9 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/34

Yayılmacı savaşlara karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği
AKP/Erdoğan iktidarının kazanamayacağı savaş
T. Erdoğan Obama ve Putin’le görüştü
Düzenin yapboz siyaseti
Faşist baskı ve teröre karşı direnişi büyütelim!
Olmayan düğmeyi ilikleyen düzen hukuku
DEV TEKSTİL Eylül Ayı GMYK Toplantısı gerçekleştirildi
Murat Ülker neden, nasıl zengin?
İş cinayetleri ve ortalığa saçılan gerçekler
Kırıntılar için değil, sermayenin köleliğinden kurtulmak için mücadeleye!
Güncel deneyimler ışığında demokrasi sorunu - H. Fırat
Türkiye-AB ilişkilerinde çatışan çıkarlar, gerilen ipler
ABD başkanlık seçimleri: Tiyatro devam ediyor
TTİP: Emperyalist sömürü, yağma ve haydutluğun yeni bir aracı
Çocukların özgürlüğü için yıkılacak düzen.
Hapishanelerde 600 çocuk
Şiddete uğrayan kadınlar, devlete güvenmiyor!
Sermaye devleti kesenin ağzını işçiye kapattı, MİT’e açtı
Düzenle barış diyenlerin, demokrasi ve özgürlükten anladıkları...
Yarım kalan şarkı... Victor Jara!
Gerçekçiliğin sinemadaki özeti: Yılmaz Güney
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hapishanelerde 600 çocuk…

 

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) Kasım 2015’te hazırladığı rapora göre hapishanelerde 2 bin 296 çocuk hapis. Bunların çoğunluğu 12 yaşındayken 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’la aynı “suçu” işlemiş. Pozantı hapishanesindeki çocuklara cinsel taciz olayından akıllardadır bu çocuk “suçlular”.

İHD’nin aynı raporunda 600 çocuğun da “suç” işleyecek yaşta olmamasına rağmen, yani “suç”suz olmasına rağmen annesiyle birlikte hapis olduğu belirtiliyor. Bu 600 çocuktan en bilineni Poyraz Ali. Poyraz Ali otistik bir çocuk. Annesi, Alaattin Çakıcı gibi devlet için cinayet işleyen bir mafya değil, düşüncelerinden dolayı hapiste olan bir insan. Bu yüzden Poyraz Ali de annesi de hâlâ hapisteler.

600 çocuğun hapiste olma nedeni annelerinin işlediği iddia edilen suçlar. Koğuşta adım atacak yer kalmıyor diye onlara verilen küçük ranzalar koğuşa alınmıyor. Bu yüzden de anneleriyle aynı yatakta uyuyorlar. Bu çocukların bazısı henüz bebek. Arkadaşının emziğini çalmaktan daha ağır bir suç işlemeyecekleri halde, annesinin hapiste olma nedenine göre, ağır cezalık hapis bile yatabiliyorlar.

Fabrikaların, işyerlerinin ezici bir çoğunluğunda kreş yokken, hapishane nüfusunun sürekli çoğaldığı, ranzalarda nöbetleşe yatılır hale geldiği koşullarda, hapishanelerde kreş olacağını düşünmek saflık olurdu. Kreş olmalı mı? Kesinlikle olmalı.

Çocuğun emzirme sürecinde annesinin yanında olması şart. Yani yaklaşık 1 yıl. Ama 1 yaşından büyük çocuklar hapiste kalıyorsa, demek oluyor ki annenin dışarıda çocuğunu bırakabileceği kimsesi yok. Kendine can yoldaşı olsa bile hiçbir anne çocuğunun hapiste kalmasını istemez. Dışarıda bırakabileceği kimse olmadığı için çocuğu hapistedir. Annenin bu imkanı yok ama devletin ayakkabı kutularına yerleştirdiği paranın küçük bir kısmıyla bile 600 çocuğa bu imkanı sağlama koşulu var. Bununla beraber çocuğun annesiyle düzenli görüşmesi de sağlanabilir.

