İçindekiler:

18 Haziran 2021
Sayı: KB 2021/Özel-23

Faşizme karşı omuz omuza!
HDP binasına saldırı: Deniz Poyraz katledildi!
“Denizler ölmez!”
Katil devlet hesap verecek!
Biden-Erdoğan görüşmesi
AKP iktidarı kandan ve ölümden besleniyor
AKP-MHP rejimi kadına yönelik şiddeti teşvik ediyor
Sinbo’da direniş okulu: “İstanbul Sözleşmesi”
MİB MYK: Harekete geçelim, örgütlenelim!
Burjuva devrimleri, cumhuriyet ve “piyasa” H. Fırat
Küba ambargosu pandemiyle mücadeleyi sekteye uğratıyor
G7: Çin karşıtı ekseni güçlendirme çabası
NATO zirvesi: Rus-Çin düşmanlığı
Savaş ve suç örgütünün zirvesinden yansıyanlar
Putin ve Biden’ın Cenevre zirvesi
Gençliğin tek seçeneği mücadele!...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sınav skandalları, eşitsizlik, geleceksizlik…

Gençliğin tek seçeneği mücadele!

 

Bu seneki Liselere Geçiş Sınavı’na (LGS) 1 milyon 243 bin 801 öğrenci katıldı. Sınavın ardından çok sayıda sorunun özel bir yayınevince basılan deneme testlerindeki sorularla “benzer” olduğu ortaya çıktı. Söz konusu benzerlik özellikle matematik alanında daha yoğundu. Eğitim uzmanları bu seneki matematik testindeki soruların zorluk seviyelerinin de çok yüksek olduğunu belirttiler. Soruları sosyal medya hesabından paylaşan çok sayıda matematik öğretmeni, “Bizim bile kolaylıkla çözemeyeceğimiz sorular neden yüz yüze eğitimden uzak kalan öğrencilere soruldu?” sorunu yönelttiler. Veliler “Çocuklarımızın geleceği ile oynamayın!” diyerek duruma tepki gösterip iddiaların araştırılmasını talep ettiler. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise mantıklı hiçbir açıklamada bulunmadığı, keza sorunu çözen bir adım atmadığı halde “iddialar” karşısında ispat istedi.

CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, TBMM’de Ziya Selçuk’a durum ile ilgili 5 soru yöneltti. CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ise LGS’de sınav güvenliğini sağlayamama, sınav sorularının çalınması, sınava girme hakkının engellenmesi, eğitimde fırsat eşitliğini engelleme suçundan Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Kırıkkale İl Milli Eğitim Şube Müdür Yardımcısı Aygün ile sınav güvenliğini sağlamayan, sınavda usulsüzlük yapan, sınava girme hakkını engelleyen kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye’de sınav skandallarına ilk defa şahit olmuyoruz. 2011 yılında, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) rakamsal cevapları olan sorularda şifreleme yöntemiyle kopya uygulandığı ortaya çıkmış, sınavın iptal edilmesini isteyen ve hakları için sokaklara dökülen öğrenciler eylemler gerçekleştirmişti. Onlarca şehirde binlerce liseli eş zamanlı eylemler düzenledi. Bu sene ise LGS’de yaşanan durumun ardından binlerce öğrenci “Sınav iptal edilsin!” diyerek tepkilerini sosyal medyada dile getirdi. Ancak bulundukları koltuklarda aymazca oturan kişiler için bu durum herhangi bir basınç dahi yaratmadı.

Sınavlar gençliğe gelecek kapısı olarak lanse ediliyor ancak tamamen elemeciliğe dayanıyor. Bu sistemle gençlerin yarış atı misali rekabete itilmesi sağlanıyor. Ayrıca yıllar süren eğitimin sonucunun 3 saatlik beşer şıklı bir testle belirlenmesi gibi sorunlu bir yöntemi ifade ediyor. Öğrencilerin yetenekleri ve ilgi alanları yok sayılarak, milyonlarca gencin geleceği karartılıyor. Üstelik paralı eğitim uygulamalarında yaşanan artış, hatta gelinen noktada parası olanın okuyabildiği parası olmayanın ise okumamakta “özgür” olduğu bu düzende, sınavlar verili eşitsizliği daha da pekiştiriyor.

LGS sınavı haricinde yapılan tüm sınavlardan alınan paralar, bu düzende “gelecek kapısının” dahi para ile aralandığını bizlere gösteriyor. Milyonlarca işçi ve emekçiyi açlığa ve yoksulluğa sürükleyen bu düzen, onların çocuklarına da yalnızca geleceksizliği reva görüyor. Son iki senedir gerçekleştirilen sınavlarda ise daha vahim bir durum mevcut. Çünkü öğrenciler verilmeyen eğitimin sınavına girmek zorunda bırakılıyor. Pandemi ile birlikte kapanan ve iki senedir unutulan eğitimde, uzaktan eğitim modeline geçildi. Fakat 8 milyonu aşkın öğrenci eğitime tamamen uzak kaldı, derslerine erişemedi.

Göstermelik ve yetersiz tablet dağıtımları dışında hiçbir adım atmayan MEB, bilgisayarı, interneti, televizyonu olmayan çocuklar karşısında sadece 3 maymunu oynadı. Ancak eğitim için 2 sene kapalı kalan okulları sınavlar için açmaktan da geri kalmadılar. Bu tutum milyonlarca gencin sadece geleceğini değil, sağlığının da çalınması anlamına gelmektedir.

