, çatıya koyduğumuz 360 derece dönebilen kameraları bağlıyoruz. Bu sayede evin herhangi bir odasından Boğazı canlı izleyebiliyorlar. 400-500 metrekarelik evlerden bahsediyoruz. Namaz odalarının en ufağı 50 metrekare. Namaz odasının ritüelleri, halı, sedir ve rahle, çok daha fütüristik sedir yerine tavana ahşap kalasla bağlı, üzerine mor kapitone kumaş kaplı salıncak mesela.”

Yine aynı mimar müşteri profilini ise şöyle anlatıyor: “Eşlerinin başları kapalı, çocukları İstanbul’un en iyi okullarında hatta bazıları Dubai’deki Amerikan kolejlerinde okuyan, bugüne kadar Türkiye’de bir iddiası olmadığını sandığımız ancak içlerine girildiğinde dışarıda gördüğümüz insanlardan hiçbir farkı olmayan hatta kendini daha da hızlı geliştiren ve öğrenen yepyeni bir burjuva kesimi diyebiliriz. Dünyadaki son trendleri takip eden, moda ile yakından ilgili ve yeni olan her şeye açık.”

Bu ülkede onmilyonlarca insan sefalet içinde yaşarken, üretilen tüm değerlere el koyan bir avuç asalaksa saltanat içinde yaşıyor. Kendileri Lale devrinde yaşayanlar, bu devir böyle devam etsin, düzenin çarkları dönmeye devam etsin diye yoksullaştırdıkları hayatlara, icraatlarını “zam değil güncelleme” diye yutturmaya çalışıyorlar. Görünen odur ki hayat tekkerrür etmekte ve “ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” sözüne AKP’liler tarafından katkı yapılmaktadır.

Onlar bizim aldığımız asgari ücretin sınırlarını simitle, makarnayla çizerken, kendi zevk-ü sefalarının sınırlarını Porsche ile Fiat ile çizmektedirler.

Kısaca başbakanından bakanına hepsi aynı pişkinlikle konuşmaktadır. Onlara göre, toplumun yoksulluk içindeki üreten çoğunluğu “azla yetinmeyi bilmelidir!” İğneden ipliğe her şeye zam geldiği halde ücretlere tek kuruş zam gelmemesine de şükretmelidirler! Bir bildikleri vardır o “büyük” efendilerin. Onlar açlık sınırının 800, yoksulluk sınrının 2000 olduğu bu ülkede asgari ücretlinin 650 TL ile nasıl bir yaşam sürdürmek zorunda kaldığına şaşmazlar. Bir de üstüne üstlük yapılan zamlarla ellerine geçen üç kuruşun nasıl da eridiğini ise hiç düşünmezler. Bu kadarını da artık işçiler düşünüversinler!

Onlara göre insanca bir yaşamın gereği olan beslenme, barınma, giyim, kültürel faaliyetler, tüm bunlar işçi için zaten gereksizdir. Ne de olsa kendi düzenlerini koruyan haksız savaşlarda, iş cinayetlerinde, doğal olmayan afetlerde, yetersiz sağlık hizmeti ve kötü beslenme sonucu ölecek olan onlardır. Bu yüzden fazla masraf yapmaya gerek yoktur. Onların gözünde işçi ve emekçiler bir köledir. Sadakalarla avunmaya alıştırdıktan sonra bu devran nasıl olsa “böyle gelmiş, böyle gidecektir.”

 

 

 

Sendikalardan zam tepkisi

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ÖTV’lerin geçici olarak gündeme getirildiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ ÖTV aslında 1999’da depremin arkasından geçici olarak getirilmişti. Ancak hem depremin yaralarının sarılmasında kullanılmadı hem de kalıcı hale geldi. Oranları arttırıldı. Bu yeni vergi salımı demektir. Geniş halk kesimlerinin acılarını görmeyen, acımasız, vicdansız uygulamalardır.”

KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise hükümetin ücretleri yüzde 2-3 gibi oranlarda arttırırken, zamları yüzde 30-40 oranlarında yaptığını hatırlatarak, dar gelirlinin yaşam standardının düştüğünü dile getirdi. Özgen şöyle konuştu: “İşçiler, kamu emekçileri, asgari ücretlilerin maaşlarına yapılacak zamlar gündeme gelince bütçe, toplumun hassasiyetleri öne çıkarılıyor ancak elektrik, doğalgaz, ÖTV zamları yapıldığı zaman toplumun hassasiyetleri görülmüyor. Hele hele kış aylarına girerken doğalgaza zam yapılması kabul edilebilir bir şey değildir. Kamu çalışanları, toplumun diğer kesimleri olarak tepki göstermemiz gerekiyor.”