02 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/26

 Kızıl Bayrak'tan
“Kürt açılımı” fiyaskosu ve kriz tehditi sermaye iktidarının açmazlarını derinleştiriyor..
Saldırılara karşı anti-emperyalist/anti-siyonist direnişini yükseltelim!
Sermaye düzeninin Kürt sorununda iflası derinleşiyor
G20 Zirvesi ve krizde yeni dönem
Düzen içi çatışmaya
Abant’tan “teorik” destek!
Kumlu’dan yansıyanlar değişmedi..
Değişmeyen bir devlet politikası: İşkence!
19 yılda 12 milyon işkence
başvurusu..
“Pir Sultan’dan Madımak’a
asan da yakan da devlettir”
İşçi ve emekçi hareketinden.
TİB-DER Başkanı ile iş cinayetleri ve taşeronluk sistemi
üzerine konuştuk...
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Temmuz Ayı Toplantısı Sonuçları.
Öncü metal işçileri Toplu Sözleşme Sempozyumu’nda buluştu
66 gündür direnişte olan UPS işçileri ile son gelişmeler üzerine konuştuk!
UPS Direnişi kararlılık ve dayanışmayla büyüyor!..
Avrupa’da yaygın grevler ve
kitle gösterileri.
G-20 protestolarla karşılandı!.
“Kapitalizme, patrikaryaya ve militarizme” karşı
tutarlı mücadeleancak devrimci sınıf çizgisiyle mümkündür!
Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Buluşması’nda forum ve
yürüyüşler...
“Kürtler ne istiyor?” - M.Can Yüce
YÖK’ten daha fazla sömürü için yeni taslak
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

YÖK’ten daha fazla sömürü
için yeni taslak

Eğitimin her geçen yıl daha fazla paralı hale getirilmesi, milyonlarca öğrencinin eğitim hakkının elinden alınmasına sebep oluyor. Özellikle üniversite kapılarını işçi ve emekçi çocuklarının yüzlerine kapayan yeni düzenlemeler, “reform” vb. adı altında kamuoyuna sunuluyor. Eğitimi piyasaya açan, eğitim masraflarını tamamıyle öğrencilerin üstüne yıkan her adım ise çeşitli güzellemelerle, yanıltıcı bilgilerle yumuşatılmaya çalışılıyor. Birçok değişikliğin özü manüpile edilerek doğacak tepkinin önü alınmaya çalışılıyor. 

YÖK’ün hazırladığı Yüksek Öğretim Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik öngören kanun taslağı bunun bir örneği. Daha fazla sömürünün somutlandığı taslak “bu kadarı da olmaz” dedirtecek cinsten. Taslakta yapılan düzenlemeler hem paralı eğitimi derinleştiriyor hem de öğrenciler daha fazla rekabet batağının içine çekiliyor. Öğrencilerin, tamamen derslerinin içine gömülmesinin yolu düzlenirken öğrenciler bu sayede sosyal siyasal hayattan koparılıyor.

Eğitimde her adıma karşılık para ödeniyor

YÖK, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik öngören bir kanun taslağı hazırladı. Tasarının öngördüğü değişikliklerden birinin, eğitimlerini belirlenen sürelerde tamamlayamayan öğrencilerin üniversiteden atılması uygulamasının kaldırılması. “Paran kadar eğitim” anlayışının bir yansıması olan bu madde ise esasında öğrencilerin üniversiteye devam edebilmesi için daha fazla harç ödemesini gerektirecek diğer düzenlemeleri perdeliyor.

Hali hazırda milyonlarca öğrencinin har(a)ç parasını ödeyemediği için üniversite eğitimini yarım bıraktığı bir süreçte harç parasına yapılan gizli zamla öğrenciler üzerindeki sömürü katmerlendiriliyor. Bunun yanında paranı ödediğin müddetçe derslere ve sınavlara katılma dışında öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlanamıyor ama okulda kalabiliyorsun.

Ayrıca, bu düzenleme bir yanıyla geçtiğimiz sene harç zamlarına yapılan astronomik zamma verilen tepkinin bir benzerinin yaşanmaması için satır aralarına sıkıştırılmış gibi de gözüküyor. 

Sömürü katmerleniyor

Mevcut uygulamaya göre, yabancı dil hazırlık sınıfı hariç olmak üzere ön lisans diploma programlarını 4 yıl, lisans diploma programlarını 6 yıl, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren diploma programlarını 9 yıl, yüksek lisans öğretimini 4 yıl, doktora öğrenimini ise 6 yıl içinde tamamlayarak mezun olamayanlar, kanunda yapılması öngörülen değişiklikle birlikte, artık öğrenimlerine devam edebilecekler.

