16 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/43

Krizin kaynağı sistemin kendisidir!
Devrimci sınıf mücadelesini büyütelim!
Kriz, sınıf mücadelesi ve enternasyonalizm
“Türkçe ezan” tartışması üzerine
Tek adam rejiminin ilk 100 gününün bedelleri
Sendika ağalarını korku sarınca…
DEV TEKSTİL temsilcisiyle Greif davası üzerine röportaj
Sınıf mücadelesi yargılanamaz!
Kazanana kadar mücadeleye devam edeceğiz!
Alaattin yoldaş ya da bir davanın gerçek sahibi olmak!..
Bugünün devrimcileri Alaattin Karadağ’dan ne öğrenmeli?
“Barış” bir seremoni, “savaş” bir tehdittir!
Lufthansa’da azgın sömürü…
Dünyada grev, eylem ve işten atmalar
25 Kasım’da sokağa, eyleme, mücadeleye!
Sosyal yardımlar ve yoksulluk
Suriyeli göçmen emeği azgınca sömürülüyor
Hasta tutsaklar katlediliyor!
Çocuklarımızın yolunu gözleyenler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çocuklarımızın yolunu gözleyenler

 

Hapishaneleri dolduran, elleri açık sokakların köşe başlarını tutan çocuklar...

Yersiz yurtsuz, aç ve açıkta kalanlar...

İster sokaklarda isterse başlarını sokacak evlerde dövülen, aşağılanan, acımasız hayatın içindeki ailelerin insafına bırakılan, istismar edilen çocuklar, bu toplumun çocukları!

Diyarbakır’da babaları tarafından cinsel istimara uğrayan...

Urfa-Harran'da pamuk yığını içinde hayatını kaybeden...

Siirt’te zırhlı polis aracının çarpması sonucu ölen...

Kütahya’da temizliğe giden annelerinin yokluğunda sobadan zehirlenen...

Şırnak T Tipinde şiddete maruz kalan...

Yaşamak için topraklarındaki savaştan kaçıp göç yollarında yiten...

Göç ettikleri topraklarda kimliği olmadığı gerekçesiyle muayene edilmeyip ölüme terkedilen...

Elinden oyuncağı alınıp gelin edilen...

Oyuncak yerine mayın tutan, yarım kalan çocuklar…

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler 20 Kasım’ı “Dünya Çocuk Hakları” günü olarak kabul ediyor. 20 Kasım 1959’da Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinin güncellenerek oluşturulduğu BM Çocuk Hakları Bildirisi, 20 Kasım 1989’da daha da genişletilip BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye dönüştürüldü. Sözleşmede, cinsiyetlerine, dinlerine, etnik kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların yaşama hakkı, eksiksiz biçimde gelişme hakkı, zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı, aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma haklarından bahsediliyor.

Oysa ki bu düzende insanın yaşaması için gerekli tüm ihtiyaçlar parayla satılıyor. Bu ihtiyaçları karşılayan üretim araçları bir avuç asalağın özel mülkiyetindeyken, bundan mahrum kalanların çocuk olmaya dahi hakkı bulunmuyor.

Çocuk hakları da bir insan hakları meselesidir. Bildirilerde, sözleşmelerde her insanın, çocuğun “kutsal yaşam” hakkından bahsedilir fakat yaşamak için gerekli yiyecek, giyecek, barınma ihtiyaçlarının parayla satıldığı kapitalist düzende, yoksulların ve çocuklarının yaşam şansı olamaz.

Her insanın “insan” olduğu için doğuştan sahip olduğu haklar olarak bahsedilen sağlık hakkına somut bir örnek: Antalya’da yaşayan Suriyeli bir ailenin 7 yaşındaki oğluna bu hak tanınmadı. Dört hastane gezdirilen ve kimliksiz olduğu için muayenesi reddedilen Suriyeli çocuk ölüme terk edildi.

