21 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/41

Sömürü, baskı ve zorbalığa karşı mücadeleye!
Evrimi içinde burjuva cumhuriyeti ve dinsel gericilik
Baskı ve zorbalık artarken…
ABD-AKP gerilimi farklı mecralarda sürüyor
2018 bütçesi: Emekçilere yıkımı dayatan savaş ekonomisi!
Özakça’ya tahliye, Gülmen’e tutukluluğa devam kararı
Sermayenin can simidi: Kiralık işçilik
TİS sürecinde satışa hazırlanılıyor
CSUN fabrikasında neler oluyor!
Şişecam’da direnişin muhasebesi
“Buz kırılmış, yol açılmıştır!”
1917-2017… Yüzyılın kadınlara çağrısı
Dinci gericilik ve kadın
Gerici yasalara karşı mücadeleyi büyütelim!
Eğitimde yeni değişikliklerin amacı
YÖK’ten yapısal “reform”
Kapitalist sistemin krizi ve iki yol
Güney Kürdistan dersleri
Avrupa’da Ekim Devrimi seminerleri
Otuz beşinci yaş gününde, suskunlukla geçen yirmi bir yıl
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Baskı ve zorbalık artarken…

 

AKP iktidarı OHAL kolaylığından faydalanarak bir yandan iktidarını korumaya çalışıyor, öte yandan muhalif her kesimi polis-yargı eliyle susturarak ‘güç ve istikrar’ görüntüsü yaratmak istiyor. Öyle ki, Erdoğan’ın tek sözüyle örneğin TEOG kaldırılıyor, onun isteğiyle belediye başkanları istifa ediyor. Gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ya da işten çıkarılıyor. İhaleler onun istediklerine veriliyor. O ne isterse KHK kolaylılığıyla yasal hale geliyor vb... Topluma verilen görüntü bu. Oysa gelinen yerde bu ‘güçlü tek lider’ görüntüsü Erdoğan AKP’sinin yaşadığı kriz ve açmazları örtmeye yeterli olmuyor.

Yaşadıkları krizin esas önemli boyutu ise, emperyalist efendileri ile girdikleri ilişkilerde görülmektedir. Özellikle dış politikada girdikleri “maceralar” ve iç politikaya yönelik manevralar nedeniyle ABD ve AB gibi emperyalist güçlerle sorunlu süreçler yaşamaya başladılar. 15 yıllık sürecinde AKP sayesinde fazlasıyla semiren sermaye sınıfının temsilcileri de bu tablodan rahatsızlıklarını daha açıktan dile getirmektedir. AB ülkeleri ve en çok da Almanya ile girilen polemiklerin yarattığı olumsuz etkiyi TÜSİAD dışında artık Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği de (MÜSİAD) yüksek sesle dillendirmektedir. MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan; “Avrupa’yla kurduğumuz güçlü ticaret ağı, hiçbir konuya kurban edilmemeli” sözleriyle hükümeti eleştirmekte; “yıllar içinde emek vererek belli bir noktaya taşıdığımız dış ticaretimizin, ülkelerin siyasi tutumundan dolayı zarar görmesi”ni istemediklerini belirtmektedir.

Ancak sermaye çevreleri için ABD ile ilişkilerde vize kriziyle belirginleşen “soğuma” ise daha fazla önemlidir. Basına yansıyan kulis bilgilerine göre AKP’lilerin kendi içlerinde de “yakın dönemde çözümü en güç bir numaralı sorun” olarak belirtilen bu süreci Erdoğan’ın nasıl idare edeceği önemli bir sorun olarak ortada durmaktadır. Ancak burada asıl belirleyici olan, vakti zamanında Erdoğan için “deliğe süpürmek yerine kullanmayı” tercih eden ABD’nin bundan sonra nasıl davranacağıdır.

Erdoğan’ın, emperyalistlere ve sermayeye vadettiği “istikrar” da, artık eskisi gibi sürdürülebilir değildir. Bunun farkında olan Erdoğan ve AKP’si kendileri açısından oldukça kaygı verici bir dönemden geçmektedir.

AKP’nin gerici politikalarına, toplumsal muhalefetin Haziran Direnişi ile verdiği yanıtla sarsılan Erdoğan, “taban desteği”nin eridiğini 7 Haziran seçimlerinde görmüştü. Bu arada kendi gerici iç dalaşmaları sonucu açığa çıkan yolsuzluk dosyalarını örtbas etmekle uğraşan, bozulan eski ortaklıkların yerine yeni ittifaklar arayan Erdoğan AKP’si, tüm bu süreçleri baskı ve zorbalık uygulayarak idare edebildiği için, 15 Temmuz darbe girişimini de bir “lütuf” olarak değerlendirmeyi iyi bildi. Buna rağmen OHAL imkanlarıyla birlikte girdiği referandumda, “güçlü tek adam” liderliği için gereken oy desteğini anca hile ile elde edebildi. Toplumun %50’sinin dinsel gericiliğe dayalı tek adam liderliğine karşı olduğu görüldü. Her ne kadar %50+1’i iktidarı için yeterli göstererek, “atı alan Üsküdar’ı geçti” kurnazlığıyla davransalar da, karşılarında farklı toplumsal dinamiklerin olduğunun ve kendi tabanını tutmak adına attığı her gerici adımın bunu harekete geçirdiğinin farkındalar. İktidar konumlarının bakiliğinin, 2023 hedeflerine ulaşıp ulaşamayacaklarının kaygısı giderek artmaktadır. Bu nedenle 2019 seçimleri (ki bunu erkene de alabilirler) onlar için varlık-yoluk derecesinde önemli hale gelmektedir.

Erdoğan AKP’si kurmak istediği yeni rejimi ne salt baskı ve zorbalıkla, ne de seçimlerle kolayından elde edemeyeceğinin farkında. Kendi içlerinde girdikleri “yenilenme” ise yaşadıkları bu açmazı daha da görünür kılmakta, yeni “kırgın-küskün” AKP’liler üretmekten başka bir sonuç yaratmamaktadır.

Erdoğan “trendinin” artık emperyalist merkezlerce pek tutulmadığı bu süreçte işler iyi gitmediğinden, Erdoğan ve AKP’si en iyi bildiklerini yapmaya devam ediyorlar; daha fazla devlet terörü, daha fazla hak ve özgürlük gaspı... Bu yolla sermayenin saldırılarına, yağmaya-talana ve dinsel gericiliğin dayatmalarına karşı toplum nezdinde oluşabilecek tepkilerin önüne geçmeye çalışıyorlar. Esasta zulümlerini artırarak çöküşlerini hızlandırıyorlar.

 
§