9 Ekim 2015
Sayı: KB 2015/38

Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!
Sermaye düzeninin Suriye politikası çöktü
Parlamenter hayaller değil, devrimci sınıf mücadelesi!
'Oy avcısı' CHP'den emekçilere sahte vaatler
CHP'nin gençlere vaatleri ve gerçekler
Sermaye sınıfının "adaleti"
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Genetiği kirli ve kanlı devlet!
Direnişçi Kocaer işçileri: Kölelik düzenini bitireceğiz!
Mücadeleci ve demokratik bir Birleşik Metal-İş için birleşelim!
Muhasebesiz, muhalefetsiz, umutsuz!
Birleşik Metal-İş Bursa ve İzmir şubelerinde genel kurul
Kale Kilit’te patronların kavgası!
Devrimci gençlik hareketi - H. Fırat
Birleşik sosyalist devrim!
Alman emperyalizminin “mülteci severliği”
Kutlanan ne?
Emekçiler sokakları boş bırakmıyor
Kahrolsun sömürgecilik!
“Cenazenin gösteriye dönüşmesinden korkuyorlar”
Gözaltı ve tutuklama terörü sürüyor
Tutsak sınıf devrimcilerine süngerli oda işkencesi
ORS deneyimi ve öğrettikleri
Önlemler alınmıyor, işçiler katlediliyor
DLB’lilerin ailelerine polis tacizi
'İsimsizler ülkesine döndük!'
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye ve Ortadoğu'nun tüm kardeş halklarının yakıcı ihtiyacı:

Birleşik sosyalist devrim!

 

Rusya Suriye’ye ve Suriye üzerinden de Ortadoğu’ya hızlı bir giriş yaptı. Ayağını Suriye’ye atar atmaz IŞİD’e dönük operasyonlara başladı. Dikkate değer olan ise, aralıksız biçimde ve belli bir kararlılıkla gerçekleştirdiği bu operasyonların sadece IŞİD çetelerini değil, aynı zamanda, IŞİD’i besleyen, onun kadro rezervi olan El Nusra ve Akrar’uş Şam gibi El Kaide kökenli çeteleri de kapsıyor olmasıdır.

Rusya’nın Suriye’ye bu hızlı girişi ve ABD ile batılı diğer devletlerin "ılımlı" ya da "muhalif" olarak niteledikleri adı geçen gerici çetelere dönük hava saldırıları daha ilk hamlede başta ABD ve Türk sermaye devleti olmak üzere, "IŞİD karşıtı koalisyonun" tepkilerine yol açtı. Rusya’yı bu operasyonları koalisyona bilgi vermeden gerçekleştirmekle suçluyorlar. Yanısıra IŞİD’in dışındaki güçlere dönük saldırıları derhal durdurmasını istiyorlar. Özellikle kendisini bölgenin doğal efendisi sayan ABD, Rusya’nın operasyonlar konusundaki kararlılığını da kırmak amacıyla o kendisine özgü küstahlığıyla Rusya’ya tehdit yüklü uyarılar yapmayı ihmal etmiyor.

Rusya’nın hem de kalıcı biçimde Suriye’ye yerleşmesinden ziyadesiyle rahatsız olan bölgedeki en sadık ABD işbirlikçisi Türk sermaye devleti, efendisinin yardımına koşmakta gecikmedi. IŞİD ve onu besleyen çetelere dönük operasyonlar yapan Rus uçaklarının Türk hava sahasını ihlal ettiğini ileri sürerek, Rusya’yı protesto etti. Dahası sorunu dosdoğru efendilerinin ve bir emperyalist saldırganlık ve savaş aygıtı olan NATO’nun gündemine soktu.

Hegemonya savaşında yeni bir aşama

Tartışmalı da olsa ABD’nin bugüne dek hegemonya savaşında yegane güç olduğu bilinmektedir. Almanya da dahil hiç bir Avrupalı emperyalist güç açıktan ABD’nin karşısına dikilip, "ben de varım" demedi, diyemedi. Onlar Ortadoğu’da olsun, Ukrayna örneğindeki gibi Kafkaslar'da olsun, bu çizgilerinin dışına çıkmadılar. ABD’ye endeksli oldular, onun baskısıyla harekete geçtiler. Bugüne dek sadece sözkonusu coğrafyalardaki devletlerle ABD arasındaki çelişkilerden ve çatlaklardan yararlanmayı esas aldılar. Hala bu tutumlarında ısrar ediyorlar, bu çelişkileri kaşıyarak ve bu çatlaklardan yararlanarak çıkar elde etmeye çalışıyorlar.

