14 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/02

 Kızıl Bayrak'tan
Torba yasa saldırısına karşı
mücadelenin durumu ve görevler…
AKP’nin Hizbullah hamlesi
ve hedefleri
Kürt halkı dinci gericilikle
kuşatılmaya çalışılıyor!
NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik mücadeleyi büyütüyor.
“İşçiler torbada Türk-İş nerede?”
MESS dayatmalarına karşı eylemler..
BERICAP direnişi sürüyor
Ontex işçileri kararlı
İşyeri temsilcilerinden
Belediye-İş’e tepki.
Belediyelerde taşeronluk uygulamaları
ve örgütlenme
PTT taşeron işçileri
haklarını arıyor
Deneyimler ışığında kampanyalar süreci
Fabrika çalışmasında
mesafe almadan sınıfla birleşmeyi başaramayız!
İzmir’de öncü işçiler
‘kurultay’ı tartıştı!
İÜ’de soruşturma ve
ÖGB terörü protestosu..
Üniversitelerden
Neo-liberalizmin
enkaz ülkeleri: Tunus ve
Cezayir - Volkan Yaraşır.
Kuzey Afrika’da
anti-kapitalist direniş!
“Onbinler Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i andı..
Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Direnişte kadın işçi olmak
50’yi aşkın gazeteci tutuklu
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“İnsanlık anıtı”na “ucube” diyenler, onu dinamitlemeye hazırlanıyor…

Dinsel gericiliğin sanat düşmanlığı!

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kars’ta bulunan “İnsanlık anıtı”ndan “ucube” diye sözetmesi ve bu anıtın kaldırılması-yokedilmesi imalarında bulunması dinsel gericiliğin rolünü ve sanata bakışını bir kez daha gündeme getirdi. Geçmişte de “sanatın içine tükürmek” ve sanatçılara linç girişimleri tezgâhlamakla ünlenen dinci parti, sanat düşmanlığını daha da tırmandıracağının işaretlerini verdi.

Dinsel gericilik aydınlığa düşman!

Dinsel gericiliğin özellikle AKP ile birlikte bir iktidar odağı haline gelmesi ve gün be gün toplumun daha da derinlerine nüfuz etmesi üzerine çokça söz söyleniyor. Gericiliğin uygulamaları da yeni örneklerle her geçen gün karşımıza çıkıyor. Geçmişte büyük tepkiyle karşılanan uygulamalar dahi dinci parti tarafından pervasızlıkla hayata geçiriliyor. Tepkiler ise ulusalcı-CHP çizgisinin ötesine geçemeyerek düzen içi kanallarda boğuluyor.

Kuşkusuz ki gericiliği sadece AKP ile sınırlamak da mümkün değil. Gerici uygulamalar MHP ve BBP gibi faşist odaklarca da destekleniyor ve tabandan büyük bir sempati ile karşılanıyor. Bu hareketlerin faşizan girişimleri de AKP tarafından destekleniyor.

Son günlerde basına yansıyan bazı olaylar gericiliğin açık örnekleri. Özellikle kimi liselerde kadın ve erkek öğrencilerin yanyana gelmelerinin yasaklanmaya çalışılması, birbiri ardına gelen alkol yasakları, serbest kalan Hizbullahçılar’ın sempati ile karşılanması ve Kanuni dönemini anlatan popüler bir dizinin dahi toplumsal linç girişimine maruz bırakılmaya çalışılması son bir haftanın öne çıkan gündemleri arasında. Bunların yanında öne çıkan bir başka örnek ise belki de gericiliğin sanat algısının en yalın örneği.

Kars’ta katıldığı bir toplantıda Başbakan Erdoğan "Hasan Harakani'nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde böyle bir şey olması düşünülemez.” şeklinde konuştu. Erdoğan sözlerini belediye başkanına talimat verildiğini ve “o bölge”nin “gayet güzel” bir park haline getirileceğini söyleyerek sürdürdü.

Başbakan’ın ucube olarak nitelediği ve yerine güzel bir park yapmaktan bahsettiği “şey” ise Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Ermenistan sınırı yakınında bulunan “İnsanlık anıtı” isimli tamamlanamayan eserinden başka birşey değil.

