20 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/16

AKP iktidarının kıblesi ABD emperyalizmidir
Ellerinde kan, dillerinde yalan
Siyasal İslamcılar emperyalizme biat tazeledi!
SP neden öne çıkartılıyor?
Güç, insandan ve doğadan yana bağımsız enerji politikalarından alınır!
Dar tanımlı işsizlik dahi hâlâ çift hanelerde
Sermayeye kefen dokumak için 1 Mayıs’a!
“İş ‘kaza’larında acil müdahale için hastane şart”
Direnen kamu emekçileri 1 Mayıs’a çağırıyor
MİB 1 Mayıs’a nasıl bakıyor, nasıl hazırlanıyor?
Daha güçlü bir 1 Mayıs için; metal işçileri birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya!
Trakya’dan işçiler 1 Mayıs’ta alanlara çağırıyor
1 Mayıs’ta alanlardayız!
Kayseri 1 Mayıs’a hazırlanıyor!
ÇEMAŞ’ta patron-sendika işbirliği ile işçi kıyımı!
Özgürlük ve eşitlik için 1 Mayıs alanlarına!
Seçim tarihi belli oldu, olan yine liselilere oldu!
Suriye’ye saldırı ve kapitalizmin savaşa dayalı doğası
Almanya’da kamu emekçilerinin TİS süreci
Emperyalist yalanlar ve gerçekler
Devrim toprağına düşen kır çiçeği: Hatice Yürekli
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnen kamu emekçileri 1 Mayıs’a çağırıyor

 

KHK saldırılarıyla İstanbul’da ihraç edilen, açığa alınan ve 61 haftadır direnen KESK üyesi emekçilerle 1 Mayıs’ın güncel önemini ve taleplerini konuştuk.

“OHAL’e hayır insanca yaşam, insanca iş koşuları”

“2018 1 Mayıs’ına gericiliğin küresel ölçekte yükseldiği, emekçilerin örgütlülüğünün büyük ölçüde zayıfladığı, demokratik, devrimci kesimlerin toplumsal ilişkilerinin zayıfladığı bir dönemde girmekteyiz” diyerek sözlerine başlayan Hüseyin Demir, dünya genelinde de benzer saldırı dalgasının hakim olduğuna dikkat çekerek şunları dile getirdi:

“Bu çok yönlü bir saldırı: Bir taraftan sadece Türkiye’de değil dünyanın genelinde OHAL benzeri uygulamalar var. Sağ-muhafazakar partilerin, ırkçı partilerin iktidara gelmesi söz konusu. Aynı zamanda işçi sınıfının geçmişten beri var olan, az çok onu var eden, insan olarak var olmasını sağlayan ne kadar hakkı varsa ortadan kaldırılmış durumda.

İşçi sınıfı hem çok daha uzun yıllar hem de günlük çalışma süreleri olarak çok daha uzun sürelerde çalışıyor. Bir diğeri, sosyal güvenlik açısından çok büyük kayıplar var. Her yönüyle kaybetmiş durumda. Ve böyle bir dönemde biz 2018 1 Mayıs’ına giriyoruz.

Türkiye özelinde baktığımızda AKP döneminde, özellikle 15 Temmuz sonrasında sınıfa, demokratik kesimlere yönelik hızlandırdığı bir saldırı dalgası var.

Bu saldırı dalgasının en büyüğü OHAL’dir. OHAL adı altında grevler yasaklandı. Bütün demokratik kurumlar baskı altına alındı. Yüz bini aşkın emekçi sorgusuz-sualsiz işinden atıldı. Aynı zamanda toplum üzerindeki baskı inanılmaz boyutlara vardırılırken, OHAL’i seçime kadar sürdürme planı var AKP’nin. Böyle bir dönemde 1 Mayıs’a giriyoruz.

Dolayısıyla 1 Mayıs’ın talepleri de bunlara göre şekilleniyor. Emekçiler üzerlerindeki baskılara karşın hakları için sokağa çıkmalı. OHAL temel gündem olmalı. Çünkü OHAL emekçilere yönelik bir saldırı. ‘OHAL’e hayır!’, ‘insanca yaşam, insanca iş koşuları’ şiarları ile emekçiler alanlara çağrılmalı.”

