26 Nisan 2019
Sayı: KB 2019/17

1 Mayıs’ın devrimci ruhunu alanlara taşıyalım!
Yoksul bırakıp dalga geçiyorlar!
“Tarımda Milli Birlik Projesi” ile yıkıma devam!
Anadolu Ajansı ve AKP
Kıdem tazminatımızı gasp ettirmeyeceğiz!
Gün daha fazla birlik, daha fazla kenetlenme günüdür…
Belediye yönetimleriyle değişen sendikal “tercihler”!
“İş cinayetlerine karşı kararlı eylemler yapalım”
DİSK Tekstil’in başındaki çete sınıfa ihanette sınır tanımıyor…
Türkiye’de 1 Mayıs - H. Fırat
1 Mayıs düşüncesi ilerliyor - Rosa Luxemburg
1 Mayıs - V. İ. Lenin
1 Mayıs’ın kökenleri nedir? - Rosa Luxemburg
Dünya tarihinde 1 Mayıs
Sudan’da isyan, dikta rejim, dış müdahale…
Avrupa Birliği Ordusu: Emperyalist saldırganlığın yeni cephesi - D. Meriç
TÜİK verileri geleceksizliğin resmidir!
Hatice Yürekli Yoldaş: Yiğit, samimi, ateş saçan bir yürek!
1 Mayıs öncesi sınıf devrimcilerinden etkinlik ve toplantılar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

1 Mayıs’ın devrimci ruhunu alanlara taşıyalım!

 

1 Mayıs hazırlıklarında son dönemece girmiş bulunuyoruz. Önümüzde oldukça değerli bir haftalık bir zaman var. Başta yerel seçimler ve devamındaki gelişmeler olmak üzere düzen gündemlerinin, sol ve sendikal cepheyi de etkisine hapsettiği bir dönemdeyiz. Bu koşullarda işçi ve emekçi kitlelere yönelik olabildiğince yaygın ve güçlü 1 Mayıs propagandası sorumluluğu işçi sınıfı devrimcileri ile sınırlı kimi sol çevrelere kalmış durumda. Bu tablo, kalan günleri de gerçek bir seferberlik ruhuyla değerlendirmenin, anlamlı bir kitle katılımını da güvenceleyecek bir yüklenmenin ne denli önemli olduğunu gösteriyor.

Sendikal bürokrasi cephesi, 2009’da resmen kazanılan Taksim’in 2013’te yeniden yasaklanması, AKP iktidarının sonraki yıllarda yoğunlaşan saldırganlığının püskürtülememesi neticesinde zaten ayrışma yaşamış, günü kurtarma havasına bürünmüştü. Son yıllarda 1 Mayıs kutlamalarında işçi ve emekçi sendikaları cephesinde yaşanan ayrışma artık kanıksanır hale geldi. DİSK ve KESK geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi İstanbul’da merkezi kutlama kararını açıklarken, Türk-İş Kocaeli’de, Hak-İş ve Memur-Sen Urfa’da, Türkiye Kamu-Sen ise Samsun’da kutlama yapacaklarını ilan ettiler.

Sınıf ve emekçi kitlelere yönelik iktisadi-sosyal saldırıların ayyuka çıktığı, ekonomik krizin tüm yükünün emekçilere ödettirilmeye çalışıldığı bir dönemde, sendika bürokrasisi göstermelik bir 1 Mayıs hazırlığına bile gerek duymadı. Şüphesiz yerel seçimlerin hengamesi içinde yer yer kimi açıklamalar yapılmadı değil. Fakat hepsi bu kadar. Üretim alanlarında 1 Mayıs’ı, o vesileyle sermaye iktidarının saldırılarını, buna karşı mücadeleyi vb.’ni gündemleştirmek için kıllarını kıpırdatmadılar. Onlar için yerel seçimler, bu bağlamda düzen cephesindeki tepişmeler çok daha önemliydi ve hâlâ da öyle.

Bu tablonun oluşumunun uzun bir geçmişi var, fakat yeri burası değil. Şimdilik yalnızca sınıf ve emekçi kitle hareketinin tabandan bir çıkışı, bunun doğal olarak yarattığı basınç olmaksızın, sendikaların başına çöreklenmiş bürokratik kasttan başka bir şey beklenmemesi gerektiğini hatırlatmakla yetinelim.

