10 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/43

Burjuva siyaset sahnesini yeniden düzenleme ihtiyacı
Dengeler değişirken Kürt sorunundaki açmaz derinleşiyor
Böyle olur sömürü ve soygun düzeninin bütçesi!
Kapitalizm: Emekçiye cehennem, sermayeye cennet!
Duy da inanma!
Direnişlerin güçlenebilmesi için sınıf dayanışmas
“Akkim’e mutlaka sendika girecek!”
Metal TİS’lerinde 4. görüşmeler gerçekleştirildi
TOMİS’ten “örgütlenme ve mücadele” eğitimi

İstanbul’da direniş sürüyor

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi 100. yılında!
Kapitalizme mahkum değiliz!
İzmir’de Ekim Devrimi eyleminde polis saldırısı: 20’yi aşkın gözaltı
RJ’nin 3. genel kurulu gerçekleştirildi
Suriyeli mülteciler ve toplumsal vicdan
Sömürüye karşı mücadeleye!
Peru’da “güzellik” yarışması kadına yönelik şiddeti konu aldı!
Mesleki eğitimde dönüşüm sürüyor
YÖK, 36. yılında protesto edildi
Devlet tacizi aile şiddetine döndü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devlet tacizi aile şiddetine döndü

 

Ankara polisinin devrimci gençlere yönelik tacizleri aile içi şiddete yol açtı. 1 Kasım günü ailesi Ankara polis tarafından aranan bir DGB’li babası tarafından darp edildi.

Devrimci Gençlik Birliği (DGB) tarafından yapılan açıklamada; 3 Kasım günü DGB’linin ailesini arayan Ankara polisinin, “çocuğunuz terör örgütü üyesi” diyerek aileyi kışkırttığı ve bu kışkırtma sonucunda aynı gün akşam DGB’li üniversite öğrencisinin ailesi tarafından darp edildiği söylendi.

Açıklamada aylardır ailelerinin Ankara polisi tarafından rahatsız edildiğini söyleyen DGB, yaşanan olaya ilişkin “En son olarak 1 Kasım Çarşamba günü bir yoldaşımızın ailesini arayan Ankara Emniyeti bir kez daha ‘terör’ edebiyatı ile yoldaşımızın ailesini kışkırttı. Bu aramadan sonra olay günü akşam evine giden yoldaşımız evde babası tarafından demir sopa da kullanılarak darp edildi. Babası tarafından linç edilmek istenen yoldaşımız ailenin diğer fertlerinin ve komşuların araya girmesi ile linç edilmekten kurtuldu. Ertesi gün sabah saatlerine kadar hastanede kalan yoldaşımızın uğradığı şiddet hastanede alınan darp raporu ile de belgelenmiş durumda” ifadelerini kullandı.

Yoldaşımızın uğradığı şiddetin asli sorumlusu ailelerimizi kışkırtarak bizleri karşı karşıya getirmeye çalışan Ankara Emniyeti’dir. Ogün Samast gibi katillerle hatıra fotoğrafı çektirenler, IŞİD’li katilleri ‘öfkeli çocuklar’ ilan edip kendilerini patlatmadan haklarında işlem yapılamayacağını söyleyenler, yoldaşımızın ailesini kışkırtarak yaşanan bu linç olayını bilinçli bir şekilde örgütlemiş ve organize etmişlerdir” denilen açıklamada; gelecek ve özgürlük mücadelesinin her türlü baskı ve zorbalığa karşı kesintisiz bir şekilde devam edeceği söylendi.

Polis tacizi ve aile şiddetine dair açıklama

DGB ve Devrimci Liseliler Birliği (DLB), saldırıya karşı 4 Kasım günü İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi’nde basın toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda DGB adına yapılan konuşmada, Ankara polisinin kaçırmalarla, ajanlaştırma çabalarıyla, ailelerin aranmasıyla gençliği hedef alan saldırılarına değinildi. Birçok devrimci kurumun benzer saldırılara maruz kaldığı, bunun son örneğinin ise bir DGB’linin ailesinin TEM polisleri tarafından arandıktan sonra karşılaştığı aile şiddeti olduğu ifade edildi. Gençliği mücadeleden alıkoymaya ve yıldırmaya yönelik yapılan bu baskı ve saldırıların devrim mücadelesinin önünde engel olamayacağı vurgulandı.