Aynı yükseköğretim kurumundaki öğrenimi sırasında bir derse üçüncü kez kayıt yaptıran öğrencilerin kredi başına ödeyecekleri katkı payı, ders alacağı yılda o program için belirlenen katkı miktarının yüzde 100 fazlasıyla alınacak. Bir derse dört veya daha fazla kez kayıt yaptıran öğrencilerden alınacak katkı payları, aşamalı olarak öğrenci başına o yıl için belirlenen cari hizmet maliyetinin tamamının iki katını aşmayacak şekilde, üniversitelerden gelen öneriler de değerlendirilerek YÖK tarafından belirlenecek. Bu düzenleme, öğrenciyi nasıl en fazla sömürürüze cevap oluşturuyor. Öğrenimini 4 senede bitirebilen bir öğrenci bile aynı dersi 3 defa aldığı için oldukça yüksek bir har(a)ç parası vermek durumunda bırakılıyor.

Öğrenciler “ödül”le sosyal yaşamdan koparılıyor

Düzenlemede diğer bir başlığı ise ikinci öğretimler için sağlanan “fırsatlar” oluşturuyor. Birinci öğretimde okuyan öğrencilerden daha fazla harç ödemek durumunda bırakılan ikinci öğretim öğrencilerine “başarılı” olmaları durumunda harç indirimi gibi bir hak tanınıyor. Hazırlık sınıfı hariç, bulundukları sınıfın bütün derslerini veren ve bölümlerinde ilk yüzde 10’a girerek bir üst sınıfa geçen ikinci öğretim öğrencilerinin, o yıl için birinci öğretim öğrencilerinin ödeyecekleri harcı ödemeleri ön görülüyor. Aynı uygulama, birinci öğretimde okuyan öğrencilere de, ilk yüzde 10’a girmeleri durumunda, daha az harç ödeme şeklinde yansıtılacak.

Zaten yoğun ders yüküyle sosyal hayattan kopan öğrencilere sunulan bu “ödül” öğrencilerin tamamen ders çalışmaya gömülmesine, toplumsal sorunlardan yalıtılmasına neden olacak.

Öğrencilere part-time sömürü

Geçtiğimiz senelerde yarı zamanlı çalışan öğrencilerin, üniversitelerde çalışmasını engelleyen yasal düzenlemeler bu taslakla beraber ortadan kaldırılıyor.

Taslağa göre, üniversiteler, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) tarafından burs verilmekte olan veya burs alma şartlarını taşıyanlara öncelik tanıyarak, kısmi zamanlı olarak geçici işlerde öğrenci çalıştırabilecekler.

Kısmi zamanlı olarak çalıştırılan öğrenciler, bu çalışmalarından dolayı işçi olarak kabul edilmeyecek. Bir saatlik çalışma karşılığı öğrencilere ödenecek ücret, 4857 sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgari ücretin dörtte birini geçmemek üzere üniversite yönetim kurulu tarafından belirlenecek. Haftalık çalışma süreleri ile diğer usul ve esaslar da yine YÖK tarafından ve Maliye Bakanlığı’nın görüşü alınarak belirlenecek.

Halihazırda aynı işi yapan başka bir üniversite personelinden çok daha az ücret alan öğrencilerin sömürüsü de böylece bu taslakta da kendine yer buluyor.


 


Ortaöğretime Geçiş Sistemi yap boz tahtasına çevrildi!

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun Ortaöğretim Geçiş Sistemi ve Seviye Belirleme Sınavı’nın önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren 6 ve 7. sınıflarda kademeli olarak kaldırılacağını kamuoyuna duyurmasının ardından Eğitim-Sen bir açıklama yaptı. SBS’nin öğrencileri daha çok dershanelere bağladığının belirtildiği açıklamada Türkiye’de sınavlara endeksli eğitim sisteminin değiştirilmesi gerektiği belirtildi.

OKS yerine getirilen ve öğrencilerin dershanelere bağımlılığını azaltacağı iddiasıyla uygulanmaya başlanan SBS’nin, eleştiriler göz ardı edilerek uygulanmaya başlandığının ve üç yıl içinde sistemin beklenenin tam tersi sonuçlar ortaya çıkardığının görülerek, uygulamadan kısmen vazgeçildiğinin söylendiği açıklamada SBS’nin dershanelere olan yönelimi arttırdığı ifade edildi.

Açıklamada, dershaneye başlama yaşının 9-10’a kadar düştüğü söylenerek, SBS’nin paralı eğitim ve paralı kurs sistemini eğitimin tüm kademelerine yaymanın bir aracı olarak işlev gördüğü belirtildi.

Aradan geçen süre zarfında sınav sistemi ile ilgili olarak öğrencilerin, öğrenci velilerinin ve eğitim emekçilerinin karşı karşıya kaldığı sorunların hala gözardı edildiğinin altının çizildiği açıklamada, bakanlığın uygulamadan geri adım atarken herhangi bir özeleştirel tutum içine girmekten kaçındığı söylendi.

Türkiye’de eğitim sisteminin temelini oluşturan ve her yönüyle sınavlara endeksli olan mevcut yapının kökten değiştirilmesi ve göstermelik değil, gerçek anlamda öğrenci ve okul odaklı eğitim politikalarının oluşturulması gerektiği belirtildi.