11 Mart 2011
Sayı: SİKB 2010/10

 Kızıl Bayrak'tan
İktidarlarını sağlama almak için dizginsiz gericilik ve zorbalık!
İnkarcılığına karşı
isyan ateşi harlanmalıdır!
İnkara, asimilasyona, tasfiyeye ve
imhaya son!
“Kadın erkek birlikte mücadeleye!.."
Ankara’da coşkulu 8 Mart
Yaşamın yarısından
kavganın yarısına!
Emekçi kadınlarla 8 Mart alanında konuştuk
Metal işçileri tarih istiyor
Metal işçileri grev istiyor
MİB GREVle dayanışmaya
çağırdı
Ontex’te sendika bürokratları suçunu itiraf etti
İzmir’de kurultay çalışmaları
Halkları köleleştirme
planları iflas ediyor!
Yemen’deki amerikancı rejimi
kaçınılmaz sona yaklaşıyor
Tahrir’den Wisconsin’e
mücadele büyüyor
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da
isyan dalgası
Dünyadan.
2011 Dünya Kadınlar Konferansı’nda enternasyonal mücadele çağrısı
Avrupa’da 8 Mart
TTB Merkez Konseyi üyesi Osman Öztürk’le konuştuk.
Üniversitelerden...
“Bu İŞte bir ‘iş’ var..”
Eğitim-Sen şubelerinde
genel kurul
Hüseyin Hoca’nın anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz!
16 Mart 1978 Beyazıt
katliamını unutmadık!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bu İŞte bir ‘iş’ var..”

TÜSİAD 40. yıl faaliyetleri kapsamında “Bu Gençlikte İŞ var” adıyla bir projeyi yürürlüğe soktu.

Projeyle ilgili olarak TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner şunları söylüyor: “Bugün, ekonomimizin en can alıcı konusu istihdam ve işsizlikle mücadele. TÜSİAD olarak, işsizlik sorununa uzun yıllardır dikkat çekiyoruz. 2009 yılı verilerine göre işsizlik rakamlarımız çok çarpıcı. Yüzde 11.9 gibi işsizlik görünüyor ama esas olan bunun içinde yüzde 21.7 genç işsizlik oranımız. Bu oran giderek de artacak. Özetle gençliğin duygularını, heyecanını paylaşmak, onları dinleyerek anlamaya çalışmak, onların içindeki eleştirel, muhalif, girişimci, idealist yaklaşımları en etkin ve verimli şekilde topluma kazandırmak hepimizin en önemli görevleri arasında olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu proje vasıtası ile gençlere daha yakın olarak, onlarla birlikte çalışarak ve paylaşarak; birbirimizi daha iyi anlama fırsatını da bulacağımızı umuyoruz.”

TÜSİAD tarafından gerçekleştirilen bu projenin -ki önceden de benzeri pek çok örnekte olduğu gibi-, amacının ne olduğu tüm bu sözlerden de anlaşılmaktadır. Onların derdi, işsizliği çözmek değil, sadece işsizlik sonucu açığa çıkan tepkileri törpülemek, tepkilerin düzenin temellerine yönelmesinin önüne geçmektir. Bunun için de özellikle kriz sonralarında “işsizliğe” çözüm için pek çok proje üretilmektedir.

Kapitalistler hep daha fazla kar uğruna çabalar. Kar oranları büyürken, bir yandan da işsizlik çığ gibi büyür. İşsizlik büyürken, kapitalistlerin bu çığın altında kalma korkuları da  büyür. Artan işsizliğin ve gelecek kaygısının toplumsal ayaklanmaları arttıracağını çok iyi bilen sermaye sınıfı, bunun önlemini almak için çeşitli yollara da başvurur. Bunu bazen bu proje örneğinde olduğu gibi yanılsamalar yoluyla gençliğin bilincini bulandırarak, bazen de açık zor yöntemlerine başvurarak yaparlar.

