İçindekiler:

12 Eylül 2021
Sayı: KB 2021/Özel-32

Düzenin açmazları ve devrimci hazırlık!
Çürüme ve kokuşmada yeni düzey!
Rekor büyüme balonu... - Fikri Tomurcuk
Yalan sermaye iktidarının fıtratında
Kaygıların gölgesinde okullar açıldı
MİB anketi: “Kazanana kadar grev!”
Metal TİS taslaklarında kadın işçiler yok!
Alba direnişçilerinden Petrol-İş yöneticilerine
“Sendikamızı yeniden inşa edelim!”
Tarihsel TKP’nin 1920 Programı’ndan...
Engels ve oportünizme karşı mücadele - A. Eren
Bağdat Konferansı ve çatışan çıkarlar!
11 Eylül’ün 20. Yılı...
“Artık bu sesi dünya da Taliban da susturamaz!”
Uyuşturucu bağımlılığı ve cemaatler
Saray rejimi ile Taliban paslaşması
Covid-19 vaka sayıları yükselişte
“Her ile bir üniversite” projesi çöktü!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Mücadeleci bir çizgi için sendikamızı
yeniden inşa edelim!

 

Petrol-İş üyesi işçi arkadaşlar,

Bizler Gebze-TAYSAD’da bulunan Alba Plastik’te düşük ücretlere, üretim baskısına, mobbinge, tacize karşı birlik olan, Petrol-İş Sendikası’na üye olan işçileriz. Fabrikada yaşanan tacize ortak ses çıkarttık. Tacizciden önce tacize karşı çıkan iki arkadaşımız işten atıldı. Arkadaşlarımıza sahip çıktık iki arkadaşımız daha işten atıldı. 17 Ağustos’tan beri fabrika önünde direnişteyiz.

Biz atılmadan tam öncesinde neler oldu fabrikada?

Bizler tacize karşı çıktık. Şikayetlerimiz sonuç vermeyince, makinelerimizi bıraktık, topluca tepkimizi ortaya koyduk. Kamera kayıtları ile de tespit edilmesine rağmen Alba yönetimi ise sorunu çözmek bir yana tacizciden önce bizi işten çıkartarak tacizciye sahip çıktı. Fabrikadaki tepkiler devam etmese belki de işten bile çıkartmayacaktı.

Sendika düşmanlığına karşı sendikamıza sahip çıktık!

Alba patronu işçi düşmanıdır, kadın düşmanıdır ve de sendika düşmanıdır.

Aynı holding bünyesindeki Alba Kalıp’ta Türk Metal’in yetki başvurusuna itiraz eden Alba patronu bizlere de Kalıp’ta ne hak alınırsa size de aynı hakları vereceğim, diyerek bizleri oyalamaktaydı. Kölelik koşullarında, üretim baskısı ile çalışmak zorunda bırakıldık. Son 7 ayda en az 25 sendika üyesi arkadaşımız ya keyfi bir şekilde işten atıldı ya da baskı ile, Kod29 tehdidi ile işten çıkmaya zorlandı. Sendika üyelerini tespit etmek için yönetim ajanlarını devreye soktu.

Haksız işten atmaların karşısında susmadık, boyun eğmedik ve direnişe başladık. Tacize ve mobbinge karşı mücadele etmeye, sendikal çalışmamızı yürütmeye devam ediyoruz. Direnişimiz işten atmaların önüne bir set oldu. İçerideki sendikamıza üye işçilere umut oluyor. Direnişimiz amirlerin, ustaların kadın işçilere dönük davranışlarını düzeltmesine neden oldu.

Alba Plastik’te hem içeride hem de kapı önünde direnişle patronun baskısına, yalanlarına, karalamalarına rağmen sendikamız Petrol-İş’e sahip çıktık!

Arkadaşlar,

Fabrikada henüz yetki alınmamış olabilir ancak bizler de sizler gibi Petrol-İş üyesi işçileriz. Fabrikaya sendikanın girmesi için emek harcıyoruz. İşten atılarak bedel ödüyoruz. Ancak mücadeleden vazgeçmiyoruz. Sendikamızı da yanımızda görmek istiyoruz.

Fabrikada yetki alınmamış olması, sendika yönetiminin bizlere ve direnişe sahip çıkmamasına gerekçe olamaz. Direnişimizin içerideki işçileri korkutmak bir yana, patronun baskısına ve işten atma tehditlerine karşı işçilere güven verdiğini çok net görmekteyiz.

Bizler tacize karşı çıkarken sendikamızı yanımızda görmek istiyoruz. Bizler, üyesi olduğumuz ve Alba Plastik’te çalışmasını yürüttüğümüz sendikamızı yanımızda görmek istiyoruz. Hiçbir sendika yöneticisi, işten atılan sendika üyesi bir işçiye sırtını dönmemelidir.

Bizler 21 gündür direnişe devam ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Sendikamızdan maddi hiçbir beklentimiz yokken, üyesi olduğumuz sendikanın önlükleri ve şapkalarını bile bizlerden esirgendi. Flormar Direnişi’nin 2 milyonluk maliyeti oldu, ancak yetki bile alamadık, denildi. Sınıf mücadelesini, sendikal mücadeleyi maliyet hesabı ve alınan yetkiden ibaret görmemeliyiz.

