02 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/26

 Kızıl Bayrak'tan
“Kürt açılımı” fiyaskosu ve kriz tehditi sermaye iktidarının açmazlarını derinleştiriyor..
Saldırılara karşı anti-emperyalist/anti-siyonist direnişini yükseltelim!
Sermaye düzeninin Kürt sorununda iflası derinleşiyor
G20 Zirvesi ve krizde yeni dönem
Düzen içi çatışmaya
Abant’tan “teorik” destek!
Kumlu’dan yansıyanlar değişmedi..
Değişmeyen bir devlet politikası: İşkence!
19 yılda 12 milyon işkence
başvurusu..
“Pir Sultan’dan Madımak’a
asan da yakan da devlettir”
İşçi ve emekçi hareketinden.
TİB-DER Başkanı ile iş cinayetleri ve taşeronluk sistemi
üzerine konuştuk...
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Temmuz Ayı Toplantısı Sonuçları.
Öncü metal işçileri Toplu Sözleşme Sempozyumu’nda buluştu
66 gündür direnişte olan UPS işçileri ile son gelişmeler üzerine konuştuk!
UPS Direnişi kararlılık ve dayanışmayla büyüyor!..
Avrupa’da yaygın grevler ve
kitle gösterileri.
G-20 protestolarla karşılandı!.
“Kapitalizme, patrikaryaya ve militarizme” karşı
tutarlı mücadeleancak devrimci sınıf çizgisiyle mümkündür!
Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Buluşması’nda forum ve
yürüyüşler...
“Kürtler ne istiyor?” - M.Can Yüce
YÖK’ten daha fazla sömürü için yeni taslak
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

19 yılda 12 milyon ‘işkence’ başvurusu...

İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!

26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü nedeniyle İstanbul Tabip Odası Dr. Sevinç Özgüner Salonu’nda Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından düzenlenen “İşkencenin belgelenmesi” başlıklı etkinlikte Türkiye’deki işkence uygulamaları farklı yönleriyle ele alındı. Etkinlikte, TİHV, İHD ve TOHAV’ın hazırladığı 2009 işkence raporu kamuoyuna açıklandı.

Akademisyenlerin katılımı ile düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını yapan TİHV’in kurucularından Prof. Dr. Veli Lök, 1990 ve 2009 yılları arasında TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri’ne başvuru yapanların toplamda 12 milyon kişi olduğunu söyledi. 12 Eylül darbesinde 1 milyon kişiye işkence yapıldığını ifade etti.

Tabip odalarının muayene ve rapor komisyonuna alternatif adli tıp raporları verdiklerini belirten Lök, “Resmi adli raporlar yetersiz. Siyasal otoriteden korkma, bilerek hatalı negatif rapor verme ve Emniyet güçlerinin engellemesidir” dedi.

İşkenceye karşı mücadele yöntemlerinin de ele alındığı etkinlikte söz alan Adli Tıp Uzmanı Dr. Psikolog Türkcan Baykal, işkenceye dair verdikleri raporların adli tıp tarafından reddedildiğini ifade etti.

Baykal, “Bir yandan işkence uygulamaları sürmekte diğer yandan da işkence yaparak Engin Çeber’i öldüren görevlilerin cezalandırılması gibi istisnai olumlu örneklere karşın işkencecileri koruyan, teşvik eden cezasızlık olgusu varlığını korumaktadır” dedi.

Konuşmaların ardından TİHV, İHD ve TOHAV’ın hazırladığı 2009 işkence raporu kamuoyuna açıklandı. Rapora göre; Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezlerine işkence ve kötü muamele gördüğü gerekçesiyle 459 kişinin başvurduğu, yapılan 459 başvurudan 259’unun 2009 yılı içinde işkence gördüğü belirtildi. 2010 yılının ilk beş ayında ise bu oranın 145 olduğuna ve 3 kişinin de gözaltında yaşamını yitirdiğine dikkat çekilen raporda, TCK’nin haklarında başlatılan 2032 polisten 20’sinin ceza aldığını, 170 polisin beraat ettiğini ve 1362 polis hakkında da kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği belirtildi.

İşkenceye sessiz kalmama çağrısı

TİHV, ÇHD, İHD 26 Haziran günü İzmir’de de bir eylem gerçekleştirdi.

