13 Temmuz 2018
Sayı: KB 2018/27

Sermayenin demir yumruğu iş başında!
O artık bir patron!
15 Temmuz’un karanlık gölgesi
Tren “kazası”nın nedeni ihmal
Türkiye ekonomisi bir kez de daha krizin eşiğinde
Sermayedarları rahatlatan vergi düzeni
Flormar direnişi iki ayı geride bırakırken...
“Flormar direnişinin kazanması işçi sınıfı için önemli”
“Direnişimize devam edeceğiz!”
“OHAL kaldırılsın, KHK’lar iptal edilsin!”
MİB MYK Temmuz 2018 toplantısı sonuç metni
Haziran ayında 149, ilk 6 ayda 907 işçi katledildi
Mata Otomotiv’de neler yaşandı
Mata Otomotiv’de yaşananlar ve sendikal ihanet
Şeker fabrikalarının peşkeşi sonrası işçi kıyımı devrede
Suriye denkleminde PYD’nin ikilemi
“Türkiye NATO için çok önemli”
“Kadınlar mutlaka mücadele etmeli!”
Çocuğa yönelik istismar ve cinayetlere karşı eylemler sürdü
ODTÜ’de mezuniyet töreni: Protesto, saldırı, tutuklama
İşçi kadının gözyaşları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mata Otomotiv’de neler yaşandı

 

Dünyaca ünlü arabalara parça üreten otomotiv yan sanayi fabrikası Mata’da 30 Haziran Cumartesi günü 2’si temsilci olmak üzere 29 işçi işten çıkarıldı. Mata patronunun Birleşik Metal-İş Sendikası ile ortak alınmış bir karar olarak ifade ettiği bu saldırıyla ilgili sendika yönetimi hâlâ tek bir kelime etmemiştir. Böylelikle bir kez daha sınıfa ihanetini tescillemiştir. Öte taraftan, sendika yönetiminde ve Mata fabrikasında yer alan sol güçlerin içler acısı durumu, aslolarak sınıfsal konumları açığa çıkmıştır. Bunlarla birlikte Mata’daki gelişmeler işçi sınıfının sermayeye ve onun sınıf içerisindeki uzantılarına karşı mücadele açısından birçok dersle doludur. Sınıfa karşı sorumluluk taşıyan sınıf devrimcileri olarak bütün bunlar üzerinden bir muhasebe yapmayı bir borç biliyoruz. Elbette, sınıfın devrimcileşmesi amacını güdenler olarak payımıza düşenler üzerinden de.

***

Mata Otomotiv işçilerinin 2016’da ek zam talebinin karşılanmaması, düşük ücretler, sağlıksız, ağır çalışma koşulları ve baskı ortamına karşı biriken öfkesi örgütlenme ve sendikalı olma eğilimini güçlendirdi. İlk geliştirdikleri doğal refleks ise sendika aramak, bağlantı kurmak sendikacılarla görüşmek oldu. İşçiler, sınıfsal bir davranışla anayasal hak olan sendika hakkı için illegal bir faaliyet yürüttüler, üyelikler gizli gizli yapıldı. Önce en güvendikleri işçilerden başladılar, bir süre sonra yetki başvurusu yapıldı. Mata patronu da kendi sınıfının refleksi ile hareket etti ve hızlıca işten atma saldırısına başvurdu. İşten atmalar karşısında ne yapacaklarını sendikaya danışan işçilere sendikanın yanıtı üretimin durdurulmaması, işin yavaşlatılması oldu. Sendikanın işten atmaya karşı gösterdiği bu ilk tepki örgütlülüğü sağlam olmayan bir fabrikada işçiler adına duyulan kaygıların ürünü değildi. Tersine fiili meşru mücadele yöntemlerini bilinçli bir şekilde, sınıfsal bir tutumla boşa çıkarmayı amaçlıyordu.

Böylelikle Mata’da öncesinde işçiler tarafından hesaplanmayan bir işgal eylemi yaşandı. İşgal öncesi sendikal örgütlülüğün duyulmasıyla birlikte patron tarafından oluşturulan listelerde yer alan işçiler üretim alanından tek tek çağırıldı. Bunun üzerine gündüz vardiyasının bitiminde işçiler evlerine dağılmadı. Gece vardiyasında ise listeden adlar okunmaya devam etti, fakat pres bölümünde bir işçi buna tepki gösterdi ve iş üretimin durdurulmasına, tüm işçilerin fabrika içerisinde birleşerek talepler kabul edilene kadar üretim yapmama ve fabrikayı terk etmeme eylemine evrildi.

