1 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/25

 Kızıl Bayrak'tan
Düzenin siyasal krizi ve olasılıklar
Emperyalist/siyonist güçlerin yanında saf tuttular!
Bir elinde anayasa
diğerinde polis copu
Dicle tepkisi sokakta
AKP hükümeti baskı ve terörü tırmandırıyor
“İşkence sokağa taşındı”
İşkenceciye ve katillere
yüksek tolerans!
Sivas Katliamı lanetlendi
Alaattin Karadağ cinayeti davasında 4. duruşma
Birleşik Metal’de gerilimli
genel kurul
Düzenin apolitizmine karşı devrimci politizasyon
“Ortak bir platform oluşturacağız”
Ontex önünde dayanışma etkinliği
Casper’da dayanışma etkinliği.
Sağlık emekçileri uyardı
Yunanistan’da emekçiler kararlı
Emekçiler IMF anlaşmasını
çöpe attı
ABD Afganistan’dan çekiliyor(!)...
I. Dünya Emekçi Kadın Konferansı’nın deneyimleri paylaşılıyor...
Burdur Cezaevi’ndeki katliam girişiminin 12. yıl dönümünde Veli Saçılık ile konuştuk.
İzmir’de 15-16 Haziran paneli
“Şirket Hikayeleri” adlı tiyatro oyununun oyuncuları ile konuştuk
Eti Gümüş'ten ÇMO'ya dava!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD Afganistan’dan çekiliyor(!)

ABD emperyalizminin Afganistan’ı işgal edişinin 10. yılında, ABD’nin Taliban’la uzlaşmak için görüşmelere başladığı ve askerlerini kademeli olarak geri çekeceği açıklandı.

İlk açıklamayı ABD Başkanı Barack Obama yaptı. “Ulusa Sesleniş” konuşmasında konuyu gündeme getiren Obama, 2009 yılında gönderdiği 33 bin askeri Temmuz ayından itibaren kademeli olarak geri çekmeye başlayacaklarını, önümüzdeki yaz sonunda da bu geri çekilmenin tamamlanmış olacağını belirtti.

Obama’nın açıklamasının hemen ardından Afganistan’daki ABD işgalinin baş müttefikleri olan Fransa ve Almanya da askerlerini geri çekecekleri yönünde açıklamalar yaptılar. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Afganistan’da görevli 4 bin Fransız askerinin ABD’ninkine benzer bir takvimle kademeli olarak çekileceğini açıkladı.

ABD, 11 Eylül saldırısından sonra başta Afganistan olmak üzere tüm Ortadoğu halklarına karşı savaş açmıştı. “Terörü dünyadan temizlemek ve Ortadoğu halklarına demokrasi götürmek” adı altında işgallere başlamıştı. 2001 yılında Afganistan’daki Taliban rejimini devirerek yeni bir yönetimin kurulmasını sağlamıştı.

Yine de Afganistan ABD için bir batağa dönüştü. Emperyalizmin saldırıları karşısında ortaya konulan direniş bu batağın oluşmasında belirleyici bir yer tuttu. Öyle ki yalnızca ten rengindeki farklılıktan dolayı dünyada yeni bir barış havası estireceğine inanılan Obama, 2009 yılında Afganistan’a 33 bin ek asker gücü takviyesi yapmak zorunda kaldı.

ABD’nin açıklamalarına göre El Kaide’ye vurulan ağır darbeler, Pakistan ile yapılan işbirliği neticesinde El Kaide yöneticilerinin yarısından fazlasının etkisiz hale getirilmesi, son olarak da Usame Bin Ladin’in öldürülmesi ve bunlar sayesinde “tehdidin” büyük oranda yok edilmesi geri çekilme kararında etkili oldu.

Bunu takip eden süreçte de Taliban ile görüşmeler yapmaya, onu kendisi için bir tehdit olmaktan çıkarmak için çalışmaya başladı. İlk başta gizlenen ABD-Taliban görüşmeleri Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai tarafından doğrulandı. ABD Savunma Bakanı Robert Gates de bir açıklama yaparak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın katılımıyla Taliban ile bir barış anlaşması yapılmaya çalışıldığını, ancak bunun meyve vermesinin ayları bulabileceğini belirtti.

Dünyaya verilen bu “müjdeli haber”, emperyalistlerin “demokrasi ve özgürlük getireceğiz” diyerek meşrulaştırmaya çalıştıkları işgalin gerçek hedeflerini bir kez daha gösteriyor. Bunun için geride bıraktıkları ülkeye göz atmak bile yeterli olmaktadır.

Emperyalist işgalin ardında yıkılmış, yakılmış ve insanları katliamdan geçirilmiş bir ülke duruyor. Yanı sıra geride bırakılan yönetime de dikkat etmek gerekiyor. Taliban’ın devrilmesinin ardından yeniden kurulan Afganistan yönetimi, ABD’nin kuklası niteliğinde. Yani artık Afganistan toprakları ABD ordusu ve onun açık işgali ile değil, kurulan bu kukla yönetim ile idare edilecek, ABD’nin tam denetimi altında tutulacak. Obama “Misyonumuz, muharebeden desteğe dönüşecek. 2014 yılına kadar, bu dönüşüm süreci tamamlanacak ve Afgan halkı kendi güvenliğinden kendisi sorumlu olacak” diyerek bunu dolaysız olarak itiraf etmiş oldu.

