15 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/15

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs için engelleri aşalım!
Seçim oyunu başladı
Washington’daki efendinin emrinde
BAT işçilerine polis saldırısı ve
tutuklama terörü
MAS-DAF’ta iki koldan direniş
Arfesan işçileri grev nöbetinde
Direnişlerin sesi Taksim’de
Baskı ve terör devrimci sınıf çalışmamızı engelleyemeyecek!
İşçiler hakları ve gelecekleri için kurultaylarda buluştu
Tunus ve Mısır:
Devrim için dersler...
Mısır’da mücadele sürüyor
Suriye’de etnik-dini çatışma tehlikesi
Meksika’da elektrik işçilerinin mücadelesi sürüyor
“Mücadelemiz gelecek
mücadelesidir!”
Kampana’da direniş ve dayanışma
Şifre skandalı liseli gençliğin öfkesini açığa çıkardı
Binlerce öğrenci YGS
skandalını protesto etti... 
İÜ’de uzaklaştırma
cezasına karşı direniş
Hatice Yürekli yoldaşı ölümünün 10. yılında saygıyla anıyoruz
Gençlik içinde kitle
çalışması üzerine
Devrimci Karargah davası duruşması görüldü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devletin 19 Aralık katliam planı ortaya çıktı...

Planlı ve organize katliam!

19 Aralık katliamının sermaye devletinin planlı bir organizasyonu olduğunu tescilleyen birçok belge günyüzüne çıktı. Katliam için hazırlanan ayrıntılı planlar da medyada yer aldı. Bu belgelere göre “Hayata dönüş” olarak tanımlanan katliamın asıl adı “Tufan”. Ümraniye cezaevine yönelik katliam da “Atmaca” ve “Bora” adı verilen iki katliam planı doğrultusunda gerçekleştirilmiş.

Katliamın her ayrıntısı planlı

Sermaye basınında yer alan haberlere göre 19 Aralık cezaevi operasyonun emri 15 Aralık’ta verilmiş. Dönemin Üsküdar Başsavcısı Adalet Bakanlığı’ndan gelen talimatı kayıt altına almış. Başsavcı İl Jandarma Komutanlığı’na çağrılmış, kriptolu odada Adalet Bakanlığı yetkilileriyle görüşmüş, katliam için hazırlık emri vermiş.

19 Aralık Bayrampaşa katliamında devrimci tutsaklara yönelik katliama onay veren Jandarma Bölge Komutanı Engin Hoş’un altında imzası olan katliam planında “mahkumlara karşı tereddütsüz, misliyle mukabelede bulunulacak, zor kullanılacak!” deniliyor. Ümraniye Cezaevi için hazırlanan planda ise, “tavanlar ve duvarların delinmesinden sonra gaz bombası atılması” önerisi de yer alıyor. Bilgi elde etmek için, ele geçirilen devrimci tutsakların acil işkenceli sorgulardan geçirilmesi de yine planlarda yer alıyor. Aynı planlarda, cezaevleri dışında toplanan kitlenin takip edilmesi, gözaltına alınması da isteniyor.

Belgeler bu kadar net olmasına rağmen katiller yalan söylemeye devam ediyorlar. Örneğin 19 Aralık cezaevi katliamının baş sorumlularından biri olan dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, katliam planlarından haberi olmadığını iddia etti. 11 yıl sonra ortaya çıkan ‘Tufan Planı’ için “Haberimiz yoktu. Biz jandarmadan genel arama istedik” dedi.

Diğer taraftan Hikmet Sami Türk “Cezaevlerinde genel arama yapılması MGK kararına dayanıyordu. MGK ‘bu eylemler sonlandırılsın’ diye bir tavsiye kararı almıştı.” diyerek katliamın gerçek adresinin MGK olduğunu gösterdi.

Dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan HSYK üyesi Ali Suat Ertosun ise katliamı ve katliam planını şöyle savundu: “Cezaevlerinin devreye gireceği ortaya çıkınca 2000 yılının başlarından itibaren eylemler başladı. Afiş, pankart asmalar başladı. Adalet Bakanlığı da F tiplerinin tanıtımına başladı. Bunlar yapılırken cezaevleri eylemleri oldu. Bunlar önce açlık grevi sonra da ölüm orucuna dönüştü. Devletin, kendisine karşı direniş olacağını öngörüyorsa plan yapması kadar doğal bir şey var mı? Hangileri hangi cezaevine gidecek diye plan yapılmayacak mı? Plandan haberdar değildim. Ama bu operasyon sıfır zayiat amacıyla başlatılmıştır. Direniş olduğu için bu noktaya gelmiştir.”

Medyanın suç ortaklığı unutulamaz!

Bugün ortalığa saçılan katliam gerçeğiyle ilgili yayınlar yapan sermaye medyası 19 Aralık katliamının suç ortağıydı.

19 Aralık saldırısı öncesinde sermaye medyası büyük bir kara propaganda başlattı. Hapishanelerde devletin güvenliği ve denetiminin olmadığı yalanına dayalı haber ve yorumları öne çıkardı. Hapishanelere saldırı yapılmasının zorunlu olduğunu döne döne işledi.

