2 Ağustos 2019
Sayı: KB 2019/29

Krizin birinci yılında TİS süreçleri…
Düzen siyasetinin “demokrasi” hamleleri
Faiz indirimi kimin içindi, sonrası ne olacak?
Ekonomik kriz de olsa Diyanet’e bütçe ayrılır
Günah keçisi ilan edilen Suriyeliler
Haklarımızı korumak ve taleplerimizi kazanmak için birleşelim!
MESS’in anketi, metal işçilerini yönlendirmeye çalışıyor
TİS süreçlerinde 3 yıllık sözleşme dayatması
Kıdem tazminatının gaspına hayır!
Petlas’ta görevden alma operasyonu ve ayrıntıları
Parti, merkeziyetçilik, ademi merkeziyetçilik ve önderlik - A. Murat
ABD Ortadoğu’da yeni felaketler peşinde koşuyor
Filistin yönetimi “Oslo Anlaşması”nı askıya aldı
Bu ülkeden Missouri geçti, F-35 gelmese ne olur!
Nafaka Kanunu’nda son perde ekimde
Sınıfının davası için dövüşen kadın metal işçisi Zeliha yoldaşı yitirdik!
Eğitim üzerine...
Yeni bir “tercih” dönemi
Sadece yaşanabilecek bir dünya istiyoruz!
Küçük bir çocuk ile şişman bir adamın katliamı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Küçük bir çocuk ile şişman bir adamın katliamı:

Hiroşima-Nagazaki

 

Bazen küçük bir çocuk (Hiroşima’ya atılan atom bombası “Little Boy”) bazen şişman bir adam (Nagazaki’ye atılan atom bombası “Fat man”) düşerken bir ada ülkesinin üzerine tüm dünyada insanlık parçalanır. Ve bir fotoğraf karesinde yukarı doğru çıkan bulut görüntüsü hafızalara kazınır ilkin. Ardından yol boyunda yatan, nehirde yüzen ölü bedenlerin fotoğrafları düşer gözlerimizin önüne. Yaşananları ilk kareleyen Japon foto muhabirinin tabiri ile, “Savaş; çıplak, yanmış ve kararmış saçlarıyla atom çağının doğduğu korkunç yerde kör ve başıboş dolaşan bir Japon’dur.”

*

Tarih: 6 Ağustos 1945
Yer: Hiroşima
Saat: 08:15

Her şey bilimsel incelemelerle hazırlanmıştır. ABD sermayesinin avucunun içindeki bilim insanları bombanın atılacağı yerden nereye atılacağına kadar tüm hesaplarını atom bombasının en fazla alanı etkileyebilmesini sağlamak için yapmışlardır.

Little Boy” yerden 600 metre yükseklikte patlar. Parçalanan uranyum ısıya, ışığa ve sese dönüşür. Ve kilometrelerce yayılan etkisi ile kavrularak can verir insanlar. İlk anda 80 bin, kısa süre içerisinde de 140 bini bulan sayıda insan katledilmiştir.

Tarih: 9 Ağustos 1945
Yer: Nagazaki
Saat: 11:02

Hiroşima’dan 3 gün sonra, hedef olarak ülkenin en büyük silah deposunun olduğu Kokura seçilir. Bölgenin üzerindeki sis bulutları nedeniyle bomba buraya bırakılamamış, uçağın rotası yeni hedef Nagazaki’ye çevrilmiştir.

Fat man” dağlık bir bölge olan Nagazaki’deki silah fabrikasının yakınlarında bırakılır. Bombanın üzerine “Size bir hediye daha” ve “Hirohito’ya (imparator) ikinci öpücük” yazılıdır. Bu saldırıda da 70 bini aşkın insan katledilir.

*

Sürerken emperyalist paylaşım savaşının ikincisi, 6 Ağustos ve 9 Ağustos 1945 ABD’nin hükümranlık hamlesinin iki tarihi olarak geçer kayıtlara. Hiroşima ve Nagazaki’de yüz binlerce insan artık ölü, yaralı, radyoaktif başka
bir canlıdır. Sonraki yıllarda 450 bin kişinin radyasyondan öldüğü tespit edilecektir.

Etkileri bu iki günle sadece sınırlı değildi elbette. Yıllarca radyasyonun etkisi ile ölüm bereketsizliğidir Japonya’nın birçok yeri. Yok olurken bitki örtüsü ve her türlü canlı; radyasyon yüklü birer zehirdi artık su ve toprak...

