İçindekiler:

12 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-32

Düzenin açmazları ve devrimci hazırlık!
Çürüme ve kokuşmada yeni düzey!
Rekor büyüme balonu... - Fikri Tomurcuk
Yalan sermaye iktidarının fıtratında
Kaygıların gölgesinde okullar açıldı
MİB anketi: “Kazanana kadar grev!”
Metal TİS taslaklarında kadın işçiler yok!
Alba direnişçilerinden Petrol-İş yöneticilerine
“Sendikamızı yeniden inşa edelim!”
Tarihsel TKP’nin 1920 Programı’ndan...
Engels ve oportünizme karşı mücadele - A. Eren
Bağdat Konferansı ve çatışan çıkarlar!
11 Eylül’ün 20. Yılı...
“Artık bu sesi dünya da Taliban da susturamaz!”
Uyuşturucu bağımlılığı ve cemaatler
Saray rejimi ile Taliban paslaşması
Covid-19 vaka sayıları yükselişte
“Her ile bir üniversite” projesi çöktü!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Artık bu sesi ne dünya duymazlıktan
gelebilir ne de Taliban susturabilir!”

 

Taliban’ın Afganistan’da iktidarı eline geçirmesinin ardından, sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarda hayatın her alanında şeriatın (İslam hukukunun) geçerli olacağı ilan edildi. Şeriat, İslam’ın kutsal kitabı Kuran’ın ayetlerine, İslam’ın kurucusu peygamberi Muhammet’in sözlerine (hadis) ve yaptıklarına (sünnet), bunlardan çıkarılmış yorumlara dayanan, toplumsal yaşamı düzenleyici dinsel kurallar bütünüdür. Bugün dünyada şeriatı uygulayan ülkelerin başında Suudi Arabistan, İran, Nijerya, Pakistan, Endonezya ve Malezya geliyor.

İslam şeriatının ana ekseni Kuran, peygamberin sünnet ve hadisleridir. Ancak bu toplumların gelenek ve görenekleri de bu hukuki normların şekillenmesinde önemli yer tutar. Taliban örgütünün genel çoğunluğu Peştun kökenlidir. İrani bir halk olan Peştunlar Afganistan’da en büyük etnik kimliği oluşturmaktadır. Taliban’ın ideolojisi, Vahabi-Selefi Sünni-Hanefi radikal İslamcılığın ve Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarının karışımını içermektedir. Katı muhafazakâr bir yoruma sahip olan Taliban ilk iktidara geldiğinde yumuşak ılımlı bir görünüm vermişti, ta ki Kabil’i alıncaya kadar. Sonrasında, bugün olduğu gibi, Hanefi mezhebini önde tutan şeriata dayalı anayasal sistemi yürürlüğe koyarak, şu katı uygulamaları halka dayatmıştı:

Şeriatın gündelik hayatta uygulandığını takip etmek için Emr-i bil Maruf (iyiliği emretme) Bakanlığı oluşturuldu. Hayatın her alanından soyutlanan kadınların çalışması, kız çocuklarının okula gitmesi ve eğitim alması tamamen yasaklandı. Kadınlara peçe zorunluluğu erkeklere ise takke ve sakal mecburiyeti getirildi. Sakalını kesenler için 6 aydan başlamak üzere hapis cezası verildi. Yüzü görülen kadınlar kırbaçlandı. Afganistan Televizyonu’nun yayını durduruldu. Fotoğraf dahil her türlü görsel yayın ve müzik yasaklandı. Erkeklere, evine en yakın camide 5 vakit namaz kılma mecburiyeti getirildi. Emri bil Maruf görevlileri camilerde yoklama aldı. Mazeretsiz camiye gitmeyenlere ağır yaptırım uygulandı. Namaz surelerini bilmeyenler kırbaçlandı. Bütün okullar medreseye dönüştürüldü. Ders kitaplarındaki görseller yok edildi. ‘Medreselerde’ 3. sınıftan itibaren tüm öğrencilere en az 3 metre olmak üzere sarık sarma mecburiyeti getirildi. Ele geçirilen tüm bilgisayarlar TV kabul edilerek kırıldı. “İslam devletine karşı gelenler” hain ilan edilerek doğrudan idam edildi. Özellikle farklı mücahit gruplara mensup kişiler, yakalandıklarında şer ve fesat hükmü ile idam edildi. Çok sayıda kişinin çeşitli sebeplerle eli kesildi. İdamların ve el kesmelerin birçoğu cuma namazlarından sonra gerçekleştirildi ve halka izlettirildi. Kesilen eller, şehrin merkezinde sergilendi. Resmi kurumlarda Peştu dili mecbur edildi. Toplu taşıma araçlarındaki aynalar, kadınlara bakılabileceği gerekçesiyle kaldırıldı. (ewronews.com)

