İstanbul Barosunun cezaevi etkinlikleri
Biz de saldırıyı püskürtmek
için hazırız!
F Tipi cezaevlerine karşı bir süreden beri çalışma yürüten İstanbul Barosu Cezaevi Çalışma Grubu 21-22-23 Haziran tarihlerinde cezaevleri etkinlikleri düzenledi.
Muammer Karaca Tiyatrosunda, 21 Haziran günü, fotoğraf ve karikatür sergisi açıldı. Yücel Saymanın yaptığı açış konuşmasının eksenini F Tipi cezaevleri oluşturuyordu. Multivizyon gösterisinin ardından Müşfik Kenterin şiir dinletisi, izleyenlerin oldukça beğenisini topladı. Programın akşamki bölümünde ise Sadık Gürbüz ve Bulutsuzluk Özleminin konserleri gerçekleşti.
Bir sonraki gün programda İstanbul Sahnesinin F Dönemecinde oyunu, Duvarların içi-dışı isimli şiir ve müzik dinletisi ve akşam ise, Ekrem Ataerin konseri vardı. 3 günlük programda en ilgi toplayan ise son etkinlik olan panel idi. Grup Işığın Yansımasının müzik dinletisinin ardından gerçekleşen paneli, İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman yönetti. Kısaca F Tipi cezaevleri hakkında bir giriş yapan Saymandan sonra sözü Av. Several Demir aldı. Kandıra Cezaevini incelemek amacıyla giden heyetin içinde yeralan Demir, cezaevi koşullarından bahsetti. Ayrıca ayrıntılı bir tarzda devletin cezaevleri politikasını anlattı. Son olarak ise, tutsakların yasalara da dayanarak haklarını dile getirdi.
Ardından sözü alan gazeteci Aydın Engin ise, F Tipine karşı olmak gerektiğini, bu doğrultuda öncelikle cezaevlerinden yaklaşık olarak günde 10 adet mektup aldığını, ancak Uşak Cezaevinden aldığı bir mektupta yazıldığı gibi Biz de hazırız! sözleriyle, yazın yeni 96lara gebe olduğunu, karşı çıkmanın yetmediğini ve tüm karşı çıkanların neye evet dedikleri konusunda ortaklaşmaları gerektiğini dile getirdi.
Enginin ardından söz alan Dr. Yeşim İşlegen, Kandıra Cezaevini kendisinin de gezdiğini, devletin bugüne kadar bu konuda sürekli yalan söylediğini ve yalanlarının hepsinin boşa çıktığını belirtti. Hücrenin fiziki ve psikolojik tahribatlarından bahseden İşlegen, Kandıra Cezaevinde duyumsal ve algısal izolasyonun olmadığını, ancak uzun süreli sosyal izolasyonun duyumsal ve algısal izolasyona da yolaçtığını belirtti. İşlegen sözlerini, içerideki tutuklu ve hükümlüler olduğu kadar kendilerinin de saldırıyı püskürtmek için hazır olduklarını belirterek bitirdi.
Yeşim İşlegenden sonra konuşan TMMOB temsilcisi mimar Celal Beşiktepe ise, mimari olarak Kandıra Cezaevini değerlendirdiklerini, insan unsurunun hiçe sayıldığını gördüklerini, ama asıl meselenin mimari değil, ideolojik karşı çıkış olması gerektiğini dile getirdi.
Son olarak sözü alan Av. Ergin Cinmen ise, sürecin 96dan Mehmet Ağarın Adalet Bakanı seçilmesinden itibaren devam ettiğini, bugünkü hücre tipi saldırısının aslında Ağustos Genelgesine dayandığını belirtti. Kitle örgütlerinin soruna sahip çıkması üzerine de vurgu yaptı. Geç saatlere kadar süren paneli izleyen yoğunlukla tutuklu yakınları ve hukukçulardı.
Türkiye Barolar Birliğinin oda tipini savunduğu bir yerde, İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevleri Çalışma Grubunun, F Tipine karşıtlık temelinde bir etkinlik düzenlemesinin, hücrelere karşı seslerin çoğalması bakımından oldukça anlamlıydı.
Cezaevi gündemli kır gezisi
Altınçağ Yayıncılıkın düzenlendiği 4. Geleneksel Kır Gezisi geçtiğimiz Pazar günü yapıldı. Kır gezisini güçlendirmek ve dayanışmak amacıyla bizler de gezinin hazırlıklarına yardımcı olduk. Gezinin bilet satışlarını yaptık ve katılım çağrısında bulunduk.
Geziye 400 civarında bir katılım oldu. Katılan kitlenin çoğunun kısmen politize olması, konunun cezaevleri sorunu üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu.
Tutsak Aileleri Komisyonunun dağıttığı bildiriden...
Devlet devrimci tutsakları
teslim almaya çalışıyor
(...)
Cezaevlerinde devrimci tutsaklara hücre tipini dayatan devlet dışarıda da bizlerin yaşamlarını hücreleştiriyor. Bizleri günden güne yalnızlaştırmaya, sindirmeye ve hiçbir şeye ses çıkarmayan bir toplum haline getirmeye çalışıyor. Öyle ki, Ulucanlar katliamına bile sessiz kaldık ve sessiz kaldığımız sürece yeni katliamlar devam edecek. Emeğin sömürülmediği bir dünya ve daha güzel yarınlar için mücadele eden devrimciler hücrelere konulmak isteniyor. Hücreler sana da uzak değil. İşine, ekmeğine, öğrenim hakkına, sağlığına, özgürlüğüne, onuruna sahip çıkan herkes için hayata geçirilmek isteniyor. Bu yüzden tutsaklara sahip çıkmak geleceğine sahip çıkmaktır.