Taliban ile barış görüşmeleri yapılamaya başlanması da bu sürecin bir parçası aslında. Asıl tehdit olarak El kaide’yi gösteren ABD, örgütün büyük oranda güç kaybettiğini ve kalanların baskı altına alınarak etkisizleştirilebildiğini düşünüyor. Böyle olunca da geriye, Afganistan’daki idaresini zora sokma ihtimali bulunan güçlerle anlaşma sağlayabilmek, ehlileştirebilmek ve denetimi altına alabilmek kalıyor. Soğuk savaş yıllarında bizzat ABD tarafından örgütlenmesi teşvik edilen ve beslenen güçlerden biri olan Taliban’ın da bundan pek rahatsız olmadığı görülüyor. Zira, henüz başlangıç düzeyinde de olsa, emperyalizm ile barışı tartışmak, onun kirli ve kanlı ellerini tutmayı gündemine almak başka türlü yorumlanamaz.

Açıklamasında Irak’ı da hatırlatan Obama aslında Ortadoğu’ya yönelik tüm planlarını açıkça göstermektedir. Savaş, işgal ya da her ne pahasına olursa olsun Ortadoğu ülkelerinin yönetimleri ABD’nin tam denetimi altına alınacak, alınamayanlar devrilerek yerine yenileri kurulacak, buradaki başarı ölçüsünde de bölge egemenliği pekiştirilecek. Irak örneği, Afganistan’daki yeni gelişmeler ve son dönemdeki Libya tartışmaları tüm açıklığıyla bunu gösteriyor.


 

Özgürlük filosu yola çıkıyor

İsrail ablukası altındaki Gazze’ye insani yardım götürmek için hazırlıklarını tamamlayan filo Haziran ayının son günlerinde yola çıkmaya hazırlanıyor.

“Özgürlük Filosu 2-İnsan Kal” başlığıyla yürütülen kampanyalar sonucunda filoya 22 ülkeden katılım sağlandı. İlaç, çimento gibi 3 bin ton insani yardım taşıyan filo, 10 kadar gemi ile Girit Adası açıklarında buluşarak denize açılacak.

İsrail’in baskılarına dikkat çektiler

Özgürlük filosu girişiminin Yunan sorumlularından Vagelis Pissias İsrail’in girişimleri sonucu Yunan makamlardan gelen idari baskılara değinerek “İsrail’in ve diğer ülkelerin baskılarına rağmen Yunan makamlarının bizi yola çıkmaktan alıkoymayacaklarını umut ediyoruz” dedi.

İsrail’in filoya yapacağı saldırıları meşrulaştırmak için ortaya attığı çeşitli iddialara da organizatörler tarafından cevap verildi. İsrail ordusu sözcüsü Binbaşı Avital Leibovich’ın 27 Haziran günü yaptığı açıklamada filoda aşırılık yanlısı kişilerin olduğu ve İsrail güçlerine karşı kullanmak amacıyla tehlikeli yakıcı kimyasal maddeler taşındığı suçlamalarına yanıt veren Dror Feiler, Gazze’ye gitmek amacıyla denize açılacak yüzlerce kişinin pasif direniş bildirgesini imzaladıklarını vurguladı. İsrailli yetkililerce dile getirilen iddiaları reddetti.

Filoya sabotaj

Gazze’ye Özgürlük Filosu’na katılacak İsveçli aktivistleri taşıyacak geminin Yunanistan’ın Pire Limanı’nda sabote edildiği duyuruldu.

Filonun organizasyonunu yapan kurumlardan yapılan açıklamada, yola çıkacak olan Juliano isimli geminin sabote edildiği belirtildi. Su altından yapılan saldırıda pervane kasası ve iki pervane ekseni tahrip edilirken, geminin filo yola çıkmadan tamir edilebileceği söylendi.

İsrail’den tehditler

İsrail ise Gazze’deki insanlık dışı ablukayı hafifletecek filoya karşı yoğun diplomatik görüşmeler eliyle bir süreç yürüttü. Deniz ablukasının delinmesi halinde İsrail’in saldırı hakkının olduğu açıktan dile getirilerek tehditler savururken bunun yanısıra ABD’nin de desteğini arkasına alarak ülke yönetimlerinden gemileri engellemelerini istedi.

AKP’den filolara engel

AKP hükümeti Türkiye’den filoya katılan Mavi Marmara gemisinin gidişini engelleyerek Ortadoğu halkları karşısında ABD ve İsrail ile sıkı işbirliği içerisinde olduğunu gösterdi. Filoya katılacak olan İHH yetkilileri bu noktada AKP hükümetinin açık müdahalesi ile karşılaştıklarını belirttiler.