Neredeyse her sene değişen sınav sistemi ile yap-boz haline getirilen, dinci-gerici uygulamalar sonucunda bilimselliği tümüyle ortadan kaldıran bir eğitimden olumlu sonuçlar beklemek zaten hayal olur. Her sene sınavların ardından açıklanan “sınav başarı ortalamaları” ise sınıfta kalan eğitim sistemini gözler önüne seriyor. Barajı geçemeyen öğrenci sayısındaki artış, soruları çözme oranlarında yaşanan azalmalar, eğitim sisteminin gittikçe daha da niteliksiz bir hale geldiğini kanıtlıyor.

Artık gençliğin daha fazla sorgulaması, yıllardır kendisine dayatılan bu uygulamayı irdelemesi ve yarattığı eşitsizliği görüp harekete geçmesi gerekiyor. Eğitimin her kademesinin ticarileşmesine, müfredatın giderek gericileştirilmesi ve niteliksiz hale getirilmesine karşı daha fazla ses çıkarmak zorundayız. Gerçekleştirilen her sınav, gelecekleri çalınan milyonlarca genç anlamına geliyor.

Gençliğin geleceği, ne 5 şık arasında ne de 3 saatlik sınavlardadır. Gençliğin geleceği mücadelededir! Gençliğin tek seçeneği, tıpkı 2011’de sınav skandallarına karşı sokaklara dökülüp haklarını arayan binlerce gencin yaptığını yapmaktır. Elemeci sınavların olmadığı, eşit, parasız, bilimsel, anadilde bir eğitim ve insanca yaşayabileceğimiz eşit ve özgür bir dünya için gençliğin tek seçeneği örgütlenmektir!

M. Nevra

 

 

 

 

 

Eğitim dinci-gericiliğin propaganda zeminine dönüştürülüyor

 

Kapitalist devletler eğitimin her türlü kademesinde “tarih” olarak her daim kendi bildiklerini, kendi başardıklarını, kendi anlatmak istediklerini öğrencilere sunarlar.

Okullarda, tarihsel gerçeklerin koca bir çarpıtması olan “resmi tarih” adı altında egemenlerin tarihi anlatılır. İktidarlar değişse dahi burjuvazinin kendi ideolojisine göre bir gençlik nesli yaratma amacı ve arzusu değişmez. Gerek eğitimde gerekse yaşamın farklı birçok alanında istediği gençlik neslini yaratma hedefiyle yeni yeni uygulamaları ve pervasız saldırıları hayata geçirir.

2002 yılından bu yana düzenin dümeninde oturan AKP tüm süreç boyunca kendi arzuları ve amaçları için bin bir türlü saldırıyı ve yeni uygulamaları hayata geçirmiştir. İstediği dindar ve kindar gençlik neslini hala da yaratamayan iktidarın ne denli pervasızlaşabileceğini, yaşanan yeni örnekler açıkça göstermektedir.

Dindar, kindar ve itaatkâr bir gençlik nesli yaratamayan iktidar bloğu, bilinen amaçları çerçevesinde, geçtiğimiz günlerde Açık Öğretim Fakültesi öğrencilerinin aldığı Atatürk İlke ve İnkılapları dersi için yeni bir kitap yayımlandı. Üniversiteliler için hazırlanan tarih kitabının 8. bölümünde AKP iktidarının 2002-2018 yılları arasındaki dönemi ele alınıyor. 15 Temmuz, Haziran (Gezi) Direnişi, 17-25 Aralık operasyonları işlenerek gençliğe AKP propagandası yapılıyor ve gerici-ilkel düşünceler empoze edilmeye çalışılıyor.

AKP iktidara geldiği günden bu yana “sorgulamayan, itaatkâr, dindar ve kindar bir gençlik nesli” yaratmak için eğitimin tüm kademelerini kullanıyor. Üniversitelilerin tarih dersi kitabına kendi iktidar döneminde yapılanları yazarak ve bunlar üzerinden sorular sorarak gençliğe koyu bir AKP propagandası yapıyor.

AKP iktidarının bu uygulaması, onun ne denli ileri gidebileceğinin güncel bir örneği sadece. Zira gerici-faşist iktidar eğitimin tüm alanlarında ilkel-gerici ideolojisini yayabilmek için 19 yıldır birçok uygulamayı hayata geçirmektedir.

Anaokullarında okutulan kitaplarda, ilkokul öğrencilerinin aldığı “din ve ahlak” derslerinde, hatta üniversite kitapları gibi eğitim materyallerinde gericiliğin ve AKP iktidarının propagandası yapılıyor.

Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek istediğini her fırsatta belirten AKP iktidarı, bu yoldaki amaçlarına ulaşamayınca, gençliğin ve çocukların bulunduğu her alana kendi gerici ideolojisini yaymak için yeni tarih kitabını kullanacaktır.

Gerici dayatmaların karşısına örgütlü ve tok bir şekilde dikilmediğimiz takdirde, düzen gericiliğinin bugünkü temsilcisi AKP iktidarı yeni yeni propaganda malzemeleriyle kirli uğraşını sürdürmeye devam edecektir. Bizleri gerici ve ilkel yaşam koşullarına hapsetmek isteyen, bulunduğumuz her alanı dinci-gerici propagandalarının alanına çevirmeye çalışan, her türlü baskı ve zorbalık ile gericiliği dayatan AKP iktidarına karşı çözüm yolumuz, birliğimizin gücüyle hareket etmektir.

K. Sönmez