12 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/26

Tüpraş sözleşmesi ve sermayenin sınıfa saldırı kararlılığı!
Düzen siyasetinde “yeni” arayışlar
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden AKP’nin gerici-faşist darbesine
Tasma ya da fişleme
İBB’nin şirket zihniyeti TÜPRAŞ’ın CEO’su veya TÜSİAD ile değişir mi?
2019 toplu sözleşmelerinden MESS sözleşmesine dersler
“Sendikaların bugünkü durumu işçiler arasında güvensizliğe yol açıyor”
Belediye işçisi kendi tarihinden öğrenir ve mücadele geleneklerine sahip çıkarsa kazanır!
Petrol-İş’ten TÜPRAŞ açıklaması, PİB’den tepki
TKİP VI. Kongresi Belgeleri… Yurtdışı çalışması üzerine
Dinsel gericiliğin “fıtratı” emperyalizme hizmettir!
İsviçre’de gençliğin yönelimleri
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur?
Kadın üniversiteleriyle ne amaçlanıyor?
Eğitim Sen’den ‘kadın üniversitesi’ açıklaması: Eşit ve özgür yaşamak istiyoruz!
Güvencesiz bir kamu çalışanının kıdem tazminatı mücadelesi
“Ergenekon” davası sonuçlandı
Masal diyarından işçilere küçük bir not
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden AKP’nin gerici-faşist darbesine

 

ABD emperyalizminin yetiştirdiği iki figür olan Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan’ın başını çektikleri gerici odaklar birlikte iktidar oldular, devletin tüm nimetlerinden faydalandılar. Fakat paylaşılacak pasta büyüdükçe kirli suç kardeşliği saflarında kavgalar baş gösterdi. Fethullahçı çete ile AKP arasındaki rant mücadelesi 15 Temmuz 2016’da darbe girişimine evrildi. Bu girişimin kazananı Erdoğan oldu. Kendi deyişiyle “Allah’ın bir lütfu” gerçekleşmişti. Darbe girişimini kendi siyasi hedeflerinde bir dönüm noktası olarak kullanan Erdoğan iktidarı, kendi faşist darbesini gerçekleştirdi. O tarihten itibaren topluma yönelik saldırılara hız verdi, hem de uygun bir kılıfla.

OHAL süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir” diyen Anayasa’nın 121. maddesine dayanan diktatör bozuntusu, OHAL’in ilan edildiği 21 Temmuz 2016’dan OHAL’in sonlandırıldığı 17 Temmuz 2018’e kadar 36 KHK yayınladı. OHAL’in “FETÖ ile mücadele” için çıkarıldığını söyleyen Erdoğan, sonraki icraatlarında bunun tam bir yalan olduğunu ortaya koydu. Patronlara “OHAL’i grevleri yasaklamak için çıkardık” diye seslendi, üniversitelere dönük cadı avı başlattı, gazeteciler hapishanelere dolduruldu, ilerici-devrimci güçler hedef alındı...

KHK’lar aynı zamanda, 16 Nisan Referandumunun ardından resmen başkanlık sistemine geçilmesiyle, mevcut yasaların yeni rejimle uyumlu hale getirilmesinde kullanıldı. Muhalefet zaman zaman bazı KHK’lara itiraz etse de AKP yine Anayasa’nın 148. maddesine dayanarak, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) OHAL döneminde çıkarılan KHK’ları inceleyemeyeceğini savundu. AYM de 2016 yılında yapılan başvuruları, inceleme yetkisi olmadığını belirterek, reddetti. Üstelik ‘92 yılında bazı KHK’ları iptal etmiş olduğu halde…

OHAL süresince neler yaşandı?

