22 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/43

Siyanür değil kapitalizm öldürüyor!
Riyakarlık, kepazelik, kirli pazarlıklar...
Vergi soygununa karşı mücadeleyi tabana yayalım!
Yoksulluk-intihar ya da sosyalizm
Sermaye krizini atlatsın diye sunulan konut kredisi teşviki!
İşçi sağlığı AKP’yle kapitalistlerin insafına terk edilmemelidir
“Sendikacılar zenginleşmiş, sınıfını terk etmiş durumdalar!”
Aksaray İşçi Birliği genişletilmiş işçi toplantısı
Ağustos’ta da işsizlik tırmandı: Bir yılda 980 bin kişi daha işsiz
Opsan patronu iş cinayetinden değil iş cinayeti haberinden rahatsız!
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sendikalar ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin sorunları-1
Alman kapitalizmi sefaleti derinleştirerek büyüyor
25 Kasım’ın güncel çağrısı
Kadınların işyerlerinde yaşadığı şiddet örnekleri
Tuzla’dan emekçi kadınlar mücadeleye çağırdı
YÖK’ün hedefleri kim ve ne için belirleniyor?
Ankara’da akademik yıl faşist saldırı ve provokasyonlarla başladı
Alaattin Karadağ ölümsüzdür!
Fikirler kitlelere nüfuz edince maddi bir güç olur!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

YÖK’ün hedefleri kim ve ne için belirleniyor?

 

Yükseköğretim Kurulu’nun gerçekleştirdiği konferans ve çalıştayların ürünü olan “2014 sonrası ve Yükseköğretim Politikalarına” dair bir kitapçık yayınlandı. Kitapçıkta yükseköğrenime dair birçok başlık ve sonuç dikkat çekiyor. “Yapısal değişiklikler, proje ve hedefler, mezun-istihdam ilişkisi, üniversite ve sanayii işbirliği, burslar” gibi başlıkların yer aldığı kitapçığa dair, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa eğitim hakkı çalıştayı ekibi olarak bazı incelemelerde bulunduk.

Metinin her satırında düzenin yükseköğrenimden beklentilerinin esas alındığını ve buna dair hesaplar yapıldığını görüyoruz. Nitekim onlar da bunu “olağan” bir şeymiş gibi sunmaktan geri durmuyorlar. Şimdi adı geçen broşürdeki genel bakışa ve gerçekle olan ilişkisine dair kısa bir teşhir gerçekleştireceğiz.

Mezun-istihdam ilişkisine yönelik düzenlemeler

“Türkiye, yükseköğretime erişimde 137 ülke arasında ikinci sıradadır. Bu memnuniyet verici bir gelişmedir. Ancak bunun tehditkâr bir aşamaya geçmemesi için istihdam planlaması yapılması gerekmektedir.” Bu başlık, sözde büyük bir başarının ama aynı zamanda büyük bir tehdit oluşturan durumun itirafıdır. İstihdama dair edilen sözlerin de bir karşılığı yok. Başında kapitalistlerin bulunduğu kurulların “ciddi önlemler aldığı” söylense de tablo, böyle bir amaç gütmediklerini gösteriyor.

Öncelikle eğitime erişim açısından ciddi bir sorun söz konusu. Çünkü YÖK değinmemiş olsa da açıklanan verilerin gösterdiği gerçekler bambaşka. O veri ise, yakın zamanda 1 milyonu aşkın öğrencinin eğitim masraflarını karşılayamadığı için eğitimi bırakmak zorunda kalmasıdır. Yapılan uluslararası bir araştırma, Türkiye’de öğrencilerin okurken çalışmak zorunda kaldığı ve öğrencinin günde ortalama 2 saatini eğitime ayırabilirken geriye kalan zamanını çalışarak harcamak zorunda kaldığını gözler önüne seriyor. Bahsettikleri kurullardan biri olan Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu’nun açıklamasında ise doğrudan şu cümle yer alıyor: “Ülkemizin beceri odaklı insan kaynağına çok fazla ihtiyacı bulunmakta olup bu okullardaki programların izlenmesi ve programların, sanayinin ihtiyaçlarına göre geliştirilmesi gerekmektedir.” Bu ifade, eğitimin nitelik ya da istihdamın sağlanması üzerine değil, tamamen sermayenin çıkar ve hesapları doğrultusunda şekillendirildiğinin itirafıdır.

