2 Kasım 2018
Sayı: KB 2018/41

Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!
Ortadoğu, Kürt sorunu ve “çözüm masası”na çağrı
Gerici-faşist koalisyondaki çatlak ve reformist sol
Saray rejimi din istismarında ölçü tanımıyor!
Kıdem tazminatını gasp etme planı devrede
Kriz içinde debelenen düzene karşı fabrika örgütlenmelerinde birleşelim!
Hidromek’te “arabulucu” oyunu
Türkiye’den Filistin’e iş sağlığı ve güvenliği eğitimi(!)
KESK yöneticileri şiddete son vermelidir!
İşçilerin kaleminden ekonomik kriz
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
“Gerçek insan” Karadayı!
“Amerikan rüyası”na yürümek ya da kabustan kaçmak
Savaşın acı sahneleri
Dörtlü Zirve gerçekleşti, sorunlar devam ediyor
İdlib’de kimyasal provokasyon hazırlığı
Almanya-Hessen’de eyalet seçimleri
Frankfurt’ta ‘Marksizm ve işçi sınıfı’ konulu seminer
Greif işgalini yargılayanların karşısında, grev hakkını kullanan Greif işçilerinin yanındayız!
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için YÖK’e ve YÖK düzenine karşı mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaşa, sömürüye ve baskıya karşı mücadelede

Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor!

 

Sınıfların, sınırların, baskı ve sömürünün olmadığı özgür ve eşit bir dünya kurma mücadelesinde büyük bir kilometre taşı olan Sosyalist Ekim Devrimi 101 yaşında! Bir çağı kapatıp yeni bir çağın, proleter devrimler çağının kapılarını aralayan bu büyük tarihsel eylem hâlâ işçi sınıfı ve emekçilere yol göstermeye devam ediyor. Tam da bu nedenle, başta işçi sınıfı olmak üzere, kapitalist düzen tarafından baskı ve sömürü altında tutulan milyarlarca emekçinin Ekim Devrimi’nin birikim ve deneyimlerinden öğreneceği çok şey var.

İnsanlığın tanık olduğu en büyük atılım

Ekim Devrimi, kapitalizmin emperyalist dünya sistemine evrildiği bir aşamada, zincirin en zayıf halkasında yoğunlaşan çelişkiler üzerinden şekillendi.

20. yüzyılın başlarında emperyalist-kapitalist sistem çok yönlü bunalımların pençesindeydi. Emperyalist güçler arasında dünya zenginliklerini yağmalama yarışı kızışmış, bu yarış silahlanma ve militarizmi devasa boyutlara ulaştırmış, yıkıcı bir dünya savaşına yol açmıştı. Çelişkilerin zaten çok yoğun olduğu geri Rusya’da, ekonomik kriz ve savaşın yarattığı ağır yıkım, toplumun derinliklerinde büyük patlamaların mayalanmasına yol açmış, devrimin nesnel koşulları hızla olgunlaşmıştı. Fakat, Rusya işçi sınıfı ve müttefiki yoksul köylülük, Bolşevik Parti’nin önderliği altında kenetlenmeseydi, koşulların olgunlaşmasına rağmen Ekim Devrimi zafere ulaşamazdı. Ekim Devrimi’nin günümüz işçi sınıfı ve emekçilerine bıraktığı en önemli derslerden birisi bu oldu:

Kapitalizmi proleter devrimlerle yanıtlamak ve yıkmak, bir devrimci hazırlık işidir. Kapitalizmi yıkmak kapasitesine sahip biricik sınıf olan işçi sınıfı devrimcileşmeden, devrimci bir partinin önderliği altında kenetlenmeden, tam da bu sayede tüm öteki emekçi katmanları kendi birleştirici ekseninde birleşik bir kuvvet haline getirmeden, ne kapitalizm yıkılır ne de proletarya devriminin zaferine ulaşılabilir.

Bu, tarihin, bu bizzat Ekim Devrimi’nin, onun taşıyıcısı olan Lenin önderliğindeki Bolşevizm’in, bize bıraktığı en büyük derstir. Proletarya devriminin zaferi proletaryanın örgütlü devrimci hazırlığına sıkı sıkıya bağlıdır. 20. yüzyılın başında Rusya’da bu hazırlık vardı, Ekim Devrimi görkemli bir zafer kazandı.” (Ekim Devrimi’nin 100. yılı etkinliğinde TKİP adına yapılan konuşmadan…, www.tkip.org)

Muzaffer Ekim Devrimi daha ilk adımında kapitalist sömürü düzeninin temellerine yöneldi. Her türlü eşitsizliği ve sınıfları ortadan kaldırmayı hedef alan tarihsel yolculuğun başlangıç vuruşu olduğunu tüm dünyaya ilan etti:

Tarihte ilk kez olarak ortaya çıkan bu yeni tipte sınıf iktidarı, Sovyetlerde ifadesini bulan sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti, sosyalizmin kuruluşunun bir ilk büyük adımı ve olmazsa olmaz koşulu idi.