Peki, çocuklarını çalıştırmak zorunda kalan aileler oldukça çocuğun eğitim hakkını kullanabilmesinden bahsedilebilir mi? Mevcut düzen sömürü üzerine kuruluyken, sömürülmeme hakkı hangi temelde işletilebilir? Çocuk işçiliğe hayır deyip “çırak” adı altında çocuk emeğinin sömürüsü yaygınlaştırılırken, bu “hak” da kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur.

Sömürüye, savaşlara, baştan ayağa istismara dayalı bu düzenin en koyu karanlığında çocuklar kalıyor. Çocuklarımızın yollarında türlü hastalıklar, işsizlik, açlık, savaşlar, polis copları, hapishane kapıları sıra bekliyor.

Zorunluluk tam da burada beliriyor. Çocuk haklarının, bir bütünüyle insan haklarının ihlal edilmemesi için insanın insan tarafından sömürüsüne son verilmelidir. İstismarın kaynağına yönelinmelidir.

Ekim Devrimi 101. Yılında!

Sosyalist Ekim Devrimi 101. yılında, çocuklarımıza ve tüm insanlığa eşit, özgür, insanca bir yaşamın mümkün olduğunu gösteriyor. 1917 yılında gerçekleştirilen devrimle sosyalist toplumu kurma yolunda pek çok adım atıldı. Devrimle oluşturulan Sovyetlerde çocuk sağlığı anne sağlığıyla birlikte daha baştan korumaya alındı. Annelik bakımı kurumsal olarak ücretsiz gerçekleştirildi. Her yerde ücretsiz kreşler, çocuk kulüpleri, yuvaları açıldı. Her çocuk ücretsiz eğitim hakkına erişti. Çocukların kendilerini geliştirmeleri için spor ve kültürel faaliyet yürütebilecekleri merkezler açıldı. Çocuk işçilik yasaklandı. Bir bütün olarak çocukların bakımı ve eğitimi toplumsallaştırıldı.

Kapitalizmin insanlık dışı bir yaşamı dayattığı milyonların önünde bu sisteme başkaldırmak, bu sistemi yıkmak bir zorunluluk olarak beliriyor. Bu tarihsel adımı gerçekleştiren deneyim ve mücadelelerin ışığında, yine şairin dediği gibi çocuklarımızın yollarında sosyalizm, komünizm sıra bekliyor!

 

 

 

 

Göçmen yardımları sadece göçmenlere mi gidiyor?”

 

Avrupa Birliği’nin (AB) mali durumunu denetlemekle yükümlü olan Avrupa Denetçiler Mahkemesi, AB’nin Türkiye’ye mülteciler için gönderdiği fonlarla ilgili hazırladığı raporda Türkiye’ye verilen 3 milyar avroluk yardımın ilk kısmı olarak gönderilen 1,1 milyar avronun kullanımını inceledi.

AB’nin mültecilere yardım kapsamında Türkiye’ye verdiği 1,1 milyar avronun kullanımını inceleyen heyet, bununla ilgili verilerin kendileriyle paylaşılmadığını belirterek paranın tamamen göçmenler için kullanılıp kullanılmadığını bilmediklerini söyledi.

Bu parayla hayata geçirilen projelerin iyi koordine edilemediği ve yarısının amacına ulaşamadığı belirtilen raporda, Türkiye’deki yetkililerin ‘veri koruma kanunu’ gerekçesiyle yardımlardan faydalanan kişileri ve aldıkları yardımı paylaşmadığı aktarıldı.

Raporu hazırlayanlar içinde bulunan Bettina Jakobsen, AFP haber ajansına konuşarak “Paranın mültecilere gittiğini görüyoruz ancak tüm paranın oraya gittiğini kesin olarak söyleyemiyoruz” dedi. Jakobsen ayrıca üç yıldır talep ettikleri belgelere ulaşamadıklarını söyledi. Raporda istenen verilerin elde edilebilmesi için Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’ye baskı yapması tavsiyesinde bulunuldu.