27 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/04

Grev yasaklarını kırmanın tek yolu: İşgal, grev, direniş!
Devlet ve grev
EMİS fabrikalarında grev, yasak ve anlaşma
Kazanmanın yolu işçi birliğinden geçer!
Metal işçisi daha güçlü fırtınalara hazırlanmalıdır
“Cesaretle mücadeleye atılmalıyız!”
DEV TEKSTİL 3. Genel Meclisi Sonuç Bildirisi
Bilimi dışlayan eğitim anlayışını reddediyoruz!
Kazanana kadar grev, kazanana kadar direniş
“Egemenler kendi çıkar ve istemleri için büyük bir çaba gösteriyor. Biz bunun kat ve kat fazlasını göstermeliyiz!”
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-3
“Benim hikayem değil, bizim hikayemiz”
İşine geldiğinde “milli irade!”
“Saltanat rejimi” uğruna yıkım dayatılıyor
20. yüzyılın ilk “toplama kampı”, Almanya’ya tazminat davası
Donald Trump yeni dönemin yeni yüzüdür
Kriz ve kadın işçi mücadelesi deneyimleri
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri - 3
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Egemenler kendi çıkar ve istemleri için büyük bir çaba gösteriyor. Biz bunun kat ve kat fazlasını göstermeliyiz!”

 

Yakında ilk yılını dolduracak olan Ege İşçi Birliği (EİB), kuruluşundan bu yana faaliyetlerini aralıksız olarak sürdürüyor. Birlik önümüzdeki haftalar içinde, peşi sıra 3 ayrı etkinlik düzenlemeye hazırlanıyor. Birlik bileşenlerinden Sonay Tezcan ve Eylem Duygu Çağlar’la birliğin faaliyetleri ve önümüzdeki dönem planlaması üzerine konuştuk.

- Bu ay biri sempozyum olmak üzere 3 ayrı etkinliğiniz olacak. Öncelikle bunlarla ilgili bilgi verebilir misiniz?

S. Tezcan (Eski Kaştaş direnişçisi): İlk olarak bu hafta sonu Torbalı’da bir panelimiz var. Çevreci avukat Arif Ali Cangı, Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Doktor Osman Karababa, İş Sağlığı ve Meslek Hastalıkları Ana Bilim Dalı Uzmanı Prof. Doktor Meral Türk, Heper Metal’de kurşun zehirlenmesi geçiren işçi arkadaşımız Suat Akbal, EİB’den Ayla Subaşı’nın konuşmacı olarak yer alacağı Panel 29 Ocak Pazar günü saat 14.00’te başlayacak ve Torbalı Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

E. Duygu Çağlar: Her ne kadar etkinlik programımızda sempozyum öne çıkıyor gibi görünse de aslında bu panele en az onun kadar, hatta daha çok önem veriyoruz. Bildiğiniz gibi Panel Suat Akbal şahsında, meslek hastalıklarına dikkat çekmek için sürdürülen faaliyetin bir ürünü. Ancak bu faaliyet sırasında görüldü ki, Suat’ın çalıştığı Heper Metal yalnız kendi işçilerini kötü koşullarda çalıştırmıyor; Torbalı halkının sağlığı ile de oynuyor. Doğayı kirletiyor. Çevreye verdiği zarar yüzünden Gaziemir’den kovulmuş yeni bir isim altında Torbalı’da faaliyet göstermeye başlamış bir fabrika. Bu gerçeğin açığa çıkması ve Torbalı Dayanışması adı altında bir araya gelen Torbalı’nın ilerici insanlarının çalışmaya omuz vermesiyle süreç yeni bir aşamaya ulaşmış durumda. Panel bu yeni aşamanın ilk adımı olarak fazlasıyla önemli. Biz zaten Suat sürecinden beri Torbalı halkına meslek hastalıkları üzerinden sesleniyoruz. Bilgilendirme toplantıları gerçekleştiriyoruz. Afiş çalışması yapıyoruz. Şimdi daha geniş bir çevreyi harekete geçirmek, hem Suat ve orada çalışan diğer işçiler için hem de tüm Torbalı halkının sağlığı için daha geniş bir hareket planı oluşturma imkanı doğdu. Panel bu hareket planının ilk eylemi kabul edilebilir.

- Sempozyuma gelirsek böyle bir sempozyum düzenleme fikri hangi ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı?

S. Tezcan: Günümüz sınıf hareketinin temel zaafları malum. Parçalı, dağınık, bilinç ve örgütlenme düzeyi zayıf bir işçi hareketi tablosu uzun süredir varlığını sürdürüyor. Sınıfın alttan alta mayalanan tepki ve öfkesine dayalı çıkış arayışları ise henüz bu tabloyu tersine çevirme gücünü ortaya koyamıyor. Tabi ki çok yönlü nedenleri olan bu durumdan bir takım tartışmalar, örgütlenme modelleri ya da masa başı fikir telakileri ile kurtulmamız mümkün değil. Zira sınıfın tabandan eylemini örgütlemek gayet somut ve esas olarak pratik ile ilgili bir şey. Ancak bu pratiklerin önünü aydınlatacak olan tartışmaların bilgi ve deneyim paylaşımlarının önemi de yadsınamaz.