Yasal hiçbir hakkın geçerli olmadığı, bu yollar üzerinden hiçbir kazanımın elde edilemediği, grev yasaklarıyla toplu sözleşmelerinin bitirildiği; öte taraftan 2013 Haziran’ında toplumsal patlamaların, 2014 yılında Amerikan tekeli Greif fabrikasında iki ay süren işgal eyleminin, yani bir tarafta verili durumun diğer taraftan verili durumu aşma adımlarının yaşandığı bir süreç içerisinde Mata işçileri de kendini işgal eylemi içerisinde buldu.

İşçilerin bir bütün olarak üretimi durdurması Mata patronunu çaresiz bıraktı. İşçilerin ilk defa hep birlikte haksızlığa karşı yan yana gelmesi bir kaynaşma yarattı. Patronun gelip sendikayı tanımasını talep ettiler ve söylediklerini yaptırdılar. Bu durum fabrika ortamında bambaşka bir hava ve işçilerde haklı bir özgüven yarattı. Fakat bu olumlu adımların arkası sağlam bir şekilde atılmadı. Sendikanın girmesiyle birlikte, öne çıkan işçiler ve sendikacılar arasındaki görüşmelere daralan bir işleyiş gelişmeye başladı. Sendika yönetiminin kendi kurdukları denetim, patronla uzlaşmaya dayanan çizgisi işçilerin potansiyelinin açığa çıkmasına engel oldu. Öncü işçiler ise zamanla kendilerinin doğru kabul ettiği yol ve yöntemler geliştirmeye başladı. İşçilerin özne olmasını hedeflemekten ziyade bir gruba daralan, işçiler adına “en iyisini düşünen”, “en iyisini yapmaya çalışan” bir anlayışın ürünü davranış, tutum ve pratikler sergilendi.

Sendika geldikten 5 ay sonrasında Mata’da TİS imzalandı. TİS de işçilerin parçası olduğu bir süreç olarak işletilmedi. Temmuz ayında sınırlı haklarla 3 yıl geçerli olacak şekilde imzalanan sözleşme süreci sendika yönetiminin inisiyatifinde şekillendi. Bu süreçte öncü işçilerle yüzeysel görüşmeler gerçekleştirildi. Bölüm bölüm şikayet ve taleplerin çıkarıldığı bir hattan, yapılacaklara dair tüm işçilerle görüşmelerden yoksun bir şekilde, usulen bir sözleşme imzalandı. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması da sözleşmeye geçti fakat neler yapılacağı ve bunların zamanı muallak bırakıldı. Oysa ki, işçi sağlığı konusu Mata’da temel bir sorundu. Kimyasal maddelere maruz kalan, ekipmanların yapılan işe, kullanılan malzemelere göre yeterli olmadığı Mata’da işçiler kansere yakalanmakta, kimi işçilerin çocuğu olmamaktadır. Bu yönüyle kapsamı oldukça sınırlı olan sözleşme dahi tam olarak uygulanamadı.

İşgal ve sendikal örgütlülükle özgüven kazanan Mata işçileri bu sınırda kaldı, bunu güçlü ve kalıcı bir birliğe dönüştüremedi, ileriye çıkamadı. Sendika ise daha ilk adımında harekete geçmeye çalışan işçileri bürokratik yapısı gereği edilgenleştirmeye itti. Buna rağmen öncü işçiler hareket etmeye, sürecin parçası olmaya çalıştı. Özelinde sol geçmişe sahip ikinci temsilciyle birlikte, diğer temsilciler ve onların “sol” değerleri savunduklarını düşündükleri işçilerden bir komite oluşturuldu. Tabandan, bölüm bölüm her bir işçinin inisiyatifiyle örülen bir süreçten, örgütlülükten, iç disiplinden, denetimden bahsetmek ise yine mümkün olmadı. Kurulan komiteyle geri kalan işçilerin arası hatır gönül, dostluk ilişkileriyle şekillendi. Temsilciliğin getirdiği hakların suistimal edilmesi, işçilerin de kişisel çıkarları için temsilciler ve komiteyi suistimal etmesi gibi disiplinsizlikler olageldi. İşe nedensiz gelmemekten, çalışma saatlerinde bireysel olarak esnek davranmaya pek çok örnek yaşandı. İlişkilerin bozulmaması adına bunların arkasında durulabildi. Fabrikada bir yandan örgütlülük adına altı boş bir özgüvene dayanan, en ufak bir sıkıntıda “üretimi durdururuz ha!”ya daralan ciddiyetsiz bir yaklaşım gelişti.

