İçindekiler:

1 Ağustos 2023
Sayı: KB 2023/12

İktidarı ve muhalefetiyle kokuşmuş bir düzen
Mafya şeflerinin şefi: Devlet Bahçeli!
Tarikatların karanlığını yaymak tercihi
Doğayı savunmak için topyekün direniş
AKP şefinin "Siyonizm'e hizmet maratonu"
Zorbalık "AB şalı" ile örtülebilir mi?
Doğalgaz "müjdesi" çok kullanışlı
Rant-talan politikaları
Sınıfa karşı sınıf
Metal işçilerinden TM'ye tepki
Metal TİSleri öncesi TM'nin bahaneleri
"Birlik olduğumuzda sesimiz daha gür çıkıyor!"
"İkinci Keman"dan da öte
Peru'da Lima'nın işgali
Yunanistan'da gerici saldırılar yoğunlaşıyor
Siyonist rejimin iç krizi derinleşiyor
Tahıl koridoru ve timsah gözyaşları
Lozan Antlaşması'na karşı yürüyüş
Frankfurt Havalimanı'nda işçi eylemi!
Gaz ve Nükleere "yeşil enerji" etiketi!
Grevdeki Corning Kablo işçileri anlatıyor...
Belediye işçisinin mücadelesi ve açmazları!
Kız çocukları gericiliğin girdabında!
"İmamların okula girmesine karşıyız!"
"Mücadelemizi güçlendirerek devam ettireceğiz"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP şefinin “Siyonizm’e hizmet maratonu” devam ediyor!

 

Gerici-faşist rejim, Siyonist İsrail’le arayı düzeltince, Filistin halkının maruz bırakıldığı zulüm hakkında “timsah gözyaşları” dökmeye ara verdi. Oysa en çok istismar ettikleri gündemlerden biri, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı ırkçı-zulümdü. Kimi zaman konuyu öne çıkartmaları kim zaman yok saymaları, kaba samimiyetsizliğin göstergesi olduğu gibi, bir halkın acılarından siyasi rant devşirme düşkünlüğünün de pespaye örneklerinden biridir.

 İsrail’le anlaşma telaşına kapılan AKP-MHP rejimi, geçen aylarda Hamas militanlarını sınır dışı etmişti. Oysa onlar sadece “din kardeşi” değil, ideolojik olarak da AKP’ye yakın olan İhvan’ın (Müslüman Kardeşler) Filistin’deki temsilcileriydi. Ancak tüm ilişkiler sefil çıkarlar üzerine kurulu olunca, “din kardeşi” Hamas’ı kovup “Siyonist Yahudi” Netanyahu ile işbirliğini güçlendirmekte beis olmaz. Onlar için çürümüş rejimin bekası her şeyin üstündedir.

Gerici-faşist rejim, işgalci İsrail’in son aylarda Filistin’de gerçekleştirdiği katliamları suskunlukla geçiştirdi. İsrail ordusunun Cenin kentine ve mülteci kampına düzenlediği vahşi saldırıya Birleşmiş Milletler şefi bile tepki gösterirken, din istismarını son sınırına vardıran AKP sessizlikle geçiştirdi. Bu arada Siyonist rejimin saldırıları devam ederken de “üç maymunu” oynama devam ediyor.

***

Cenin’e saldırı ve direnişçilerin işgalci İsrail ordusunu geri çekilmeye zorlaması, Batı Şeria’da dengeleri değiştirecek olan süreci fiilen başlattı. Bu ise Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi’nin meşruluğunu tartışmalı hale getirdi. Zira bu yönetim, “Oslo Barış Anlaşması”nda yer alan bazı maddeler gereği İsrail’le işbirliği yapıyor. Direnişçilerin işgal ordusunu kovduğu, İsrail’in vahşi bir şekilde saldırdığı yerde, Siyonistlerle işbirliği yapan bir yönetiminin meşruiyeti büyük bir darbe aldı. Nitekim “bu yönetimin dağıtılması, İsrail’i meşru kabul eden anlaşmanın geçersiz ilan edilmesi, tüm Filistinli güçlerin direnişi temel alan bir yönelime girmesi” yönünde çağrılar yapıldı. Zira Abbas yönetimi anlaşmaya gereği İsrail’le işbirliği yaparken, İsrail o anlaşmanın hiçbir maddesine uymuyor. Örneğin anlaşmaya göre yasak olmasına rağmen Yahudi yerleşimleri kurarak Filistin topraklarını gasp etme pervasızlığına hiç ara vermediler.

