François Lafarge Saddam Hüseyin, Kuveyti ilhak etmesinin ardından geçen 11 sene sonunda, ABDyle hâlâ dalaşıyor. Ancak bu dalaşma kısa süre sonra sona erecek. Çünkü Amerikanın Iraka karşı askeri harekât başlatması neredeyse kesinlik kazandı. ABDnin Iraka müdahalesi iki nedenle açıklanabilir: Petrol ve siyaset. ABDnin son beş senedir en fazla petrol üreten, aynı zamanda da dünya petrol ithalatında birinci sırada yer alan bir ülke olduğunu hatırlayalım. Bununla birlikte, sanılanın aksine ABD, Ortadoğunun petrolüne muhtaç değil. Şimdi de Orta Asya Ortadoğu petrolü ise dünya petrolünün yüzde 65ini oluşturuyor. Bu bölgede, İran ve Irak hariç, bütün petrol üretici ülkelerin ABDyle gayet yakın ilişkileri var. Bununla da kalmıyor, Suudi Arabistan topraklarında, ABDnin 5 bine yakın askeri bulunuyor. Washington, son olarak Afganistana yaptığı askeri harekât sayesinde Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistanla da ilişkilerini yoğunlaştırdı. Amerikan ordusunun, Özbekistan ve Kırgızistandaki eski Sovyet askeri üslerinde de askeri bulunuyor. Amerikanın, en büyük tutkusu, hem Hazar Denizinde, hem de Ortadoğuda petrolü kontrol ederek, kendi rakiplerine karşı üstünlük kurabilmek. Çin bu politikadan en fazla etkilenen ülke. Pekin, önümüzdeki yıllarda ABDnin hem siyasi hem de askeri açıdan en güçlü rakibi olmak peşinde. Petrol konusu da, iki taraf arasındaki ilişkilerde en belirleyici unsurlardan birisi olacak. Pekin ile Washingtonın güttükleri siyaset son yıllarda iyice farklılaştı. ABD Pekini, Amerikan topraklarında nükleer casusluk yapmakla suçladı. Pekin de Amerikanın Sırbistana karşı müdahalesini şiddetle eleştirdi. Tayvan meselesi de iki taraf arasındaki farklılıkları artıran bir başka unsur. Çin, 1993 yılından bu yana, petrol ithal ediyor. Bu ülke son yıllarda, en fazla petrol ithal eden ülkeler sıralamasında dokuzuncu sırada. Çinin enerji konusundaki bağımlılığı, ülkenin dünyadaki rolünü de zora zokuyor. Pekin, petrolün çoğunu Ortadoğudan satın alıyor. 2005-2020 yılları arasında Çinin petrol ithalatının miktarı iki katına ulaşacak. Böylece, petrol tüketiminin yarısını Ortadoğu karşılayacak. Oysa Çin, ne petrol yollarını ne de Ortadoğu petrolünü kontrol edebilecek durumda. İşte bu nedenle, Hazar petrolü, Ortadoğuya bağımlılığını azaltacağı için, Çinin önceliği haline geliyor. Washington, Bağdata istediği bir iktidarı getirmesi durumunda, dünyanın en büyük petrol depolarını -Ortadoğu ve Hazar Denizindeki rezervleri kontrol altına almış olacak. Böylece, Uzakdoğu ülkelerinin, özellikle de Çinin siyasi çıkışlarını da engelleyecek. Bununla birlikte Saddam Hüseyinin devrilmesinin jeopolitik sonuçları olacak. Şu anda, ABDnin, Avrupalı ortaklarının ve Japonyanın Suudi Arabistan petrolüne ihtiyacı bulunması nedeniyle, Riyadın dokunulmazlığı var. Üstelik ülke, bölgede Amerika için askeri yönden de önemli bir konumda. Ancak, Vahabi olan bu monarşi rejimi, artık köktenci İslamın beslendiği bir ülke olarak görülüyor. Hiç kimse, 11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren 19 kamikazenin 15inin Suudi vatandaşı olduğu gerçeğini unutmuyor. Ülkede ağırlığını hissettiren Prens Abdullaha da şüpheli gözlerle bakılıyor. Iraktaki iktidar değişikliği sayesinde, ABD, Suudi Arabistanda kökten bir jeopolitik değişiklik yapabilir. Bu konuda Suudi krallığının yıkılması da dahil olmak üzere, birçok senaryo bulunuyor. Örneğin, Mekke ve Medinenin yönetimi Suud ailesinin yönetimine bırakılabilir, zengin petrol bölgesi olarak bilinen Hassa bölgesinde de bağımsız, Amerikanın iplerini elinde tuttuğu bir emirlik oluşturulabilir. Petrol gelirleri olmadan, köktenci İslam da en büyük mali kaynağından mahrum kalır. Hassa bölgesinde, ırkçılığa maruz kalan Şii azınlığın böyle bir değişikliği desteklemesi muhtemel görünüyor. Suudi Arabistanla ilgili bir başka senaryo ise ABDnin, Kral Fahddan sonra gelecek krala köklü kurumsal reformlar gerçekleştirmeyi zorla kabul ettirmesi. Sonuç olarak Washingtonın Irak politikası, Ortadoğunun önümüzdeki dönemdeki sınırlarını belirleyecek bir unsur haline gelecek. (Pariste Saint Quentinen Yvelines Üniveritesinde jeopolitik doktoru, 17 Eylül 2002) (Radikal, 25 Eylül 02) |
|||||