İçindekiler:

5 Şubat 2021
Sayı: KB 2021/Özel-06

Faşist zorbalık ve provokasyon sökmüyor!
Boğaziçi direnişi 1. ayında
Burjuva siyaset çürümenin dip çukurunda!
Yıkım düzenine karşı mücadeleye!
Faiz arttı, saldırılar da artacak!
DEV TEKSTİL Genel Meclisi Sonuç Bildirgesi
Sinbo ve SML Etiket’te direnişler
SML direnişçileri: Birlikten kuvvet doğar!
Tarihsel TKP: İnkâr edilen tarih - H. Fırat
Türk komünistlerinin ölümü - Mihayl Pavloviç
Türkiye-Yunanistan ilişkileri
Almanya’da metal işkolu TİS süreci
Polonya’da kürtaj yasağı ve mücadelesi üzerine
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Kadın işçilerin yaşadığı çok yönlü şiddet
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

SML direnişçileri: Birlikten kuvvet doğar!

 

SML Etiket’te işten atılan DEV TEKSTİL üyesi işçiler ile fabrikada yaşanan sorunlar, sendikal örgütlenme süreci, işten atma saldırısı ve başlayan direniş üzerine konuştuk.

 

-Öncelikle SML Etiket’te yaşanan sorunları anlatabilir misiniz?

Seçil: 1.5 yıldır SML etiket firmasında çalışıyordum. Biz de fabrikada bir dizi sorunlarla karşılaşıyorduk. Üç makinada çalışmaya zorlandık. En ufak yanlışta tutanaklar tutuluyor. Fabrikada düşük ücretler uygulanıyor. 20 yıllık işçiler dahi düşük ücret alıyorlar. Makina bakımcıları olmasına rağmen kadın işçilere makina tamiri yaptırmaya kalkıyorlar.

Nazan: SML firması bizlere aşırı baskı ve mobbing uyguluyordu. Sürekli “acil işler var” diyerek üstümüze geliyorlardı, en ufak hatamızda ise bize çipar (tutanak) yazıyorlar. “Eğer üç kez daha çipar yazarsak işten çıkarılırsınız” diyorlar.

Derya: Ben yaklaşık 2 senedir SML Etiket fabrikasında çalışıyordum. Geçen hafta 28 Ocak Perşembe günü 22 kişiyle birlikte sendikalı olduğumuz için işten çıkartıldık. SML fabrikasındaki sorunlar şunlar: Verdiğimiz emeğin karşılığını alamıyorduk. İş yükü oldukça fazlaydı. Sürekli işlerde en ufak bir hatada bile çipar (tutanak) açılıyordu. Fabrikada bizim çalıştığımız CLS makinası zor bir makinaydı. Biz kadın işçiler elimizden geleni yapmaya çalışıyorduk.

 

-Birçok fabrikada olduğu gibi SML’de de kadın işçiler önemli bir yer tutuyor. Fabrikada kadın işçilerin karşılaştığı sorunları anlatabilir misiniz?

Seçil: Benim çalıştığım makinalarda genelde kadın arkadaşlar çalışıyordu. 3 vardiya olarak çalışıyorduk. Gece vardiyasında kadınlar olduğu halde usta veya ustabaşıları yoktu. Makina arızalandığında bizim müdahale etmemiz bekleniyordu. Makinayı yapamadığımız zaman iş çıkmıyordu. Ustabaşılar bizi arayarak “neden iş çıkmadı” diye hesap soruyordu. Pandemiden kaynaklı diğer arkadaşlar gece vardiyasına gelmediği zaman fabrikada tek başımıza çalışmamız isteniyordu. Biz üç vardiya çalışan arkadaşlarla yıpranma payı istedik. Ama sürekli oylama politikası sergilediler. Zam yapacaklarını söylediler. Ama değişen bir şey olmadı. Bir gün gece vardiyasındaki arkadaşlara fabrika güvenliği hoparlörde kadın çığlığı dinlettiler. Kadın arkadaşlar şok olmuşlar, sessiz bir ortamda moladayken yapılmıştı. Sonra topluca tepkilerimiz sonucunda güvenlikçi işten çıkarıldı. Ayrıca fabrikada kreş olmadığından kaynaklı birçok arkadaşımız çocuklarının bakımında zorluk yaşıyor.