“İhraçlar bağımsız bir 1 Mayıs çalışması yürütmeli”

Direnişlerinin bir yılı aşkın bir süredir devam ettiğini belirten Demir, ihraç edilen emekçilerin 1 Mayıs hazırlığı için düşüncelerini ise şu şekilde açıkladı:

“İhraçların örgütlü kesimini temsil ediyoruz. Yüz binin üzerinde ihraç var ama bunlar tamamen dağınık. Çok farklı nedenlerden dolayı ve özellikle sendikaların durumundan kaynaklı ihraçların mevcut örgütsüzlüğü giderilemedi ve tam tersi daha da kötü bir duruma geldi. En sonunda 20-30 kişi örgütlü bir tavır gösterebiliyoruz.

Biz örgütlü kesimler olarak ihraçlar için bağımsız bir çalışma yürütebilecek, ihraçları 1 Mayıs’ta alanlara çağırabilecek ve ihraçların iş, ekmek ve onur talebini yükseltebilecek tek grubuz. Dolayısıyla ihraçların özellikle 1 Mayıs’a yönelik bağımsız bir çalışma yürütmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Kadının emeğinin görünürlüğünü ön plana çıkarmak için alanlarda olacağız”

“1 Mayıs’ta öncelikli olarak kadının emeğinin görünülürlüğünü ön plana çıkarmak için alanlarda olacağız” diyen Naciye Ertaş sözlerine şu ifadelerle devam etti:

“Kadınlar olarak yüzlerce, binlerce yıldır emeği görünmeyen, hakları gasp edilmiş kişileriz ve erkeklerle eşit haklara sahip olmak istiyoruz.

Eşit ücret istemeye devam edecek ve her alanda var olmaya çalışacağız, bütün işkollarında olmaya devam edeceğiz. Cinsiyetçi işkollarına yönelik alanlarda da mücadelemiz devam ediyor.

Bunun dışında, ihraç edilmiş kadın emekçiler olarak gasp edilmiş haklarımızı almak için alanlarda mücadeleye devam ediyoruz. Ve 1 Mayıs’ta da bu taleple alanda olacağız. Bu süreçte binlerce kadın emekçi ihraç edildi. Zaten kadınlar normal şartlarda hayatın akışı içerisinde çok zor koşullarda okuyup meslek sahibi olabiliyorlar ve bağımsız yaşamlar kurabiliyorlar. KHK’larla elde ettiğimiz bütün haklarımız gasp edildi. Bunun için ayrıca mücadele ediyoruz, mücadelemiz devam ediyor. Bunu 1 Mayıs’ta da mutlaka gündeme getireceğiz.”

Çözüm önerilerimizi 1 Mayıs’a taşıyacağız

KESK’li emekçiler, ihraç edilmiş memurlar olarak ülkenin kötü gidişatına karşı çözüm önerileriyle 1 Mayıs’a gideceklerini belirten Mahir Aslan ise şunları söyledi:

“Çalışan insanlar arasında çok ciddi ayrımlar var. Sözleşmeli, kadrolu, taşeron… Bu tarz ayrımların kesinlikle ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu tarz ayrımlar çalışanları birbirine düşürüyor. Bu ayrımların kesinlikle giderilmesi gerekiyor.

Bir diğer husus iş güvenliği. İnsanlar çok kötü şartlarda çalışıyorlar. Ölme pahasına çalışıyorlar, ailelerine ekmek götürebilmek için. Bunun kesinlikle çözülmesi gerekiyor. Çünkü dünyada işçi ölümü sıralamasında bir numaraya yükseldik ve bu iyi bir rekor değil.”

“1 Mayıs’ı güçlendirelim özgür bir Türkiye yaratalım”

“Tek adam rejimi doğrultusunda 15 Temmuz darbe girişimini bahane bilip daha sonra geliştirdiği AKP-MHP ittifakıyla bir diktatör rejime doğru, bir faşist rejime doğru gidişatı her şeyden önce tespit etmek gerekiyor” diyerek sözlerine başlayan Ali Haydar Arıkuşu sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bunu adım adım örmeye çalışan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu iktidarın bir ayağı milliyetçilik üzerine kuruluysa, bir ayağı da mezhepçilik üzerine kuruludur. Bu bütün toplumsal dinamikleri etkiliyor. Alevileri, işçileri, kadınları, gençleri, ekolojistleri, savaş karşıtlarını… Bütün toplumsal dinamikler aslında bu cenderenin içinde.