Taliban sözcüleri, kamuoyuna ve uluslararası güçlere geçmiş iktidar deneyiminden dersler çıkarmış oldukları izlenimi vererek, ülkeyi birleştirmek istediklerini, kan davası gütmediklerini ifade ediyorlar. Bunun taktik bir politika olduğu, şeriatı dayatmalarından, Afgan bayrağı yerine Taliban bayrağını esas almalarından, uzlaşı yerine kendilerine biati dayatmalarından açığa çıkıyor. Taliban’ın ilk iktidar dönemi olan 1996-2001 yılları arasında uyguladığı ve yukarıda da sıralanan yasaların, şimdilerde yeniden hayata geçirildiğini her geçen gün yaşananlardan görebiliyoruz. Kadınlara karşı katı yaklaşımı ilk günden itibaren ortaya koyan Taliban, sanata-sanatçılara yasakların yanı sıra cinayetlere yöneldi ve buna devam ediyor. Örneğin, ünlü Afgan komedyen Nazar Muhammed’in işkenceyle hunharca katledilmesi daha sıcaklığını korurken, 29 Ağustos 2021’de Taliban bu kez Afgan halk müziği sanatçısı Favad Andarabi’yi evinde katletti.

Taliban katı şeriatçı ideolojik-askeri stratejinin bir bileşimidir. Kendi hedef kitlesine İslam’ı ve şeriatı salık veren ve kendi sosyal inşasını bunun üzerinde kuran bir yapı olması itibariyle bu tutumundan bir geri adım atması demek, kendi güvenirliliğine halel getirmesi demektir.

Prensipte şerri hukuk, dinsel ve ilahi görevler olarak namaz, oruç, sadaka ve haccı katı bir şekilde şart koşarken, sosyal hayatta dair düzenlemeleri de getirir. Evlilik ve aile hukuku, miras hukuku, ticaret hukuku veya ceza hukuku vb. alanları “ilahi hükümler” doğrultusunda kurumsallaştırır. İslami fikirlere dayalı bu düzenlemelerle cinsiyet ayrımcılığını esas alan kadın erkek rollerini, ahlaki kavramları, giyim ve yanı sıra yeme gereksinimlerinin çerçevesi çizilir. Şeriat insan yaşamını düzenlemek için belirleyici bir araç haline geldiğinde, bunu özgürlüklerin ciddi şekilde kısıtlandığı baskıcı uygulamalar takip eder. Bu geleneksel feodal-eril iki yapının tekrardan iktidarlaşması, özellikle kadınlar ve kız çocuklarının yaşamını çekilmez kılacaktır. Ve son 20 yıl içerisinde Afgan kadınlarına hiç değilse biçimsel olarak tanınan eğitim hakları, çalışma hakkı, siyasete katılma, seçme-seçilme vb. haklar cinsiyet ayrımı gözetilerek sınırlanacak ve büyük oranda ortadan kaldırılacaktır.

Euronews’ten Merve Işık’a demeç veren Afgan yazar Hümeyra Kadiri, Taliban öncesi ve sonrasına ilişkin farkı, “Cumhuriyet dönemindeki fark; biz kadınlar eşitsizlik ve haksızlıklara itiraz edebiliyorduk.” sözleriyle dile getiriyor. Taliban’ın ilk iktidarı dönemini yaşayan Kadiri kararlı olacaklarını şu sözlerle belirtiyor: “Ben şimdi, yani Taliban’ın ikinci döneminde bile sakin değilim. Aktif ve hareketliyim. Böyle aktif olan çok kişiyiz. Konuşuyoruz ve konuşmamız gerektiğine inanıyoruz. Artık bu sesi ne dünya duymazlıktan gelebilir ne de Taliban susturabilir.”

Bu çığlığa ses vermek, el uzatmak başta dünyadaki işçi-emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi sınıfının görevidir. Sınıf devrimcileri Afgan kadınlarının, işçi ve emekçilerinin özgürleşme mücadelesinin yanında saf tutacaklardır. Taliban rejiminden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan Afgan göçmenlerine karşı Türkiye’de burjuva partiler ve ırkçı çevrelerce estirilen ırkçı politikalara ve saldırılara dur diyeceklerdir.

M. İmran