25 Şubat 2011
Sayı: SİKB 2011/08

 Kızıl Bayrak'tan
Metal işçilerinin grevi
emeğin davası olmalı!
Biat-ihsan üzerine kurulu sendikacılık ve taşeronluğu bitirme yalanı!
“Ontex’te ihanete ve
sömürüye karşı direniş!
Ontex direnişini görmek istemeyen “emek” dostları üzerine
Ankara İşçi Kurultayı’na giderken
Kurultay hazırlıkları yoğunlaşıyor
Sömürüye ve kölelik dayatmalarına
karşı GREV var!..
Zafer direnen işçilerin olacak!
UPS işçisiyle direniş süreci ve
metal grevi üzerine konuştuk
Arap dünyasında halk ayaklanmaları sürüyor
Amerikancı despotik Bahreyn Krallığı’nın sonu yaklaşıyor.
Mısır’da yeni bir mücadele dönemi
Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’la gündemdeki halk ayaklanmaları üzerine konuştuk
Dünyadan
Emekçi kadınları
örgütleme eferberliğine!.
Tecavüzü önlemek için yasaları değil düzeni değiştirmeli!
“Emekçi kadınlar
mücadele etmeli!.
Emekçi kadınlar 8 Mart’a yürüyor!
Gençliğin devrimci baharını kazanmak için ileri!
İnce ve Erpak serbest bırakıldı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mısır’da yeni bir mücadele dönemi

Amerikancı diktatör Hüsnü Mübarek’in halk ayaklanması ile alaşağı edilmesi, Mısır’daki sürecin sona erdiği anlamına gelmiyor. Tersine, yeni döneme damgasını vuracak gelişmeler esas olarak diktatörün kovulmasından sonra ortaya çıkmaktadır. Sınıf çatışmalarının ekonomik, siyasal, demokratik ve sosyal alanlarda daha da belirginleşeceği bu süreçte her güç, sınıfsal konum ve çıkarlarına göre rol oynamaya çalışıyor.

Çıkarları her konuda tam kesişmese bile ordu, Müslüman Kardeşler ve diğer burjuva partilerin aynı safta yer alması eşyanın tabiatı gereğidir. Zira iktidar ve artı-değerin paylaşılması noktasında çatışmaları kaçınılmaz olsa da bu güçlerin, işçi sınıfı ve emekçilerle sınıf mücadelesini yükselttiği bir yerde, birlikte hareket etmeleri kaçınılmazdır. Aksi bir tutum, sınıfsal konumun inkarı olurdu ki, bu çağda sömürücü sınıfların böyle bir tavır sergilemeleri olası değildir.

Reforme edilmiş devrik Mübarek rejiminin güvencesi olan bu güçler, emperyalist/siyonist güçlerin Mısır’daki temel dayanaklarıdır aynı zamanda. Emperyalist/siyonist güçlerin Mısır’a yaptıkları müdahalelerin de, bu burjuva güçlerin işbirliği olmadan uygulanabilmesi mümkün değildir.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’un Kahire ziyaretini, yeni süreçte bu yönde atılmış ilk somut adım saymak gerek.

Geçerken belirtelim ki, işçi sınıfı ile müttefikleri, verili koşullarda devrimci öncüden yoksun olsalar da, Mısır üzerinde tertiplenen emperyalist/siyonist planları boşa düşürebilecek yegâne güçtür.

Egemenler ve emperyalistler cephesi rejimi ayakta tutma çabasını sürdürürken, bu gerici cephe karşısında konumlanan işçi sınıfı ile (özellikle kapitalizmin geleceksizliğe mahkum ettiği genç kuşakları) emekçi müttefikleri de, isyanın kazanımlarını koruma ve geliştirme çabasını sürdürüyorlar.

Yönetimde etkin bir rol üstlenen ordu, ilk icraatlarıyla kimi temsil ettiğini, kimlere hizmet etmek telaşında olduğunu ortaya koydu. Pratikte işe yaramasa da grevlerin yasaklanması, bağımsız sendikaların eylemlerine izin verilmeyeceğinin ilan edilmesi, emekçiler karşısındaki tutumu netleştirirken, uluslararası anlaşmalara sadakat güvencesi verilmesi ise burjuvaziye ve emperyalistlere verilen açık bir mesaj olmuştur. 

