Kızıl Bayrak'tan Yaşanmakta olan krizin kolay kolay aşılamayacağı, çünkü sistemin kriz yönetme programının bunu hedeflemediği ortada. Hedeflemiyorlar, çünkü krizden besleniyorlar. Sistemin asıl sahipleri, yerli ve emperyalist tekeller, gerek ekonomik gerekse siyasal açıdan güçlenerek çıkıyor krizlerden. İçerde, krizin tüm faturası işçi ve emekçilere kesilmek suretiyle gerçekleştiriliyor bu vurgunlar; dışarıdan doğru da fatura krizi yaşayan geri ülkelere kesiliyor. Bir başka deyişle, yerli ve yabancı tekelleri palazlandırma adına halklar yoksullaştırılıyor, devletler borç batağında boğuluyor. Bu iflas rejiminin icracıları, iş başındaki hükümet ve devletin diğer yetkili ve etkili kurumları, kendi elleriyle hazırladıkları bu batış konusunda spekülasyon yapmayı da ihmal etmiyorlar. Sanki krizin sorumlusu kendileri değilmiş gibi, işçi sınıfı ve emekçilerle alay edercesine, `Türk lirasına itibar kazandırma´ kampanyaları açıyorlar. Soygun sadece iktisadi cephede ve sadece kapitalist tekellerle sınırlı bir düzlemde de yürümüyor. İMF-TÜSİAD programları, yağmanın her türlüsüne kapıların ardına kadar açılması anlamına geliyor. Sadece emek-gücü değil, KİT´leri, doğal kaynakları, devlet hazinesi de dahil olmak üzere tüm ülke talan sofrasına dönüştürülmüş bulunuyor. Ardardına düzenlenen operasyonlar, devletin yağmalanmasının, en fazla da devletin üst düzey yöneticileri vasıtasıyla organize edildiğini gösteriyor. Enerji talanı Enerji Bakanlığı, İmar talanı Bayındırlık Bakanlığı eliyle yürütülüyor. Tıpkı ülkenin de Başbakan eliyle emperyalist talana açılması gibi. Çok açıktır ki, sisteme dahil olup da yağmadan nasiplenmeyen kalmamıştır. Büyükler büyük, küçükler de küçük payları kapışıyor. Yağmalanansa ister devlet malı ister `millet malı´ olarak anılsın, tümüyle işçi ve emekçiler tarafından üretilen, dolayısıyla aslında işçi ve emekçilere ait olması gereken varlıklar. Bu yağma programlarından nasiplenmeyen, tersine emeği ve değerleri yağmalanan da yine işçi sınıfı ve emekçilerdir. Bu gerçek,
yağmaya son verme istek, irade ve gücünün de, ancak ve ancak işçi sınıfı
ve emekçilerde bulunabileceğini kanıtlamaktadır. Sınıf devrimcileri olarak
bu isteği körüklemek, bu iradeyi ortaya çıkarmak, bu gücü örgütlemek boynumuzun
borcudur. Mücadelemiz kapitalist yağma düzenini yıkma mücadelesi, yolumuz
işçi sınıfının sosyalist iktidar yoludur. ***
Direniş zaferi kazanacak! |
|||||