İçindekiler:

26 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-34

Üniversiteler açılırken…
Gençliğe dair yalanlar ve gerçekler
Bu çürümüş düzeni barındırmayacağız!
Parasız, nitelikli, ulaşılabilir barınma!
“Barınamayanlar”a karşı yalanlar
Yüz yüze eğitimde önlem yerine boş vaaz!
İktidar sona yaklaştıkça saldırganlaşıyor
İşçi Emekçi Mitingi deklarasyonu
AdkoTurk ve Bel Karper işçilerine saldırı
Sinan ve Dersim - Baki Duman
EKİM - Teslim Demir
İki eğilim ve sosyalizm
Sosyal medya saldırısı Meclis’te
“Hapishaneler her kesimi ilgilendiriyor”
AUKUS paktı
“MED9 Zirvesi” ve Türkiye
Hayatı havalandıran Abdal
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sosyal medya saldırısı Meclis’te

 

Ekonomik krizin üstüne pandeminin faturası da emekçilerin sırtına yüklendi ve milyonlarca insan ağır yaşam koşullarına mahkûm edildi. Salgın önemli bir tehdit olmayı sürdürürken, gerekli önlemler alınmadan yüz yüze eğitim başladı. İşçi ve emekçilerin çocukları ciddi bir salgın riskiyle karşı karşıyalar. Üniversitelerin açılması ile binlerce öğrenci başta barınma olmak üzere beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara erişmekte zorlanıyor. Doğasını ve yaşam alanlarını korumaya çalışanlar polis saldırısı ile karşı karşıya kalıyorlar.

1 Ekim’de açılması planlanan Meclis’in gündemleri arasında ise bunların hiçbiri yer almıyor. Sermaye iktidarı Meclis açılışına yeni saldırı planları ile hazırlanıyor. Meclis’in gündemlerinde seçim yasası, vergi paketi, diyanet akademisinin kuruluşu, yeni anayasa tartışmalarının yanı sıra sosyal medya düzenlemesi yer alıyor.

Ana akım medyayı kendisi için tamamen dikensiz gül bahçesine çeviren AKP-MHP iktidarı, internet ve sosyal medya üzerinde henüz tam denetim sağlayabilmiş değil. Bu nedenle, toplumun değişik kesimlerindeki huzursuzluğun en çok yansıdığı alanlardan biri olan sosyal medya, sermaye iktidarının saldırı hedeflerinden birini oluşturuyor. “Yalan Haber ve Dezenformasyonla Mücadele” başlıklı yasa teklifi ile sermaye iktidarı, baskı ve yasak politikalarını güçlendirmek istiyor. Hem sosyal medya kuruluşları hem de kullanıcılara yönelik yaptırımlar içeren yasa teklifi içerisinde, “Sosyal Medya Başkanlığı”nın oluşturulması planı da var. Yasa kapsamında “dezenformasyon” nitelikli paylaşımları “organize, örgütlü ve bilinçli” şekilde yayan sosyal medya kullanıcısına hapis cezası; sosyal medya kuruluşlarına da söz konusu içeriği 24 saat içinde kaldırmaları, kaldırmamaları halinde ise ağır para cezaları öngörülüyor.

Alternatif medyayı susturmanın araçları

AKP-MHP iktidarı, kendisine muhalif kitlelerin farklı fikir ve görüşleri okuyabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri, tepki ve taleplerini yansıttıkları alanlarda tam denetim sağlayabilmek için farklı araçlar kullanıyor. RTÜK eliyle ana akım medyayı tamamıyla tek sese dönüştürdü. Basın İlan Kurumu (BİK) üzerinden gazetelere yönelik müdahalelerini artırırken, aktroll ordusunu kullanarak da internet üzerinden nefret söylemini yayıp, kendisine muhalif sesleri hedef gösteriyor.

2019 yılında yetkileri genişletilen RTÜK, yurtdışı haber sitelerini içeren çevrimiçi yayınları teftiş etme yetkisine de sahip oldu ve internette yayın yapan medya kuruluşlarını denetlemeye başladı.

Muhalif kanallara uyguladığı yayın yasakları ve para cezaları ile her farklı sesi susturmaya uğraşıyor.

Türkiye’deki bağımsız gazeteler BİK reklamlarından elde ettikleri gelirlerle ayakta kalıyorlar. BİK, reklamların çeşitli gazetelere nasıl dağıtıldığı veya medyaya verilen cezalar hakkında kamuya açık rapor sunmuyor.

Yine 2019 yılından bu yana BİK, muhalif gazetelerin ilanlarını keserek susturmaya çalışıyor.

Sermaye iktidarının internetteki aparatı olan aktroll ordusu, çok sayıda gazeteciyi, sanatçıyı, haber sitelerini hedef göstererek, kirli bilgi yayarak gerçeği maniple etme görevini yerine getiriyor. Özel olarak beslenen bu ordu internet kullanıcılarını sistematik bir şekilde çeşitli yöntemlerle sindirmeye çalışıyor, hedef gösteriyor. Bu ordunun varlığı çeşitli raporlara da yansıyor. Örneğin Stanford İnternet Gözlemevi, Twitter’ın manipülasyonu engelleme politikalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle AKP ile bağlantılı 7 bin 340 adet hesabı kapattığını duyurmuştu.

Oxford Üniversitesi İnternet Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporda ise dezenformasyon faaliyeti tespit edilen ülkeler arasında bulunan Türkiye’de, 500 kişilik bir sanal birliğin “muhalefete saldırmak, sosyal medyayı baskı altına almak ve hükümeti desteklemek” için kullanıldığı bilgisi yer alıyor.