Petrol-İş yöneticilerini ve temsilcilerini sorumluluğa davet ediyoruz. Direnşiten yana olan yöneticileri de pratik adım atmaya çağırıyoruz.

Petrol-İş üyesi işçi kardeşlerimizden de bizlerle, direnişimizle dayanışmaya, sendikamız yöneticilerine sorumluluklarını hatırlatmaya çağırıyoruz. Bizler üyesi olduğumuz sendikamıza sahip çıkmalıyız.

Sendikalar sadece koltuklarda oturanların değildir. Bizlerindir. Sendikalar hepimizindir. Tabi ki, bizler sahip çıktığımız sürece. Bir sendika, kendi üyesi olsun-olmasın, sendikalı olsun-olmasın tüm işçilere karşı sorumlulukla hareket edebilmelidir. Bizler tabandan hareket edersek, söz-yetki-karar hakkımıza, sendikamıza sahip çıkarsak bu sorunları aşabiliriz.

Semra Demirtaş, Ender Konar,
Hasan Can Bahadır, Tuğba Aladağ
İletişim:
0 552 019 96 44

(Alba direnişçilerinin Petrol-İş’e üye işçilere dağıttığı bildiri)

 

 

 

 

 

 

Kapitalizm işçi kanı ile besleniyor!

 

Kapitalist sömürü düzeninde işçi sınıfı ve emekçiler için kölece yaşam koşulları ve insanlık dışı uygulamalar birer kural haline gelmiştir. Tam da bu nedenle iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler istatistiklere geçen rakamlardan ibaret görülür.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre ağustos ayında en az 174 işçi iş cinayetlerine kurban giderken, bu yılın ilk sekiz ayında en az 1494 işçi hayatını kaybetti. Bu durum, sömürü sisteminin işçilere kan ve gözyaşı dışında bir şey sunmadığını kanıtlar niteliktedir.

Türkiye’de iş cinayetlerinin bu kadar korkunç boyutlara ulaşmasının gerisinde esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, sermayedarların işçi sağlığı ve güvenliğini sağlayacak önlemleri masraf olarak görmesi yer almaktadır. Kayıt dışı ve taşeron çalışmayla birlikte kuralsızlığın kural olduğu günümüz Türkiye’sinde, yaşanan iş cinayetlerini münferit olaylarmış gibi gösterilerek üzeri örtülmeye çalışılmaktadır. Sermayenin vurucu gücü AKP-MHP iktidarı hayata geçirdiği politikalarla her defasında işçi düşmanı kimliğini açıkça ortaya koymakta, kapitalistlere sınırsız sömürü koşulları yaratmak için her yol ve yöntemi devreye sokmaktadır. İş cinayeti ve katliamlarında yüzsüzce “işçilerin fıtratında var” ifadesini kullanan rejimin şefleri, mahkemelerde katilleri aklamayı da kendilerine görev edinmiştir. Hiçbir koşulda sermaye devleti tarafından denetime tabii tutulmayan kapitalistler, akıttıkları işçi kanı üzerinden devasa karlarla büyümektedir. İşçi sağlığı ve güvenliği hakkında yetersiz de olsa bazı yükümlülükler yasalarda yer alsa dahi bunlar kâğıt üzerinde kalmaktadır. Kapitalistin ve sermaye devletinin gerçek derdi hiçbir zaman işçinin güvenliğini ve sağlığını korumak olmamıştır, asıl dertleri sermayenin güvenliği ve karı olmuştur. Bu nedenle var olan yasalar, mevzuatlar, kurallar burjuva aldatmacasından başka bir şey değildir. İşçi lehine olan bir yasa varsa da bu ancak sınıfın mücadele etmesi ile kazanılmıştır. O kazanımlar da bir süre sonra sermaye devleti tarafından ya sınırlandırılmakta ya da tamamen ortadan kaldırılmaktadır.

Çözüm örgütlü mücadele!

Bugün işçi sınıfı işsizlik, yoksulluk, sefalet, açlık gibi sorunlarla boğuştuğu yetmezmiş gibi bir de iş yerlerinde can korkusuyla çalışmaktadır. İşçi sınıfının sınıf bilincinden yoksunluğu ve örgütsüz oluşu kendisini çaresiz hissetmesine neden olurken yanı başında ölen, sakatlanan veya hastalanan işçi arkadaşına karşı kayıtsız kalabilmekte ve giderek bu durumu daha fazla kanıksamakta ve en sonunda kendisi de kapitalizmin dişlileri arasında öğütülmekten kurtulamamaktadır. Burjuvazi işçi sınıfının örgütsüzlüğünden de güç alarak saldırılarını azgınlaştırmaktadır. Pervasızlıkta sınır tanımayan sömürücüler en temel insan hakkı olan yaşam hakkını bile hiçe saymaktadır. Bu insanlık dışı ve bütün sorunların kaynağı olan kapitalist düzene karşı dişe diş mücadele verilmediği sürece iş cinayetlerini önlemek şurada dursun, işçi ölümleri katlanarak artacaktır.