8 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/26

 Kızıl Bayrak'tan
İçeride efelik taslayanlar dışarıda uşaklıkta sınır tanımıyor...
Emperyalizmin uşaklarından
halklara dost olmaz!...
Düzenin siyasal krizi ve Kürt sorunu
Katil devlet 18 yıl sonra yine işbaşındaydı!
Madımak'ta insanlık 2. kez utandı
Katliam ülkenin dört bir yanında lanetlendi...
BDSP’nin 2 Temmuz anmalarından
PTT direnişi büyüyor
“Direniyorum öyleyse varım!”
KESK Genel Kurulu sona erdi
Demokratik ve mücadeleci bir sendikal haraket için
On sendikadan güç birliği!
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat…
Suriye’de durum
karmaşıklığını koruyor
Lübnan direnişini silahsızlandırma
planı tutmayacak!
“Sosyalist Enternasyonal” Atina’da toplandı
Emekçiler ‘grev’ dedi
İşte kapitalizmin futbolu: Para-mafya-şike!
Gerillalar sonsuzluğa uğurlandı
Çorum’u devlet hazırladı itirafı
Nükleer santraller ölümdür,
­izin vermeyelim!
Rakamlar kadının ezilmişliğine
Zilan: Kürt halkının
mücadele ateşi!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emekçiler ‘grev’ dedi

İngiltere’de emekçiler hükümetin emeklilik haklarını gaspetmek için hazırladığı yasaya karşı 30 Haziran günü greve çıktı. Kamuda örgütlü sendikalar tarafından düzenlenen 24 saatlik grev nedeniyle okulların üçte biri kapanırken, toplu taşıma ve havaalanlarında ciddi aksamalar oldu. Binlerce emekçi Londra merkezindeki parlamento binasına yürüyüş düzenlerken, ülkenin birçok yerinde de protesto gösterileri yapıldı.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Kamu ve Ticari Hizmetler Sendikası (PCS) lideri Mark Serwotka, grevin sendikanın tarihindeki en önemli grev olduğunu söylerken, Sendikalar Konfedarasyonu Başkanı Brendan Barber ise “Hükümetin kamu sektöründeki kesintileri göz önüne alındığında, grevin sürpriz olduğunu söylemek zor” açıklamasında bulundu.

Başbakan David Cameron ise grevden bir gün önce yaptığı açıklamada, greve gitmek için güçlü bir neden olmadığıına inandığını söyledi. Cameron buna gerekçe olarak da süren müzakereleri ve grevin az sayıdaki sendika tarafından alınmış olmasını gösterdi.

Başbakan’ın böyle konuşmasının nedeni ise İşçi Partisi’ne bağlı sendikaların greve gitmemesi oldu. İşçi Partisi etkisi altındaki 4 sendikayı grevden uzak tutarken böylelikle burjuvaziye büyük bir hizmette daha bulundu.

İngiltere’de genel grev yasakken, kamu emekçilerinin eşgüdüm halinde yürüttüğü bu grev aynı zamanda yasağı da delmek anlamına geliyor.


 

 

 

Mansure Bekhiş gözaltında

İran rejiminin eski muhaliflerinden Mansure Bekhiş, 20 Haziran’da Tahran’da gözaltına alındı.

54 yaşında olan Mansure Behkiş, İran işçi sınıfı özgürlüğü yolunda mücadeleye devam etti ve ilk kez 1981 yılında tutuklandı. 3 ay hücrede kaldıktan sonra, bebeğini doğurmak amacıyla kısa bir süre dışarıya çıkma izni aldı ve bu sürede kaçmayı başardı. 7 yıl gizli yaşayarak mücadeleye devam etti. Irak-İran savaşından sonra, İran devleti tarafından katledilen muhaliflerin ve komünistlerin aileleri ile birlikte onları anmak ve katliamalara karşı karşı çıkmak amacıyla gerçekleşen eylem ve basın açıklamalarının içinde yer aldı ve mücadelenin öncülerinden biri oldu. Haveran Anneleri denilen, komünist şehitlerin aileleri halen bu mücadeleyi sürdürüyorlar.

Haveran, Tahran’a 1 saatlik mesafede olan açık bir alandır. Toplu kurşuna dizilen, işkence altında öldürülen ya da idam edilen 5 bin komünist ve muhalifin devlet tarafından müslümanların mezarına gömülmesine izin verilmedi ve şehir dışına çıkarıldılar. Mansure Behkiş’in ailesinden de 6 kişi bu mezarlıkta gizlice toprağa verildi. 

Her yıl, bu katliamın yıldönümü olan yazın 3. ayında, Haveran aileleleri tarafından anma yapılır. Mansure Bekhiş bu mücadelede önemli bir yere sahip olduğu için, her sene bu aya yakın gözaltına alınmaktadır. Ciddi anlamda iç ve dış sorunlarla boğuşan İran devleti, 2011 yılının yazına yaklaşınca Mansure Bekhiş’i gizlice gözaltına aldı. Bekhiş’in zindanda işkence altında olduğuna dair haberler geliyor.

