17 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/03

Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların birleşik direnişi!
Yurtta sömürü çarkları, cihanda savaş tamtamları
Saraydaki hesap Ortadoğu’ya uymuyor
“İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul değil, depremdir!”
Kangrene dönüşen işsizlik sorunu
Lastik fabrikalarında TİS süreçleri…
Birleşik sınıf hareketi için mücadele!
İÜ’de işten çıkarılan işçiler: “İşimizi geri istiyoruz”
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sınıf çalışması ve politik müdahalenin sorunları
Amerikan emperyalizmi ve Ortadoğu halkları
Gelişmeler ışığında kapitalizm ve savaş
Avustralya’da orman yangınları ve sonuçları
Berlin’de kitlesel LLL yürüyüşü
“Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için eğitim hakkı çalıştayı” sonuç deklarasyonu
Operasyonun arka planı
Bir bedellinin anıları
İşçi yoldaşımız*: İvan Vasilyeviç Babuşkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İÜ’de işten çıkarılan işçiler: “İşimizi geri istiyoruz”

 

İstanbul Üniversitesi’nde işten çıkarılan işçiler ile konuştuk…

- Üniversite tarafından işten çıkarılma süreciniz nasıl gelişti? İşten atma gerekçesi olarak ne ileri sürüldü? 

Cesur Çelik: İstanbul Üniversitesi’nin 10 yıllık çalışanıyım. Üniversite’de hem teknik işlerde hem de kantinde çeşitli işlerde çalıştım. Bizim işten atılma sürecimiz tek kelime ile özetlenebilir: komik! 

Bu süreç aslında 2 yıl öncesinde, yani üniversite Kanun Hükmünde Kararname ile bölündüğünde başlamış oldu. Üniversitenin devir sürecinde demirbaşlar ve kantinlerin ne olacağı, paylaşımı belirlenmiş ama 2 üniversite arasındaki o sözleşmenin maddelerine işçilerin ne olacağı eklenmemiş. Bundan kaynaklı, Cerrahpaşa bizi işe kabul etmedi, ki zaten bizim işverenimiz İstanbul Üniversitesi’dir. Ama İstanbul Üniversitesi de diyor ki bize, “sizi Cerrahpaşa kabul eder oraya gidin. Bizim zaten mali durumumuz size yetmiyor.”

Biz de buna istinaden 2 kişi, ben ve Birsen Keskin, Rektör’le konuşmaya gittik. Oraya gittiğimizde sekreterin bize dediği şey şuydu: “Gidin Cumhurbaşkanı’na. Cumhurbaşkanlığı’nda hakkınızı arayın.” Söylem bu! Böyle söyleyerek bizi başlarından atmaya çalıştılar. Sırf bu konuşmaları yaptık, bir de okula hakkımızı aradığımızı belirten sticker yapıştırdık diye tazminatsız bir şekilde işten atıldık. Ki sticker yapıştırmak anayasaya aykırı bir şey değil. 

Dün İŞKUR’a gittim, işsizlik maaşı talebinde bulunmak için. Görevliler bu maaşı vermeyeceklerini söylediler. Gerekçe ise bizim sticker yapıştırmamız. Kamu düzenini bozmak diye bir madde ileri sürülüyor ve bu yüzden işsizlik maaşı da alamıyoruz. O zaman İŞKUR bize iş bulsun diyoruz, yine olmuyor. Onun da nedeni varmış. Artık fişlenmişiz, dolayısıyla işten çıkartıldığımızı gören patronlar bizi işe almazlarmış. 

Abdurrahman Doğan: İstanbul Üniversitesi’nin 13 yıllık çalışanıyım. Üniversite bölünmeden önce 4 bölge olduğu için, kantin ve otopark gibi alanlarda, nerede ihtiyaç varsa bizler görevlendiriliyorduk. Biz de görev sürecimizde Avcılar ve Cerrahpaşa’da kaldığımız için orada devam ettik. Üniversite bölündüğünde ve biz akıbetimizi sorduğumuzda bize hiçbir mağduriyetimizin olmayacağı söylenmişti. Sene sonundan sonra da bizi İstanbul Üniversitesi bünyesine alacaklarını söylemişlerdi. Fakat 2020 sabahı iş hakkımız feshedildi. Tabi ki biz bir dava süreci başlattık. Şu an tazminatlarımızın verilip verilmeyeceğine dair herhangi bir bilgi-belge yok. İşten çıkartılmış, mağdur bir şekilde bekliyoruz. Tazminat verilmediği gibi herhangi bir muhatabımız da yok.

- Bugün burada sendikadan bağımsız bir eylem gerçekleştiriyorsunuz. Sendika bu sürecin neresinde duruyor?

C.Ç: İşçiler burada sendika nerede, değil mi? Biz sendikaya dedik ki “Bakın bizim ihbar sürecimiz başladı, tam 59 gün. Bu süreç içinde bize tanınan 2 saatlik iş bulma hakkımız var. Bu sürelerde nasıl ki Büyükşehir Belediyesi önüne işçiler çadır açtılarsa biz de üniversitede çadır açalım.” Onlar ise, “Aman oradakiler bunu duymasın. Onlar zaten sizi işe geri alacaklar” diyerek oyaladılar, 59 gün boyunca. Çıkış gününe birkaç gün kala cılız bir eylem yaptılar. Eylemde üniversitenin adı bir kere bile geçmedi. Sendika bu şekilde yanımızda işte! Sanki onlarla iş birliği içerisindeler.

