01 Eylül '01
Sayı: 24


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalizm ve tekelci sermayenin safında "demokrasi mücadelesi"

  Derinleşen yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim

  Yeni kıyımlar, hak gaspları ve "esnek çalışma" kapıda

  Ankara Öncü İşçi Platformu'nun kampanya faaliyetleri

  ABD emperyalizminin taşeronu Türk generallerinin Bakü'de gövde gösterisi
  "Toplumsal patlama" "Sivil itaatsizlik" var!
  Sümerbank direnişinin deneyim ve dersleri
  Exsa grevinin ardından

  Türk dış politikası üzerine/4

  Zindan çatışmasının güncel görevleri
  "Kazanmaya mahkumuz"
  Zaferi direniş kazanacak
  Küresel ısınma/3
  Filistin halkının bağımsızlık ve özgürlük iradesi teslim alınamaz!
  ICE-Werk Süd işçisi direnişi kazanacak!
  Kürtler açısından barışın anlamı
  Ölüm Orucu Direnişi 317. gününde
  Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan

Yaşanmakta olan krizin kolay kolay aşılamayacağı, çünkü sistemin kriz yönetme programının bunu hedeflemediği ortada. Hedeflemiyorlar, çünkü krizden besleniyorlar. Sistemin asıl sahipleri, yerli ve emperyalist tekeller, gerek ekonomik gerekse siyasal açıdan güçlenerek çıkıyor krizlerden. İçerde, krizin tüm faturası işçi ve emekçilere kesilmek suretiyle gerçekleştiriliyor bu vurgunlar; dışarıdan doğru da fatura krizi yaşayan geri ülkelere kesiliyor. Bir başka deyişle, yerli ve yabancı tekelleri palazlandırma adına halklar yoksullaştırılıyor, devletler borç batağında boğuluyor.

Bu iflas rejiminin icracıları, iş başındaki hükümet ve devletin diğer yetkili ve etkili kurumları, kendi elleriyle hazırladıkları bu batış konusunda spekülasyon yapmayı da ihmal etmiyorlar. Sanki krizin sorumlusu kendileri değilmiş gibi, işçi sınıfı ve emekçilerle alay edercesine, `Türk lirasına itibar kazandırma´ kampanyaları açıyorlar.

Soygun sadece iktisadi cephede ve sadece kapitalist tekellerle sınırlı bir düzlemde de yürümüyor. İMF-TÜSİAD programları, yağmanın her türlüsüne kapıların ardına kadar açılması anlamına geliyor. Sadece emek-gücü değil, KİT´leri, doğal kaynakları, devlet hazinesi de dahil olmak üzere tüm ülke talan sofrasına dönüştürülmüş bulunuyor.

Ardardına düzenlenen operasyonlar, devletin yağmalanmasının, en fazla da devletin üst düzey yöneticileri vasıtasıyla organize edildiğini gösteriyor. Enerji talanı Enerji Bakanlığı, İmar talanı Bayındırlık Bakanlığı eliyle yürütülüyor. Tıpkı ülkenin de Başbakan eliyle emperyalist talana açılması gibi.

Çok açıktır ki, sisteme dahil olup da yağmadan nasiplenmeyen kalmamıştır. Büyükler büyük, küçükler de küçük payları kapışıyor. Yağmalanansa ister devlet malı ister `millet malı´ olarak anılsın, tümüyle işçi ve emekçiler tarafından üretilen, dolayısıyla aslında işçi ve emekçilere ait olması gereken varlıklar. Bu yağma programlarından nasiplenmeyen, tersine emeği ve değerleri yağmalanan da yine işçi sınıfı ve emekçilerdir.

Bu gerçek, yağmaya son verme istek, irade ve gücünün de, ancak ve ancak işçi sınıfı ve emekçilerde bulunabileceğini kanıtlamaktadır. Sınıf devrimcileri olarak bu isteği körüklemek, bu iradeyi ortaya çıkarmak, bu gücü örgütlemek boynumuzun borcudur. Mücadelemiz kapitalist yağma düzenini yıkma mücadelesi, yolumuz işçi sınıfının sosyalist iktidar yoludur.

***


Gazetemiz baskıya hazırlandığı sırada TAYAD´lı ailelerden Hülya Şimşek´in sürdürdüğü Ölüm Orucu Direnişi´nin 286. gününde şehit düştüğü haberi geldi. Bu vesileyle bir kez daha belirtiyoruz. Devletin tüm baskı, katliam ve yalan politikalarına rağmen 316 gündür süren Ölüm Orucu Direnişimiz, ödenecek bedel ne olursa olsun mutlaka zaferle sonuçlanacaktır.

Direniş zaferi kazanacak!