1 Mayıs’a bir hafta kala yazık ki sınıf ve kitle hareketi cephesinde de parlak bir tablodan söz edebilecek durumda değiliz. Diğer kentlerden farklı olarak genelde dikkatleri üzerinde toplayan İstanbul 1 Mayıs’ının kutlama alanı henüz netleşmiş değil. Elde sadece DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin sonu az çok belli Taksim başvurusu ve eğer kabul olmazsa Maltepe, Kadıköy, Bakırköy, Saraçhane gibi alanlarla ilgili söylentiler var. 1 Mayıs’ın hâlâ da toplumsal bir gündem haline getirilememiş olması önemli bir zayıflık olarak yansıyor. Görülebildiği kadarıyla, verili sınıf ve kitle hareketi dinamiklerini, özellikle de sendikal mevzileri büyük ölçüde denetim altında tutan reformist anlayışlar, 2019 1 Mayıs’ını, bir rutin seremoni olarak kutlayıp geçecekleri herhangi bir gün olarak değerlendiriyorlar.

Oysa Türkiye’de 1 Mayıs, modern sınıf mücadelesinin sahnede yerini aldığı yıllardan itibaren işçi ve emekçilerin sermayeye karşı kavga günü olma niteliğiyle belleklerde yer edindi. Bu, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında kutlanan 1 Mayıslar’ın hâlâ da en ayırt edici yanıdır. Bu özelliğiyle 1 Mayıs, 130 yılı aşkın bir mücadele geleneğinin/mirasının bugüne taşınabilmesini sağlamaktadır. İşçi sınıfına, çıkarları burjuvaziyle uyuşmayan bir sınıf olduğunu, başta 8 saatlik işgünü olmak üzere çeşitli kazanımlarının birlikle, dayanışmayla, mücadeleyle kazanıldığını hatırlatmaktadır. Ve bunu aynı zamanda işçi sınıfına, tüm dünyada çıkarlarının ve kurtuluşunun bir olduğu bilincini aşılayarak, diğer deyimle enternasyonal karakterini vurgulayarak yapmaktadır. O yüzdendir ki, burjuvazinin ve onun sınıf içindeki uzantılarının tüm iç boşaltma çabalarına rağmen 1 Mayıs’ın devrimci özü ve anlamı karartılamıyor. Toplumda dikey yarılmanın, düzen içi saflaşmanın sınıf eksenli ayrımı gölgelediği bir dönemde dahi, aslolanın sınıf mücadelesi olduğunu benzersiz bir şekilde anımsatmayı sürdürüyor.

Genelde olduğu gibi güncel planda da tüm bunlar sendikal bürokrasinin ve geleneksel reformist solun umurunda değil. Türkiye’de çok yönlü bir krizin doludizgin sürdüğü, özellikle geçen yazdan bu yana ekonomideki çöküşün işçi ve emekçilerin yaşamını çekilmez hale getirdiği bir dönemde sınıf ve emekçi kitlelerin dikkati aylarca yerel seçime odaklandı. Seçim sonrasında sarayın Ekonomi Bakanı damat Albayrak kıdem tazminatının gaspından kapitalistlere yeni kıyaklara dek koca bir saldırı programı açıklamışken, işçi ve emekçiler hâlâ da seçim sonuçlarıyla oyalanabiliyorlar. Oysa sınıf ve emekçi kitleler içindeki hoşnutsuzluğun ve tepki birikiminin açığa çıkarılmasının 1 Mayıs sürecinden daha iyi bir zamanlaması olamazdı.

Şimdiye kadar bu sorumluluktan yan çizenlerden 1 Mayıs gününde farklı bir tutum beklenmemelidir. Başta sınıf devrimcileri olmak üzere sınıfın kurtuluşu davasını içtenlikle savunan tüm ilerici ve devrimci güçler bu yıl da 1 Mayıs’ın devrimci ruhunu alanlara taşımak, yürüyüş ve mitinglerde yükseltmek sorumluluğuyla yüz yüzedirler. 1 Mayıs’ın salt bir bayram olmadığını, sınıf mücadelesinin nabzını yansıtan bir haykırış olduğunu ancak bu güçlerin kortejleri, öne çıkardıkları talep ve şiarlar sergileyebilir. Bu ise kalan günlerin hakkıyla değerlendirilmesi kadar, 1 Mayıs gününe yönelik yükseltilecek şiarlardan görsel malzemeye ve kortej düzenine dek her ayrıntının şimdiden planlanmasına bağlıdır. Komünistler “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!”, “Kıdem tazminatını gasp ettirmeyeceğiz!” başta olmak üzere, can alıcı şiarları devrim ve sosyalizm seçeneğine bağlayan bir tutumla 1 Mayıs alanlarında olacaklardır.