Japonya’ya pes ettirmek, SSCB’ye göz dağı vermek, dünyaya güç göstermekteydi ABD. Yaşananlardan sonra teslim bayrağı çekildi Japonya’dan. Ve açıklıyordu ABD 33. Devlet Başkanı Harry S. Truman: “Tarihin en büyük bilimsel
kumarına 2 milyar dolar yatırdık ve kazandık.”

Biterken sıcağı, soğuk yılları başladı savaşın. Can almaya devam etti emperyalizm, öncesinde de olduğu gibi... Kimyasal silahlar, nükleer tehditler... Yıkılan şehirler, işgal edilen ülkeler... Nagazaki ve Hiroşima… Her bir coğrafyanın her bir yaşanmışlığı bekliyor sorulsun diye yaşananların hesabını.

Z. İnanç

 

 

 

 

Tatlı Rüya

 

Yorgun argın eve gelmiştim. İş aramaya çıktığım on üçüncü gündü bu. Yine bir iş bulamamıştım. Hâlbuki bir an önce iş bulup biriken faturaları ve evin kirasını ödemem gerekiyordu. Bunun üstüne bir de eve alışveriş yapmam gerekiyordu. Kaç gündür sadece makarna ve pilav tüketiyorduk.

Bugün o kadar çok gezmiştim ki karnım epey acıkmıştı. Eşim sofrayı hazırladı. Yine saraylara yakışır bir sofra vardı! Pilavımı yedikten sonra her zamanki koltuğuma geçtim, haberleri açtım.

- Çalışma Bakanlığından müjde! Memlekette işsiz birey kalmayacak. Herkese bir iş verilecek. Üstelik herkesin yeteneğine ve ilgisine göre iş verilecek.

- Allah Allah! Yabancı kanal mı acaba bu, dedim kendi kendime. Bu işi kanıtlamak için başka bir kanalı açtım.

- Meclis onayladı! Milletvekilleri, biz hiçbir iş yapmıyoruz. Bu kadar maaş neyimize, dediler ve maaşlarında indirime gittiler. Ayrıca asgari ücret dört bin lira olacak.

- N’oluyor ya, kıyamet mi kopacak?

Bu kanallara anlam veremiyordum. Bunlar nasıl haberler? Hayır yani şaka yapıyorsanız da düzgün şaka yapın kardeşim! İnsanların duygularıyla oynamayın. Başka kanal açtım hemen.

- Et ürünlerine yapılan yirmi beş kuruşluk zammın geri çekilmesi için halk bugün meydanlara indi. Polis eylemcileri haklı buldu ve onlarla birlikte yürüdü. Başbakan, bu haklılık karşısında zammı geri çektiklerini açıkladı.

- Hükümet bize tuzak falan mı kuruyor, anlamış değilim. Çözemediğim bir şeyler var ama dur bakalım diğer kanalı açayım.

- Sağlıkta devrim! Özel hastaneler kapatıldı, devlet hastanelerinin kapasiteleri genişletildi. Sağlık artık tamamen ücretsiz. Hem de herkese.

Yavaş yavaş inanmaya başladım. Dört kanalın da şaka yapacak hali yok ya. Zaten olması gereken buydu. Neydi o önceki haberler. Hep sinir, stres… Şimdi keyifle değiştiriyordum kanalları.

- Eğitim de artık parasız!

- Oh, oh! Ne güzel!

- Ulaşım da ücretsiz!

- Yürü be aslanım!

- Sadece memurlara değil, artık herkese hafta sonu tatili var. Bundan sonra herkes hafta sonu sinemaya, tiyatroya, ailesiyle gezmeye gidebilecek!

- Yaşasın! Yaşasın!

- Bey! Bey! Uykunda ne bağırıp duruyorsun? Kalk hadi, kalk da yerine yat.

- Televizyonu niye kapattın? Ne güzel haber izliyorduk.

- Ayol ne televizyonu, ne haberi? Televizyonu dün sattık ya.

Bir an için inanmıştım gördüklerime. Pilavı fazla yiyince ağırlık yaptı herhalde. Ondan böyle şeyler gördüm. Fakat olsun, ne tatlı rüyaydı be! Tadı damağımda kaldı. Uykum fazla açılmadan hemen yerime yattım. Tatlı rüyalara kaldığım yerden devam edeyim.

Kemal Kaçamak