25 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/21

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
Sermaye, AKP ve tek adam rejimi
Seçim geçecek, sömürü devam edecek!
Çöküşe sürüklenen Türkiye ekonomisi ve seçimler
Saçılan vaatler, oluşturulan yanılsamalar
İİT zirvesinden yansıyan Kudüs demagojisi
Direnişteki Flormar işçileri: Ölmek var dönmek yok!
Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyüteceğiz, sömürüsüz bir dünyayı biz dokuyacağız!
İKMİB seçimleri üzerine...
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
Irak seçimleri üzerine
ABD ile AB arasında çıkar çatışması
Filistin Davası’nın riyakâr dostları
El Nakba’nın 70. yılında emperyalist/siyonist cephe saldırıyor!
Kadınlar mücadele ile özgürleşecek!
Nurhak şehitleri mücadelemizde yaşıyor!
Marx, Marksizm ve Marksizm’in güncelliği
Bizim adayımız...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Nurhak şehitleri mücadelemizde yaşıyor!

 

Mayıs ayında nice devrimciyi ölümsüzlüğe uğurladık. Deniz, Yusuf, Hüseyin darağaçlarında, İbrahim işkencehanelerde, Sinan, Kadir, Alpaslan ise dağ başlarında katıldı şehitler kervanına. Hepsi de nerede olurlarsa olsunlar devrimi ve sosyalizmi en güzel şekilde temsil ettiler. Öyle ki, aradan geçen onca yıla rağmen köylerde, şehirlerde, üniversitelerde bıraktıkları izler hâlâ silinebilmiş değil.

Mücadele üniversiteyle sınırlı değildi!

Sinan ODTÜ öğrencisiydi. Her eylemde en önde yer alan gençlik önderlerindendi. Ancak kendisini üniversite sorunlarıyla sınırlamadı, emperyalist sömürü ve saldırganlık başta olmak üzere dönemin öne çıkan sorunları karşısında da aktif olarak yer aldı. ODTÜ işgali, Vietnam kasabı olarak bilinen Kommer’in ODTÜ’ye gelişini protesto etmek amacıyla Sinan, Yusuf, Hüseyin ve Taylan (Taylan bu olayın ardından İstanbul Üniversitesi’nde katıldığı bir kongrede polisin ateş açması sonucu sırtından vurularak katledilecekti) önderliğinde Kommer’in aracının yakılması, ODTÜ’lü öğrencilerin Muş ilindeki bir köy okulunun yapımına yardım etmesi, köylülerin toprak işgallerine destek verilmesi dönemin ruhunu anlatan eylemler olarak öne çıktı. Kısaca, gençlik eylemleriyle sınırlandırılmayan bir mücadele pratiği vardı.

1970’li yıllara gelindiğinde ise artık genç devrimcilere bu eylem tarzı da yetersiz görünmeye başladı. Dönem bunu gerektiriyordu. Çin’den, Vietnam’a, Küba’dan, Venezuela’ya kadar verilen silahlı ulusal halk kurtuluş mücadeleleri Türkiye’deki devrimcileri de etkilemiş, özellikle Che gibi devrimcilerin de etkisiyle Türkiye’de de yeni bir sayfa açılmıştı. Geçmiş dönemin parlamenter ve yasalcı zihniyetini temsil eden TİP aşılarak devrimci örgütlerin ilk tohumları atıldı. Deniz, Yusuf, Hüseyin, Sinan önderliğinde bu devrimci kopuşla birlikte THKO ortaya çıktı. Dönemin diğer devrimci önderleri gibi onlar da silahlı mücadele yolunu tuttular. Kırlara keşif için gidiliyor, dağa çıkmak için en uygun zaman ve yer için araştırmalar yapılıyordu. Bunun için kırsal bölgeler gezilerek en uygun yer olarak Adıyaman-Malatya bölgesi tercih edildi. Buradaki halkın devrimcilere, kendi tabirleriyle “talebelere” olan sempatisinin yoğun olduğu da bilinen bir gerçekti. Artık dağlar mesken tutulmuştu. THKO için ilk darbe Denizler’in Şarkışla’da yakalanması oldu. Bu olay üzerine Sinan’ın, Kadir’in ve Alpaslan’ın da içinde olduğu 7 kişilik bir militan grubu eylem kararı aldılar. Hedef Kürecik’te bulunan NATO üssüydü. Amaç ise bu eylemle Denizler’in serbest bırakılmalarını sağlamaktı. THKO militanları Kürecik’e doğru yola çıktılar. 5 gün boyunca süren aralıksız yürüyüşün ardından İnekli Köyü’nde mola verme kararı aldılar. İhbar edileceklerinden ise habersizdiler. Birden, dört bir taraflarının jandarmayla sarılı olduğunu haber verdi nöbet tutan arkadaşları. Burada onları gören bir çobanın jandarmaya ihbar etmesinin ardından yaşandı tüm bunlar. Jandarmayla girilen 2 saatlik çatışmanın ardından Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971 tarihinde şehit düştüler. Cansız bedenlerinden onlarca kurşun çıkarıldı.