Burada 1 Mayıs’a giderken bütün dinamiklerden yükselecek sesin ‘diktatörlüğe karşı özgürlük’ şiarının olması gerektiğini düşünüyorum.

Ki, bu iktidar aynı zamanda bizi savaş ortamına sürüklemek için bir politika izliyor Ortadoğu’da. Gerekse iç hazırlıklarla iç savaş imaları yapılıyor, çeşitli hazırlıklarla, faşist örgütlenmelerle.

1 Mayıs’a giderken biz her zaman sömürüye karşıyız, emeğin, dayanışmanın yanındayız diyeceğiz. Ama bunlara bu dönemde savaş karşıtlığı da eklenmiştir. Aynı zamanda milliyetçi-mezhepçi bir diktatöryal sisteme karşı özgürlük şiarının da önemli olduğunu düşünüyorum bu 1 Mayıs’ta. Bütün emekçi kardeşlerime de mücadelelerinde başarılar diliyorum. 1 Mayıs’ı güçlendirelim özgür bir Türkiye yaratalım.”

“Mücadeleyi 1 Mayıs ile birlikte yükseltmeye çağırıyorum”

Özgür Karadaş ise “1 Mayıs’ta; işinden atılan, ekmeği AKP tarafından, emek düşmanları, sermayenin iktidarı tarafından gasp edilen emekçiler olarak bizler, coşkulu ve işimizi geri alacağımız bir içerik, bir kapsam, bir örgütlenmeyle 1 Mayıs’a girmek istiyoruz” diyerek sorumuzu yanıtlamaya başladı.

Karadaş sözlerini şu şekilde devam ettirdi:

“1 Mayıs’ın tarihsel anlamı zaten ortada. Bugün 1 Mayıs’ın güncel-politik anlamı bizim için çok önemli. Mücadelenin ihtiyaçları açısından ele aldığımızda 1 Mayıs’ı bugün bizzat işinden edilmiş emekçi olarak benim ve arkadaşlarımın iyi örgütlemesi gerekiyor. AKP’nin insanlara, emekçilere hayatı nasıl dar ettiğini görüyoruz. Bu bağlamda örgütleyeceğimiz bir 1 Mayıs geçirmeliyiz diye düşünüyorum.

Ama sadece bu değil, bugün baktığımızda bizim ülkemiz aynı zamanda bölgemiz bir işgal ve saldırı altında. Emperyalistlerin cirit attığı bir alana dönüşmüş durumda. Birkaç gün önce üç emperyalist gücün Suriye’ye yaptığı bir saldırı söz konusuydu. Bugün Suriye’de yaşayan halklar, Suriye’de yaşayan emekçiler emperyalistlerin bu saldırısı altındayken; bugün benim de, işten atılan bir emekçi olarak bu ülkede bir sermaye iktidarı tarafından hakları yok sayılan bir emekçi olarak şu talebim bence çok meşrudur: Bugün aynı zamanda dünya kapitalist-emperyalist sisteminin Suriye’deki halklara yağdırdığı bomba, kan ve gözyaşını da bizim kapamamız gerekir. Onların acısını da paylaşmamız gerekir.

Bir yanıyla da ülkemizde AKP’nin OHAL ile birlikte bu saldırılarına karşı, emekçilere yaptığı saldırılara karşı (sadece kamu emekçilerine de değil) mücadeleyi büyütmeliyiz. Grevi yasaklanmış metal işçilerinin grev taleplerini görmek zorundayız. Cam işçilerinin grev taleplerini görmek zorundayız. DHL işçilerinin, bu ülkenin bir dizi yerinde direnen işçilerin mücadelesini görmek zorundayız.