İşçiler tarafından müdür ve şeflerin sözleri kaale alınmamakta, fakat bu hiç de örgütlü bir davranışın ürünü olarak gelişmemekte, geliştirilememekteydi. Yönetimin işçileri denetim altına almaya çalışması görünürde boşa düşürülmüştü. Uzun bir zaman boyunca Mata yönetimi işçilerin özgüvenini, moral değerlerini, birbirlerine sahip çıkma ve dayanışma eğilimlerini kırmaya çalıştı. Bu noktada temel olarak işçilerin tabandan kopuk örgütlenmelerinin zayıflığından yararlandı. Sendikanın anlayışı da patrona bu noktada destek oldu. Son kertede 29 işçinin işten çıkarılmasının suskunlukla karşılanması ve iki gün sonra sessiz sedasız iş başı yapılması da bunun kanıtıdır.

Yönetimin işçileri bölme, fabrikada denetim kurma çabaları sürekli denendi, gizli ve açık olarak. Bunlardan biri de, çay molası sonrası sıklıkla tuvaletlerde sigara içen işçilere bir seferinde, tutanak tutma ve işçilerin üzerinin aranmaya çalışılmasıydı. Sigara içmeyen bir işçiye tutanak tutuldu; fakat işçiler ortak tutum aldı, pres bölümü çalışmadı. Ardından mesaiye kalmama eylemi yapıldı, bu sefer mesaiye gelmeyenlere tutanak tutulmaya çalışıldı, işçiler tek tek çağrıldı, çoğu işçi tutanakları imzalamadı. Bu hamle de bir şekilde boşa düşürüldü. Diğer taraftan işçilerin haksızlığa uğrayan arkadaşlarına sahip çıkıp pres bölümünde işi durdurmaları sendika tarafından disiplinsizlik örneği sayıldı. Kendi denetimlerinde olmayan temsilciler istemeyen sendika, öncü işçileri artık kendisine daha büyük bir dert olarak görüp kurtulmaya çalıştı ve patronun elini güçlendirdi. Patronun işçileri bölme amacına bir yol açmış oldu.

Burada belirtmek gerekir ki, üretimin durması, mesaiye kalmama eylemleri ne kadar anlamlı pratikler olsa da tüm bunlar temsilcilerin bireysel yönlendirmesiyle gerçekleştirilmiştir. Tutanaklara dair hangi işçinin nasıl tutum aldığı, zayıflıkların neler olduğu sonrasında konuşulmamış, değerlendirilmemiştir. Bir işleyiş, denetim yine geliştirilmemiştir; fakat patron buradan da kimlerin ayrıştırılacağını çıkarmaya devam etmiştir.

Patron adım adım detaylı bir şekilde işçilerin bölünmesi ve ileri çıkan temsilcilerin etkisiz hale getirilmesi için uğraştı. Yeni işe alımlarda detaylı araştırmalar yapıldı. İşe yeni giren işçilerden mezhebine göre kiminden Kuran’a el basması, kiminden 12 imamlar adına yemin etmesi istendi. Fabrikada yaşanacak olaylara karışmaması temenni edildi. İşçilerin borçları araştırıldı. İş koluna dava açıldı ve yetki Ağaç-İş’e geçirildi.

Bu süre zarfında öncü işçilerin basıncıyla iş koluna itiraz edildi, bilirkişi raporları istendi. Sendikanın bilinçli pasif tutumu bir kez daha belirgin bir şekilde, öncü işçiler gözünde ortaya serildi.

İkinci temsilcinin inisiyatifi ve harekete geçirebildiği sınırlı sayıda işçiye daralan bir hatta iş koluna itiraz davasının hızlandırılması, sözleşmede yer alan işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasına yönelik planlar konuşulmaya başlandı.

Mata’da söz konusu olan; daha çok ikinci temsilcinin inisiyatif gösterdiği, planladığı, diğer temsilci ve komitenin haberdar olma ayrıcalığına sahip olduğu, işçilerin ise alınan kararlara uyduğu bir tablodur.

***

Bu süreçte Mata temsilcileri sendika genel merkezinden umutlarını büyük oranda kesmişlerdi. Şube yöneticilerininse sınırlı bir destek verdiğini düşünüyorlardı. Son olarak üretim alanında Mata patronunun yapmak istediği toplantıya yine öne çıkan ikinci temsilci katılmama kararı aldı, diğerleri de buna uydu ve tek bir işçi dahi toplantıya gitmedi. Patron beyaz yakalılarla baş başa kaldı.