İran’dan Kızıl Bayrak okuru


 


Mısır yine ayakta!

Mısır’da halk isyanının merkezi olan Kahire’deki Tahrir Meydanı yine genç kesimlerin ve emekçi halkın eylemine sahne oluyor.

3 Temmuz günü meydanda kamp kuran gençler ile Mübarek yanlıları arasındaki çatışmalarda 1 kişi ölmüş, 8’i ağır 350 kişi yaralanmıştı.

4 Temmuz günü ise, halk ayaklanması sırasında 17 kişinin ölümünden sorumlu tutulan 7 polisin kefaletle serbest bırakılması katledilenlerin yakınları ile muhalif gençlik örgütlerinin sert tepkisine neden oldu. Karar ardından mahkeme güvenlikçileriyle çatışan göstericiler, Suez anayolunu işgal etti. Gösteriler farklı bölgelere de sıçradı. Menyel semtinde ise, polisin bir genci ateş açarak öldürmesi üzerine halk semt karakolunu bastı. Çıkan çatışmalarda çok sayıda kişi yaralandı. Çatışmalar kentin genelinde gece boyunca sürdü.


 

Dünyadan...

Endonezya’da grev

Dünyanın en büyük altın ve bakır şirketlerinden ABD merkezli Freeport-McMoRan’ın Endonezya’nın Papua eyaletinde kurulu üretim tesislerinde işçiler 4 Temmuz günü greve çıktılar.

Yaklaşık 8 bin işçinin çalıştığı tesislerde işçiler daha yüksek ücret talebi için mücadele ediyorlar. İşçiler ortalama saat ücretlerine 3 dolar zam istiyorlar. Grevin 11 Temmuz’a kadar sürmesi bekleniyor.

Şirket yönetimi ile işçi temsilcileri arasında görüşmeler de devam etti. İşyerinde örgütlü işçi sendikası yetkilisi Basak Solossa ise, grev öncesinde tam kapasite çalışan işyerinde üretimin tamamen durduğunu açıkladı.


Madenciler greve hazırlanıyor

Şili Bakır İşçileri Federasyonu’ndan yapılan açıklamada devlete ait bakır işletmelerinin özelleştirilmesine karşı 11 Temmuz günü grev yapılacağı belirtildi.

Federasyon adına açıklama yapan Raimundo Espinoza, dünyadaki en büyük bakır üreticisi konumunda olan Codelco’nun yönetim tarafından özelleştirilmeye hazırlandığını belirtti. Espinoza, Şilili bakır işçilerinin bu kararı kesinlikle kabul etmeyeceklerini söyledi.

Codelco’da çalışan 16 bin işçinin iş bırakacağı grevin, 1970-73 yılları arasında iktidarda bulunan Salvador Allende yönetiminin tüm maden işletmelerinin kamulaştırıldığını açıkladığı tarihin 40. yıldönümüne gelmesi de ayrı bir anlam taşıyor.

Allende hükümetini devirerek başa gelen Pinochet diktatörlüğü kamulaştırma adımlarını geriye çevirerek özelleştirmelere hız vermişti. Bugün Şili’deki madenlerin %70’i yabancı sermayenin elinde bulunuyor.

Bakır işçileri ise mücadelelerini sadece özelleştirmelere karşı olarak tanımlamıyor, özelleştirilen işletmelerin kamulaştırılmasını da savunuyor.


197 göçmen boğuldu

Emperyalistlerin savaşa, sefalete ve açlığa mahkum ettiği Afrika halkları ölümü göze alarak çıktıkları yolculuklarda hayatlarını kaybediyor. Son olarak 5 Temmuz günü Kızıldeniz’den Suudi Arabistan’a giden göçmen teknesinin yanarak batması sonucu 197 kişi hayatını kaybetti.

Çad, Nijerya, Somali ve Eritre’den Suudi Arabistan’a göçmen taşıyan bir tekne çıkan yangın nedeniyle Sudan açıklarında battı. Teknede bulunan 193 kişi ölürken sadece 3 kişi kurtulmayı başardı.

Afrika’nın doğu bölgesinde son 60 yılın en büyük kuraklığı yaşanıyor. 12 milyondan fazla kişi açlıkla karşı karşıya. Açlık başta olmak üzere bir dizi sorunla boğuşan onbinlerce kişinin yaşama kaygısı, Kızıldeniz üzerinden Suudi Arabistan ve Yemen’e göç dalgasında son zamanlarda büyük artış meydana gelmesine neden oldu.

Geçtiğimiz aylarda da Libya’dan kaçan mültecileri taşıyan bir teknedeki 72 kişiden 61’i açlık ve susuzluktan ölmüştü. NATO’nun askeri helikopterleri gemiyi fark etmiş fakat yardım etmeyerek göçmenlerin ölmesine göz yummuştu.