“Devrimcilerin yasını tutacak zamanımız yok!”

Sinan, yoldaşı Taylan Özgür’ün cenaze töreninde “devrimcilerin yasını tutacak zamanımız yok” demişti. Kavgada dövüşerek ölenleri ancak mücadele içerisinde yaşatabiliriz. Taylan vurulup düştüğünde mücadele bayrağını Sinanlar devraldılar. Bugün bizler de Nurhak’ta, Kızıldere’de, işkencehanelerde katledilen devrimcileri ancak onların bıraktığı mirasa sahip çıkarak, mücadeleyi büyüterek yaşatmaya devam edeceğiz.

D. Yalım

 

 

 

 

DLB ve MLB’den faaliyetler

 

Devrimci Liseliler Birliği (DLB) ve Meslek Liseliler Birliği (MLB), liselerde mücadele çağrısını yükseltmeye devam ediyor.

22 Mayıs günü İkitelli ve Zeytinburnu’nda birkaç lisede “Gerici-piyasacı eğitime karşı Deniz olunmalı” şiarlı bildiri dağıtımı yapıldı. Lise çevrelerindeki otobüs duraklarına “Emperyalizme ve siyonizme karşı Denizlerin yolunda Filistin’in yanındayız!” şiarlı duvar gazetesi yapıldı. Liselilerle eğitimde yaşanan sorunlar hakkında sohbet edildi. Ayrıca Sefaköy’de belirli noktalarda yazılama yapıldı.

MLB’den Filistin halkıyla dayanışma çağrısı

MLB, 21 Mayıs günü Esenyurt Kıraç’taki İMKB önünde yaptığı bildiri dağıtımı ile siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarına karşı Denizlerin, Mahirlerin yolundan liselileri devrimci mücadele ve dayanışmaya çağırdı.

Filistin halkıyla devrimci dayanışmaya” başlıklı bildiride, dünya halklarına ve işçi-emekçilere düşman olan ABD’nin hayata geçirmek istediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) asıl dayanaklarının siyonist İsrail devleti ve gerici faşist Tayyip Erdoğan olduğuna değinildi.

ABD’nin İsrail’deki konsolosluğunu Kudüs’e taşıması ve buna karşı Filistinlilerin gerçekleştirdiği eylemlerle birlikte geçmişten bugüne intifada mücadelesi hatırlatıldı.

Diğer katil devletlere medya önünde şov yapıp, sonrasında silah ve ticari anlaşmaları arttıran, işçilerine “teröre” karşı uygulanan yöntemleri kullanıp, grevleri yasaklayan, ülkesinde özgürlük ve barış isteyen bir halkı katleden, sermayenin çıkarları doğrultusunda yaptırımları meclisten geri çeviren bir iktidarın, riyakârlıktan, aldatmacadan ve sahte dayanışmadan başka bir şey sunamayacağı ifade edildi.

Son olarak Deniz ve Mahirlerin Filistin halkıyla gerçekleştirdikleri gerçek dayanışmadan söz edildi. Katliamlara son vermenin ancak kapitalist yasalara ve emperyalist egemenlere karşı, kardeş halklarla birlikle mümkün olacağı vurgulandı.

 

 

 

 

Koç Üniversitesi’nde “Tamam”a soruşturma

 

Toplumsal muhalefete yönelik saldırılar üniversitelere de yansırken, en ufak protestolar dahi tahammülsüzlükle karşılanıyor.

Saldırıların son örneği de Koç Üniversitesi’nde yaşandı. Üniversite binasına “Tamam” pankartı asılması nedeniyle yönetim tarafından soruşturma açıldı.

Soruşturmanın ardından açıklama yapan Koç Üniversitesi Dayanışması, Koç Üniversitesi’nin “özgürlükçü” görüntüsü altında baskıları hayata geçirmeye devam ettiğinin altını çizdi

Tamam” pankartına dahi tahammül edilemediğine dikkat çekilen açıklamada “OHAL ilanından bu yana açtıkları soruşturmalarla, özel güvenlik baskısıyla gündeme gelen Koç Üniversitesi, dışarıya gösterdiği ‘muhalif’ ve ‘özgürlükçü’ yüzünü maske edinerek iktidarın ekmeğine yağ sürmekte.

Özel güvenlik ve idare, hedef seçtikleri öğrencileri sıkı takibe almakta” denildi.


 
§