Nazan: Benim küçük bir kızım var. Şirkette üç vardiya olarak çalışan sadece bizim çalıştığımız fabrikaydı. Gece vardiyalarında kızımı bırakacak yerim olmadığından zorluk yaşıyordum. Yaşadığım zorluğu üretim müdürü Kayhan beye ilettim. Gece vardiyasına gelmek istemediğimi söyledim ama bana imkânsız olduğunu söylediler. Ben de sorumluluklarım olduğu için kızıma daha iyi bakmak ve evimin kirasını ödeyebilmek için kabullendim. Şirkette kreş olsaydı yanımda kızımı getirebilirdim. Ayrıca kadın işçilerden bozulan makinaları tamir etmeleri bekleniyor. Yapamayınca, öğreneceksin deniliyor.

Derya: Bir dönem gece vardiyasında tek kadın işçi olarak erkek arkadaşlarla çalıştım. Bir dönem de lavabolara giderken dakika ve isim yazılıyordu. Kağıda lavaboya gidiş ve geliş süresi yazılıyordu ve boynumuza kart asıp gitmemiz istenmişti. Lavaboya kartsız giden personele idari kadrodan herhangi biri gördüğünde tutanak tutulacağı söyleniyordu. Biz de buna tepki gösterdiğimiz için lavabolara gidişlerde artık dakika da tutulmadı yaka kartı da takmadık.

 

-Fabrikada sendikal faaliyet nasıl başladı? İşçiler sendikal örgütlenmeye nasıl yaklaştılar?

Seçil: Fabrikada düşük ücretler uygulandığı için 20 yıllık işçiler dahi asgari ücret aldığından kaynaklı sendikalaşmışlar. Ama arkadaşlarımızla konuştuğumuzda üye oldukları sendika olan DİSK Tekstil’in sadece üye yapmakla kaldığını söylüyorlar. Biz DEV TEKSTİL çalışması yürütüyor ve ona göre adımlar atıyorduk fabrikada ama bu süreçte baskı görüyorduk. Yönetim ve ustalar tek tek işçilere “Sendika üyesi misin?” diye soruyor ve sendikaya kimlerin üye olduğunu söylememiz için hepimize ajanlık dayatması yapıyorlardı.

Nazan: Sendikal faaliyet önceden beri var olan bir durumdu. Fakat geçmiş dönemde üye olan arkadaşları fabrika yöneticileri tespit edip birçoğuna mobbing ve baskı uygulayıp istifaya zorlamışlar, bir kısmını ise işten atmışlar. Kalan arkadaşlar da sendika denildiğinde korkuyorlar. Çünkü insanlar işlerinden olmaktan çekiniyorlar.

Derya: Biz işe gelmeden önce fabrikada DİSK Tekstil sendikal faaliyetlere başlamış. Fakat biz işe başlamadan önce sendikaya üye olanlar keyfi olarak işten çıkartılmış ancak DİSK Tekstil Sendikası üyelerine sahip çıkmamış. DİSK Tekstil zamanında üyelerine sahip çıksaydı bugün bizler de keyfi olarak işten çıkarılmış olmayacaktık. Bizler de gerçekten işçiden emekçiden yana olan DEV TEKSTİL’de örgütlenmeye başladık.

 

-İçeride DİSK Tekstil sendikasının da üyelik çalışması yaptığı biliniyor. DİSK Tekstil’in genel olarak tutumundan bahsedebilir misiniz?

Seçil: DİSK Tekstil’in içeride bir sendikal çalışması yok. İşçiler kendiliğinden gelişen bir süreç ile zamanında DİSK Tekstil’e üye olmuşlar. Sendika, fabrikada işçilerin çoğunluğu üye olduktan sonra fabrika ile dava süreçleri başlamış, uzun süren dava sonucunda DİSK Tekstil yetkiyi kazandı. Ama ne öncesinde ne uzun süren dava sürecinde üyelerine doğru düzgün bilgilendirme yaptılar. Sonraki süreçte firma yöneticileri tarafından sendikalı işçilere baskı ve mobbing uygulandı. İşten atılmalar oldu. Ama DİSK Tekstil hiçbir şekilde ses çıkarmadı. Atılan işçilerin arkasında durmadı. İşçilerin bazıları da DİSK Tekstil hiçbir şey yapmayınca istifa ettiler.