Konak İskele Durağı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasını TİHV temsilcisi Coşkun Üsterci okudu. Üsterci, Türkiye’de de işkencenin yaygın olduğunu, kamu görevlileri tarafından sistematik olarak uygulandığını vurgulayarak 2009-2010 arası işkenceye ve kötü muameleye maruz kalanların istatiğini verdi. Türkiye’de bir yandan işkence uygulamaları sürerken diğer yandan da işkenceyi teşvik eden cezasızlık olgusunun varlığını koruduğunu söyledi. İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan bilgi edinme başvurusuna 15 Aralık 2010 tarihinde verilen cevaba göre 2009 yılında İzmir sınırları dahilinde TCK’nın 94. 256. ve 84. maddelerine muhalefet ettikleri gerekçeleri ile haklarında adli işlem başlatılan 558 güvenlik görevlisinden ancak 99’u hakkında kamu davası açıldığını, 459’u hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların verildiğini ifade eden Üsterci, siyasi iktidar tarafından işkenceyi önlemek için ivedilikle atılması gereken adımların hala atılmadığını belirtti.



 

 

Festus Okey davası savsaklanıyor!

Nijeryalı Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde polis kurşunuyla öldürülmesinin üzerinden 3 yıl geçti. Ama 3 yılda davada bir arpa boyu yol alınamadı. Mahkeme hala “Festus Okey, gerçekten Festus Okey mi?” diyerek, Nijerya’dan kimlik bilgisi bekliyor.

Festus Okey, 20 Ağustos 2007’de Beyoğlu’nda uyuşturucu bulundurduğu iddiasıyla gözaltına alındı ve Beyoğlu Karakolu’na götürüldü. Okey’in yürüyerek gittiği karakoldan cenazesi çıktı. Kendisini sorgulayan polis Cengiz Yıldız’a dava açılırken, ilk duruşma 27 Kasım 2007’de görüldü. Polis Cengiz Yıldız ‘müebbet hapis’ cezasıyla tutuksuz yargılanmaya başlandı.

Tanık olarak ifadesi alınan bir polis olayı görmediğini, kameradan izlediğini ifade etmişti. Ancak kamera kaydı bulunmuyor. Emniyet, bilgisayarın kaydetme özelliğinin bulunmadığını iddia etti. Fakat bilgisayarda karakola giriş çıkış görüntüleri bulunuyor!

Ortaya bir de Festus Okey gerçekten Festus Okey mi tartışması çıktı. 2008 yılından bu yana mahkeme Nijerya’dan Festus Okey’in kimlik bilgisini bekliyor. 2 yıldır ertelenen davada hala yol alınamadı. Mahkeme bir kez daha Festus Okey’in kimlik bilgisine hala ulaşılamadığı gerekçesiyle duruşmayı 4 Kasım’a erteledi.

Bu tablonun gösterdiği gerçek, ülkemizde polisin öldürme özgürlüğü olduğu gerçeğidir. Elbette, böylesi olayların yaşandığı bir ülkede sorunu salt kurşun sıkan polislerle sınırlı tartışmak gerçekleri görmeyi sağlamayacaktır. Zira bu polisler, ne adı “Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu” olan bir kanunla bir anda katil oldular, ne de ilk defa insan katlediyorlar. Polisin katilliğinin temelinde sistemin ona verdiği görev vardır. Polisi bu şekilde katil olarak eğiten bu düzenin kendisidir.


 

 


Ferhat Gerçek davasında mahkeme heyeti yine değişti 

Yürüyüş dergisi satan Ferhat Gerçek’i vurarak felç kalmasına neden olmaktan yedi polisin yargılandığı davada, mahkeme heyeti ikinci kez değişti.

Yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren Ferhat Gerçek’in ve yedi polisin yargılandığı davaya Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada, Ferhat Gerçek ile sanık polis Kazım Akgün hazır bulundu. Mahkeme heyeti ikinci kez değişirken, değişikliğin nedeni açıklanmadı.

Davada ikinci kez mahkeme heyetinin değişmesine ilişkin avukat Taylan Tanay, “Gerçek davası sürüncemede bırakılıyor. Davaya, dosyaya vakıf olmayan hakimler katılıyor. Dolayısıyla taleplerimizi değerlendiremiyorlar. Adil yargılanma hakkı gaspediliyor” dedi.

İstanbul Yenibosna’da 7 Ekim 2007 tarihinde Yürüyüş dergisini satanlara saldıran polis, Ferhat Gerçek’i silahla vurarak 17 yaşındaki Gerçek’in, omuriliğine saplanan kurşun sonucu felç olmasına neden olmuştu. 9 ay sonra hazırlanan iddianamede yedi polis hakkında dava açılmıştı. Aynı davada Ferhat Gerçek de “sanık” olarak yargılanıyor.

İddianamede sanık polisler Cengiz Çalış, Yavuz Özer, Aydın Özdere, Hasan Bayraktar, Emre Taşkın, Can Koçbülbül ve Muzaffer Ünal için 10,5 yıl, Ferhat Gerçek için de aynı dava kapsamında dört ayrı suçtan toplam 15 yıl dört ay hapis cezası isteniyor. Ferhat Gerçek’e hedef gözeterek ateş eden ve felç kalmasına neden olan polis ise hiç tutuklanmadı!