Bu mücadele bütünlüklü bir mücadele. Bu mücadele ekmek mücadelesi, eşitlik mücadelesidir. Ancak eşit olursak özgür olabiliriz. O zorlukları aşarsak eşit olabiliriz. Bu ülkenin kapitalistlerine karşı bu ülkenin emekçileri olarak 1 Mayıs’a coşkulu, güçlü girmeli ve onların saldırı sopasını kırıp atmalıyız. Bugün emekçilerin, işten atılan bir KHK’lı emekçi olarak hem benim hem de arkadaşlarımın omuzlaması gereken görev budur. Onun için şimdiden kolları sıvamaya, mücadeleyi 1 Mayıs ile birlikte yükseltmeye çağırıyorum.”

“Bu karanlık günleri aşmanın tek yolu topyekûn direnmektir”

1 Mayıs’a giderken öncelikli taleplerinin “KHK ile ihraç edilen ve açığa alınan emekçilerin işlerine iade edilmesi ve OHAL’in ve hukuksuzlukların sona ermesi” olacağını belirten Cengiz Sağlam ise şu şekilde sözlerini sürdürdü:

“Bu taleplerle alanlara çıkacağız. Bununla birlikte ülkenin ve çalışma hayatının genel gündemleri; iş cinayetleri, grevler, baskı ve zulüm alanlarda dile getireceğimiz konular olacak.

Bu karanlık günleri aşmanın tek yolu topyekûn direnmektir. Sadece bazı kişileri, bireyleri değil, tüm işçi ve emekçi kesimleri, sendikaları, hatta sivil örgütleri de bize destek vermeye, herkesi direnişe çağırıyorum. Zulme karşı direnmek haktır diyorum.”

“Asıl belirleyici olan 2 Mayıs olacak”

“Tam bir baskı ve hukuk dışı bir ortamda yaşıyoruz” diyerek sözlerine başlayan Mehmet Sarı ise; bugüne kadar hakları geliştirmek ve özgürlükleri daha da ileri taşımak için mücadele edildiğini, ancak bugünkü koşullarda bir hakkı elde etmek bir yana onu istemenin dahi zor olduğu bir dönemde olunduğunu söyledi.

Sarı sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yani hak elde etme yollarını önce kazanmamız gerektiğini düşünüyorum. 1 Mayıs’a giderken insanların normalde yaşam kaygıları taşıdığı, yarına nelerle karşılaşacağını bilemediği bir ortamda biz sıradan, normal bir 1 Mayıs’ı aynı psikoloji ve kararlılıkla sürdüremeyeceğiz.

Biz önce hak arama yolarını kazanmamız için yola çıkmalıyız diyorum. Bizim de 61 haftadır sürdürdüğümüz alan direnişimizi bir bakıma bu arama yollarını tekrar kazanma, tekrar meşruluğunu kazanma yolunda bir adım olarak görüyorum ben.

Bu noktasıyla 1 Mayıs’tan nasıl bir sonuç çıkar bilmiyorum ama benim için asıl belirleyici olan 2 Mayıs olacak. Yani 2 Mayıs’tan sonra nasıl bir süreç bizi bekleyecek. Yani 1 Mayıs’ta konuşmalarla sloganlarla o günü tüketip 2 Mayıs’ta aynı psikolojik ortamla, aynı baskı ve yılgınlık ortamıyla bu süreci karşılayacaksak ben çok fazla bir anlam taşıdığını düşünmüyorum.

Ama 1 Mayıs bir sıçrama tahtası olarak düşünülüp tekrar alanları, mücadele yollarını açacak bir işlev görürse bizim açımızdan çok değerli olur diye düşünüyorum.

Yani umutsuz değiliz. En karanlık an aydınlığa en yakın olan andır. Ama bunun için bir yerden bir şeyler yapılması lazım. Ama bir türlü bu başlama noktasını yakalayamadık. Bir yerden sağlam bir zemin bulsak, bir sıçrama yakalayabilsek bence çok şey değişecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

“İşçi kıyımları artmışken 1 Mayıs daha da önemli”

AKP iktidarının “taşerona kadro müjdesi” adını verdiği düzenlemenin ardından “güvenlik soruşturması” sonucu işten atılan ve direnişte olan Beşiktaş Belediyesi taşeron işçilerinden Berna Hanbay ile, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı konuştuk. Hanbay, işçi kıyımlarının arttığı OHAL döneminde ezilenlerin 1 Mayıs’a katılmasının öneminin daha da arttığına dikkat çekti.

