19 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/24

Düzen partilerinden medet umma, mücadeleye hazırlan!
Seçim-savaş denkleminde Türkiye
Seçimler, parlamento ve parlamentarizm
24 Haziran seçimleri ve sol
OHAL kaldırılır mı?
Faşist saldırganlığı durdurmanın tek yolu direniş!
Emekçiler yasak ve gözaltı saldırılarına karşı mücadeleyi sürdürüyor
2013’ten bugüne 319 çocuk iş cinayetinde can verdi
Karl Marks’ın 200. Doğum Yılı… / 1
G7 Zirvesi’nden yansıyan hegemonya krizi
ABD ve KDHC’nin Singapur zirvesi
Arjantin IMF kapısında, sıra Türkiye’de mi?
Flormar direnişçileriyle dayanışmayı büyütelim!
CHP’nin gençliğe vaatleri ve gerçekler
Bu düzen “Senle yıkılır!”
Gençlik gelecektir!
Devrime adanmış bir ömür: Clara Zetkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Seçim-savaş denkleminde Türkiye

 

Savaş politikalarından seçim başarısı devşirmeyi uman Erdoğan AKP’si yine kirli propagandayı devreye soktu. Kürt halkına yönelik ırkçı saldırganlıkla birlikte “Kandil’e operasyon!” gündeme getirildi. Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Irak’ın kuzeyindeki Kandil’e operasyon başlattıklarını duyurarak “20 uçağımızla 14 önemli noktayı yok ettik” dedi. Kirli medyası da Türkiye’nin “beka sorununu” Erdoğan iktidarıyla özdeşleştiren propagandasına devam etti.

Ancak Kandil’e saldırı, bekledikleri etkiyi yaratamadı. O yüzden de Efrîn saldırısında elde ettikleri “havayı yakalayamamış” olduklarından dolayı yakınıyorlar. Hürriyet “yazarı” Abdulkadir Selvi, “Afrin’de bir milli şuur oluşmuştu. Seçim iklimi nedeniyle mi, yoksa iktidarın bunu seçimlerde kullanacağı propagandası mı etkili oldu tam bilemedim ama aynı heyecan dalgası yok” diye bunu açıktan itiraf bile etti. Görünen o ki Kandil operasyonu ile iç kamuoyuna yönelik bir hava yakalamak, kışkırttıkları “milli şuurla” ve zaferler kazanan komutan edasıyla seçimlere girmek hesabı tutmadı.

Erdoğan ve ekibinin ajandasında A, B, C planları hep oldu. 7 Haziran’da kaybetti, Kürt halkına yönelik savaş ve saldırganlığı tırmandırarak yarattıkları baskı ortamında 1 Kasım’da istediği sonucu aldı. Efrîn’de de estirdikleri milliyetçi şoven rüzgârla, içine girdikleri çok yönlü kriz ortamını, gözle görünen yozlaşmalarını ve yıpranmışlıklarını unutturmayı umdular. Nitekim toplumun önemli bir kesimini yedeklemeyi başardılar da. Ancak Efrîn harekâtının beklenen oy artışını sağlamadığını, sadece %1 artış getirdiğini kendi yandaşları da kabul etmek zorunda kaldı.

Şimdi yine Kandil’e operasyon görüntüsüyle kitlelerin bilinçlerini milliyetçilik zehriyle bulandırarak, “milli ve yerli” hamaset eşliğinde seçimlerden istedikleri sonuçları almayı umuyorlar. Hem körüklenen milliyetçilikle oylarını arttırmayı hem de linç etmeye hazır güruhlarını harekete geçirerek HDP’lileri baskılamayı hesaplıyorlar. Oysa Mart ayından beri Kandil’e yönelik karadan ve havadan operasyonel girişimlerin devam ettiği -ki yıllardır belli dönemlerde bu hep yapılmakta- biliniyor. Seçimlere günler kala bu operasyonu şimdi başlamış gibi duyurmak, savaş-seçim denkleminden medet uman Erdoğan için belli ki ters tepti. Toplumun farklı kesimlerinden bunun seçim malzemesi olarak kullanıldığına işaret eden açıklamalar yapıldı. Efrîn’de yedekledikleri ulusalcı kesimlerde bile yeterli karşılık bulamadılar. İngiliz Financial Times (FT) gazetesi de Tayyip Erdoğan’ın Kandil’e harekât başlattıklarını ilan etmesinin, 24 Haziran seçimleri öncesi “milliyetçi oyları kazanmak için bir taktik” olarak nitelendiğini yazdı.