Yeni katliamlara seyirci kalmak istemiyorsak, hücre saldırısına karşı birlikte mücadele edelim.
Hücrelere Karşı Tutsak Aileleri Komisyonu
|
Program cezaevleri ile ilgili bir konuşmanın ardından devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Daha sonra Hasan Hüseyinin Kızılırmak isimli şiiri okundu. Bir tutsak yakını F tipi ve yaşamın hücreleştirilmesi çerçevesinde bir konuşma yaptı. Grup Kızıl Şafak da türkülerini seslendirerek geziye canlılık kattı. Bu arada Tutsak Aileleri Komisyonu imzalı bildiri dağıtıldı. Grup Munzur sahneye çıktığında insanların coşkusu daha bir arttı. Hep bir ağızdan türküler söylenip, halaylar çekildi. Son olarak yapılan çekilişte Altınçağ ve Eksen Yayıncılıkın kitapları, Grup Munzurun son kaseti armağan edildi.
Gezide devrimci tutsaklara yönelik saldırıya karşı mücadele edilmesi ve destek verilmesi gerektiği vurgulandı. Altınçağ Yayıncılık, HADEP İl Gençlik Komisyonu, Kayseri, Kırşehir, Niğde Kızıl Bayrak temsilciliklerinin gönderdiği mesajlar okundu. Bu mesajlarda da hücre saldırısı işleniyordu.
Önemli bir kitlemizle katıldığımız bu gezide stand açıp kitaplarımızı tanıttık ve gazete satışı yaptık. Bu birliktelik ve dayanışma kır gezisine katılanlar üzerinde olumlu bir etki yarattı.
Adanada Hücre saldırısına karşı eylem
İHD, 23 Haziranda Adana Uğur Mumcu Meydanında F tipi cezaevine karşı sanatçıların başlattığı yürüyüşe destek amaçlı bir basın açıklaması yaptı. DKÖlerin destek verdiği eylem, Büro Emekçileri Sendikasının yapacağı eylemin de aynı yer ve saate gelmesi nedeniyle ortaklaştırıldı. Böylece coşku ve kitlesellik daha da arttı.
İHD Adana Şube Başkanı Şehmuz Kaya konuşmasında; ... çıldırtan, kimliksizleştiren, insanlıktan çıkartacak olan, yokedici olan, ölüm kokan, insanlığın bütün hücrelerine aykırı hücre tipi uygulamasına karşı kararlılıkla mücadele edeceklerini vurguladı.
Bu konuşmanın ardından BES Adana Şube Başkanı Gafar Güzağaç da bir konuşma yaptı. Konuşmasında kendi çalışanlarının sorunlarını dile getirdi.
Yapılan konuşmalar sonunda eylem sona erdi.
CHP Seyhan İlçe Başkanından basın açıklaması:
Cezaevleri yine gündemimizde. 26 Eylül 1999 Ulucanlardan sonra F tipi cezaevleriyle, mahkumlar ve mahkum aileleri yine tedirgin, yine endişe içerisinde.
Ulucanlardaki katliam öncesi çetelerin bulunduğu koğuşlardaki denetimsizlik gerekçe ve örnek gösterilerek siyasi makhumların bulunduğu koğuşlara yönelik saldırılar ve katliamlar yaşanmış, ancak asıl gerekçe gösterilen çete başlarının bulunduğu koğuşlara hiç dokunulmamıştı.
Bugün de yine cezaevlerinden verilen talimatlarla çete savaşlarının devam ettiğini görüyoruz. Ve yine aynı şekilde bu cezaevi ve koğuşlar örnek gösterilerek F tipi cezaevlerinin gerekliliği vurgulanıyor. Tutuklu ve mahkumların toplu halde bulunmaları yüzünden koğuş ağalarının ve örgüt başlarının önüne geçilemediği ve bu nedenle cezaevlerinin birer suç merkezi haline geldiği yazılıyor.
Her ne kadar Adalet Bakanlığınca hücreler konforlu birer otel odası gibi gösterilmeye çalışılsa da, hücre yaşamının ne olduğunu çok iyi bilen mahkum ve aileler haklı olarak karşı çıkıyorlar. Bu hücrelerde terörle mücadeleden hüküm giymiş mahkumlar kalacak, yani yalnızca siyasi mahkumlara özgü. Amaç siyasileri tecrit edip siyasi yılgınlık içerisine sokmak ve sindirmek.
Tek kişilik hücre infaz yasasına göre artı bir cezadır, o cezayı almamış kişiye uygulanamaz. Cezayı almış olsa dahi sürelidir, oysa şimdi tümüyle yalnızlığa ve tecrit edilmeye yönelik bir artı ceza uygulaması kalıcı hale getiriliyor.
Endişemiz odur ki, geçmişte Ulucanlarda olduğu gibi şimdi de hücre yaşamını istemeyen siyasi mahkumların karşı çıkışları yeni bir katliama gerekçe oluşturmasın. Çetelere, devleti soyanlara dışarıdaki yaşamlarını aratmayacak imkanlar sunanlar, siyasi mahkumları tek kişilik hücrelere mahkum etmek istiyorlar.
Bu çifte standarda, baskı ve işkenceleri artıracak olan hücrelere karşı çıkıyor ve tüm kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Serdar Seyhan
26 Haziran 2000
|