Bu tür tartışmalar bazen alevlense de, düne göre daha zayıflamış durumda. Hareketin içinde bulunduğu kısır döngüden bir türlü çıkamamasının yarattığı yorgunluk bu durumun nedenlerinden biri. Her şeye rağmen bir şeyler yapmak isteyen dinamikler birbirinden uzak ve daha çok kendi gündemleri ve özgünlükleri ile meşgul. Bu durum bir yandan parçalı bir sınıf hareketinin ortaya çıkardığı bir zorunluluk ama öte yandan gerisin geri mevcut parçalı ve dağınık tabloyu güçlendiren bir faktör.

Sempozyumda amacımız değişik özgünlüklere sahip, ama her biri bu mevcut tablo içinde değiştirici bir unsur olmaya çalışan, işçi oluşumları üzerinden sınıf hareketinin sorunlarını tartışmak. Bu tartışma içinde biz; “yerel işçi birliklerinin, sektörel oluşumların, ya da şu veya bu ihtiyaç için oluşturulmuş inisyatiflerin, birleşik bir sınıf hareketine giden yolda oynayabilecekleri rol nedir? Yapılarından gelen iç sınırlılıklar nelerdir” sorusunun ister istemez ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Sempozyum ise kendi başına bunu başarmaktan çok bu doğrultuda yürütülen ya da yürütülecek olan tartışmalara bir katkı sunma amacı güdüyor.

E. Duygu Çağlar: Sonay’ın ortaya koyduklarından anlaşılacağı gibi, bu aynı zamanda bize, birliğimize dönük de bir tartışma. Neyiz, kimiz, ne için bir araya geldik, sınıf hareketinin ihtiyaçları doğrultusunda ne olmalıyız, neler yapmalıyız, sınırlarımız ne, nasıl aşabiliriz vb. sorulara yalnız kendi başımıza, bir tek kendi deneyimlerimize dayanarak bir yanıt bulmak yerine, farklı olan ama aynı ihtiyaç ya da amaçlar doğrultusunda kurulduğunu düşündüğümüz kardeş oluşumlarla birlikte yanıtlar bulmak istiyoruz. Sempozyum kendi başına bunun yanıtlarını vermeyecek belki, ama yanıtların daha kolay bulunmasını sağlayan deneyimleri irdeleyecek.

- Sempozyum nasıl bir biçimde gerçekleşecek, programda neler var?

E. Duygu Çağlar: Aslında biz oldukça geniş bir çerçeve çizmiştik, buna uygun bir bileşeni bir araya getirmeye çalıştık. Yerel oluşumlar, sektörel ya da bölgesel birlikler şu veya bu gerekçeyle oluşturulmuş meclis, komite, konsey türü örgütlenmeler. Facebook sayfalarından işçi haberciliği yapan bloglara kadar geniş bir zemin oluşturma hedefindeydik. Ama bizim çabalarımızdan öte davet ettiğimiz arkadaşların kendi durumlarından da kaynaklı olarak bu tür bir “çeşitlilik” sağlanamadı. Bu durumda sempozyum bu hali ile daha çok işçi birliği formunda yapıların konuşmacı olacağı bir muhtevaya kavuşmuş durumda. Ancak daha geniş bir çerçevede bir tartışma zemini içinde çabalarımızın bundan sonrada devam edeceğini ekleyelim.

Bu hali ile programın ilk bölümünde Yüksel Akkaya “Osmanlı’dan günümüze bağımsız işçi inisiyatifleri” başlığı ile bir sunum yapacak. Kendi tiyatro ekibimiz Vardiya Tiaytro Topluluğu, Ege İşçi Birliği’nin kuruluş sürecine atfen Kocaer ve Gürmak direnişinden kesitilerin yer alacağı “İki Direniş Bir Sonuç” adlı oyunu oynayacak. Birliğimiz tarafından iki ayrı çalışma yürütülüyor, biliyorsunuz. Biri hala komada olan, tedavi masraflarının karşılanması için ailesi tarafından mali yardım kampanyası yürütülen Hasan kardeşimiz için yürüttüğümüz çalışma. Bu işçi arkadaşımızın ailesi bir konuşma yapacak. Az önce de sözünü ettiğimiz ve meslek hastalığına yakalanan Suat arkadaşımız da bir konuşma gerçekleştirecek. İkinci bölümde işçi birlikleri az önce ifade edilen konular üzerinden kendi düşüncelerini ortaya koyacaklar. Bunu katılımcı işçilerin soru ve düşüncelerini dile getirmesi izleyecek.

- Bir sonuç bildirgesi ya da benzeri bir şey olacak mı?