Bundan 3 ay önce de işten atma saldırısıyla karşılaştık. 8 arkadaşımızın, sendikalı oldukları için, baskıyla çalıştıkları bölümü değiştirmek istediler. Bununla da kalmayan yönetim maaşları düşürme saldırısı uygulamaya çalıştı. Arkadaşlar kabul etmediler ve işten çıkarıldılar. DİSK Tekstil yine hiçbir şekilde açıklama yapmadı. Hep sessizliğini korudu. Sendika bir şey yapmıyordu ama sürekli olarak işçilere mesaj göndererek “Biz yetkili sendikayız işçilerin temsilcileri biziz” diyorlar. Ama fabrikada yaşanan hiçbir soruna karşı bir şey yapmadılar. Sadece sustular ve mahkeme sürecini beklediler mahkeme süreci bitti ve hala susuyorlar.

Nazan: DİSK Tekstil’e kimsenin güveni kalmamış durumda. Çünkü DİSK Tekstil daha önce ve şu anda işten çıkarılan üyelerinin arkasında durmamış. O yüzden içerideki arkadaşlar DİSK Tekstil yüzünden hiçbir sendikaya güvenmiyorlar.

Derya: DİSK Tekstil sendikası önceki süreçte olduğu gibi şimdi de bizimle işten çıkarılan üyelerine sahip çıkmayıp fabrika önünde gelip bir açıklama bile yapma gereği duymamıştır. Üyesi olan işçilere mesaj atıyordu. DİSK Tekstil “Fabrikada yetkili sendikayız ve işçilerin temsilcisiyiz” diyor. Ama bu zamana kadar yaşadığımız hiçbir sorunla ilgilenmediler. Hep görmezden geldiler. Sağır ve dilsiz rolü yaptılar.

 

-DEV TEKSTİL’in SML’de gerçekleştirdiği örgütlenme faaliyetlerini anlatabilir misiniz? Örgütlenme sürecinde ne gibi zorluklarla, baskılarla karşılaştınız?

Seçil: Aslında böyle bir süreçte insanları sendikaya üye yapmanın zorluklarını yaşıyorduk. Çünkü artık işçiler sendikadan uzak duruyordu. Biz arkadaşlarımıza sadece sendikaya üye olun diye geçiştirmedik. İşçi arkadaşlarımızın her süreçlerinde yanlarında olduk. Birlikte bir şeyler yapmaya çalıştık. Kahvaltılar gerçekleştirdik. Görüşebildiğimiz işçilerle dışarıda toplantılar gerçekleştirdik. Özellikle fabrika içerisinde yaşanan her sorunu en iyi şekilde değerlendirip ona uygun adımlar atmaya çalışıyorduk.

Nazan: DEV TEKSTİL’e ben daha yeni üye oldum ama çalışan arkadaşlarımız da işten kovulma korkusu olmasa hemen üye olurlar. Çünkü herkes sendikanın gerçekten gelmesini çok istiyor. Ama bunu söyleyemiyorlar. DEV TEKSTİL üyelerinin arkasında duran bir sendika, içeride yürütülen faaliyetler anlaşılmış olmalı ki bizleri her gün sorguladılar. Sendika üyelerini sordular. Üstümüze çok geldiler, sendikalı olmak bir suçmuş gibi davrandılar. Ama bizler hiçbir arkadaşımızı satmadık. Bizler onurlu insanlarız. Onursuz değiliz.

