17 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/03

Emperyalizme ve bölge gericiliğine karşı halkların birleşik direnişi!
Yurtta sömürü çarkları, cihanda savaş tamtamları
Saraydaki hesap Ortadoğu’ya uymuyor
“İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul değil, depremdir!”
Kangrene dönüşen işsizlik sorunu
Lastik fabrikalarında TİS süreçleri…
Birleşik sınıf hareketi için mücadele!
İÜ’de işten çıkarılan işçiler: “İşimizi geri istiyoruz”
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sınıf çalışması ve politik müdahalenin sorunları
Amerikan emperyalizmi ve Ortadoğu halkları
Gelişmeler ışığında kapitalizm ve savaş
Avustralya’da orman yangınları ve sonuçları
Berlin’de kitlesel LLL yürüyüşü
“Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için eğitim hakkı çalıştayı” sonuç deklarasyonu
Operasyonun arka planı
Bir bedellinin anıları
İşçi yoldaşımız*: İvan Vasilyeviç Babuşkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul değil, depremdir!”

 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şubesi, şube başkanı Nusret Suna imzasıyla, 11 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleşen 4.7 şiddetindeki depremden yola çıkarak “İstanbul’un en önemli gündemi Kanal İstanbul değil, depremdir!” başlığıyla yazılı bir açıklama yaptı.

Son depremden hareketle “İstanbul depreme hazır mı” sorusunu geçen yıl olduğu gibi yine soran İMO, açıklamasında bu soruya “Hayır. İstanbul depreme hazır değil. Peki, 1999 depremlerinden geçen 20 yıl boyunca hazır hale gelebilir miydi? Evet. İstenseydi, İstanbul depreme hazır hale gelebilirdi” ifadeleriyle yanıt verildi.

1999 depremlerinin yapı stokunun güvenli olmaktan uzak olduğunu ortaya çıkardığı belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Güvenli yapı üretimini sağlamak amacıyla başlatılan kentsel dönüşüm projeleri, rant değeri yüksek bölgelerden başlatıldı. Amaç zaten güvenli yapı üretimi değil belli gruplara rant sağlamaktı; amaç hasıl oldu.

Deprem toplanma alanlarının, en az güvenli yapı sorunu kadar can alıcı olduğu, 1999 depreminden sonra belirlenen alanların kayda değer kısmının imara açıldı, hatta bazılarına AVM yapıldı. Deprem Toplanma Alanları ile Acil Toplanma Alanları arasındaki farkın bile bilinmediği yetkililerin açıklamalarından anlaşıldı.”

Depremin kesin yıkıcı bir şekilde kendini vurgulanan açıklamada, gündemde öne çıkarılan Kanal İstanbul projesine ilişkin olarak “Deprem ulusal bir sorun olarak kabul edilmeli, Kanal İstanbul gibi akıl dışı bir projeden hızla vazgeçilmeli ve bütün olanaklar seferber edilerek İstanbul’u depreme karşı hazırlıkla hale getirmelidir” ifadelerine yer verildi.

Açıklama bu konuda İMO’nun hükümeti ve yerel yönetimi uyarmaya devam edeceği vurgusuyla bitirildi.

 

 

 

 

Kanal İstanbul’a karşı insan zinciri

 

Ya Kanal Ya İstanbul İnisiyatifi’nin çağrısı ile 12 Ocak’ta Kanal İstanbul’un geçiş güzergahı olan Avcılar ve Küçükçekmece arasında insan zinciri oluşturuldu. Yoğun bir katılımın olduğu eylemde aynı anda Avcılar ve Küçükçekmece’de basın açıklamaları gerçekleştirildi. 

Küçükçekmece’de insan zincirinin oluşturulmasının ardından kitle “Geçit yok” yazısı ile yürüyüşle Küçükçekmece Taş Köprüsü’ne geçerek basın açıklaması yaptı. “Katıl Kanal İstanbul’u durduralım, Küçükcekmece’yi Avcılar’ı kurtaralım!” yazılı pankart açıldı.