Gerçek şu ki, bugüne dek ABD’ye direnen yegane güç Rusya oldu. ABD’nin saldırganlığına her daim Rusya itiraz etmiş, Çin ile birlikte BM’deki veto hakkını kullanarak Suriye de dahil pek çok müdahale ve işgal girişimini Rusya boşa çıkarmıştır. ABD’nin kendisini kuşatma amaçlı hamlelerini anında ve çoğu zaman ABD’den daha da hızlı biçimde karşı hamlelerle karşılayıp, etkisiz hale getirmiştir. Suriye üzerinden yaptığı yeni hamle ise, yeni bir durumun, deyim uygunsa hegemonya savaşında yeni bir aşamanın ifadesidir. Denilebilir ki, Rusya bölgedeki dengeleri değiştirecek nitelikte olan bu hamlesiyle artık savunma konumundan çıkmıştır. ABD’ye sadece direnmekle kalmamış, bu hamlesi ile Ortadoğu üzerindeki hegemonya savaşında "ben de varım" demiştir.

Rusya’nın Suriye’deki hali hazırdaki varlığı yeni değildir. Rusya Suriye’yi Suriye rejiminin de onayı ile kendi doğal etkinlik alanı olarak görmekte, ABD ve müttefiklerinden bağımsız hareketi esas almakta ve buna uygun davranmaktadır. Suriye’ye giriş yapar yapmaz hiç vakit geçirmeden başta IŞİD adlı ölüm makinesi olmak üzere, El Nusra ve benzeri çetelere dönük operasyonlara başlaması bunun somut ifadesidir. Şüphesiz ki, henüz kalıcı bir başarıdan söz edilemez, ancak, operasyonların bugünkü haliyle dahi ABD ve onun öncülüğündeki koalisyon güçlerini rahatsız ettiği gerçektir. Bu operasyonlar belli bir başarı elde ederse eğer, bu, ABD’nin dünya egemeni olma durumunu biraz daha tartışmalı hale getirecektir ki, ABD’nin en çok korktuğu şey de budur.

Dahası var; Rusya’nın varlığı sadece Suriye ile sınırlı değildir. Tam tersine Rusya Irak başta olmak üzere benzer müdahaleleri tüm bir bölgeye yaymak istemektedir. IŞİD ve ABD’nin "ılımlı" ya da "rejim muhalifi" olarak nitelediği insanlık düşmanı çeteler sanıldığı gibi disiplinsiz ve başı boş serseri çeteler olmayıp, yıllardır Afganistan’da, Kafkasya’da ve daha pek çok savaş bölgelerinde paralı asker olarak savaşmış oldukça profesyonel çetelerdir. Bunların önemli bir kesiminin Çeçen, Gürcü ve Özbek olmaları bir diğer dikkate değer niteliklerdir. Bunu en çok Rusya bilmektedir. Rusya’nın kalıcı biçimde Suriye’ye ve Ortadoğu’ya yerleşmek istemesi, söz konusu çetelerle ölümcül bir kavgaya tutuşmasında, bilinen stratejik çıkarlarını korumak ve geliştirmek esas hedefinin yanı sıra bu olgu da yer almaktadır. Kararlılığının gerisinde bir de bu neden yatmaktadır.

Rusya’nın başka bazı hedefleri de bulunmaktadır. Bilindiği gibi Rusya ABD’nin öncülüğünü yaptığı "IŞİD karşıtı koalisyona" karşılık olarak Çin, Suriye, İran ve Irak’la birlikte bir başka koalisyon oluşturmuştur. Lübnan Hizbullahı'nın da eklemlendiği bu koalisyonu geliştirmek, yeni güçlerle genişletmek, bölgede etkin hale getirip, ABD ve müttefiklerinin saldırılarını ve kuşatma girişimlerini bloke etmek istemektedir. Bölgede IŞİD ve benzeri çetelere dönük operasyonlar başarı elde derse eğer, bu ABD öncülüğündeki "IŞİD karşıtı koalisyonun" başarısızlığı olarak algılanacak ve bu durum, Rusya’nın öncülüğündeki koalisyona yeni güçlerin katılmasını tetikleyecektir. Nitekim bu yönde bazı gelişmeler de vardır. Mısır bunun ilk örneği sayılmalıdır.

Rusya’nın gözünü diktiği başka bir önemli güç de Kürtlerdir. Kürtler, somut olarak da PYD hali hazırda ABD öncülüğündeki koalisyonla ilişikilidir. Daha çok ABD ile mesai içindedir. Ancak PYD Rusya ile de görüşmeler yapmıştır. Rusya PYD ile koordineli biçimde IŞİD’e karşı mücadeleye her zaman açık duracaklarını ve bundan çok memnun olacaklarını belirmiştir.