23 Temmuz 2016’da çıkarılan bir KHK ile gözaltı süreleri 30 güne çıkarıldı. Gözaltı terörünü, işkence ve tutuklamalar izledi. CHP tarafından darbe girişiminin 1. yılında yayımlanan bir raporda, 169 bin 13 kişi hakkında adli işlem yapıldığı, yürütülen soruşturmalar kapsamında hakkında işlem yapılan kişilerden ve yakınlarından en az 25 kişinin intihar ettiği, 4 kişinin intihar teşebbüsünde bulunduğu açıklandı. Bu olayların 8’i hapishanede, gözaltında ya da gözaltına alınırken gerçekleşti. Haziran 2018’de gözaltında ve hapishanelerde yaşanan işkencelere dair açıklama yapan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) ise şu verileri paylaştılar:

2017 yılında TİHV’e başvuran 616 kişiden 12’si yurtdışında, 564 kişi tek ya da çoklu mekanda işkenceye maruz kaldığını söylemiş. Bunların 272’si emniyet müdürlükleri, 55’si polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldığını beyan etmiştir. 2017’de başvuranların 226’sının açık alan ve gösteri sırasında, 70’nin ise ev ve işyerinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları belirtilmiştir. Resmi olmayan gözaltı yerlerinde uygulamaların vahim boyuta ulaştığı görülmektedir.

İHD’ye yapılan başvurular ve araştırımalar sonucunda 2017’de işkence gördüğünü söyleyen 5 bin 268 kişi tespit edilmiştir. İHD’nin 30 Mayıs 2017 tarihinde açıkladığı verilere göre çoğu Ankara’da olmak üzere 11 zorla kaçırma ve kaybetme vakası yaşanmıştır. Bu kişilerden 4’ü daha sonra serbest bırakılmış, biri intihar etmiştir. 2018 yılında da bir zorla kaçırarak kaybetme vakası daha yaşanmıştır. Halen 8 kişinin akıbeti bilinmemektedir.”

İki yıllık OHAL süresince KHK’lar ile 125 bin 806 kamu personeli ihraç edildi. KHK sopasının sivri ucu muhalif kamu emekçilerine doğrultuldu. Bir gecede çıkarılan KHK’lar ile işlerine son verilen, özel sektörde çalışması dahi fiilen engellenen kamu emekçileri sosyal ölüler haline getirildi.

İlerici-devrimci güçlere yönelik tutuklama saldırıları da hız kazandı. Bu saldırı dalgasında en büyük pay, Kürt siyasi hareketine düştü. CHP’nin de desteğiyle milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından yapılan operasyonda HDP eş genel başkanları ve milletvekilleri gözaltına alındı ve tutuklandılar. Ocak 2018 tarihli İçişleri Bakanlığı verilerine göre HDP’li 102 belediyeden 94’üne kayyım atandı, çok sayıda seçilmiş belediye başkanı da tutuklandı.

İlericilere, devrimcilere, Kürt halkının iradesine azgınca saldıran AKP/Erdoğan iktidarı, emekçilerin doğru haber alma hakkını da boş geçmedi. Yaşanan tüm bu zorbalığı teşhir eden, mücadeleye çağıran ilerici-devrimci basın susturulmaya çalışıldı. Gazeteler, dergiler, internet siteleri kapatıldı. Türkiye tutuklu gazeteci sıralamasında, dünyada zirveye oturdu.

2018’de sonlanan OHAL tek adam rejimiyle kalıcılaştırıldı. Dünün KHK’larının yerini Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri aldı. Devletin tüm mekanizmalarını ele geçiren Erdoğan/AKP diktası, tümüyle keyfiyete dayanan bir rejim inşa etmeye çalışıyor. Sermayenin demir yumruğu misyonunu özenle yerine getiren Erdoğan işçi ve emekçilere azgın ve kuralsız bir sömürü dayatıyor, Türkiye’yi sermayedarlar için bir cennete çeviriyor. Kadın düşmanlığı, mezhepçilik, şovenizm ile toplum kutuplaştırılıyor.

Buna karşın toplumun önemli bir kesimi, gerici-faşist iktidarın bu saldırılarını kabullenmiyor, bunu da çeşitli vesilelerle gösteriyor. Bu muhalefeti sokağın gücüyle birleştirmek, sınıf eksenli saflaşmayı sağlamak, AKP’yi temsil ettiği sermaye düzeniyle birlikte hedef almak işçi sınıfı, emekçiler ve tüm ezilenlere kazandıracak tek yoldur.