18 Ağustos 2017
Sayı: KB 2017/32

Sermaye iktidarı baskıyı yoğunlaştırıyor
Düzen partilerinin seçim hazırlıkları başladı
İşine-ekmeğine sahip çıkan herkes “terörist”
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 1
İstanbul’da ihraçlara karşı direniş sürüyor
Birleşik Metal-İş’in MESS Sözleşme Taslağı
TİS sürecinde mevcut sendikal düzen ve sınıf mücadelesi
TİS süreçleri ve görevler
Ekim Devrimi’nde işçi sınıfının belirleyici rolü üzerine
Türk Metal “Kadın Kolları” ile neyi hedefliyor?
Göçmen çocuk emeği sömürüsü
Asya-Pasifik’te gerilim had safhada
Barzani’nin bağımsızlık referandumu üzerine
ABD müdahalesi ve Venezuela’da yol ayrımı
Büyüyen korkuları, irademizi biliyor!
“Güzel kokular saçan bir yasemin demeti”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul’da ihraçlara karşı direniş sürüyor

 

KHK’lar ile ihraç edilen Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi emekçilerin İstanbul’daki direnişi devam ediyor. Direnişçiler Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy Altıyol’da oturma eylemleri gerçekleştiriyor.

12 Ağustos günü Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yapılan eylem öncesinde polis Bakırköy Kaymakamlığı’nın Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yla dayanışma amaçlı yapılacak her türlü faaliyeti yasakladığını KESK İstanbul Şubeler Platformu yöneticilerine tebliğ etti. KESK İstanbul Şubeler Platformu’nda şube başkanları nezdinde alınan karar doğrultusunda her hafta alanda kullanılan, Gülmen ve Özakça’nın fotoğraflarının olduğu pankartın yerine siyah pankart açıldı. Gülmen ve Özakça’nın resimlerinin bulunduğu dövizler de açılmazken ağızlara bağlanan siyah bantlarla süren eyleme ise kararı protesto eden bir grup direnişçi katılmadı. Eylemde Gülmen ve Özakça’nın adı geçmezken KHK’larla ihraçlar teşhir edilerek işe geri dönme talebi yükseltildi. Kadıköy Altıyol’da da eş zamanlı olarak eylemlerini sürdüren direnişçiler KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun kararı doğrultusunda siyah pankart da açtılar. Gülmen ve Özakça’nın fotoğraflarının bulunduğu dövizleri de pankartın iki yanına yerleştiren direnişçiler eylemlerini sloganlarla başlattılar. HDP yöneticilerinin de destek verdiği eylemde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın yalnız olmadığı vurgulanarak iki direnişçinin derhal serbest bırakılması istendi.

Direnişin 26. haftasına girdiği 14 Ağustos günü Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda Gülmen ve Özakça’nın fotoğraflarının olduğu dövizler de alanda yer aldı. Eylem alanı henüz düzenlenirken gelen polisler ise Gülmen ve Özakça’nın fotoğrafları kaldırılmazsa, adları anılırsa “müdahale” edeceklerini söylediler. Dayatmaya karşın Gülmen ve Özakça’nın fotoğrafları kaldırılmadı ve eylem sürdürüldü. Eylem sırasında çevreye seslenen direnişçiler “FETÖ” bahanesiyle hayata geçirilen saldırıları teşhir ederek Gülmen ve Özakça’ya dikkat çektiler. Polis dayatmalarına boyun eğmeyen direnişçiler “Başta Nuriye ve Semih olmak üzere KESK’li tutsaklar serbest bırakılsın” dedi. Kadıköy Altıyol’daki eylemde de OHAL ve KHK’lar teşhir edilirken Gülmen, Özakça ve KESK’li tutsakların serbest bırakılması istendi.

16 Ağustos günü Bakırköy’deki eylemde Gülmen ve Özakça’ya dikkat çeken dövizler yer alırken “Nuriye, Semih onurumuzdur!” sloganları atıldı. Nuriye Gülmen’in başlattığı mücadele anlatılarak Yüksel direnişi süreci aktarıldı ve açlık grevindeki Gülmen ve Özakça’nın tutuklanışı teşhir edildi. Konuşmalara çevrede bulunanlar da alkışlarla destek verdi. Kadıköy’deki eylemde de direnişçiler, iktidarın keyfi uygulamalarını ve baskıları teşhir edilerek, muhalif kimliklerinden dolayı ihraç edildiklerini vurguladı ve mücadele çağrısı yaptı.

 

 

 

 

Yüksel direnişi sürüyor: “Birlikte bu ablukayı kıralım!”