Bir yanda patronun yaptığı toplantıya tek bir işçinin dahi gitmediği bir durum söz konusuyken diğer tarafta temsilcilerin ve komite üyelerinin olduğu 29 işçinin işten çıkarılması karşısında tam bir sessizlik ve şaşkınlık yaşanması birbirine tezat bir durum olarak görülebilir. Bugüne kadar kendileri için düşünen, karar verenlerin olduğu, paylarına uygulamanın düştüğü işçiler sudan çıkmış balığa dönmüştü; çünkü ne yapılacağını söyleyenler yanlarında yoktu. Tabii, patronun ‘işyerini kapatırım’ blöfü, sendika yönetiminin de işçinin yanında olmadığı gerçeği işçilerde büyük bir kırılmaya, güvensizliğe dönüşmüştü. Bu sefer fabrikadaki temsilciler onları kurtaramazdı artık; çünkü artık güç karşı taraftaydı. Patron ayrıca işçilere gönderdiği mesajlarla sendikayla ortak hareket ettiğini, yaptıkları toplantıda böylesi bir karar aldıklarını, sendikanın sorun olmadığını, el ele yürüdüklerini, sorunun iş yerini terörize eden kişiler meselesi olduğunu vurguluyordu.

Bugüne kadar inisiyatif gösteren, anlamlı pratikler sergileyen temsilci ve öncü işçiler, tazminatsız, ihbarsız 25/2’den atılmaktansa patronun aynı gün yaptığı toplantıda kıdem ve ihbarların verileceği önerisini büyük çoğunluk olarak hızlıca kabul ettiler. Mesele işten atılanlara daraldı ve işten atılanlardan bir karşı koyuş olmayınca da yapılacak bir şeyin kalmadığı düşünüldü. İşten atılanın direnmediği bir yerde geri kalanların hiç direnmeyeceği peşinen kabul edildi.

Sol güçlerin yoğun olduğu Mata’da bırakın direnişi, haksız bir şekilde işten çıkarılmaya karşı bir karşı koyuş geliştirmeyi, bu durumun haber yapılmasında dahi Sol’un eli titremiştir. Patronla işbirliği yapan ve “fabrikaya beyaz yakalılar arasına yerleşeyim de gerisi önemli değil” diyen, ne olduğu belli olmayan çevreleri bir kenara koyalım. Bu deneyim içerisinde reformistlerin sınıfsal kimlikleri, işçi sınıfı karşısında nasıl da gericileştikleri ve düzene sıkı sıkı bağlandıkları da çok açık bir şekilde ortaya serildi.

Bunu Mata temsilcileri ve Birleşik Metal-İş yönetimiyle grupsal kavgalar yaşayan EMEP’in yayın organı Evrensel’de tek bir haberin dahi yapılmamasında görüyoruz. Birleşik Metal-İş Sendikası’nda tuttukları koltukların kaygısıyla hareket eden TKP’nin ise durumu sessizlikle karşılaması, basit bir haber ile geçiştirmesi gerçek konumlarını gözler önüne sermiştir. Baş temsilci ayrıca TKP’lidir. Fakat haklarını yemeyelim, sendikanın rolünden patronla el ele vermesinden bahsetmeseler de, bulundukları koltuklardan kalkıp Mata işçisiyle dayanışmayı seçmeseler de yurtdışından Yunanistan’da İşçilerin Militan Cephesi PAME’nin işten çıkarılan MATA işçileriyle dayanışma mesajını yayınlamışlardı. Fakat bu mesajda bile gerçek tersyüz edilmiştir ve patronun tek başına “Sendikal örgütlenme ve eylemlerine saldırı”sı öne çıkarılarak sendikanın işbirlikçi rolü gözardı edilmektedir. Reformizmin sürüklendiği ve işçilere yön olarak gösterdiği bataklık ortadadır.

Sınıf mücadelesinin verili koşulları üzerinden biz sınıf devrimcilerine düşen sorumluluklar çok daha fazla, sınıfı devrimcileştirme görevini yerine getirmek için özveriyle çalışmanın gerekliliği ise ortadadır. İşçi sınıfının çıkış aradığı bir süreçte atılan en ufak adıma bütün enerjimizle yanıt vermeliyiz, ancak bu adımları engellere takılıp gitmeden önce ileriye çıkarmayı da başarabilmeliyiz.

Yengi ve yenilgilerden oluşan deneyimlerden öğrenmeli, çıkardığımız dersler ışığında yeni ve güçlü adımlar atarak geleceğe ilerlemeliyiz.

Tuzla’dan sınıf devrimcileri

 

 

 

 

Mata yönetiminden işçilere tehdit gibi mesaj

 

İşçilerin örgütlü eylemleri nedeniyle işten atma saldırısını devreye sokan Mata yönetimi, saldırıya karşı üyesi oldukları Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Merkezi’nde bekleyişe geçen işçilere tehdit gibi mesaj gönderdi.