***

Mahmud Abbas yönetiminin meşruluğunun tartışılması Siyonistleri tedirgin etti. Zira bu durum, Batı Şeria’yı da Gazze gibi bir direniş kalesi haline getirmek için hazırlık yapıldığına işaret ediyor. Nitekim direnişçi örgütlerin temsilcileri, Batı Şeria’yı direniş kalesine çevirme konusunda kararlı olduklarını ve bu yönde büyük bir mesaja kat ettiklerini dile getiriyorlar. Öte yandan birçok Siyonist analizcinin, “Mahmud Abbas yönetiminin yıkılmasına izin verilmemeli” çağrısında bulunması tesadüf değil. Bu değerlendirmeler Abbas yönetimini dikkate almayan dinci-faşist Netanyahu rejimini, göstermelik de olsa tutum değiştirme arayışına itmiş görünüyor.

Bu gelişmelerin ardından Saray’ın İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Tayyip Erdoğan’ın Mahmut Abbas ve Binyamin Netanyahu’yu aynı hafta içerisinde ayrı ayrı Türkiye’de misafir edeceği belirtildi.

Açıklamaya göre, Abbas’ın 25 Temmuz’da gerçekleştireceği Türkiye ziyaretinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı resmi görüşmelerde, Türkiye-Filistin ilişkileri, İsrail-Filistin ihtilafı bağlamındaki son gelişmeler ile diğer güncel bölgesel ve uluslararası konular ele alınacak.

Dinci-faşist hükümetin şefi Netanyahu’nun 28 Temmuz’da Türkiye’ye geleceği belirtilen açıklama şu ifadelere de yer verildi:

“Ziyaret kapsamında yapılacak görüşmelerde, Türkiye-İsrail arasındaki ikili ilişkiler tüm boyutlarıyla gözden geçirilecek; işbirliğinin geliştirilmesi için atılabilecek adımlar ele alınacak. Görüşmelerde, ikili ilişkilerin yanı sıra ayrıca güncel bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir alışverişinde bulunulması da öngörülmekte.”

Önce Mahmud Abbas, ardından Binyamin Netanyahu ile görüşecek olan Tayyip Erdoğan’ın, taraflar arasındaki ilişkileri kopma noktasına getiren gerilimin aşılması için “arabuluculuk” yapacağı söyleniyor. Körfez ülkelerine “para dilenme seferi” düzenleyen Erdoğan’ın, imajı yerlerde sürünürken “İsrail ile Filistin arasında arabulucu” havalarında boy göstermek işine gelecektir.

Vurgulamak gerekiyor ki, ortada “arabuluculuk” yapılabilecek koşullar yoktur. Filistin tarafının işgalci/saldırgan Siyonist rejimle anlaşabileceği tek bir konu dahi kalmamıştır. Hal böyleyken Erdoğan’ın yapacağı her şey, kendisinin İsrail’deki kopyası olan Netanyahu’ya hizmet etmek anlamına gelecektir. Zira uzlaşmacı Mahmud Abbas bile, dinci-faşist Netanyahu hükümetiyle görüşebilecek bir şey bulamaz hale gelmiş durumda. Hal böyleyken AKP şefi Abbas’ı Netanyahu hükümeti ile görüşmeye ikna edilirse eğer bu, ırkçı-Siyonistlere sunulmuş yeni bir hizmet olacaktır. Böyle bir “başarının” ise Filistin direnişini sırtından hançerlemek dışında bir anlamı olmayacaktır.