 

KHK’lar eliyle hayata geçirilen ihraçlara karşı başlayan Yüksel direnişi her gün gerçekleşen polis saldırılarına rağmen devam ediyor.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevinin 157., ihraçlara karşı Yüksel’de başlayan direnişin 277. günü olan 12 Ağustos’ta, Konur Sokak’ta eylemler yapıldı. Sabah ve akşam açıklamalarında Semih Özakça’nın annesi Sultan Özakça ve Nuriye Gülmen’in kardeşi Beyza Gülmen de yer alırken eylemlere yönelik polis saldırısı devam etti. 13.30’daki eylemde açıklamanın sonlandırıldığı duyurulmasına rağmen polis saldırısı gerçekleşti. 18.00’deki eyleme de polis saldırdı. Saldırının ardından Sultan Özakça “Nuriye ve Semih’i öldürtmeyeceğiz, zorla müdahalelere karşı çıkacağız, onları hapishane kampüsünden alacağız, bunu da el birliği ile yapacağız. Dayanışma ve birlik içinde olalım ki, bu polis ablukasını kıralım!” dedi.

13 Ağustos’ta da eylemler sürerken 14 Ağustos günü 18.00’deki eyleme gerçekleşen polis saldırısında “ev hapsi”nde olan Acun Karadağ da gözaltına alındı. Ertesi günler de eylemler sürerken gözaltına alınan 3 kişi 15 Ağustos’ta serbest bırakıldı. Acun Karadağ’ın “ev hapsi” cezası da savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından kaldırıldı. 16 Ağustos günü eylemler devam etti. 18.00’de eylem için alana gelen kitlenin önünü Konur Sokak’ta kesen polis kitlenin yaptığı açıklamayı siren sesiyle bastırmaya çalıştı. Kısa bir süre sonra polis saldırısı gerçekleşirken kitle iteklenerek alandan uzaklaştırıldı.

 

 

 

 

Türk Metal Kızıl Bayrak’ı hedef gösterdi

 

2015’teki Metal Fırtına sürecinde işçilerin haklı taleplerinin sonuna kadar arkasında olan ve bu çerçevede süreci yakından takip eden Kızıl Bayrak gazetesi Türk Metal çetesinin farklı saldırı girişimleriyle karşılaşmıştı. 2017 MESS Grup TİS süreci öncesinde de Türk Metal çetesi, bir kez daha Kızıl Bayrak’ı karalamaya dönük adımlar atmaya başladı.

Edindiğimiz bilgiye göre, Beylikdüzü’nde kurulu Arçelik fabrikasında vardiyalarda işçilerle toplantılar yapan Türk Metal bürokratları, “Bazı illegal gruplardan, Kızıl Bayrak’tan uzak durun” gibi söylemlerle işçileri korkutmaya çalıştı. Kızıl Bayrak’ı hedef göstermeye çalışan Türk Metal çetesi, işçilere yönelik bu söylemlerini ise “Geçen toplu sözleşmede bazı sıkıntılar, olumsuz durumlar yaşadık” gibisinden üstü kapalı ifadelerle gerekçelendirmeye kalktı.

Türk Metal çetesi neyin peşinde?

Türk Metal çetesinin bu söylemlerinin gerisinde ise kendi kirli misyonlarının ortaya çıkmasından duydukları korku yer alıyor. Zira, işçiler üzerindeki sömürüyü pekiştirmek hedefi ve MESS-Türk Metal düzenini korumak çabasıyla TİS sürecine hazırlanan Türk Metal bürokratları, son dönemde fabrikalarda bir yandan öncü işçileri işten attırıyor ve haklı mücadeleyi saldırılarla baltalamaya çalışıyor. Diğer yandan da işçilerin taleplerinin altını boşaltmaya, haklı taleplerini “uçuk beklenti” olarak göstermeye çabalıyor. Türk Metal çetesinin bu yönüyle MESS düzenini koruma çabasını haberler, yazılar ve teşhirlerle gözler önüne seren Kızıl Bayrak ise doğal olarak “illegal grup” yalanıyla karalanıyor, “terörist” demagojisi ile hedef gösteriliyor.

Kirli yöntemleri yeni değil

Kızıl Bayrak’ı karalayarak işçilerden uzaklaştırmaya çalışan Türk Metal bürokratları, 2015’teki Metal Fırtına’da da benzer söylemlerde bulunmuş, hatta 5 Mayıs günü Türk Metal’den toplu istifa için bir araya gelecek olan işçileri de Kızıl Bayrak muhabirlerine karşı provoke etmeye kalkmıştı. Fakat Türk Metal çetesinin yalanları daha o günden açığa çıkmıştı. Çeteciler, Kızıl Bayrak muhabirlerinin yanı sıra, Renault işçilerine de saldırmış, ardından Türk Metal’e karşı öfke daha da büyümüştü.

 
§