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, sermaye her zaman kar oranlarını arttırma peşindedir. Bu nedenle onların istihdamı artırmak dedikleri, daha ucuz işgücüne sahip olmaktır. İşte tam da bu projenin öncesinde çıkartılan torba yasası içinde genç işçilerin sömürüsünü arttıran maddeleri düşündüğümüzde sermayenin hesaplarını daha iyi anlayabiliriz. Hakları tırpanlanmış, uzun ve ağır çalışma koşullarına dayanıklı genç işçiler sermayenin işine gelmektedir. Şimdi de işsizliğe çözüm adı altında “genç işçi” istihdam edecekler... Böylelikle görüntüde,  “iyi” patronlar gençlerin işsizlik sorununu çözüyor. Tabi ki “genç” olmayan işçilerin de kapı önüne konulması pahasına...

Evet sermaye bir taşla pek çok kuş vurma hesabındadır. Hem genç işçilerin sömürüsü üzerinden kar oranlarını arttırmış, hem de görüntüde işsizliğe çözüm arayan “sivil toplum kuruluşu” olarak işsizliğin esas sorumlularının kendileri olduğu gerçeğini gizlemiş olacaklardır.

Öyle ya artan işsizlik ve geleceksizlik karşısında gençlerin öfkelerinin hedefinde olmayı istemiyorlar. Özellikle son dönemlerde dünya çapında gelişen toplumsal hareketlenmelerde gençliğin belirgin rolü egemenleri endişe içinde bırakıyor. Tunus’taki isyanın genç bir üniversiteli işsizin kendini yakmasıyla başlaması bunun önemli bir örneğidir. Bu TÜSİAD kodamanlarını da haylice korkutmuştur. Gerçekten de TÜİK’in resmi rakamlarında bile genç işsizlik oranları çok yüksektir. Bu oran resmi rakamlara dahil edilmeyen işsiz kesim de sayılırsa yüzde 40’a çıkmaktadır.

Patronlar korkmakta haklılar

Türkiye gerçeğine baktığımızda düzenin renkli hayal tablosunun içinde iyi bir gelecek, iş ve kariyer beklentisine sokulan gençlik, mezun olduktan sonra düzenin gerçekliğiyle, yani o karanlık tabloyla karşı karşıya kalıyor. Bir yandan binlerce üniversite mezunu KPSS engeline takılıyor ve diplomalı işsizlik giderek artıyor. Diğer yandaysa, ÖSS engeline takılarak üniversite kapılarında umutsuzluğa sürüklenen ya da harçlar, kayıt paraları, özelleştirilen okullar ile eğitim imkanlarından giderek uzaklaşan bir gençlik kitlesi bulunmaktadır. Tüm bunlardan dolayı ortaya çıkan bunalımlar ve umutsuzluk gençlik içinde yaşanan intihar vakalarını da arttırmaktadır.

Kuşkusuz bu gerçekler gençliği bunalımlara, umutsuzluklara sürüklediği gibi, düzene karşı öfkeyi de büyütmektedir. Bu yüzden ilerici devrimci güçlerin öncü çıkışları son dönem örneklerinde sıkça gördüğümüz gibi devlet terörüyle bastırılmaya, sindirilmeye çalışılmaktadır. Çünkü bir kıvılcımın yangına dönüşebileceğini sermaye sınıfı ve devleti çok iyi bilmektedir. Bu nedenle geleceksizliğe itilen gençlik kitlelerini denetimine almak için çabalamaktadırlar.

Bu bahsi geçen proje ise söylendiği gibi işsizlik sorununu çözemez. Bu proje geniş gençlik kitlelerini kandırmak içindir. Sermaye, zaten kendi sınıf çıkarlarına uygun gençleri istihdam ediyor, bu projeyle de yine kendine uygun olanları seçecek ki bunlar “girişimci”, “fikir üreten” gençler olacaktır. Geri kalan işçi gençliğe ise en fazlasından esnek çalışma biçimlerinde, yoğun sömürü altında bir “iş” bulmak kalacaktır. Geri kalan çoğunluk ise “bir umut kapısı” daha diyerek hayal dünyasında bekletilmeye devam edecektir.

 Son olarak belirtmek gerekir ki, sermaye sınıfı, işsizlik ve geleceksizlik sorununa çözüm olamayacağı gibi, böylesi projeler de sermayenin korkularına çare olamaz. Çünkü  sömürü üzerine kurulu bu düzen işçilere, emekçilere ve gençlere ne insanca bir yaşam ne de mutlu bir gelecek verebilir. Sermaye sınıfının korkuları er ya da geç gerçek olacak, kurulu düzen temellerinden yıkılıp yerine, sömürüsüz, insanca bir yaşamın ve özgür bir geleceğin adı olan sosyalizm kurulacaktır.