Bölge halklarının geleceği:
Birleşik sosyalist devrim

Tüm gelişmeler bir kez daha, Ortadoğu üzerindeki hegemonya krizinin önümüzdeki dönemde daha da derinleşeceğini, aynı anlama gelmek üzere hegemonya savaşının daha da kızışacağını göstermektedir. Öte yandan bu aynı gelişmeler, istikrarsızlıkla karekterize olan Ortadoğu’nun dengeleri değiştirmeye aday yeni hamlelere gebe olduğunu da anlatmaktadır.

Bölgede öteden beri yaygın bir ABD karşıtlığı bulunmaktadır. Henüz emperyalizme, somut olarak da ABD emperyalizmine karşı açıktan ve cepheden bir mücadele söz konusu olmasa da anti-ABD’ci eğilim varlığını korumakta, hatta gün geçtikçe daha da büyümektedir. ABD’nin her daim İsrail siyonizminin en büyük destekçisi olması, bunu ayrıca tetiklemektedir. Bölgenin kardeş halklarına düşmanlıkta başı çeken ve üstüne üstlük IŞİD canilerini bölge halklarının başına bela eden Türk sermaye devletinin ve Katar, Suudi Arabistan gibi çağdışı Körfez devletlerinin ABD işbirlikçisi olması, ABD karşıtlığının güçlü olmasının önemli bir diğer nedenidir.

Bu durumun kendisi, hali hazırda ABD’ye direnen yegane güç olan Rusya’yı bölge halkları nezdinde ehven-i şer bir alternatif haline getirmektedir. Hiç kuşkusuz bu büyük bir tehlikedir. Rusya da emperyalist ve gerici bir devlettir. O da sömürgeci ve yağmacıdır. O da içerde kendi halkına ve coğrafyasındaki diğer halklara Çarlık rejimininkini aratmayan katmerli baskılar uygulamakta, dışarda ise emperyalist karekterine uygun olarak dünya egemenliği peşinde koşmaktadır.

Emperyalistin iyisi olmaz. İyilik sever emperyalizm yoktur. Bu emperyalist şarlatanların ve günümüzün liberal solcularının bir uydurmasıdır. Emperyalizmin karekteri değişmemiştir. Emperyalizm, yani tekelci kapitalizm dün de bugün de sömürgecidir, yağmacıdır. ABD de Rusya da emperyalist karekterlerine uygun olarak özgürlük değil her daim kayıtsız koşulsuz egemenlik peşinde koşarlar. Halklara onur kırıcı bir kölelikten başak bir şey de sunamazlar.

Öte yandan, Rusya’nın IŞİD’e karşı operasyonları da yanıltıcıdır. ABD gibi Rusya da Suriye’ye ve Ortadoğu’ya sadece ve sadece sefil çıkarlarını korumak ve hegemonya savaşı için giriş yapmıştır. Ne ABD ne de Rusya IŞİD ve benzeri gerici güçleri kalıcı ve kesin olarak yok edebilecektir. Zira bizzat kendileri bu gericiliğin kaynağıdırlar.

Her türden sömürü, baskı ve yağmanın, her türden köleliğin, haksız, emperyalist ve gerici savaşların kaynağı olan emperyalist-kapitalizm ve bölgedeki dayanakları olan işbirlikçi iktidarlar işçi sınıfının merkezinde olduğu bölge çapında bir birleşik devrimle yıkılmadıkça; bunun somut bir ifadesi olarak ABD’si, AB’si ve Rusya’sı ile tüm emperyalistler kesin ve kalıcı biçimde bölgeden sökülüp atılmadıkça, Ortadoğu emperyalist sömürü ve kölelik koşullarının hüküm sürdüğü, emperyalist savaşların eksik olmadığı, demek oluyor ki büyük acıların ve yıkımların yaşandığı bir coğrafya olmaya devam edecektir.

Dolayısıyla yegane çözüm merkezinde işçi sınıfının olacağı bölge çapında birleşik sosyalist bir devrimdir. Haliyle bu yönlü görev ve sorumluluk öncelikle Türkiye işçi sınıfına ve sınıf devrimcileri olarak Türkiyeli komünistlere aittir.

 

 

 

 

Manş Tüneli’nde
göçmenlere saldırı

 

Fransa’nın Calais kentinde Manş Tüneli üzerinden İngiltere’ye geçmek isteyen göçmenler polis saldırısına uğradı. 120 kadar göçmen tünele girip 15 kilometre kadar ilerledikten sonra durduruldu. Göçmenlerle polis arasında çatışma yaşandığı belirtilirken polis, göçmenleri karalamaya çalıştı.

Bir polis yetkilisi sığınma hakkını engelledikleri göçmeleri ‘saldırgan’ olarak niteledi ve şu ifadeleri kullandı:

"Bu kadar büyük bir grubun İngiltere'ye ulaşmasının imkânı yoktu. Bu nedenle bu, Calais’de sıkışıp kalan sığınmacıların durumuna basının dikkatini çekmek amacıyla yapılmış organize bir saldırıydı."

 
§