İkinci adım, devrilmiş bulunan sömürücü sınıfların mülksüzleştirilmesiydi. Kurulu devlet düzeninin alaşağı edilmesine, onun bekçiliğini yaptığı mülkiyet düzeninin tasfiyesi eşlik edecekti. Fabrikalar ve işletmeler derhal işçilerin denetimine verildi, kuşkusuz çok geçmeden tümüyle kamulaştırılmak üzere. Bankalara ve hisse senetli şirketlere el konuldu, tüm iç ve dış devlet borçları geçersiz sayıldı. Toprakta özel mülkiyet kaldırılarak tüm topraklar millileştirildi. Büyük toprak sahiplerinin, kilise ve manastırların elindeki topraklara, üzerlerindeki her türden canlı ve cansız demirbaşlarla birlikte, tazminatsız olarak el konuldu ve her yöredeki köylü Sovyetlerinin denetimine verildi. Bu, toprak köleliğinin köklü bir tasfiyesi, özgürlüğe ve toprağa susamış milyonlarca köylünün en temel talebinin bir hamlede yerine getirilmesiydi.” (“Dünyayı sarsan 60 yıl”, Ekim, Sayı: 309)

Ekim Devrimi bu yönüyle kendisinden önceki tüm devrimlerden ayrılıyordu. Zira, Ekim Devrimi’ni önceleyen tüm devrimler sınıf karşıtlıklarını ve sömürüyü ortadan kaldırmamış, yeni sınıf ilişkileri ve sömürü biçimleri getirmişti.

Ekim Devrimi daha birçok alanda çok önemli adımlar attı. Sovyet toplumunu emperyalistler arasında süren paylaşım savaşının dışına çıkararak, milyonların barış özlemine yanıt verdi. Dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarıyla enternasyonal ilişkiler geliştirme ve dayanışma çizgisi Ekim Devrimi ile birlikte daha güçlü bir şekilde hayat buldu. Çarlık Rusya’sında köle muamelesi gören uluslar özgürlüklerine kavuştular. Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliğini sağlamak doğrultusunda son derece köklü adımlar atıldı, vb…

Örnekler çoğaltılabilir ama bu kadarı bile şanlı Ekim Devrimi’nin insanlığa ne denli büyük kazanımlar sunduğunu göstermeye yeterli.

Ekim Devrimi’ni hazırlayan koşullar yerli yerinde duruyor

Günümüz dünyasının genel tablosuna bakıldığında, Ekim Devrimi’ni mayalayan koşulların yerli yerinde durduğunu görmek hiç de zor değil.

Kapitalist emperyalizm dünya ölçeğinde çok yönlü ve ağır bir bunalım içerisindedir. Sistemin tüm temel çelişkileri; emek-sermaye çelişkisi, emperyalistler arası kızışan hegemonya mücadeleleri, emperyalistler ile mazlum halklar arası çelişkiler her geçen gün derinleşmektedir. İşçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki sömürü yoğunlaşmakta, açlık, yoksulluk, sefalet ve işsizlik emekçilerin geniş kesimlerini pençesine almakta, emperyalist savaş ve saldırganlık günbegün tırmanmaktadır.

Öte yandan bu sistem doğayı ve diğer canlı türlerini de büyük bir yıkıma uğratmaktadır. Bilim insanları hayvan türlerinin son 40 yılda %60 oranında yok olduğunu ifade ediyorlar. Atmosferin sadece birkaç tekel tarafından %82 oranında kirletildiğini belirtiyorlar. Su kaynakları ise her geçen gün azalıyor. Kısacası, canlı yaşam kaynakları kapitalist sömürü düzeni tarafından hızla tüketiliyor.

Emperyalist sistemin yarattığı bu büyük yıkım, dünyanın birçok bölgesinde emekçilerin öfke ve hoşnutsuzluğunu büyütmekte, derinden derine mücadele dinamiklerini mayalamaktadır. Bu gerçeklik yakın dönemde patlak veren kitle ve halk hareketleri üzerinden açıkça görülmüştür.

Tüm bu gelişmelerin, tıpkı geçtiğimiz yüzyılın başında olduğu gibi bir kez daha devrimlere ebelik edeceğinden kuşku duymamak gerekir. Yeni Ekimler gezegenimiz ve insanlık için hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu bilinçle Ekim Devrimi’nin deneyimlerinden öğrenmek, dersler çıkartmak, bu çabayı yeni Ekimler’e hazırlık sürecinin parçası olarak ele almak büyük bir önem taşımaktadır. Zira, önümüzdeki fırtınalı dönemlerin kaderini belirleyecek olan, bir kez daha, işçi sınıfı ve emekçilerin devrimci hazırlığı olacaktır.