S. Tezcan: Hayır, şu an öyle bir düşüncemiz yok. Etkinlik daha çok tartışma, deneyim aktarma platformu olarak düşünülüyor. Tabi ki etkinlik üzerine sonrasında bizim bir değerlendirmemiz olacaktır.

- Sempozyumdan hemen iki hafta sonra birlik yeni bir etkinlik düzenlenecek. Bir forum olacak galiba?

S. Tezcan: Evet bir işçi forumu düzenleme kararımız var. Kesin olmamakla birlikte kriz, savaş ve referandum tartışmaları ışığında “İşçi sınıfı ülkenin geleceğini tartışıyor” başlığını taşıyacak olan etkinlik Şubat ayının üçüncü ya da dördüncü haftasında gerçekleşecek (salonun durumuna göre.)

- Sıkışık bir zamanda 3 ayrı etkinlik yapmanın yaratacağı bir sıkışma olmayacak mı?

E. Duygu Çağlar: Bir takım zorlanmalar olacaktır. Ancak biz esas olarak fabrikalarda yürütülen gündelik bir sınıf çalışmasına dayanmaya çalışan bir yapıyız. Amacımız en geniş kitleyi etkinliklere taşımaktan çok, bugüne kadar değişik gündemler üzerinden çalışma yürütülen fabrikalardan işçilerin bu etkinliklerde bir araya gelmesini sağlamak. Ayrıca eklemek isterim ki, egemen sınıfların ve onların temsilcilerinin kendi çıkar ve istemleri için büyük bir enerji ile çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Bizi yıkıma götürmek isteyen egemenlerin çabalarına karşı biz işçi ve emekçiler, daha büyük bir kararlıkla ve çok daha güçlü bir enerjiyle çalışmak zorundayız. Baş eğmeyeceğimizi, ekonomik sosyal siyasal hiç bir saldırıyı elimiz böğrümüzde karşılamayacağımızı göstermeliyiz. Hal böyle olunca biz 30 güne 3 etkinlik sığdırmışız doğrusu çok bir şey değil. Bir de söylemeden geçmeyeyim, yalnız tezgah başlarında değil mücadele içinde de çalışkan işçilere sahip oluşumuza da bir güven duyuyoruz.

- Son olarak şunu sormak istiyoruz. Geçen seneki 6 Mart eylemini kuruluş tarihi kabul edersek birliğiniz 1 yılı geride bıraktı. Geride kalan bir yılı ve vardığınız aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

S. Tezcan: Bu bizim için uzun bir değerlendirme konusu. Bunu 1. yıl vesilesiyle yapacağız. Ama kısaca şunu söyleyebiliriz. Değişik fabrikalarda devam eden örgütlenme çalışmaları, yana yana gelip deneyim paylaşma ve beraber örgütlenme ihtiyacı üzerinden şekillenen birliğimizin Ege işçi hareketi içinde belli bir yere ulaştığını düşünüyoruz. Bu da kuşkusuz 10 ay boyunca yürütülen yoğun çalışmalarla gerçekleşti. Şimdi baktığımız zaman azımsanmayacak sayıda örgütlenme çalışmasına destek vermişiz. İşyeri sorununa müdahalede bulunmuşuz. Birçok toplantı, etkinlik düzenlemişiz, çıkarılan materyal, bülten, bildiri, broşür vb. aydınlatma, paylaşma aracını saymıyorum bile. Bu açıdan kendi içinde anlamlı bir 10 ay geçirdik. Şimdi meclisler ve yürütmeler üzerinden düzenli ve demokratik bir işleyişe sahip, az çok tanınan, bir sorun olduğunda baş vurulan, destek istenilen bir yapı durumundayız. Tabi ki bölge işçi sınıfının ekonomik, siyasal, sosyal her türlü sorunu üzerinden işçilerin bir mücadele mevzisi olma yolunda henüz almamız gereken uzun bir yol olduğunu görüyoruz. Halen de dar kabul edilebilecek bir yapıyız, bu ihtiyaç düşünüldüğünde. Örneğin temsil edilen fabrika sayısında ilk döneme göre bir daralma da var... Gösterilen çabaya rağmen durumun böyle olması ülkenin içinde bulunduğu toplumsal siyasal atmosferle de ilişkili kuşkusuz. Tabi birlik doğrudan fabrika örgütlenmesi yapan bir yapı değil ama örgütlenme çalışmasının olduğu her alanla birleşmeyi hedefleyen bir yapı. Şu anda en önemli sorun olarak bunu görüyoruz.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

E. Duygu Çağlar: Biz kendimizi güçlendirilmesi gereken bir amaç olarak değil, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadele mevzilerinden biri olarak görüyoruz. Bu yüzden bütün işçi sınıfı ve emekçileri sermaye düzeninin azgınlaşan ekonomik, siyasal, sosyal saldırılarına karşı mücadele etmeye, bütün mücadele mevzilerini güçlendirmeye çağırıyoruz.

 
§