18 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/20

24 Haziran seçimleri ve işçi-emekçileri bekleyen yıkım
Sermayenin seçimlerden beklentileri
İktidar yolunda her şey mubah!
İsrail’in katliamlarına ‘tepki’ler ve gerçek dayanışma
“Tamam”ı sandık değil mücadele
Hasta tutsaklar yaşamak için açlık grevine gidiyor
Sendika bürokratlığından vekilliğe uzanan yol
TOMİS MYK Mayıs ayı toplantısı sonuçları
Seçim çare olmaz, bu düzen dikiş tutmaz
Burjuva parlamentosu ve burjuva düzen altında genel oy
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve ötesi
Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinde kritik bir sürece doğru
İsrail protestolara saldırdı: Onlarca Filistinli katledildi!
Gençlik seçimini yaptı
“Baskı ve tehditlere karşı mücadeleye devam!”
TAMAM ama sömürü çarkına TAMAM!
Mezarının üstünde bir dünya olacak, mutlak!*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TAMAM ama sömürü çarkına TAMAM!

 

Murat TAMAM eyleminden gaz kokuları içinde dönmüştü. Eylemi tamamlayamamışlardı. Polis gazla saldırmıştı yine.

Eve girince dedesi Şükrü amcanın gözleri yaşardı.

Murat yine eve duygusal bir giriş yaptın. Gözlerim yaşardı. Hemen banyoya gir de üzerindekileri çıkar. Yoksa ağlamaktan gözümüz şişecek.”

Tamam dede.”

Murat banyoya girdi, duş alıp üzerindekileri değiştirdi. Dedesinin yanına geldiğinde artık gaz kokmuyordu. Ama sözleri “gazlıydı”!

Dede anlaşılan o ki 24 Haziran’da bunlar gidici. Baksana bizim TAMAM eylemine bile saldırıyorlar.”

Yavaş gel Murat. 16 Nisan öncesinde de böyleydin. Ama adamlar allem etti, kullem etti kazandı. O gün bir sürü hile, hırsızlık yaptılar da kazandılar. Şimdi de yaparlar ama ikinci tura kaldığında kesin bu adam alır yine.”

Dede sen de felaket tellalı gibisin!”

Evlat felaket tellallığı filan yapmıyorum. Adamın oy desteği hâlâ çok da demiyorum. Rakibi yok diyorum sadece. Demirtaş rakibi olabilirdi ama hiç de eşit koşullarda değiller. Sade Demirtaş’ın tutuklu olması değil, ona oy vereceklerin sandığa bile gitmesi engellenir. Yani onlar için oy vermenin bile epey badireli geçeceğini şimdi de söylüyorum.”

Havalara girmezsen bir şey söyleyeceğim. Haklısın dede.”

Havaya girmedim, ama çaysadım. Bana ve sana birer çay ısmarlarsan iyi olur.” Murat hemen mutfağa gidip zaten demlenmiş olan çaydan iki bardak doldurdu. Tezgahta duran kekleri görünce acıktığının farkına vardı. Bir tabağı epey bonkörce kek doldurdu, çaylarla birlikte odaya, dedesinin yanına geçti. Mutfakta başladığı keki yeme “eylemini” aralıksız sürdürdü. Tabi sohbeti kesmeden.

Bak evlat ben 65 yaşındayım. Babamın, dedemin anlattıklarını da katarsak Cumhuriyet tarihinin canlı tanığı sayılırım. Cumhuriyet tarihi boyunca birileri başbakan, cumhurbaşkanı oldu. Bak misal, ikinci dünya savaşına biz girmedik güya. Ama babam anlatmıştı, savaşa girmiş kadar aç kalmışız. Bizler aç kalırken patronlar, yöneticiler tıka basa tokmuş.

Sonrasının ben birebir tanığıyım. Kimler geldi kimler geçti biliyorum. Ama hiçbir şey değişmedi. İkinci dünya savaşındaki kadar aç kalmadık ama hiç doyamadık. Başa gelenlerin içinde yere göğe sığdıramadıklarımız da oldu. Yine aç kaldık. Açlığımızın nedenini anlamak için kitaplar okudum evlat. Anladım ki başa gelen kim olursa olsun, sistem değişmedikçe hiçbir şey değişmiyor.” Şükrü amca daldı gitti. Derin bir nefes alıp konuşmasını sürdürdü.

Bak ben bir ara fabrikada ustabaşı da oldum. Ustabaşı olmadan önce benden önceki ustabaşına söverdim. Ustabaşı olunca onun yaptıklarını onun yaptığı gibi olmasa da ben de yaptım. İşleri yetiştirmek için patron işçiler mesaiye kalsın dediğinde ölüm kalım gibi bir meselesi olmayan işçi arkadaşlarımı zorla mesaiye bıraktırdım. Mesaiye kalmadığı için işten attırdığım arkadaşlarım oldu. Anlayacağın evlat, patron oldukça, sömürü çarkı oldukça, sen ne kadar iyi biri olursan ol, yine de sömürü dişlisinin bir parçası oluyorsun.