1 Mayıs zaten işçinin, emekçinin bayramı, biz bunu biliyoruz. Aslında şu yaşadığımız son zamanlarda; bu direnişlerin fazla olduğu, işçi kıyımlarının fazla olduğu dönemlerde de 1 Mayıs’ın önemini daha fazla vurgulamak gerekiyor” diyen Hanbay, yaşadıkları direnişin ardından bütün taşeron işçilerinin birleşerek 1 Mayıs’a katılması gerektiği düşüncesine vardıklarını söyledi. Hanbay “Daha önce direnişlere katılmış arkadaşlar aramızda var ama daha önce böyle bir şeyi hiç yaşamamış arkadaşlar da. Ama son yaşadığımız bu olay, yaşadığımız direnişten sonra fikrimiz şu; bütün taşeronlar birleşerek 1 Mayıs’a katılmalıyız” dedi.

“En fazla ezilen bizler birleşerek kazanacağız”

İşçi kıyımlarının sadece Beşiktaş Belediyesi’nde ve bir kereye mahsus olmadığına ve süreceğine dikkat çeken Hanbay “El ele, kol kola sürekli bir şekilde 1 Mayıs’a gitmeliyiz. Yani bu işin tek başına olmayacağının, birleşe birleşe olacağının da farkındayız. Böyle düşünüyoruz, böyle konuşmalar oluyor aralarda. Bunları duymak da aslında hoşumuza gidiyor yani” diye konuştu. Hanbay, direnişçiler olarak kendilerine ulaşan 1 Mayıs’a çağrı bildirileri ve “1 Mayıs’a katılacak mısınız?” soruları vesilesiyle “1 Mayıs’a nasıl katılalım? Nasıl katılmalıyız?” sorusu etrafında sohbetler yürüttüklerini anlatıyor.

Hanbay, “Tüm taşeronları birleştiremesek de kendi adımıza, sırf Beşiktaş Belediyesi’ndeki taşeron işçileri bile olsa 1 Mayıs’a gidilmesini, 1 Mayıs’ın işçi, emekçi bayramı olduğunu, çalışanların, üretenlerin bizler olduğunu, yani sadece davanın işi kaybetmek değil de aslında, emekten yana, mücadeleden yana bir tavır sergilemek olduğunu düşünüyoruz” dedi.

OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla birlikte işçi kıyımının gittikçe büyüdüğüne, KHK ile işten çıkarmalar dışında birçok işkolunda da kıyımların yaşandığına dikkat çeken Hanbay son olarak şunları ifade etti: “Çalışanlar, üretenler biziz, ama en fazla ezilen de biziz. Birleşe birleşe kazanacağız. Bu anda beraber olup 1 Mayıs’lara beraber gitmeliyiz diye düşünüyorum.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

İhraç edilen emekçilerin direnişi sürüyor

 

KHK saldırılarıyla ihraç edilen KESK üyesi emekçilerin İstanbul ve Ankara Yüksel’deki direnişleri devam ediyor.

İstanbul’da Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy Altıyol’daki direnişler 61. haftasında devam ediyor.

Pazartesi Çarşamba ve Cumartesi günleri 14.00’te başlayan oturma eylemleriyle direnişçi emekçiler “KHK’lar gidecek biz kalacağız!”, “İşimizi geri alacağız!” şiarlarını yükseltmeye devam ediyorlar.

Direniş alanlarında OHAL ve KHK hukuksuzluklarıyla ihraç edildiklerini anlatmaya devam eden emekçiler artan baskı ve saldırıları da teşhir ettiler.

Direniş alanlarında imza kampanyasını sürdüren emekçiler direnişlerine destek çağrısı yaparken, 1 Mayıs’ta da mücadele alanlarına çağırdılar.

İşimi geri istiyorum” şiarıyla Ankara Yüksel Caddesi’nde başlatılan direniş de polis saldırılarına karşın 520 günü aştı.

Geride kalan hafta boyunca da her gün 13.30 ve 18.00’de Konur Sokak’ta buluşarak eyleme başlayan emekçiler darp edilerek gözaltına alındı.


 
§