Bu planın işlevsel olmadığını muhtemeldir ki Erdoğan da görmüş olmalı ki seçimlerde önündeki en önemli engellerden biri olarak gördüğü HDP’lileri baraj altında bırakmak için diğer planlarını da elden bırakmıyor. Basına da yansıdığı üzere, 9 Haziran Cumartesi akşamı AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda gerçekleştirilen “Mahalle Başkanları Toplantısı”nda, “Bunu dışarıda konuşmam” uyarısında bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:

HDP üzerinde parti teşkilatımızın çok farklı çalışma yapması lazım. Bunu dışarıda konuşmam. Burada sizlerle konuşurum. Niye sizlerle konuşuyorum, çünkü onların baraj altı kalması demek bizim durumumuzun çok daha iyi bir noktaya gelmesi demektir. Dolayısıyla da her ilçede arkadaşlarım, özellikle onlar üzerinde çok farklı çalışması lazım. Çünkü siz kim kimdir bunu çok iyi biliyorsunuz. Öyle mi? Çünkü mahalle temsilcilerimiz kimin kim olduğunu bilmiyorsa o zaman zaten bu görevi bıraksın. Bilmemiz lazım. Alacaksınız önünüze sandık seçmen listesini, bu sandık seçmen listesinde kim kimdir, buna göre onlar üzerinde özel bir çalışma yapmanız inanıyorum ki bize çok farklı bir netice getirecektir. Markaja alacaksınız, markaja…”

Konuşmasında, “Yani iş çantada keklik değil. Şu anda kamuoyu araştırmalarında falan iş bitmiş havada değil” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Bir 7 Haziran yaşamamalıyız. Aynı şekilde 1 Kasım yaşamamalıyız. İş bıçak sırtı olmamalı” diye devam ediyor. Konuşmasından anlaşılıyor ki Erdoğan, sandık kurulundaki hakimiyeti elde etmek için yapılacaklardan mahalle çalışmalarında ne yapacaklarına kadar her şeyle ilgileniyor. “Bu mahallelerde hangi ailenin konumu nedir? Durumu nedir? Bunları mahalle yönetimi tespit edecek. Bunları sandık seçmen listesinden çıkaracağız. Seçmen listesinden çıkardıktan sonra da onların üzerinde bire bir ayrıca çalışma yapacağız” diyor.

Bu sefer paçaları gerçekten tutuşmuş. Bunlara bir de arka planda kurulan masalarda konuşulanları eklemek gerekir. “Her ne olursa olsun” seçimleri kazanmak istiyorlar. Bunun için her türden kirli planları devreye sokma niyetlerini saklamıyorlar da. “Kandil’e operasyon!” demagojisiyle yaratılan atmosferde HDP’yi baraj altında tutacak hesapları daha kolay yapacaklarını düşünüyorlar.

Ancak bu kirli politikalar halihazırda pek de dikiş tutmuyor. Kışkırtılan milliyetçilik, Kürt düşmanlığı ve savaş çığırtkanlığı seçimleri kazanmasına belli ki yetmiyor. “Türkiye’nin beka sorununun” Erdoğan iktidarı ile eş tutulmadığı görülüyor. Bu “beka sorunu”nun Erdoğan iktidarının bekası olduğu artık daha kolay anlaşılıyor. Zira bilinci bu kirli propagandalarla doyurulmuş kitlelerin gerçek yaşamda karnı aç. Yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı diz boyu. Girilen ekonomik krizin cefasını çekecek olan kitleler hamasetlerle işlerin yürümediğinin -gerçek çıkış yolunu henüz göremeseler de- ayırdında.

Kuşkusuz Erdoğan ve müritleri harekete geçirebildikleri çeteler ile içeride seçimler öncesi her türden senaryoyu denemeyi göze alabilirler. Her ne kadar yapılmasının önünde çok yönlü engelleri olsa da Kandil’e yönelik kalıcı işgal harekâtını da göze alabilirler. Ancak tüm bunların kurulu düzenin çok yönlü krizini beslemekten, buna yeni boyutlar eklemekten başka işe yaramayacağı da ortadadır.

Öte yandan Erdoğan AKP’si kendi ajandasına, giderek artan ekonomik krizin belirtilerine yönelik tepkileri, toplumun ilerici muhalif dinamiklerinin OHAL koşullarına rağmen susturulamamasını, Kürt halkının haklı ve meşru taleplerinin arkasında olmaya devam etmesini, işçi ve emekçilerin krizin ve savaşın faturasını ödememek üzere sokağa çıkabilecek potansiyelini de not etmesi gerekmektedir.