Üniversite-Sanayi işbirliğine yönelik düzenlemeler

“Meslek yüksekokullarında yetişen insan kaynağı profilinin daha fazla sanayi ve iş dünyası odaklı olması gerekirken bu okulların iş dünyası ile ilişkileri zayıf olduğu gözlemlenmektedir. Yapılan düzenlemelerle Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) kurulmuş olan MYO’lardaki (Meslek Yüksek Okulları) öğrenci sayıları da dikkate alınarak buralarda kurulan MYO’lara eğitim desteği verilmeye başlandı.”

“Gerçekleştirilen düzenlemelerle Fen ve Mühendislik öğrencilerinin son yıllarında bir dönem süresince işyeri eğitimi yapması teşvik edilecektir.”

Görüldüğü üzere eğitimde öğrencilerin değil, kapitalistlerin ihtiyaçları gözetiliyor. MYO’ların doğrudan Organize Sanayi Bölgelerinde açılması ve eğitim sırasında stajyerlik adı altında iş yeri eğitiminin teşvik edilmesi öğrencinin henüz sırasının başındayken sömürü çarklarına itilmesi anlamına geliyor. Yani ucuz, hatta kimi zaman bedava iş-gücü olarak sömürülmesidir. Kafa ve kol emeğinin bütünlüklü eğitimi nitelikli bir anlam barındırıyor olsa da bu durum insan emeğinin sömürüsü üzerine kurulu bu düzende hiç de savunulacak bir şey değil.

Yine aynı başlık altında ASELSAN projelerinden bahsedilirken projelerin “yerli/milli” ürünleri güçlendirmek için geliştirildiği iddia ediliyor. Buradan kasıt tank, insansız hava araçları vb. kirli savaş ürünlerinden öte bir anlam taşımıyor. Kısacası “Proje geliştirme” adı altında üniversiteler kirli savaşlar için “kaynak geliştirme” olarak kullanılmak isteniyor.

Raporun tamamı, kapitalistlerin çıkarlarına dayalı düzenin üniversite ayağına ne denli kafa yorduklarını gösteriyor. Öğrenci gençliğin de bu çarkı kırmak için kafa yorması gerekiyor.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa “Eğitim Hakkı Çalıştayı” ekibi

 

 

 

 

Eğitim Hakkı Çalıştayı öncesi 4. atölye

 

Devrimci Gençlik Birliği’nin (DGB) 6-7 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştireceği “Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için Eğitim Hakkı Çalıştayı”nın hazırlıkları sürüyor.

Bu kapsamda İstanbul Çalıştay Hazırlık atölyeleri bir araya gelerek 3. buluşmasını gerçekleştirdi. İlk atölyenin konusu “Üniversite nedir?”, 2. atölyenin konusunu ise “Üniversiteler ve YÖK” olmuştu. Üçüncü atölyenin konu başlığı “12 Eylül’den bugüne gençlik mücadelesi” üzerine sunum yapıldı.

Sunumda ilk önce, 1980 askeri faşist darbesi öncesi gençlik mücadelesi anlatıldı. Üniversitelerin de toplumsal muhalefetin yüksek olması nedeniyle canlı, mücadeleci bir atmosfere sahip olduğu ifade edildi. Üniversiteler, her ne kadar içinde bulundukları sistemin ihtiyacına göre şekillendirilseler de, yaşadıkları akademik sorunlara, toplumsal sorunlara duyarlı gençliğin her dönem üniversitelerde var olduğu vurgulandı.

‘80 askeri faşist darbesinin toplumun üzerinden silindir gibi geçmesinin yarattığı yıkımın ardından yine ilk hareket edenlerin işçiler ve öğrenciler olduğu söylendi. ‘90’lar boyunca da üniversitelilerin eylemler gerçekleştirdiği ifade edildi. Harçlara yapılan yüksek zamlara karşı üniversite işgalleri, kent meydanı eylemleri gerçekleştirildiği anlatıldı.

2000’li yıllara dair, gençliğin Haziran Direnişi’ndeki rolüne değinildi. YGS şifre skandalı eylemleri, yakın zamanda üniversitelerin bölünme saldırısına karşı günlerce gerçekleştirilen eylemler, ODTÜ’deki süreç aktarıldı. Durgun görülen zamanlarda dahi gençliğin bir potansiyel taşıdığı ifade edildi.

Dördüncü atölye “Nasıl bir eğitim, nasıl bir üniversite” başlığı ile 28 Kasım Perşembe günü saat 17.30’da gerçekleştirilecek.

İstanbul Çalıştay Hazırlık Atölyeleri