Bu net tutuma rağmen, ordunun Mübarek dönemiyle aynı çizgiyi izlemesi de olası değil. Nitekim Refah sınır kapısının açılması, böylece Gazze’ye uygulanan siyonist ablukanın delinmesi, yönetimin henüz halkın taleplerini göz ardı etme gücünden yoksun olduğunun göstergelerinden biridir. İlan edilen yasağa rağmen işçi sınıfının grev ve eylemlere devam etmesi de, rejimin emekçiler üzerindeki hakimiyetinin sınırlarına işaret ediyor.

Ortalığın kısmen durulmuş olması ve emperyalist güçlerin desteğine rağmen rejimin efendilerinin işlerinin kolay olmadığı kesin. Geçen hafta milyonların bir kez daha Tahrir Meydanı’nı doldurarak, “geri çekilmedik, mücadele devam ediyor, taleplerimizin arkasındayız” mesajı vermesi, sürecin halen farklı gelişmelere açık olduğu tezini güçlendiriyor.

Britanya Dışişleri Bakanı’nın işbaşındaki yönetim ve İhvan dışındaki burjuva partilerin temsilcileriyle görüşmelerde bulunması, emperyalistlerin Mısır’la yakından ilgilenmeye devam ettiklerini oraya koyuyor. Ancak bu işbirliği ile sivrilikleri törpülenmiş eski rejimi ayakta tutmanın mümkün olup olmayacağı henüz belli değil. Rejimi restore etmek için çaba harcayan emperyalistler, emekçilerin tepkisinden çekindikleri için mümkün olduğunca ortalıkta görünmemeye çalışıyorlar. Bu ihtiyat, Mısır halkının onlara tepkili olduğunu bilmelerinden kaynaklanıyor.

Ayaklanmaların Libya, Bahreyn ve Yemen’e sıçraması, diğer ülkelere yayılmasının ise an meselesi olması, emekçileri oyalama işini daha da zorlaştırıyor. Bu da Mısır’daki yönetimin halen ciddi handikaplarla karşı karşıya bulunduğu anlamına geliyor.

Mısır’daki esas önemli gelişmeler, kuşkusuz ki, işçi sınıfı ve emekçilerin devam eden eylemleridir. Milyonların Tahrir Meydanı’na çıkması, genç kuşaklarla emekçilerin taleplerinin arkasında durduğunu kanıtlarken, işçi sınıfı ise ücret artışı, sosyal haklar, eski rejim artıklarının yargılanması, bağımsız sendikal örgütlülük hakları vb. talepler uğruna grev ve eylemler gerçekleştiriyor.

İşçi sınıfıyla emekçilerin hareketli olmaları, devrimci önderlik alanındaki boşluğun giderilmesi açısından da özel bir önem taşımaktadır. Ayaklanma ile sağlanan yeni kazanımlar ise, ilerici ve devrimci güçlerin siyasal faaliyetlerini  kolaylaştırmakla kalmıyor, işçi sınıfıyla müttefiklerini sosyalist mesaj ve çağrılara açık hale de getiriyor.

Ayaklanma ile ulaşılan kazanımların korunup genişletilmesi, işçi ve emekçilerin grev ve eylemlerde ısrarlı, kararlı olmalarına bağlıdır. Bu ise devrimci siyasal önderliğin kurumsallaşmasına da katkıda bulunacak, bu alandaki somut kazanımlar ise, işçi ve emekçilerin mücadelesine yeni bir ivme katacaktır.

Tüm bunlar belli bir süreç gerektirse de, sınıf hareketi ile devrimci öncünün paralel gelişimi sağlanabilirse, işçi sınıfı ve emekçilerin, diğer bir ifadeyle devrimci hareketin yeni döneme damgasını vurmasının yolu da açılmış olacaktır.

Emekçiler ayakta!

