31 Ekim 2014
Sayı: KB 2014/43

Emperyalizmin kirli oyunlarına karşı Kürt halkıyla dayanışmayı büyütelim!
Kobanê ve “insan hakları emperyalizmi” - A. Eren
Kobanê’de direniş çetelere geçit vermiyor
Baskı ve terör yasaları genişliyor
Validebağ’da direniş, talanı frenledi!
Yağma ve talanın yeni adresi Validebağ Korusu
Ellerindeki kanı yalanla temizlemek istiyorlar
“İş cinayetlerinin hesabı sorulacak!”
İşçi sınıfı hareketi çıkış yolu arıyor
Sermaye topyekün saldırıya hazırlanıyor
“Üniversite Ar-Ge laboratuvarına dönüştürülüyor”
Ekim Devrimi üzerine - V. İ. Lenin
Ukrayna seçimleri ve “Demokrasi” oyunu - E. Eren
Toplu mezarlar ülkesinde öfke büyüyor!
Öfke büyüyor, emekçiler sokakta!
Meclisler kurula hazırlanıyor
DLB İstanbul Meclisi toplandı
Hangi cumhuriyet?
Binler Cumartesi Anneleri’nin yanında!
Vardık, varız, var olacağız!
Yaşamın yarısından kavganın yarısına...
Şer’i adaletin terazisinde kadın düşmanlığı ağır basıyor
Fotoğraf karesinden yansıyanlar, fotoğraf karesine sığmayanlar
Savaşsız, sınıfsız, sömürüsüz, yaşanabilir bir gelecek için 6 Kasım'da alanlara!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Toplu mezarlar ülkesinde öfke büyüyor!

 

Altı öğrencinin katledilmesi ve 43 öğrencinin kaçırılması, Meksika devletinin katliamcı kimliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Uyuşturucu çeteleri ile sermaye devletinin el ele yönettiği ülke, kaybedilen öğrencilerin ardından emekçilerin eylemleriyle sarsılmaya başladı. Sürekli devlet ve çetelerin vahşi terörü altında ezilen emekçiler, büyük bir öfkeyle kaybedilen öğrencilerin bulunması için kitlesel eylemler düzenlerken gençlik kitleleri ise devlete ait binaları ateşe vererek, gerici rejime tepkilerini gösteriyor.

1968 yılında yapılan öğrenci katliamını lanetlemek için 26 Eylül’de düzenlenen eylemler yeni bir katliamla sonuçlandı. İguala kentinde sokağa çıkan öğrencilere ateş açan polis, 3 öğrenciyi katletti. Kısa bir süre sonra devreye giren maskeli kişiler 3 öğrenciyi daha vahşice öldürdü. Saatler sonrasında ise olayın vahameti ortaya çıktı. Eylemlerde yer alan 46 öğrenci "kayboldu." Birçok tanık, öğrencileri en son gözaltına alınırken gördüklerini söyledi.

‘Arka Bahçe’de CIA tarafında yönetilen darbeler döneminde sıkça karşılaşılan gözaltında kaybetmeler, çoğu Latin Amerika ülkesinde konjonktür değişmesine rağmen kendine özgü vahşi koşullara sahip Meksika’da son olayla birlikte tekrardan kamuoyunda görünür hale geldi.

Sokağın basıncı kirli işbirliğini aydınlatıyor

Katiller, kan deryası içerisinde yüzen ve her yıl binlerce kişinin öldürüldüğü ülkede belki de estirdikleri vahşetin bu kadar göze batacağını düşünmemişlerdi. Paramiliter, narkotik ya da doğrudan devlet kaynaklı terör kadar büyük mücadelelere de sahne olan ülkede, bu sefer işler burjuvazinin istediği gibi gitmedi. Kayıp ailelerinin yanı sıra on binlerce kişi, “Onları canlı gözaltına aldınız, canlı olarak geri istiyoruz” sloganı ile sokaklara çıktı. Israrlı ve kitlesel eylemler sayesinde de devlet ‘olayın üzerine gitmeye başladı’. Sokağın basıncı ve kendisini mümkün olabildiği kadar aklayabilmek için, iktidar olaya karışan bir grup polisi tutukladı.