Ucube” Başbakan’ın sanat anlayışı

2006 yılında dönemin AKP’li Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, Ermenistan’dan da görülebilecek bir anıt inşa etmek için çalışmalara başlar. Niyet Ermenistan’ın Erivan’da bulunan soykırım anıtlarına yanıt vermekti. Bu amaçla başlayan proje Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un devreye girmesiyle toplumcu bir içerik kazanır. Anıt soykırımı reddetmek amacını aşarak insanlığın evrensel değerlerine ve yapay bölünmüşlüğe, düşmanlığa bir tavır olarak inşa edilir.

35 metre yüksekliğinde ve 350 ton ağırlığındaki anıtın yapımı ise Naif Alibeyoğlu’nun AKP’den ayrılarak CHP’ye katılmasının da etkisiyle 2008 yılında Anıtlar Kurulu tarafından durdurulur. 2009 yılında ise yeni belediye başkanı tarafından bölgede tarihi eserler bulunduğuna kanaat getirilir ve alanın sit alanı olduğu söylenerek henüz yapımı tamamlanmayan heykelin yıkılmasına karar verilir.

Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin ardından gözler bir kez daha anıta ve anıtın sanatsal değerine döndü. Mehmet Aksoy eserini şu sözlerle anlatıyor: “Ben orada bir insanın ortadan ikiye bölünmüş ve karşı karşıya konulmuş halini tasfir ettim. O parçalar tekrar birleştiğinde kendisi olacak. Onu anlatmaya çalışıyorum. Yapılmayan kısımda da bir göz var, ilahi bir göz. Göz de savaşları anlatıyor. Gözden akan bir gözyaşı olacaktı. Bunlar yok şimdilik.”

Ancak ucube bir sanat anlayışına sahip olanların heykelden anladıkları ise çok farklı. Aksoy eseri üzerine Kars Belediye Başkanı’nın yorumunu şu sözlerle aktarıyor: “Bunun biri Ermeni, kendini kasıyor. Diğeri ise Türk de elini uzatmış, ezik büzük özür diliyor. Gözyaşları da Ermenilerin sevinç gözyaşları.” Bu acınası şoven yorumun ne sanatla ilgisi, ne de sanatsal bir kaygısı var.

Gericiliği meşrulaştırma çabalarının zavallılığı

Başbakan’ın açıklamalarına çeşitli gericilik odakları da destek veriyor. Özellikle dinci basın türlü haberler ile anıta karşı kamuoyu yaratmaya çalışıyor. Bu kapsamda özellikle anıtın maliyeti gündeme getiriliyor ve rakamlar yoluyla demagojiye başvuruluyor. MHP Kars İl Başkanı Oktay Aktaş’ın bu yönlü açıklamaları da özellikle gerici basında geniş yer bulmuş durumda. Ancak Aktaş açıklamalarında bir taşla iki kuş vurmaya da çalışarak bir yandan heykele karşı gericilik kusuyor, diğer yandan ise kültür bakanlığının heykeli yıllardır desteklediğini söyleyerek, “AKP aslında yeterince gerici değil, biz daha gericiyiz” mesajı vermeye çabalıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise, başbakanına destek vermek için anıtın kentin mimarisi ile uyuşmadığı yönünde gülünç açıklamalar yaparak “ucube” tanımına sahip çıkıyor.

Kuşkusuz ki “ucube” tartışmalarına dair en ilginç açıklamanın AKP’nin vitrin süsü, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’dan geldiğini de göz ardı etmemek gerek. “Ucube” nitelemesinin gündeme düşmesinin ardından Günay hızla kameraların karşısına geçerek geçmiş örneklerde olduğu gibi bir kez daha durumu kurtarma”ya girişti. Ancak bu seferki hamlesi Günay’ı hiç olmadığı kadar komik duruma düşürdü.