Derya: İçeride sendikal faaliyetimizi titiz bir şekilde yürütüyorduk. Her şeyden önce arkadaşlarımızın güvenini kazanmaya çalışıyorduk. Yaşadığımız temel sorunları fabrika içerisinde sürekli dillendiriyorduk. Bir araya gelebildiğimiz arkadaşlarla görüşüyorduk. Ayrıca fabrikada yaşanan her sorunu fırsata çevirerek örgütlenme aracı olarak kullanmaya çalışıyorduk. Örgütlenmenin bu süreçte zorlukları da oluyordu. Salgın koşullarından kaynaklı işçiler işten atılmaktan fazlasıyla korkuyor. Bölüm ustaları ve yöneticileri sürekli olarak sendika konusunda baskı ve mobbing uygulamaya çalışıyorlardı.

 

-Pandemiyi fırsat bilen SML yönetimi içerideki örgütlenmeyi engellemek için ücretsiz izin ve işten atma saldırısını devreye soktu. Bu saldırılar karşısında nasıl bir süreç işletiyorsunuz?

Seçil: Fabrika yöneticileri içeride sendikal faaliyeti engellemek için her şeyi yapıyorlar. Ama bir taraftan da “Sendikal faaliyet yürütebilirsiniz” diyorlar. Biz SML direnişçileri olarak sessiz kalmayacağız. Tamamen keyfi uygulama ve sendika düşmanlığı sergiliyorlar. Arkadaşlarımıza sendikaya üye olma çağrılarını sürekli yapıyoruz. Sendikaya üye olma konusunda korkmamaları gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Ve her şeyden önce birlikte hareket etmemiz gerektiğini vurguluyoruz.

Nazan: Bizler pandemi döneminde sürekli çalışmak durumunda kaldık. Çoğu arkadaş ücretli/ücretsiz izne ayrıldı ve bu dönemde günü yetmeyen ve taşeron çalışanlar alındı ve çalıştırıldı. Bizler “İş yok neden taşeron aldınız” diye sorguladığımızda bizlere “Yeni makina gelecek sizleri asla işten çıkarmayacağız” denildi. Ama önceden planlanmış, bizlerin yerini alacak taşeron işçiler bunun için alındı.

Derya: Bizleri keyfi olarak ve sendikalaştığımız için işten çıkardılar. Ama “siparişler yok” bahanesini kullandılar. Hukuki sürecimizi başlattık. Ama bizler hukuki mücadele verirken asıl mücadelemizi fabrika önünde direniş çadırını kurarak başlattık. Mücadelemizi sürdüreceğiz.

 

-İşten atma saldırısının ardından fabrika önünde direniş çadırı kurdunuz. Direnişiniz nasıl bir etki yarattı. Fabrika yönetiminin ve içeride çalışan işçilerin direniş karşısındaki tutumları nasıl oldu?

Seçil: Haksız ve keyfi bir şekilde işten çıkarıldığımız andan itibaren her seferinde fabrikada işçilere seslenmeye çalıştık. Ve fabrika önünde çadırımızı kurduk. Arkadaşlarımız bizlere yönetimin baskısına rağmen destek veriyorlar. Yürüttüğümüz mücadelenin yanında olduklarını ifade ediyorlar.

Fabrika yönetimi ise çok tedirgin olmuş durumda. Bu tedirginliklerini çıkışımızı gerçekleştirdiklerinde de gördük. Belgelere imza atmayacağımı söylediğimde hemen tehditlere kalkıştılar. “Seni iş yasasının 25/2 maddesinden çıkartırız” dediler ama ben kesinlikle duruşumdan taviz vermedim geri adım atmadım. Bu korkuları da hala devam ediyor. Çadırımızın ilk gününde dahi bir sürü çevik kuvvet, sivil polisler ve resmi ekipler fabrikanın etrafındaydı. Bu bile bizim direnişimizden ne kadar çok korktuklarını gösteriyor.

Nazan: Direniş çadırımız çok olumlu sonuç veriyor. İçeriden çok sayıda çalışan arkadaşlarımızdan destek alıyoruz. “İyi ki direniyorsunuz sizlerin direnmeniz bizlerin işten atılmamıza engel oluyor” diyorlar.

Derya: Direnişimize içeriden işçiler büyük destek veriyorlar. Bu direnişimiz onlara da moral ve motivasyon yaratmıştır. İşçiler bize fabrika içindeki sesimiz oldunuz diye destekliyorlar.

