12 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/26

Tüpraş sözleşmesi ve sermayenin sınıfa saldırı kararlılığı!
Düzen siyasetinde “yeni” arayışlar
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden AKP’nin gerici-faşist darbesine
Tasma ya da fişleme
İBB’nin şirket zihniyeti TÜPRAŞ’ın CEO’su veya TÜSİAD ile değişir mi?
2019 toplu sözleşmelerinden MESS sözleşmesine dersler
“Sendikaların bugünkü durumu işçiler arasında güvensizliğe yol açıyor”
Belediye işçisi kendi tarihinden öğrenir ve mücadele geleneklerine sahip çıkarsa kazanır!
Petrol-İş’ten TÜPRAŞ açıklaması, PİB’den tepki
TKİP VI. Kongresi Belgeleri… Yurtdışı çalışması üzerine
Dinsel gericiliğin “fıtratı” emperyalizme hizmettir!
İsviçre’de gençliğin yönelimleri
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur?
Kadın üniversiteleriyle ne amaçlanıyor?
Eğitim Sen’den ‘kadın üniversitesi’ açıklaması: Eşit ve özgür yaşamak istiyoruz!
Güvencesiz bir kamu çalışanının kıdem tazminatı mücadelesi
“Ergenekon” davası sonuçlandı
Masal diyarından işçilere küçük bir not
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Petrol-İş’ten TÜPRAŞ açıklaması, PİB’den tepki

 

Petrol-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu, TÜPRAŞ’ta sermayenin istekleri doğrultusunda Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından bağıtlanan sözleşmeye ilişkin yeni bir açıklama yayınladı.

1 Ocak 2019-31 Aralık 2020 tarihlerini kapsayan sözleşmenin maddelerine ilişkin bilgilere ve birtakım maddi eksikliklere değinmekten öte bir ifade barındırmayan ve fiilen sözleşmeyi kabul eden açıklama karşısında Petrokimya İşçileri Birliği (PİB) ise “Elden gelen bu mudur?” dedi.

Petrol-İş: TÜPRAŞ’ta tahribata izin vermeyelim

Petrol-İş açıklamasında sözleşme sürecinin iki yıldan üç yıla çıkarıldığı, YHK’nın iki aylık zamanın tükenmeden 35. günde karar verdiği, çalışma süresinin 40 saatten 42 saate çıkarıldığı belirtilerek “‘Normal Çalışma’ maddesinin ilk cümlesine ek olarak ‘Ancak, üçlü vardiya ile çalışan personel ortalama 42 saatlik vardiya sistemine göre çalışmalarına devam edeceklerdir’ cümlesi eklenmiştir. Bu cümle eski sözleşmede bulunmamaktadır” denildi.

YHK’nın Petkim sözleşmesini kopyala-yapıştır bir şekilde TÜPRAŞ’a uyguladığı ifade edilen açıklamada, ek olarak sunulan 3 yevmiyenin de bir kazanım olmadığı belirtildi.

“İlk altı ay için yüzde 6 takip eden 5 altı aylık dönemlerde ise %5 oranında zam yapılacağı, bu oranın geçmiş altı aylık enflasyon oranın altında kalması halinde, bu farkın %5 oranına eklenerek zam yapılacağı düzenlenmiştir” denilerek ilk altı ay için verilen yüzde 6 zammın enflasyonun altında kaldığı belirtildi.

Özel mazeret izinleri maddesine, “amirin onayı” ve acil haller dışında yazılı izin şartı getirilerek, işverenin talebine en uygun hale getirildiği belirtilen açıklamada şunlar söylendi:

Görüldüğü üzere YHK tarafından bağıtlanan sözleşme, daha önceki sözleşmelerle elde edilen kazanımları tırpanlamakta ve ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. YHK, TÜPRAŞ’ta bugüne kadar geçerli olan uygulamalara aykırı ve işçilerin aleyhine bir sözleşme bağıtlamıştır. Bu sözleşme ile TÜPRAŞ’ta bugüne kadar tarafların gayretleriyle kurulan çalışma barışında büyük bir tahribat yaratacaktır.

Taraflar, YHK’nın bağıtladığı sözleşmenin işyerinde çalışma ilişkilerinde oluşturacağı tahribatın önlenmesi için birlikte sorumluluk almalıdır.”

Açıklama “Petrol-İş Sendikası, dün olduğu gibi bugün de, bu gerçeğin gerektirdiği sorumlulukla hareket edecek ve TÜPRAŞ’ta mücadelesini sürdürecektir” ifadeleriyle sona erdi.

Petrokimya İşçileri Birliği: Elden gelen bu mudur?

Petrokimya İşçileri Birliği ise, bu saldırı karşısında böylesi suya sabuna dokunmayan ve sözleşmenin fiilen kabulü anlamına gelen açıklamayla ilgili şu yorumu yaptı:

Petrol iş sendikası merkez yönetim kurulu TÜPRAŞ sözleşme süreciyle ilgili yeni bir açıklama yaptı. Bağıtlanan sözleşmedeki bazı teknik sorunları ve boşlukları hedefleyen açıklama aslen YHK tarafından bağıtlanan sözleşmenin de fiilen kabulü manasına geliyor. Böylece Başkanlar Kurulu açıklamasında yer alan “YHK sözleşmesini tanımıyoruz” yaklaşımının da göstermelik bir tutum olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

Şimdi bir kez daha soruyoruz. On binlerce üyesi, büyük bir mücadele deneyimi olan sendikanın elinden gelen bu mudur? Ortaya işçiyi içine alan bir mücadele programı koymadan, hukuksal boşluklara ve patronun insafına dayanan bu tür girişimlerle elde edilebilecek olanın en fazlasıyla bir avuç kırıntı olacağı açık değil midir?

Sözleşmede eksik bırakılan kısımların tamamlanması, çelişkili ifadelerin düzeltilmesi ve maddi bazı hataların giderilmesi gerekmektedir” dışında baştan beri uzlaşmaz tutumlarıyla süreci tıkayan ve YHK eli ile kendi dayatmalarını aynen sözleşmeye geçiren Koç sermayesine söylenecek başka bir sözünüz yok mudur?

Bu sınıf mücadelesidir, kaybetmek de mümkündür. Hatalardan ders çıkarılarak ve işçinin kendi gücüne güvenilerek her kayıp telafi edilebilir. Ancak kaybedilen işçinin onuru olursa bunun telafisi yoktur.

İzlediğiniz yol çıkmaz yoldur. İşleri bu noktaya getiren zaten sizin bu çizginizdir.

İşçi arkadaşlar emin olmalıdır, buradan esasa ilişkin bir sonuç çıkmaz en fazla süreci yanlış yönetenler kendini aklar.”