Katliam gerçeğini gizlemek için de yalanda sınır tanımadılar. Örneğin Milliyet gazetesi operasyonu “Sahte oruç, kanlı iftar” başlığıyla duyururken, Bayrampaşa’da sağ kurtulan Birsen Kars’ın “diri diri yaktılar” sözüne karşılık Hürriyet gazetesi “örgüt yaktı jandarma kurtardı”, Sabah gazetesi ise “kendilerini ateşe verdiler” manşeti atabiliyordu.

İşte bunun için bugün, aradan on yıl geçtikten sonra katliam belgelerini yayınlaması medyanın bu suçunu bir parça bile hafifletmemektedir.

 

 

 

Polis Bengi Yıldız’ı yerde sürükledi

BDP’nin sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında Şeyh Sait’in asıldığı Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda 8 Nisan günü demokratik çözüm çadırı kurmak isteyen kitleye polis müdahale etti. Polis gaz bombaları ve tazyikli suyla müdahale ederken, çadır demirlerine de el koymaya çalıştı. Demirleri vermek istemeyen Kürt emekçilerle polis arasında uzun süre arbede yaşandı. Polis yaşlı, kadın, çocuk demeden herkesi copladı.

Olay yerine gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Batman Milletvekilli Bengi Yıldız saldırıya tepki gösterdi. Yıldız’ın polisin almak istediği demirleri vermemesi üzerine polis Yıldız’ı metrelerce yerde sürükledi.

Demirtaş ise, valiliğin Dağkapı Meydanı’na çadır kurma yasağı kararının hukuksuz olduğunu belirterek, “Madem Dağkapı Meydanı’na çadır kurmak yasak, o zaman en uygun yer valilik bahçesidir. Biz de çadırı orada kurucağız” dedi. Demirtaş valiliğin yasak kararına karşı çadırı valilik bahçesinde kuracaklarını belirterek kitlesel bir biçimde valiliğe yürümek istedi. Polis ise yürüyüşe izin vermeyerek kitlenin önünü barikatla kesti.

 

 

 

“Sivil Cuma namazı”nda
binler buluştu

“Demokratik Çözüm Çadırları”nda toplanan binlerce kişi 8 Nisan günü cuma namazlarını, Erdoğan’a yanıt verdikleri eylemlere çevirdi. “Sivil Cuma Namazı” 3. haftasında da devam ederken, Kürtçe okunan hutbelerde Kürtlerin birlik ve beraberliğine vurgu yapıldı.

 

Diyarbakır

Tarihi surların önünde kılınan Cuma namazına katılımın geçtiğimiz haftalara göre yoğun olması dikkat çekti. Binlerce kişinin katıldığı namazı kıldıran Diay-Der Başkanı Zahit Çiftkuran, verdiği vaazda devlet yetkililerin tepkilerine cevap verdi. “Biz sistemin camilerine karşıyız” dedi.

 

Cizre

Namaz öncesinde binlerce kişi yağmura rağmen BDP Cizre İlçe binası önündeki çadıra geldi. Ek olarak kurulan 2 çadırın da dolmasından dolayı yüzlerce kişi dışarıda yağmur altında kaldı. Cizre Belediye Başkanvekili Mehmet Saçı, BDP PM üyesi Mehmet Tunç da saf tutarken, çok sayıda kadın da namaz kıldı. Merkezdeki birçok caminin boş kalması dikkat çekti.

 

Silopi

BDP Silopi ilçe binası önünde kurulan çadırda kılınan namaza binlerce kişi katıldı. İlçede bulunan camilerin boş kalması ise göze çarptı.

 

Nusaybin

Nusaybin’de sivil cuma namazı 100. Yıl Parkı’nda bulunan “Demokratik Çözüm Çadırı” önünde kılındı. Binlerce kişi tarafından çadırın önünde Kürtçe hutbe okunarak saf tutuldu. Namaz kılanlar arasında kadınlar da yer aldı.

 

Kızıltepe

Kızıltepe Özgürlük Meydan’ındaki çadırda kılınan namaz için binlerce kişi saf tuttu.

 

Van

Van’da Ehmedî Xanî Parkı’nda kurulan çadırda toplanan yaklaşık 2 bin kişi “Onurlu bir yaşam için ya özgürlük ya özgürlük”, “Seçim barajı kaldırılsın”, “Anadil hakkımızı istiyoruz” pankartları altında saf tuttu.

 

Hakkari

Hakkari’de Bulvar Caddesi üzerinde bulunan çadırda 2 bin kişi toplandı. Çadırda yer kalmaması üzerine bir çok kişi de dışarıda namaz kılmak durumunda kaldı. Namazın ardından basın açıklamasının yapılacağı belediye binası önüne yürüyüş yapıldı.

İstanbul, İdil, Viranşehir, Suruç, Şırnak, Mersin, Hakkari Yüksekova, Muş Bulanık, Ağrı Doğubayazıt, İzmir, Adana ve Batman’da da sivil cuma namazları kılındı.