Poyraz Ali’nin annesi konumuz dışında. Ama bütün adli suçlar için, suçu sistem üretir demek, yanlış olmaz. Fuhuş, hırsızlık, cinayet bunların her birinin tekil nedenleri vardır kuşkusuz. Ama hepsinin ortak paydası kapitalist sistemdir. Fuhuş kapitalizmde neredeyse bir iş kolu durumuna gelmiştir. Hırsızlık ve cinayetler ise kapitalizmin kriziyle doğru orantılı olarak artar. Kriz koşullarında toplumsal cinnet geçiriliyor. Günlük toplumsal cinnet olayları alt alta sıralansa epey bir yer doldurur. Herkes borç batağında. Borcu ödemek, sağlıklı düşünemeyecek kadar çaresiz olunduğunda ya cinayetin ya hırsızlığın ön koşulu haline geliyor. Eğer annenin suç işleme hastalığı gibi garip bir hastalığı yoksa, onu koşulları suç işlemeye yöneltmiştir. Bu koşullar da kapitalizmin ürünüdür.

Kapitalizm var olduğu sürece hapishaneler her zaman tıka basa dolacak, 600’den çok daha fazla çocuk hapis kalacak. Nihai çözüm kapitalizmin alaşağı edilmesiyle mümkün. Evet, nihai çözüm bu. Ne var ki hapisteki çocukların, bebeklerin sorunu bugün de çözülebilir. Sermaye devleti, kâr getirmiyor, tersine kendine ekonomik külfet oluyorsa bu sorunu çözmek için adım dahi atmaz. Sermaye devletine adım attırmak için bu konuyu da her zaman gündemde tutarak mücadele etmek gerekiyor.

M. Kurşun

 

 

 

 

Silivri’de baskılar

 

Darbe girişimi ve OHAL ilanının ardından hapishanelerde siyasi tutsaklara yönelik baskılar arttı. Silivri Hapishanesi’ne sürgün edilen siyasi tutsaklardan Deniz Tepeli, Görülmüştür ekibine gönderdiği faksta hapishanede maruz kaldıkları tecrit ve tacizleri anlattı.

Kadın tutsaklar taciz ediliyor

İki kadın tutsak olarak sürüldükleri hapishaneye girişte “malum uygulamalara” maruz kaldıklarını belirten Tepeli, erkek gardiyanların kendilerine ‘müdahale’ ve ‘temasta’ bulunduklarını belirtti. Tacizin hücrelerde de devam ettiğini, kadın olmalarına rağmen banyo ve yataklar dahil gardiyanların içeriyi izleyebileceği pencere olduğunu, küçük olan havalandırmada kamera bulunduğu ve her anlarının izlendiğini anlattı.

Göz teması bile yasak

Tepeli, tek tutulduklarını ve göz teması bile kurabilecek alanlardan yoksun olduklarını belirtmesinin yanında; birçok eşyalarının gasp edildiğini, kitaplarının dahi iki hafta sonra “10 kitap sınırlamasıyla” verildiğini söyledi. Ayrıca Cumhuriyet, Evrensel, BirGün ve Sözcü gazetelerinin yasaklandığını ifade etti.

Telefonda anlatmaya engel

Aileleri ile yaptıkları telefon görüşmelerinde, hapishanede yaşadıkları sorunları anlatmak istediklerini belirten Tepeli, gardiyanların buna izin vermediğini, tecrit ve tacizlerle ilgili konuşmaya başladıkları anda telefon kartını çektiklerini söyledi. Tepeli, tüm baskılara rağmen, faksını “Direniş kazanacak, dayanışma kazanacak” ifadeleriyle sonlandırdı.




Bayramda yasak

 

Tekirdağ 1 No’lu T Tipi Hapishanesi’ndeki siyasi tutsaklar Mert Avcı ve Hakan Karabey’in ailelerine, bayram görüşünün yasaklandığı söylendi. Bayram görüşünün yapılacağı günü öğrenmek için bir hafta boyunca hapishaneyi arayan aileler, “Belki olur, belki olmaz” sözleriyle oyalandılar.

5 Eylül günü ise bayram görüşü yapılmayacağını öğrenen aileler, hapishane yetkililerinin kendilerine “Adalet Bakanlığı kararıdır. Bayramda adlilere görüş var ama siyasi davası olanlara görüş yok, gelmeyin” dediklerini aktardılar.


 
§