Mesajında, sendikayla görüşme yaptıklarını söyleyen Mata yönetimi, aslında fabrikada “işçileri yanlış yönlendiren kimi kişilerden başka sorun olmadığını” öne sürdü. “Birbirine gönülden bağlı olduğu için birlik olan, birlikte üreten, çalışan, kazanan bir ekip” istediklerini öne süren yönetim, bu olmadığı takdirde fabrikayı kapatma tehdidinde bulundu.

Mata yönetiminin işçilere gönderdiği mesaj şöyle:

- Mata ile Sendikamız arasında hiçbir sorun yoktur.

- Mata ile Birleşik Metal İş Sendikası elele yürümektedir ve yürüyecektir. 

- Mata faaliyetlerini sürdürdüğü sürece, Mata tarafından sizlere sunulan tüm hak ve menfaatleri almaya devam edeceksiniz. Aksini söyleyenler doğruyu söylememektedir.

- 30 haziran 2018 günü tüm personelimiz ile tek tek telefonda konuşulmuştur. Bu konuşmalardan çıkan bir tane sonuç vardır o da Mata Personeli’nin %99’unun kimi kişilerin yarattığı ortamdan korktuğu ve kendisini baskı altında hissettiğidir. 

- Mata Yönetiminin ve Sendika Yönetiminin siz değerli çalışma arkadaşlarımızın bu şekilde korku ve baskı altında tutulmasına tahammülü ve müsadesi yoktur. 

- Telefon konuşmalarımız şunu net bir şekilde ortaya çıkarmıştır, sadece dışlanmaktan veya olası tehditlerden korktuğu için kimi hareketlere katıldığını dile getirenlerin sayısı bu ortamı yaratanların sayısının 10 katından fazladır. Yani gerçek çoğunluk sizlersiniz. Kimseden korkmanıza gerek yoktur Mata ve Sendika sizleri korumak için vardır.

- Mata yönetimi ile Sendikamızın GERÇEK şube yetkilileri 30.6.2018 günü saat 17:00’de bir araya gelerek bir toplantı yapmış ve yaşananları değerlendirmiştir. Ortada siz değerli çalışanlarımızı yanlış yönlendiren kimi kişilerden başka hiçbir sorunun olmadığı konusunda mutabık kalmışlardır. 

- Türkiyenin bugünkü ekonomik durumunda, pek çok iş yeri kapanırken, pek çok işyerinde maaşlar yatmazken, biz Mata olarak toplu sözleşmemizin şartlarına son derece sıkı bir şekilde riayet ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Yeni işleri Türkiye’ye getirmeye ekibimizi büyütmeye devam edeceğiz.

- Maaşlarınız ve yan haklarınız kuruşu kuruşuna tam ve zamanında ödenirken, her türlü talebiniz Sendika ile birlikte değerlendirilip hayata geçirilirken, bugün bu işletme 900 çocuğumuzun okumasını sağlarken, hep birlikte Türkiye için örnek bir kıymet yaratmışken gerçek olmayan sorunlar yaratılarak iş barışımız ve düzenimiz bozulmaya çalışılmaktadır. Esas müsade edilmemesi gereken durum budur.

- Bu, basta size, bize, ailelerimize ve hepsinin de ötesinde Turkiye ekonomisine zarar vermekten baska bir neticesi olmayan bir eylemdir. Ortada bugün bunların yaşamız için gerçek hiçbir sebep yoktur. 

- Sizlere doğru bilgiyi ulastirma çabamız kimileri tarafından engellenmeye çalışılsa da sizlerle yaptığımız teke tek görüşmelerden herkesin doğrunun ne olduğunu bildiğini gördük. 

- Mata Yönetimi olarak Sendika’nın şubesi ile yaptığımız görüşmeye de dayanarak, kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı kesin olan tahriklere kapılmamaya, ekmeğinize, Gerçek Sendikanıza ve Mataya sahip çıkıp duyarlı olmaya ve davet ediyoruz. 

- Mata olarak bizler birbirine gönülden bağlı olduğu için birlik olan, birlikte üreten, çalışan, kazanan bir ekip ile buraya geldik ve böyle devam etmek istiyoruz. Bunun mümkün olmadığı durumda ise içimiz kan ağlayarak Mata Türkiye’nin kapılarının belirsiz bir süre için kapatacağımızı ve bu kararın hiçbir geri dönüşü olmayacağını da bilmenizi istiyoruz.

Herkesin alınan kararlara saygı göstereceğine ve destek vereceğine şüphemiz bulunmamaktadır.

Mata Yönetimi”