 

-Son olarak gerek SML işçilerine gerekse kadın işçilerin geneline göndermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Seçil: SML fabrikasında olduğu gibi diğer iş yerlerinde de en çok kadınlar taciz ve baskıyla karşılaşıyorlar. İkinci cins muamele görüyoruz. Aynı işi yaptığımız halde daha düşük ücretler alıyoruz. Biz kadın işçilerin emekleri görmezden geliniyor. Biz kadınlar eşit işe eşit ücret talep etmeliyiz. Bundan dolayı bizler mücadele etmek zorundayız. Haklarımız ve geleceğimiz için emek onur mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğiz. SML patronunu ve yöneticilerini koltuklarında rahat oturtmayacağız.

Nazan: Bizler işimize geri dönmek istiyoruz. Buradan SML’de kadın işçi arkadaşlarımıza sesleniyorum: “Birlikten kuvvet doğar. Bizim patronlara ihtiyacımız yok, onların bizlere ihtiyacı var.” Daha iyi şartlarda ve insanca çalışmak hepimizin hakkıdır. O yüzden sizleri DEV TEKSTİL’e üye olmaya davet ediyorum...

Derya: Bizler SML işçilerine sesleniyoruz. Bizler yanyana oldukça hiçbir güç işçilerin örgütlü gücüne karşı koyamaz. Sendikalı olmak anayasal haktır. Bizleri sömüren SML yönetimine karşı Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nda örgütlenmeye çağırıyoruz!

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

 

“Analık ödeneği” hakkını savunalım!

 

Pandemiyi fırsat bilen sermaye iktidarı çıkardığı 7244 nolu yasa ile kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) ve ücretsiz izin (Üİ) uygulamalarını pekiştirdi. Bu uygulamalar işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına yeni bir saldırı oldu. KÇÖ ve Üİ ile emeklilik, kıdem, sigorta hakkı ötelendi. İşçiler asgarinin de altında bir ücretle yaşamaya mahkum edildi. İşten atmak sözde “yasaklandı”, ama Kod 29 ile işçi kıyımı yaygınlaştırıldı. Bunun üzerine bir de kadın işçilerin analık ödeneği hakkını kullanıp kullanamayacağı tartışma konusu edilmeye başladı.

Pandeminin başından beri bir milyona yakın kadın işsiz bırakıldı. Bir o kadarı da çocuk-yaşlı bakımı, artan ev içi emek gibi sorunlardan dolayı işten ayrılma ya da ücretsiz izin, evde çalışma gibi saldırıları kabul etmek zorunda kaldı. Kadın işçi-emekçiler bir yıla yakın süredir devam eden pandemi nedeniyle kazanılmış haklarını kullanamaz duruma düşürüldüler.

İktidar, “analık ödeneği” olarak bilinen “geçici iş göremezlik ödeneği” almayı katı kurallara bağladı. Örneğin kadının doğum yaptığı süre içinde SGK’lı olması ve işten ayrıldıysa dahi 10 gün geçmemiş olması temel şart. Yanı sıra son 1 yıl içerisinde en az 90 gün priminin yatması gerekiyor. Alınacak ücret de son 3 ayın brüt ücreti üzerinden hesaplanıyor.

Kısa çalışma ve ücretsiz izin saldırısının uzun süreli devam etmesi, kesintiye uğrayan çalışma yaşamı, bu hakkın kullanımı önünde engeller oluşturuyor. Her konuşmasında anneliğe övgüler yağdıran, 3-5 çocuk isteyen iktidar, iş emekçi kadınlara ücret ödemeye geldiğinde “kutsal anneliği” unutuyor.

Emekçilerin kazanılmış haklarına yapılan bu saldırılar ve haklarını kullanmanın önüne çıkartılan engeller kabul edilemez hale geldi. Pandemiyi fırsat bilip bu saldırıları gündeme getiren iktidara karşı başta kadın işçiler olmak üzere tüm işçi sınıfı ve emekçiler birlikte mücadele etmeli, sermaye iktidarı ile kapitalistlerin haklarımızı gasp etmelerine izin vermemeliyiz.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları