17 Şubat 2017
Sayı: KB 2017/07

Savaşa ve yayılmacılığa karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
Türkiye ve İsrail arasında ‘derin muhabbet!’
Özelleştirmenin, gaspın, talanın OHAL’i; Varlık Fonu
Suruç Katliamı iddianamesi: Devlet katliamı örtmeye çalışıyor!
Bir katliamın aynasından yansıyan devlet gerçeği
“Bulunduğumuz her noktayı direniş mevzisine dönüştüreceğiz!”
Kitlesel kıyımları, yaygın direnişlerle karşılamalıyız!
Tekstil İşçileri Sempozyumu gerçekleştirildi
Sınıf cephesinde eylem ve direnişler
Petro-kimya işçilerinin mücadele tarihi-3
Devrimci sınıf hareketi!
Gençlik akademisyenlere sahip çıktı
AKP iktidarı üniversiteleri “kavgaya davet etti!”
Trump ve hegemonya savaşları
Avrupa metropollerinde mülteci dramı
Sertleşen NATO-Rusya gerilimi
Almanya’da seçimler ve Alman burjuvazisinin beklentileri
İyi ki doğdun Charles Darwin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sertleşen NATO-Rusya gerilimi

 

Emperyalist güç odakları, şiddeti artarak devam eden bir hegemonya yarışı içindedirler. Kapitalist dünya ekonomisi için yaşamsal önemde olan hammadde kaynakları ve elbette ki dünya egemenliği üzerine sert bir rekabete de girişmiş bulunmaktadırlar. Sistemin yapısal krizinin bir unsuru olarak ağırlaşan emperyalistler arası hegemonya bunalımı, dünyanın birçok bölgesini uzun yıllardan beridir savaş ve kriz coğrafyasına dönüştürmüştür.

ABD emperyalizmi, dünya jandarmalığı konumunu eskisi gibi sürdüremez durumda olduğu için ve sarsılan dünya hegemonyasını restore etmek amacıyla saldırgan ve savaşçı bir politika izliyor. Sahip olduğu avantajlara dayanarak rakiplerini denetim altında tutmak ve dahası geriletmek istiyor. NATO’yu da bu amaçla kullanıyor. Giderek tırmanan NATO-Rusya gerilimi de sözü edilen politikanın bir sonucu olarak yaşanıyor ve ABD, NATO üzerinden Rusya’ya adeta savaş ilan etmiş bulunuyor.

Öte yandan Rusya, Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’ya dönük gerçekleştirdiği askeri müdahaleler ve Suriye krizinde ortaya koyduğu askeri ve diplomatik inisiyatifle Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da etkisini ve gücünü sürekli arttırdı. Bunu Avrasya’da bir takım hamlelerle de tamamladı. Yükselen bir emperyalist güç olarak Rusya’nın ABD ile arasındaki hegemonya mücadelesinin aldığı biçimler ve karşılıklı atılan adımlar birçok gözlemcinin üzerinde ortaklaştığı savaş tehlikesini güncel hale getirmiş durumdadır.

ABD’nin Rusya’yı kuşatma girişimi yeni değil. Sovyetler Birliği’nin çökmesinden bu yana ABD, NATO şahsında Rusya’ya karşı askeri blok kurmaya çalışıyordu. ’90’lardan sonra Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Baltık devletleri, Bulgaristan ve Slovakya’nın, 2004’te Slovenya ve Romanya’nın, 2009’da ise Arnavutluk ile Hırvatistan’ın NATO’ya katılması, Rusya’ya karşı yapılan hamlelerin başlıca adımları oldu. Rusya’yı NATO üzerinden dizginleme ve denetim altına alma girişimleri sonraki süreçlerde de birçok alanda yoğunlaşarak devam etti. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi, bunu izleyen Ukrayna’daki siyasi kriz sonucu ABD-Rusya gerilimi daha sert biçimler kazandı ve başka şeylerin yanı sıra Rusya’ya karşı çok ciddi yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Atılan tüm adımlar ABD ve NATO için umulan sonucu yaratmadığı gibi, Rusya tarafından aktif direnişle karşılandı. Rusya Suriye çıkışıyla, orada sergilediği başarılı inisiyatifle Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki etki alanını güçlendirdi.

Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı büyük askeri yığınak

Doğu Avrupa’da Rusya’yı kuşatmayı, dizginlemeyi ve kendi egemenliğini güçlendirmeyi hedefleyen NATO, yıllardan beridir bölge ülkelerini silahlandırıyor ve bu ülkelere askeri güç yığınağı yapıyor. Olası bir “Rus saldırısına” hazır olmak için özellikle de birkaç yıldan beridir adımlarını hızlandırıyor. Geçen yıl Doğu Avrupa ülkelerinde 6 karargah kurmuş ve Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya’ya 4 bin asker konuşlandırmıştı.

Gene geçtiğimiz yıl içinde ABD, Polonya’ya Patriot füze bataryası ve çok sayıda asker yerleştirdi. Bu bölge Rusya’nın Kaliningrad bölgesine sadece 35 mil uzaklıkta. Çek Cumhuriyeti’nin iki ayrı bölgesine füze radar sistemi kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Dördü Romanya’da, üçü de Bulgaristan’da olmak üzere ABD’nin yedi askeri üssü kullanma hakkı var. Ayrıca bu iki ülkede binlerce ABD askerinin konuşlanması karara bağlandı. Geçen yılın Eylül ayında 13 NATO üyesi ülke 4 bin asker, 60’ın üzerinde savaş gemisi, savaş uçakları ve helikopterler ile Baltık Denizi’nde askeri tatbikat yaptı. Tatbikata ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Danimarka, Norveç, Hollanda, Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya, Finlandiya ve İsveç katıldı. Yine aynı tarihte Polonya’da ABD’nin öncülüğünde ve Litvanya, Letonya, Hırvatistan, Romanya, Ukrayna ve Polonya’nın katılımı ile askeri tatbikat yapıldı. Tatbikata ABD’nin uçak gemisi de katıldı. ABD’nin Doğu Avrupa’da 10 bin NATO askerinin katılımıyla yaptığı son yılların en geniş çaplı askeri tatbikatıydı bu. Bu girişimler bölgedeki ABD ve NATO faaliyetlerinin bazılarını oluşturuyor. ABD önderliğindeki NATO’nun Kuzey Buzdenizi’nden Karadeniz’e kadar Rusya’nın tüm batı sınırı boyunca yaptığı provokatif askeri tatbikatlar, NATO savaş gemileri ve uçakları ile Rus uçakları arasında sayısız “tehlikeli yakınlaşma”lara neden oldu.

“Soğuk Savaş’tan beri atılan en saldırgan adım”

Rusya tehdidinin arttığı gerekçesini ileri süren ABD, NATO üzerinden Rusya’ya karşı Avrupa’daki askeri varlığını daha da güçlendirme kararı doğrultusunda art arda adımlar atıyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ABD’nin Avrupa’ya en büyük askeri sevkiyatı gerçekleşiyor. Sevkiyatın ilk adımı olarak Doğu Avrupa ülkelerine dağıtılmak üzere ABD tarafında gönderilen 2000 adet tank ve zırhlı araç Almanya’ya ulaştı. Askeri malzemelerin yanı sıra 4 bin Amerikan askeri de Avrupa’ya konuşlandırılıyor. Buraya konuşlandırılan Amerikan birlikleri, Şubat ayı başından itibaren Polonya, Baltık ülkeleri, Bulgaristan, Romanya ve Almanya’ya dağıtılmış olacak.

“Atlantik Çözüm Operasyonu” çerçevesinde atılan ve Rusya’yı kuşatmayı amaçlayan bu adımların birkaç yıldır devam ettiğini belirten ABD ordusu, “Bu Doğu Avrupalı müttefiklerimizi ABD’nin sürekli taahhüdü altına aldığımızın sadece bir işaretidir. Aynı zamanda, Amerika’nın ve NATO’nun caydırıcılığına olan bağlılığın ve burada Avrupa’da barışın sürdürülmesinin başka bir işaretidir” şeklinde açıklama yapıyor. “Avrupa’da barışın sürdürülmesi” için NATO üyesi olan Almanya, Kanada ve İngiltere de her biri 1000’er askerden oluşan taburlarını Estonya, Letonya ve Litvanya’ya yolluyor. Soğuk Savaş döneminden bu yana, Doğu Avrupa bölgesi son yılların en gergin ve en tehlikeli dönemini yaşıyor. ABD’nin NATO konsepti kapsamında Avrupa’ya yaptığı askeri yığınaklar ve Rusya’nın bu yığınaklara aktif direnmesi ve karşı yığınaklar yapması emperyalist rekabetin daha da tehlikeli biçimler alacağını gösteriyor.

Rus savunma bakanlığı yetkilisi General Yakubov, NATO’nun ağır silahları, tankları ve diğer askeri araçları Baltık devletlerine yerleştirmesinin, “Soğuk Savaş’tan beri atılan en saldırgan adım” olarak kabul edildiğini belirtti. ABD girişiminin, Rus birliklerinin tüm Avrupa sınırı boyunca güçlendirilmesine yol açacağını açıklayan Yakubov, “Rusya’nın, batıdaki stratejik harekat alanındaki kuvvetlerini ve kaynaklarını güçlendirmekten başka yapacak bir şeyi olmayacak” diyerek, atacakları karşı adımları dile getiriyor ve konuşmasını, “Batı sınırlarımızı kuvvetlendirmek üzere misilleme niteliğinde adımlar atmak için tamamen özgürüz” diye sonlandırıyor. Putin ise, yinelenen Rus saldırganlığı iddialarına yanıt olarak, Rusya sınırlarına kadar genişleyenin NATO olduğuna dikkat çekiyor ve “Sınırlarımıza doğru hareket eden NATO’dur ve biz hiçbir yere hareket etmiyoruz” diyor. “Silahlı kuvvetlerimizi, tehdidin geldiği bu bölgelere yöneltmek zorunda kalacağız” diyen Putin, Rusya’nın nükleer cephaneliğini genişletmeyi planladığını, Rus askeri yetkililerinin, ABD’nin planlarına devam etmesi halinde, buna ülkenin batı sınırı boyunca askeri bir yığınakla karşılık vereceklerini açıkça ortaya koyuyor.

Gerilimin tırmandığı bir aşamada Rusya, termonükleer füzesi “Satan 2”nin fotoğraflarını da ilk kez paylaşmış ve füzeleri sergilemiş oldu. 10 bin kilometre menzile sahip “Satan 2” termonükleer füzesi saniyede 7 kilometre hızla uçuyor. 40 megaton ağırlığında savaş başlığı taşıma özelliği olan “Satan 2” ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombasından 2000 kez daha güçlü. “Satan 2” füzesi, Fransa büyüklüğünde bir kara parçasını kül edebiliyor. Termonükleer füzelerin sergilenmesi elbette ki bu aşamada tesadüf değil. Söz konusu silahlar “Genişletilmesi planlanan nükleer cephaneliğin” ileri ve yeni biçimlerinden biri olarak sergileniyor.

Putin’in ve diğer Rus yetkililerin tepkisi, Doğu Avrupa’da askeri yığınak yapma yönündeki ABD planları, iki nükleer silah sahibi gücü her zamankinden daha fazla savaşın eşiğine itmiş bulunuyor. 2017’deki gelişmelerin ise Rusya ve NATO arasındaki güç mücadelesine yeni boyutlar kazandıracağı ve savaş tehlikesini büyüteceği ileri sürülmektedir. Daha da sertleşecek gibi görünen ABD ve Rusya gerginliğinin, Doğu Avrupa’da giderek tırmanan savaş hazırlığının dünyayı yıkıma sürükleyecek bir çatışmayı tetikleyebileceği, birçok gözlemcinin ortak fikridir. Nitekim taraflar da zaman zaman karşılıklı olarak savaşın kaçınılmaz olduğunu ilan etmek zorunda kalıyorlar.

Kapitalist dünyanın ağır ve çok yönlü bunalımını, giderek ağırlaşan bir emperyalist hegemonya bunalımı ve savaşlar dönemi tamamlamış bulunuyor. Ekonomik buhranın tetiklediği çok yönlü sosyal ve siyasal bunalım, emperyalist-kapitalist dünya sistemini yapısal bir tıkanmayla yüz yüze getirmiştir. Tıkanma emperyalist savaşla aşılmak istenmektedir. Bunun içindir ki artık dünyanın her bölgesi emperyalist saldırganlık ve savaş alanıdır. Birer küresel güç odağı olan ABD, AB, Rusya ve Çin; dünya egemenliği mücadelesinde militarizmi ve silahlanmayı görülmemiş düzeyde tırmandırmakta, saldırgan ve savaşçı bir çizgi izlemektedirler. Dolayısıyla savaşlar tüm dehşeti ve yakıcılığıyla insanlığın gündemine bir kez daha girmiş bulunmaktadır.

 

 

 

 

İşçi sınıfı ve emekçiler boyun eğmiyor

 

Sermayenin sömürüde kural tanımayan saldırılarına karşı işçi sınıfı ve emekçi halklar kavgalarını kesintisiz olarak sürdürüyor.

Madencilerden grev ve blokaj

Bakır madeninde dünyanın büyük tekellerinden olan BHP Billiton’ın Şili’deki Escondida-Kupfermine işletmesinde 9 Şubat Perşembe günü sabah vardiyasıyla birlikte süresiz olarak grev ilan edildi. Sabah vardiyasında çalışan 1200 madencinin yer aldığı grevle birlikte  Escondida işletmesinde üretim tamamen durdu. Madenciler, grev silahını deha etkili olarak kullanmak ve bakır sevkiyatını engellemek için de maden ocağı dışında direniş çadırı kurarak yolu bloke ettiler.

Sosyal hakların budanmasını amaçlayan saldırıya karşı grev ilan eden madenciler, ücretlerin arttırılmasının yanı sıra ikramiyelerin verilmesini de istiyorlar.

Grevdeki işçilere patronlardan tehdit

Çoğu kadın olan yaklaşık 3 bin tekstil işçisi Mısır’ın Mahalla El-Kübra kentinde  7 Şubat Salı günü greve başladı. Tekstil işçileri söz verilen yüksek primlerinin bir an önce ödenmesini istiyorlar. Yükselen hayat pahalılığı altında ezilen işçiler, aldıkları ücretlerin çocuklarının eğitim masraflarını bile karşılamaya yetmediğini belirtiyorlar. Grevin yayılmasını önlemek için tekstil patronları işçileri işten atmakla tehdit ediyorlar.

İlaç tekeli Merck’de grev

Alman ilaç tekeli Merck’in Hindistan’ın Ponda kentindeki işletmesinde işçiler greve gitti. 7 Şubat Salı günü başlayan grevde işçiler, ücret artışının yanı sıra iş koşullarının düzeltilmesi ve sosyal haklar talep ediyorlar. 300 işçinin çalıştığı işletmenin bir bölümünde başlayan grevin diğer bölümlere de yayılmaması için patronlar sendikayla bir an önce anlaşma yapmaya çalışıyorlar.

Kamboçya’da M&S ofisi önünde işçi eylemi

Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh’de bulunan İngiliz perakende satışlar zinciri Marks&Spencer şirketinin ofisi önünde eylem yapan tekstil işçileri, ödenmeyen ücretlerinin ödenmesini istediler. M&S’e fason çalışan Chung Fai Knitwear işletmesi geçen Haziran ayında aniden iflas etmiş ve işçilerin aylıklarını ödememişti. İşçiler, M&S’in de bu durumdan sorumlu olduğunu belirterek gasp edilen ücretlerinin  M&S tarafından ödenmesini istiyorlar.

Özelleştirmeye karşı işçi eylemi

Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’da bin işçi hükümet binası önünde protesto gösterisinde bir araya geldi. Protesto eylemi yapan işçiler Kolombo’nun Doğu Limanı Terminali’nin özelleştirme planlarının geri çekilmesinden emin olmak istediklerini açıkladılar. İşçilerin başbakanlık binasına yürümesi üzerine polis tazyikli su ve göz yaşartıcı silah kullanarak işçi eylemine azgınca saldırdı.

Tekstil işçilerinden uyarı grevi

6 Şubat Pazartesi günü Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya (NRW) eyaletinde tekstil sektöründe çalışan bin 400 kadın ve erkek işçi uyarı grevi yaptı. Almanya’da toplam olarak 100 bin tekstil işçisini ilgilendiren TİS anlaşması için sürdürülen görüşmelerde, IG Metall Sendikası'nın yüzde 4,5 ücret artışı önerisine kapitalistler 28 aylık süre için yüzde 2,9 önerisinde bulunuyorlar.

Kamu çalışanlarından uyarı grevi ve miting

Ver.di Sendikası’nın çağrısıyla Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde kamu çalışanları uyarı grevi yaptılar. Uyarı grevinden dolayı Düsseldorf, Köln ve Essen üniversite kliniklerindeki hizmetler yarıya indi. Bonn’daki kan merkezinin yanı sıra birçok klinik ise kapalı kalarak hizmet verilmedi. Düsseldorf’ta yapılan mitinge de 7 bin emekçi katılarak taleplerini dile getirdi.

İşçiler eyalet parlamentosu önünde eylem yaptı

Endonezya’nın Gresik eyalet parlamentosu önünde, bakır eritme şirketi PT Smelting  işçileri protesto yürüyüşü yaptılar. PT Smelting işletmesinde Ocak ayında grev yapan işçileri kitlesel olarak işten atan şirket, yerlerine yeni işçileri aldı. Eyleme katılan 300 işçi şirketin yasaları hiçe sayarak yaptığı saldırıyı kınayarak, eyalet hükümetini yasaları uygulamaya çağırdılar.

Sosyal uzlaşma hükümeti Çipras’ın saldırıları protesto ediliyor

Yunanistan’da, Troyka’nın dikte ettiği politikaları uygulamanın aracı olan Çipras’ın sosyal uzlaşma hükümetinin saldırılarına karşı çiftçilerin eylemleri sürüyor. Evzoni’de yolları traktörlerle bloke eden köylüler hükümetin, finans kapitalin borçlarını ödemek için vergileri arttırma saldırısını protesto ettiler. Şubat başından beri sürdürdükleri blokaj eylemleriyle hükümeti vergi saldırılarını durdurmaya çağıran çiftçiler, eylemlerin devam edeceğini açıkladılar. Selanik çevresinde de blokaj eylemleri yapıldı.

Yine aynı gerekçelerle Şubat ayının sonunda çalışma hakları sona erdirilecek olan 2 bin itfaiye çalışanı da Atina’da ‘şimdi burada süresiz iş hakkı ’ şiarı altında bir sokak gösterisi yaptı.

 
§