Basının karşısına geçen Günay, Başbakan’ın açık bir biçimde anıtı kastettiğini görmemezlikten gelerek asıl kastedilenin çevredeki gecekondular olduğunu iddia ediyor. Günay’ın, Erdoğan’ın hayli açık olan sözlerine getirdiği meal ise şu:

Başbakan, Kars’ın dokusuyla bağdaşmayan çok sayıda yapılaşma gördü ve üzüntüsünü dile getirdi. Otelin açılışında ‘Bu dokuyla bağdaşmayan çirkinlikleri nasıl yaptınız? Bunları iyileştirmeye çalışın’ dedi. Türbenin ve külliyenin dokusuyla bağdaşmayan çevredeki gecekonduları gösterdi. Belediye başkanını, valiyi, vakıflar bölge müdürünü, hepimizi bir araya toplayıp ‘Bu gecekondulaşmalar, bu külliye düzeniyle bağdaşıyor mu? Bir an önce kamulaştıracak mısınız, ne yapacaksanız yapın, bunları kaldırın’ dedi. Bir heykel sözü, metinlere dönüp tekrar bakın, geçmedi.”

Bu açıklamanın ardından tebessüm etmenin ötesinde söz söyleyebilmek mümkün değil.

Dinsel gericilik sanata-heykele düşman!

Kars üzerinden bakıldığında sorunun mahiyeti eski başkanın yaptığı ne varsa yeni belediye tarafından yok edilmeye çalışılmasından ibaretmiş gibi görünebilir ancak işin aslının bundan ibaret olmadığını görmek için geçmiş örneklere bakmak yeterli. Dinsel gericiliğin modern sanata ve özelde heykele düşmanlığı çok daha eskilere dayalı. Özellikle soyut çalışmalar başından beri gerici odakların tepkisini çekmekten kurtulamıyor.

Sadece Kars özelinde bakıldığında bile yeni belediye başkanı ile birlikte 4 heykelin Kars sokaklarından kaldırıldığı görülebilir. Önce belediye binasının girişindeki iki kadın heykeli, ardından şehir meydanındaki bir kadın heykeli sökülerek meçhul bir yere atılmış. Hızını alamayan belediye Kars’ın simgesi olan kaz heykelini dahi trafiği tıkadığı gerekçesiyle kaldırtmış. Son olarak da sıra gündeme geldiği gibi demokrasi anıtına gelmiş.

Yine ülke genelinde heykel düşmanlığı denince Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in sanat üzerine sarfettiği iddialı sözler akla geliyor. Gökçek ’94 yılında Ankara genelindeki heykellere ve Ankara’nın tarihi logosuna savaş açmış, bu kapsamda yine Mehmet Aksoy’a ait olan ve Altınpark’ta bulunan “Periler Ülkesinde” isimli eseri parçalatarak kaldırtmıştı. Olayın tartışılmasının ardından ise Gökçek "Böyle sanatın içine tüküreyim, ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar" sözleri ile tarihe geçmişti.

Gericiliğin heykel düşmanlığı bununla da sınırlı kalmadı. Geçtiğimiz yıllarda Antalya’da MHP’li bakanın müstehcen bulduğu gerekçesiyle kent merkezindeki heykeli kaldırtması ve İzmir’de heykel düşmanlarının çevrede bulunan kadın heykellerine saldırılar düzenleyerek onları parçalamaları halen daha hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.

Gericiliğin sanatı dinamitleme senaryoları!

Kars’taki son “ucube” tartışmasının ne şekilde sonuçlanacağı henüz bilinmiyor. Heykelin 35 metre yüksekliğinde ve 350 ton ağırlığında oluşu başka bir yere taşınmasını imkansız hale getiriyor. Bu durumda heykelden “kurtulmanın” yegâne yolunun onu patlayıcılar yardımı ile havaya uçurmak olduğu söyleniyor.

Böylesi bir vahşetin tam da dinci partiye yakışacağını biliyoruz. Ancak yöntemin Taliban’ın Buda heykellerine yönelik gerçekleştirdiği uygulamaları hatırlatması ve ortaya çıkacak tepkinin, şimdilik böyle bir hamleyi geciktireceği düşünülüyor. Tabii mevzilerini birbir artıran, etki alanını her geçen gün genişleten gericiliğin yarın böyle bir katliama imza atabileceğini gözden kaçırmamak gerekiyor.