 

 

 

Harç parası için çalışırken
iş cinayetine kurban gitti

Harç parası için çalışırken iş cinayetine kurban giden gençlere bir yenisi daha eklendi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dış cephesini boyayan işçilerden ikisi çalıştıkları iskeleden düşerek hayatını kaybettiler. Ölen işçilerden birinin üniversite harcını ödeyebilmek için çalıştığı belirlenirken, bu gencin hayatı kapitalist düzenin insana ve hayata olan düşmanlığını çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.

3 Mart günü sabah saatlerinde medyana gelen olayda, İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının dış cephe yenilemesinde çalışan işçiler, işe başladıktan kısa bir süre sonra, işçilerden 26 yaşındaki Nesih Taşkın ile 47 yaşındaki Mehmet Toprak’ın üzerinde bulunduğu iskelenin halatı koptu.

Bunun üzerine bulundukları yükseklikten yere düşen iki işçi kanlar içinde kalırken, yerde yaralı yatan işçilerin üzerine halatı kopan iskele de düştü. İskelenin altından çıkarılan işçiler kaldırıldıkları hastanede hayatlarını kaybettiler.

Kapitalist kar hırsının kurbanı olan işçilerden Nesih Taşkın’ın harç parasını ödemek için çalıştığı belirlendi. Güvencesiz ve geleceksiz bırakılan yüzbinlerce gencin yaşadığı gibi bir hayat süren Taşkın’ın Diyarbakır’da üniversite kapılarından dönmesiyle başlayan ve iskelenin altında sonlanan hayat öyküsü şöyle:

Baba Nezir Taşkın’ın yaklaşık 20 yıl önce trafik kazasında hayatını kaybetmesinin ardından ekonomik zorluk yaşayan anne Hatice Taşkın, o zaman 6 yaşında olan Nesih Taşkın ve 5 çocuğuyla birlikte Diyarbakır’dan İzmir’e göç etti.

İzmir’de lise eğitimini tamamlayan Nesih Taşkın’ın ilk olarak iki yıl önce Iğdır Üniversitesi’ni kazandığı, okula başladıktan kısa süre sonra ekonomik zorluk çektiği için kaydını dondurarak İzmir’e ailesinin yanına döndüğü öğrenildi.

Ancak okuma azmini kaybetmeyen Nesih Taşkın, bu yıl da girdiği ürniversite sınavlarında başarılı olup bu kez Amasya Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Elektrik Elektronik Bölümü’nü kazandı. İlk dönem devam ettiği okuldaki kaydını, harç parasını ödeyemediği için ikinci dönem dondurdu.

Bir kez daha annesinin yanına dönen Nesih Taşkın’ın, harç parasını toplayabilmek ve ailesinin geçimine katkıda bulunmak için de yakın zamanda taşeronu kaldırdığı yalanını dillendiren, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dış cephe boyama işini alan taşeron firmada çalışmaya başladı.

 

İBB’deki iş cinayeti protesto edildi

KESK İzmir Şubeler Platforumu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dış cephe yenilemesinde çalışan Nesih Taşkın ile Mehmet Toprak’ın iş cinayetine kurban gitmesi nedeniyle İBB önünde eylem gerçekleştirdi.

Açıklamada, yaşananın iş kazası değil iş cinayeti olduğu söylenirken “7 Şubat’ta üç işçinin yaralanmasına neden olan kazaya rağmen hiçbir önlem alınmaması sonucu 3 Mart günü iki işçi feci şekilde hayatını kaybetmiştir. AKP iktidarının geldiği günden beri özelleştirmenin önünü alabildiğine açarak tüm iş yerlerinde güvencesiz ve sağlık koşullarından yoksun bir şekilde çalışan emekçileri hiçe sayması bu ve buna benzer birçok işçi katliamına sebep olmuştur” denildi.

AKP hükümetinin uyguladığı politikaların çekilmez olduğu ve emekçilerin yaşamlarını köleleştirdiği dile getirilerek ekonomik ve siyasal baskıların arttığı, iş güvencesinin ortadan kalktığı ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı söylendi. Eyleme BDSP’nin de içerisinde olduğu birçok kurum destek verdi.