7 Aralık 2018
Sayı: KB 2018/46

Orta oyunu başladı, çay-simit hesabıyla asgari ücret belirleniyor
Düzen muhalefetinin asgari ücretle imtihanı
“Enflasyon düştü”, peki ya hayat pahalılığı ve ekonomik kriz?
Kızıl Bayrak’a Efrîn davasında ilk duruşma
Sermaye iktidarının yeni torba yasası
Kapitalizmde ilaç ve sağlık sektörü
Asıl sorun hangisi: Endüstri 4.0 mı, kapitalist üretim ilişkileri mi?
Flormar direnişi 200’lü günlerde
Siyasal bir taşeron: Limak
BDSP’den kriz gündemli panel-forum
Kadın mücadelesi ve örgütlenmesinin yakıcılığı
Kadına yönelik şiddete karşı tepki büyüyor!
Bir dava insanı!
Emperyalistler arası nüfuz kavgası şiddetleniyor!
“Ulusal birlik” bir yanılsama, Devrimci önderlik birleştiricidir!
Almanya’da ırkçı-faşist hareketler ve anti-faşist mücadele!
Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak! Yaşasın İntifada!
“Kaynayan cehennemler” ve
“hazır cennetler”
Erdal olup geleceğiz ve değişecek dünya!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

25 Kasım eylemleri...

Kadına yönelik şiddete karşı tepki büyüyor!


25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar alanlara çıktılar. Eylemlerde, gün geçtikçe artış gösteren şiddete, eşitsizliğe, yoksulluğa ve krize karşı tepkiler öne çıktı.

AKP iktidarı şiddetle birlikte tepkiyi de körükledi!

Kapitalizmin ürettiği kadına yönelik şiddette, din istismarcısı AKP döneminde ciddi bir tırmanma yaşandı. Erkek egemenliğini kutsayan politikalara, kadını aşağılayan söylemler eşlik etti. Yasal kazanımların tırpanlanması da bu saldırıları tamamladı. İyi hal indirimleri vb. gibi şiddete adeta davetiye çıkartan yasal düzenlemeler ve dinci gericilerin vaazları aynı amaca hizmet etti. Servet ve sefalet kutuplaşmasının her geçen gün boyutlanması ve yoksulluğun derinleşmesi de şiddeti tetikleyen bir rol oynadı. Tek adam rejiminin baskıcı politikaları şiddeti toplum ölçüsünde daha da tırmandırdı.

Özellikle Haziran Direnişi’yle birlikte kadınlara yönelik baskı ve saldırılara karşı tepkiler de artış gösterdi. Özge Can Aslan’ın katledilmesi ise öfkenin dışavurumuna vesile oldu. Geride kalan beş yıl boyunca, kadına yönelik şiddete, cinsel istismara ve AKP’nin gerici politikalarına karşı eylemler hız kesmedi. Sınıfsal zeminden ve birleşik mücadele ekseninden yoksun olmasına rağmen, OHAL sürecinin baskı atmosferinde dahi kadın eylemleri varlığını sürdürdü. Pek çok kez devletin kolluk güçlerinin saldırısına rağmen, direnme kararlılığı varlığını sürdürürken, eylemli tepkiler süreklilik kazandı.

2018 25 Kasım’ını böylesi bir tabloda karşıladık. Bu yıl da, baskılara rağmen pek çok yerde kadına yönelik şiddet protesto edildi. 30’u aşkın il ve ilçede eylemler gerçekleştirildi. Kitleselliği ile de öne çıkan Taksim 25 Kasım eyleminde kadınlar polis terörüyle karşı karşıya kaldılar. Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine müdahalenin ardından fiili OHAL’in uygulandığı İstiklal Caddesi’nde bir kez daha devlet şiddeti görüldü.

Bu yıl gerçekleşen eylemlerde kadına yönelik şiddetin tırmanmasına tepki öne çıkarken, AKP iktidarının kaldırmayı hedeflediği 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” gündemdeydi. Yanı sıra çocuk istismarı da temel gündemlerden biri olarak ele alındı. Aynı zamanda ekonomik krizin yansımaları ve her geçen gün artan yoksulluğun kadınlar üzerindeki etkilerinin şiddet ile bağı teşhir edildi.

Heterojen kadın kitlelerinin gerçekleştirdiği eylemlerde, işçi sendikalarının katılımı yok denilecek düzeydeydi. Sadece Gebze’de gerçekleşen eyleme 200 günü aşkın süredir direnen Flormar işçileri katılım sağladılar. Bu katılım, sendika hakkı için direnen kadın işçilerin sınıfsal baskı ve ezilmişliğe karşı tepkilerini cinsel baskı ve ezilmişlikle birleştirmeleri açısından özel bir anlam taşıyordu.

Bu 25 Kasım, tüm baskı ve teröre rağmen, kadınların kendilerine yönelik saldırılara sessiz kalmayacağını gösterdi. İşçi kadınların henüz bu mücadelede ağırlığını koyamaması ise temel bir zayıflık alanını, dolayısıyla işçi kadınların mücadele sahnesinde yerini alması ihtiyacını ortaya koydu.

 

 

 

 

Balgat’tan tekstil işçilerinden Flormar işçilerine mektup

 

Merhaba Flormar’ın direnişçi kadınları,

25 Kasım’ın mücadele ruhuyla, onurlu direnişinizi destekliyor ve selamlıyoruz.

Hepimiz biliyoruz ki biz kadınlar bu toplumda ikinci planda kalıyoruz. Her geçen gün ataerkil sistemin ve erkeklerin şiddetine maruz kalıyor, işyerlerinde sömürü koşulları altında eziliyoruz.

Kadınların maddi ve manevi direnişine her gün bir tanesi daha ekleniyor.

Sistem kadını ne kadar çok eziyorsa sesimiz o kadar çok çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek.

Her gün ortalama 5 kadının katledildiği bu ülkede sizin açtığınız yol, direnişin iş hayatında değil, hayatın her alanında mücadele etmemiz gerektiğini vurguluyor. İçimizde çocuk sahibi kadınlar var. Eminiz ki sizin içinizde de çocuk sahibi kadınlar var. Sizin gibi biz de çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için gece gündüz çalışıyoruz. Ama bunu yaparken de hem kendimizden hem de çocuklarımızın geleceğinden birçok ödün vermiş oluyoruz.

Emeklerimizin karşılığı ne zaman bize gerçek hak olarak gelecek; direndiğimiz zaman! Hiçbir kadın yalnız değil, olamaz da. Çünkü kadın; hem anne hem kardeş hem eş hem dost yani yaşamın yarısıdır. Sizler sakın sesinizin duyulmadığını düşünmeyin. Çünkü her adımınız bizim için de bir umut oluyor.

Her bir kadının çıkardığı fısıltı koca bir çığlık olana kadar mücadelemiz devam edecektir. Direnişinizi selamlıyoruz ve ‘mücadeleye devam’ diyoruz.

Yaşasın Flormar direnişi!

Kadını makyaj değil, Direniş güzelleştirir!

Balgat’tan Tekstil İşçileri