A.D: Tez-Koop-İş sendikası bir iki sefer toplantı teşebbüsünde bulundu. Ama geçerli toplantılar yapmadılar. Sendikadan bizi hiç arayan soran yok. Hepimiz ailemize bakmakla yükümlüyüz. Bu durumda üniversite ne yapıyor, “Koyun kapının önüne, seslerini çıkartanları belirleyin, fişleyin, onlar da tazminatlarını alamasınlar” diyorlar resmen. 2 arkadaşımız sendikanın vermiş olduğu yasal bir stickerı okul içerisine yapıştırdı diye tazminatsız işten atıldılar.

İnsanlar konuşmaya, açıklama yapmaya korkuyorlar. Sendika da sahiplenmiyor zaten. Sendika olmuş olsa bugün gelir burada bize sahip çıkarlar. Bize dediler ki “Sizi işten çıkarırlarsa hakkınızı savunacağız. Gerekirse çadır kuracağız.” Hani neredeler?

Sendikanın geri tutumu ortada. Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz? 

C.Ç: Bu yaştan sonra bize iş de vermiyorlar. Zaten biz de iş bakmaktan ziyade hakkımızı arıyoruz. İşe iademizi istiyoruz. Siyasetçiler oy istemeye gelince istiyorlar. Bizim sesimizi de duysunlar.

Süreci nasıl ilerletmeyi düşünüyorsunuz?

A.D.: Sürecimizi yasal yollarla devam ettireceğiz. Zaten bu saatten sonra üniversitenin kapısından almazlar bizi içeri. Sendika öncülük yapsaydı biz grev yoluna gitmeyi istiyorduk. Ama sendika yok. İnsanlar mağdur.

 

 

 

 

Kamu emekçilerinden alınan yemek ücretlerine yüzde 10 zam

 

İşçi ve emekçileri sefalet ücretlerine mahkum eden sermaye devleti ve dümenindeki Erdoğan AKP’si, yapılan sınırlı zamları da yağmalamak için her fırsatı değerlendiriyor. Artan hayat pahalılığı ve enflasyon ile eriyen zamlara, ek vergiler ve soygun uygulamalara da eklenince işçi ve emekçilere kaşıkla verilenler kepçeyle geri alınıyor.

Kadrolu ve sözleşmeli kamu emekçilerinin 2020 yılı başında ücretlerine yapılan kırıntıdan farksız zam, bu kez de emekçilerin yemek ücretlerine yapılan zamla törpülendi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğle kamu emekçilerinin asgari yemek ücretleri yüzde 10 zamlandı.

Zamlı öğle yemeği ücreti kadrolu kamu emekçilerinde şöyle belirlendi:

Ek göstergesiz görevlerde bulunanlardan 1,48 lira; 1100’e kadar (1100 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlar için 2,50 lira; 2200’e kadar (2200 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlar için 3,09 lira; 3600’e kadar (3600 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlar için 3,99 lira; 4800’e kadar (4800 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlar için 5,30 lira; 4800’de daha yüksek ek göstergeli görevlerde bulunanlar için 5,92 lira”

Sözleşmeli kamu emekçileri için yemek ücretleri ise şu şekilde:

Aylık brüt sözleşme ücretleri 4.040 liraya kadar (4040 lira dahil) olanlar için 1,79 lira; Aylık brüt sözleşme ücretleri 6.815 liraya kadar (6815 lira dahil) olanlar için 3,09 lira; Aylık brüt sözleşme ücretleri 9.415 liraya kadar (9415 lira dahil) olanlar için 5,59 lira;Aylık brüt sözleşme ücretleri 9.415 liraya kadar (9415 lira dahil) olanlar için 7,10 lira”

 

 

 

 

İstanbul KHK’lılar Platformu: Hakkımızı geri istiyoruz

 

İstanbul KHK’lılar Platformu, “Kimseden gözyaşı dökmesini istemiyoruz bizden çalınan ve bizim olan haklarımızı geri istiyoruz” şiarıyla 12 Ocak’ta Kadıköy Eminönü iskelesinde basın açıklaması düzenledi.

Barış Akademisyenleri, Yeşiller ve Sol Gelecek, HDK, KESK eski genel başkanlarından Sami Evren ve Adana KHK Platformu’ndan Münir Korkmaz’ın destek verdiği eylemde yapılan açıklamada, ülkenin içinde bulunduğu sosyal, siyasi ve ekonomik krizin tek sebebinin iktidar olduğu belirtilerek, “Krizlerin sebebi olanlar, ‘cambaza bak’ oyunları oynatarak, suni gündemler oluşturmaya çalışıyor. Böylelikle halkımızın önemli bir kesimine yaşattıkları, işsizlik, açlık, yoksuzluk, çaresizlik, intihar ve ölümleri gözden kaçırmaya; yaşadıklarımızı gördüklerimizi unutturmaya çalışmaktadırlar” dendi. Açıklamada ayrıca, “AKP ve koalisyon ortakları darbenin asıl faillerini bulup cezalandırmak yerine, kendilerine muhalif gördükleri kişileri darbenin sorumlusu, günah keçileri ilan ettiler” ifadelerine yer verildi.

Barış Akademisyeni Esra Mungan, basın açıklamasının ardından yaptığı konuşmada, kendisinin KHK ile işten atılmadığını belirterek şunları söyledi:

Birçok meslektaşım ve başka mesleklerde çalışan yüzlerce kişi KHK ile işinden edildi. Bu bir ortaçağ uygulamasıdır. Çünkü on binlerce insan hiçbir gerekçe gösterilmeden işlerinden atıldılar. Cem Küçük denen bir tetikçinin kullandığı tabirle bu insanlar sivil ölüme yatırıldılar. Ben bir barış imzacısıyım buraya geldim çünkü burada yapılan korkunç bir hak ihlalidir. Bunun eşi benzeri görülmemiştir.”