Basın açıklamasında Kanal İstanbul Projesi’nin yaratacağı yıkımdan bahsedildi. Deprem riski ve doğa talanının anlatıldığı açıklamada proje sırasında hafriyat kamyonlarının da yaratacağı problemler, İstanbul Havalimanı projesinde hafriyat kamyonları ile 253 kişinin hayatını kaybetmesinden örnek verilerek anlatıldı. Açıklamada ayrıca şunlar söylendi:

“Proje ile birlikte Küçükçekmece Lagün havzasında olan Bathenoa Antik Kenti, İstanbul’daki ilk yerleşkelerden biri olan Yarımburgaz Mağaraları ve henüz gün yüzüne çıkarılmayan yüzlerce uygarlık izi, kültürel varlıklar proje tarafından yutulacak. Kentin belleği ile birlikte büyüdüğümüz sokaklar, evler, parklar yok olacak. Dün bizim yaşadığımız Küçükçekmece, Avcılar yarın parayı bastıranın keyif yaptığı Katar İstanbul’a dönüşecek. Vazgeçmeyeceğiz; Bu projeyi durduracağız. İstanbullular birleşecek ve bunu başaracağız. Yaşama, doğaya, çocuklarına sahip çıkan bütün İstanbullulara sesleniyoruz. Katıl durduralım İstanbul’u birlikte kurtaralım!”

Eylem boyunca “Kanala değil, depreme bütçe!”, “Kanal İstanbul’a geçit yok!”, “Sermaye değil, bu topraklar bizim!” sloganları atıldı. 

 

 

 

Hasta tutuklu Nebi İlhan yaşamını yitirdi

 

Siyasi gerekçelerle yargılandığı davadan aldığı ceza nedeniyle yaklaşık 2 yıldır tutuklu bulunan 74 yaşındaki Nebi İlhan, 10 Ocak sabahı hastanede yaşamını yitirdi.

Siirt E Tipi Cezaevi’nde tutulan İlhan, bir ay önce Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tutuklanmadan önce de 2 kez bypass ameliyatı olan İlhan’ın şeker ve tansiyon hastası olduğu, iç organlarında oluşan tümörden kaynaklı da iki gün önce ameliyat olduğu bildirildi. 

İlhan’ın cenazesi, akşam saatlerinde Siirt merkezdeki Zevye Mezarlığı’nda defnedildi. 




Hasta tutsak Nurcan Bakır feda eylemi yaptı

 

Tecrite karşı açlık grevi eyleminden sonra Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nden, Balıkesir Burhaniye Hapishanesi’ne sürgün edilen 28 yıldır tutuklu olan Nurcan Bakır, baskı ve işkenceye karşı feda eylemi yaptı.

47 yaşındaki Bakır’ın tahliyesine 2 yıl kalmıştı ve hasta tutsak olduğu için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurusu bulunuyordu.

Ailesiyle 14 Ocak’taki haftalık telefon görüşmesinde Bakır “zulme karşı sessiz kalmayacağını ve her gün rüyasında katledilen çocukları gördüğünü” söyledi.




Samsun’da polis cinayeti

Samsun’un Atakum ilçesinde polis cinayeti yaşandı.

23 Aralık’ta polis uygulaması yapıldığı sırada, 17 yaşındaki Yaşar Alperen Savaş ehliyeti olmadığı için aracıyla uygulamadan kaçtı.

Polisin takip ettiği Savaş’ı yakalayan komiser yardımcısı, başından vurarak ağır yaraladı.

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan Savaş, burada yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve 13 Ocak gecesi yaşamını yitirdi.

Olaydan sonra gözaltına alınan komiser yardımcısı sevk edildiği nöbetçi mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ardından da açığa alındı. Komiser yardımcısı silahının ‘kazara’ ateş aldığını iddia etti.