ABD merkezli insan hakları kuruluşu Freedom House’un “2021 İnternette Özgürlük” raporuna göre, 100 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Türkiye, “Erişim engeli” başlığında 15 puan, “İçerik sınırlaması” başlığında 10 puan, “Kullanıcı hakları ihlallerinde” 9 puan aldı. Toplam 34 puan verilen Türkiye, “özgür olmayan ülkeler” arasında yer alıyor.

Sosyal medya yasa teklifi ile hedeflenen bir yanıyla ifade özgürlüğü, diğer yanıyla haber alma ve haber verme hakkıdır.

Hak ve özgürlük mücadelesi verenlere yönelik baskı ve zorbalık kapsamına giren bu saldırı ancak sokakta verilecek özgürlük mücadelesi ile püskürtülebilir.

 

 

 

 

 

Basın özgürlüğünü çiğneyenlerin “basın özgürlüğü” safsataları

 

AKP iktidarının şefi Tayyip Erdoğan yandaş medyaya “yılın en”leri ödüllerini dağıtırken basın özgürlüğü konusunda gerçekleri tersyüz eden bir konuşma yaptı. Bir kasabın “ben veganım” şeklinde konuşması daha gerçekçi olurdu. Çünkü basın özgürlüğünü hoyratça ortadan kaldıran iktidarın şefi, tek adamı Tayyip Erdoğan’dır. Freedom House’un Dünya Özgürlük Raporu’nda Türkiye’nin yıllardır son sıralarda yer almasının birinci dereceden sorumlusu olan bir rejimin başı, “basın özgürlüğü” üzerine ‘serbest atış’ konuşma yapmakta mahsur görmüyor.

Basın özgürlüğünde Türkiye 195 ülke içinde 146. sırada

Helikopterden atılan iki köylünün fotoğrafını çeken ve Kemal Kurkut’un katledildiği fotoğrafı çeken gazetecileri yargılayan Türk devleti, basın özgürlüğü alanında dünya sıralamasında gerideki ülkelerden biridir. Freedom House’un Dünya Basın Özgürlüğü 2021 raporunda yer alan 195 ülke içinde Türkiye 146. sırada.

Freedom House’a göre son 10 yıl içinde toplam 31 puan kaybeden Türkiye, Afrika ülkesi Mali’den sonra dünyada özgürlüklerin en çok gerilediği ülkedir. Bu hızlı geri savruluş, her alanda olduğu gibi basın özgürlüğü alanında da gelinen aşamanın ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın raporları da durumun vahametini gösteriyor. Raporlarda sürekli saldırıya uğrayan, gözaltına alınan, yargılanan, tutuklanan gazetecilerin listeleri yer alıyor. Gazeteciler haberleri nedeniyle çeteleşen rejimin tetikçileri tarafından saldırıya uğruyor, gözaltına alınıyor, yargılanıyor, tutuklanıyor. Basın özgürlüğüne bu denli hoyratça saldıran iktidarın şefinin basın özgürlüğünden söz etmesi abesle iştigalden başka bir şey değildir.

AKP’nin basın özgürlüğü ve yılın en yandaşları!

Tayyip Erdoğan Anadolu Yayıncılar Derneği’nin ödül töreninde yaptığı konuşmada “Siyasi hayatımız boyunca hep yakın mesai içinde olduğumuz basınımızla” ifadelerini kullanarak hem derneğin hem ödüllerin verildiği “gazeteci” kılıklı tetikçilerin yandaşlığını vurguluyor. “Anadolu basını, demokrasinin beslenmesi ve sağlıklı işlenmesi bakımından hayati öneme sahiptir” lafları eden AKP şefi, basın özgürlüğünün çerçevesini şöyle çiziyor:

“Doğru ve hakikatli bir kanaatin beslediği demokrasi kültürü, milli iradenin üstünlüğünü güçlü bir şekilde korunmasının da temel şartıdır. Genel olarak basın, özellikle de Anadolu basını, işte bu yönüyle de mutlaka desteklenmesi ve teşvik edilmesi gereken bir vazife görüyor.”

AKP “milli iradeyi”, devleti kendinde cisimleştiriyor. Tayyip Erdoğan, “basın özgürlüğü” lafını ederken, saray rejimi için tetikçilik yapan “besleme gazeteci” tipinin verilen emirleri uygulamasını kast ediyor olmalı. Zira AKP şefi, mafyatik saray rejimine biat etmeyen gazetecileri “gazeteci sıfatlı haysiyet cellatları” ilan ederek, linç için organize edilen güruhlara hedef gösteren kişidir aynı zamanda.

Yılın “en”leri ödüllerini alanların listesi, ancak saray dalkavuklarının ödüllendirildiğini gösteriyor. Zaten verilen gazetecilik ödülü değil, dalkavukluk yarışında dereceye girenlerin ödüllendirilmesidir.

“- Yılın Ankara temsilcisi – Zafer Şahin- KANAL D- Yılın köşe yazarı- Abdulkadir Selvi- Hürriyet gazetesi- Yılın en iyi kitabı – Hilal Kaplan – Ailenin Adı Yok- Yılın muhabiri- Lamia Ayhan- A Haber - Yılın gazetesi- Türkgün – Mehmet Müftüoğlu - Yılın tv yöneticisi- DR. Zahid Akman – KANAL 7”

Perinçekçi dalkavukların desteklediği AKP-MHP rejiminin “en”leri işte bu türden saray şaklabanlarından oluşuyor. Saraya biat etmeyen gazetecileri hapse tıkayan rejim, saray dalkavukluğunu ise ödüllendiriyor. “Yılın en dalkavukları”na ödül veren kişi, onuruyla gazetecilik yapmakta direnenlere karşı ise derin bir kin besliyor. Bu riyakar zorbalık, sermayenin dinci-faşist temsilcilerinin karakteristik özelliklerinden biridir.

H. Ortakçı