Yani demem o ki, bunlara TAMAM deyip göndermek elbette iyi bir şey. Ama sömürü çarkı kırılmadıkça gelen sen bile olsan pek bir şey değişmez. Yani asıl olarak sömürü çarkına TAMAM demeli.”

Amma yaptın dede! Sen galiba 24 Haziran’da devrim bekliyorsun.”

Yaşlıyım ama bunak değilim. Elbette 24 Haziran’da devrim beklemiyorum. Ama bunlar giderse her şey düzelecek gibi ham hayal kurmuyorum. Yine söylüyorum, bunların gitmesi iyi bir şey ama sömürü çarkını kırmak için ileri bir adım olarak iyi bir şey. Yoksa bunlar giderse her şey düzelecek diye düşünürsen, kek yerine ayvayı yersin!”

Murat dedesinin son sözlerini dinlememiş, kendini kek yemeye kilitlemişti.

H. Ortakçı

 

 

 

 

Yusuf Yerkel işçi düşmanı ikiyüzlü düzen siyasetinin tezahürüdür

 

Soma Katliamı’nın acısı henüz tazeyken katliamın sorumlularından Tayyip Erdoğan’ın cinayet mahallinde gezmesine tepki gösteren madenci Erdal Kocabıyık, jandarma tarafından yere yatırılmışken Erdoğan’ın müşaviri Yusuf Yerkel tarafından tekmelenmişti.

Yerkel’in Kocabıyık’ı tekmelediği o fotoğraf ve işçi sınıfında yarattığı öfke gerçek anlamda bu pervasızlığın hesabı sorulana kadar da hafızalardan silinmeyecektir. Ama AKP iktidarı ve onun uşakları şahsında burada cisimleşen işçi düşmanlığı bugün gelinen noktada seçim için timsah gözyaşlarına dönüşmüş durumda.

Katliamın üzerinden 4 yıl geçtikten sonra ne hikmetse AKP’den aday adayı olmasının ardından Yerkel’den gelen sahte özürle konu bir kez daha gündeme geldi. Kendisinin günah keçisi ilan edildiğini iddia ederek mağdur edebiyatı yapan Yerkel, ölüm tehditleri aldığını da iddia etti. Ancak Yerkel, tekmeyi atan kendisi olmasına rağmen aldığı 7 günlük “iş göremezlik” raporuna ve tekmeyi attığı işçiye verilen 10 ay hapis ve para cezasına ise hiç değinmedi. Üstelik “Kamuoyu tarafından bilinmese de ve gündeme getirilmese de, olaydan sonra bizzat Erdal Kocabıyık’ı arayıp kendisinden özür diledim ve helallik istedim. O da hakkını helal etti” diyerek tam bir burjuva politikacı aymazlığı ile yalan söyledi.

Bu açıklamanın ardından konuşan Erdal Kocabıyık, Yerkel’in kendisini sadece bir kere aradığını ve özrünü kabul etmediğini açıklayarak yalanı ortaya serdi. “Halen üzgünüm, kalbim kırık. O tekme yalnızca bana değil, tüm madencilere atıldı” diyen Kocabıyık, o fotoğraf nedeniyle Somalı patronların kendisini kara listeye alarak iş vermediğini ve bunun için de aradığı Yerkel’in telefonlarına yanıt vermediğini anlattı.

İşçi sınıfı tekmeyi atandan da koruyup ödüllendirenden de hesap sormalı

Yusuf Yerkel şahsında bugün bir kez daha gündeme gelen olayın kendisi işçi düşmanı AKP ve burjuva düzen siyasetinin ikiyüzlülüğüne bir örnektir sadece. Kraldan çok kralcı olanların, tetikçilerin korunup mevkiler ile ödüllendirildiği bir düzendir bu. Tıpkı dün Maraş’ta Çorum’da, Sivas’ta katliamlar gerçekleştirenlerin bugün milletvekili, bakan vs. yapılarak ödüllendirilmesi gibi... Dün anti-emperyalist mücadelenin karşısında emperyalistlere hizmet eden “milli görüşçülerin” mevki makam sahibi yapılması gibi…

Maden işçisi Erdal Kocabıyık’ın da dediği gibi; o tekme bütün madencilere, bütün işçi sınıfına atılan bir tekme. O tekmeyi atandan da, tekmeyi atanı koruyup ödüllendirenden de hesap sorana kadar bütün bir işçi sınıfının mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir.

 
§