Basın açıklamasında da “Ankara polisi toplumu baskı altında tutabilmek, gençliğin gelecek ve özgürlük özlemini bastırabilmek için baskı, tehdit ve şantajla bizleri yıldırmaya çalışıyor” denilerek, yaşanan olayın bunun son zinciri olduğu belirtildi. “OHAL’le terör devleti ilan edenler, Ankara sokaklarını valilik genelgeleri ile eylemlere yasaklayanlar, İnsan Hakları Anıtı’nı bariyerlerle çeviren insanlık düşmanları, bizleri de ailelerimiz üzerinde baskı kurarak susturmaya çalışıyor. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça gibi haksız-hukuksuz ihraçlara karşı işlerini geri isteyen kamu emekçilerini ‘terörist’ ilan ederek öldürmeye çalışanlar, ailelerimizi arayıp ‘terör örgütü’ üyesi olduğumuzu söyleyerek kışkırtmaya çalışıyor” ifadelerine yer verilen açıklamada, polis tacizi sonrası yaşanan aile şiddetine değinildi.

İktidarın artık baskı ve zorbalıktan başka bir yöntemle bu toplumu yönetemediği, yaşanan tüm saldırıların bunun bir yansıması olduğu vurgulanan açıklama, baskı ve zorbalığa karşı eşit ve özgür bir dünya için mücadele çağrısında bulunularak sonlandırıldı.

Babası tarafından saldırıya uğrayan DGB’li de söz alarak şunları söyledi: “Bu yaşanan olayın toplum ve ülkenin içinde bulunduğu baskı sürecinden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Mevcut kapitalist düzen bir kriz yaşamakta ve sermaye sınıfı yönetememekte, yönetemedikçe de hırçınlaşmakta; sosyalistlere, devrimcilere, demokratlara gün geçtikçe daha şiddetli bir şekilde saldırmakta. Biz sosyalistler olarak siyasal özgürlüğümüzü sonuna kadar savunduk, siyaset yapacağımızı, hiçbir baskının, tehdidin, zorbalığın bizi yıldıramayacağını belirttik. Bundan sonra da mücadelemizle bunu belirtmeye devam edeceğiz. Yaptıkları baskılar, tacizler, ailelerimizle bizi karşı karşıya getirmeye çalışmaları, bu çabaların hiçbiri sonuç vermeyecek, asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.”

 

 

 

 

Ekim Devrimi 100. yılında: Gelecek mutlak sosyalizm!

 

Ekim Devrimi’nin 100. yılında İzmir’de bir süredir işçilere, gençlere Ekim Devrimi’nin anlamını, önemini anlatmak için bir kampanya yürütüyoruz. Kampanyanın önemli ayaklarından biri de Karşıyaka’da gerçekleştireceğimiz yürüyüştü. Ön hazırlığında birçok afişle, bildiriyle İzmir’in dört bir yanına seslenmiştik. Çağrılarımızın karşılık bulduğunu, özellikle gençler açısından bir karşılığı olduğunu da gördük. Eylem başlamadan polisler tarafından valilik izninin olmadığı bahanesiyle yürüyüşü yapamayacağımız, basın açıklamasını yaparak dağılmamız söylendi. Fakat bizler tüm meşruluğunu Ekim Devrimi’nden aldığımız kararlılığımızla yürüyüş yapmanın en doğal hakkımız olduğunu, bizlere değil çetelere barikat kurmalarını ve yasağı tanımadığımızı söyleyerek yürüyüşe geçtik. Azgınca saldırarak durdurabileceklerini sanmalarına rağmen, bizlerin karşı koymasını engelleyemediler. Eylemi izleyen insanları da korkutarak uzaklaştırmaya çalışmalarına rağmen çevredekiler alkışlarıyla eylemi sahiplendiler. Polislere karşı “nasıl vuruyorsunuz” diye bağırıp, yuhalayarak tepki gösterdiler. Böyle bir tepkiyi beklemiyorlardı.

Son iki yıldır durmadan uzattıkları OHAL ile ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar, işçilere ve emekçilere açlık ve sefaletten başka bir şey vermeyen bu düzen, gençliğe de geleceksizlik dayatıyor. Artan gericilik koşulları daha da sertleşirken, eylem yasakları, tutuklamalar, KHK’larla korku üzerine kurulu saltanatlarını sağlama almaya çalışıyorlar. Kendilerine karşı tek bir sese bile tahammül edemeyip, azgınca saldırmaları da ne kadar çok korktuklarını gösteriyor. Daha farkında değiller belki ama ne kadar çok baskı kurmaya çalışsalar da, ne kadar çok korkutmaya çalışsalar da unuttukları bir şey daha var ki, korku ne kadar bulaşıcıysa cesaret de o kadar bulaşıcıdır.

Şan olsun Ekim Devrimi’nin 100. yılına!

Yeni ekimler için ileri!

İzmir’den genç bir komünist

 
§