Yemen

Yemen’de 18 Şubat günü birçok kentte eylemler yapıldı. “Öfke Cuması” adı altında bir kez daha sokaklara dökülen emekçiler devlet terörüyle karşılandı.

Başkent Sana’da yapılan gösterilerde emekçiler polisle çatıştı. Çatışmalar sonucu dört kişinin yaralandığı ifade edildi. Ülkenin ikinci büyük kenti Taiz’deki gösterilerde, görgü tanıklarına göre resmi plakalı bir araçtan el bombası atılması sonucu 2 kişi öldü, 6 kişi de yaralandı.

Yemen ordusunun “itidal çağrısı” adı altındaki tehditlerine rağmen eylemlerini sürdüren emekçiler, liman kenti Aden’de belediye binasını ateşe verdi. Polisin buradaki saldırısında 3 kişi katledilirken 30’a yakın eylemci de yaralandı.

21 Şubat günü ise Sana’da öğrenciler, üniversite yakınlarında kamp kurdu. Aden’de çıkan çatışmalarda ise bir gösterici polis tarafından öldürüldü.

22 Şubat günü onbinler yürüyüş gerçekleştirirken Aden’de hayat durdu. Binler sokaklara çıkarak taleplerini dile getirdi.

23 Şubat günü göstericilere rejim yandaşları saldırdı. Polisin gözleri önünde gerçekleşen saldırıda 2 öğrenci katledildi, 20 kişi de yaralandı.


Irak

17 Şubat günü Süleymaniye kentinde biraraya gelen yaklaşık bin kadar Kürt gösterici, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki yolsuzluk ve yüksek işsizliği protesto etti.

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) merkezini de taşlayan eylemcilere Peşmergelerin müdahalesi sonucu en az iki kişinin öldüğü, 47 kişinin de yaralandığı bildirildi. Gösteri sırasında “Burası Tahrir Meydanı, Mübarek’i hatırlıyor musunuz?” şeklinde sloganlar atıldı. Erbil’de de KDP ve Goran Partisi’nin bir bürosunda yangın çıktığı bildirildi. Ayrıca Kut ve Kerkük bölgesinde de halk protesto gösteriler düzenledi.

22 Şubat günü 5 bin kişi, politik reform ve iki göstericinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlatılmasını istedi. Cinayetleri protesto etmek için beyaz kefenlerle yürüdü. 23 Şubat günü ise binlerce kişinin Sera Kapısı’nda hükümeti protesto etti.

Halepçe kentinde de 22 Şubat günü Kürt yönetimine yönelik eylemler yapıldı. KDP temsilciliğine yürümek isteyen göstericiler ile peşmergeler arasında çatışmalar yaşandı.


Fas

Monarşik bir dikta rejiminin hüküm sürdüğü Fas’ta ise 20 Şubat’ta büyük bir gösteri yapıldı. Binlerce kişi Fas’ın başkenti Rabat’ta sokağa çıktı. Göstericiler halkı krala karşı ayaklanmaya çağırdı. Gıda fiyatlarını bir nebze düşürek için sübvansiyonlara başvuran yönetim, ayrıca askeri önlemleri arttırmak için yoğun mesai yaptı.


Cezayir

Gösterilerin sürdüğü Cezayir’de 19 Şubat günü yapılan büyük gösteriye engel olmak için rejim seferber oldu. Bu çerçevede gösterilerin yapılacağı 1 Mayıs Meydanı’nın çevresi 18 Şubat günü barikatlarla kapatıldı.

19 Şubat günü ise yüzlerce kişi yürüyüşe başlamak için başkent Cezayir’de 1 Mayıs Meydanı’nda toplandı, ancak polis tarafından cop kullanılarak ikiye bölündüler. Ardından göstericilerin başkanlık binasının bahçesinde kuşatıldığı ve polisin göstericilerin hareketine izin vermediği bildirildi.

Kabine, 19 yıldır uygulanan olağanüstü halin kaldırılmasını onayladı. Talimat, resmi gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek. Olağanüstü hal “radikal dincilerle mücadele” gerekçesiyle uygulanırken, işçi ve emekçileri sindirmek için bir baskı aracı olarak yıllarca kullanıldı.