Kaybedilen öğrenciler hala bulunamasa da devletin çetelerle ne kadar içli dışlı olduğunu gözler önüne seren olaylar silsilesi günyüzüne çıkmaya başladı. Öğrencilere saldıran “Guerreros Unidos” adlı çete üyeleri, 17 öğrenciyi öldürdüklerini ve polislerin de olayda yer aldığını itiraf etti. Bunun hemen arkasından çetenin lideri gözaltına alındı.

İguala Belediye Başkanı Jose Luis Abarca ve eşi ise öğrencilerin kaybedilmesinin ardından ortaya çıkan tepkiler üzerine ortadan kayboldu. Belediye Başkanı Abarca’nın polise eşini rahatsız ettikleri için öğrencilere saldırı emri vermesi ülkedeki keyfi yönetimi gözler önüne serdi.

Emekçilerin baskısı sonucunda olayın yaşandığı bölgenin valisi istifa ederken, öğrencilerin gömüldüğü toplu mezarlar aranmaya devam ediliyor. Öyle ki bu aramalar sırasında onlarca yeni toplu mezar bulundu.

Devletleşen çete, çeteleşen devlet!

Kartellerin nüfuzu altında olan birçok bölgede işçi ve emekçiler, çetelerin dışında bir hayat hüküm süremiyor. İşsizlik ve ailelerine yönelik sürekli tehditlerle yaşamak istemeyen herkes çetelerle işbirliği yapmak zorunda. Karteller bir bakıma devlet konumuna yükselmiş ve kendi yarattıkları sistem içerisinde emekçileri her istediklerini yapmak zorunda bırakıyor. Kartel sistemi içerisinde yer almayanların sonu ise kafalarının kesilmesinden diri diri yakılmaya kadar giden vahşet çeşitlemesinden biri ile son buluyor.

Meksika devleti ise tek seferde iki savaş birden yürütüyor. Kartellere karşı tepeden tırnağa silahlanan devlet, işgal ettiği mahallelerde amansız bir terör estiriyor. Polis ya da askerin yürüttüğü operasyonlar sırasında kullanılan yöntemler çeteleri aratmıyor. Keyfiyet ile mahalleleri basan kolluk güçleri istedikleri herkesi işkenceden geçiriyor, öldürüyor, kadınlara tecavüz ediyor.

Danışıklı dövüşün asıl hedefi emekçiler

Karteller ile devletin danışıklı dövüşünün asıl hedefi ise emekçiler. İki taraf da sermayeye hizmet ediyor. Büyük çelişkiler barındıran toplumun sınıfsal içerikte patlamasına karşı uyuşturucu ve militarizm bıçağın iki yüzü olarak toplumun karşısına sunuluyor. Adı konulmamış koalisyon kendi tahakkümü altında olmayan kimseye tahammül edemiyor. İlerici, solcu öğrenciler sistem açısından başlıca tehdit olarak görüldükleri için hem çetelerin hem de polisin saldırısıyla karşılaştılar. Çeşitli görgü tanıklarının anlatımına göre polis ve çeteler tarafından gözaltına alınan öğrenciler diri diri yakıldı.

Sermaye devleti ile karteller arasındaki koalisyon sadece sola karşı da değil. Bazı verilere göre kriz tehdidi altındaki bankalar dahi uyuşturucu parası kaynaklı likit sermaye ile kendisini kurtarabildi.

Kartellerin devasa büyüklükteki rantı ve Amerikancı rejim tarafından sürekli derinleştirilen neo-liberal politikaların hayata geçirilmesi ancak bu kadar pervasız bir terör politikası ile ayakta kalabiliyor. Asıl olarak emekçileri hedef alan, onun biriken öfkesine karşı hayata geçirilen militarizasyon uyuşturucu çeteleri tarafından baskı altına alınmış halka karşı bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor. Ki askeri yöntemler de kartellere karşı savaşta hiçbir işe yaramıyor.

Öfke büyüyor

Meksikalılar’ın önemli bir kesimi neo-liberal politikaları sömürgecilik döneminin devamı olarak görüyor. Devlet son olarak ülkenin yeraltı zenginliklerini de özel sektöre açan yasa tasarısını kabul etti. Kamuya ait birçok işletme ise özelleştirildi ya da kapatıldı.

Neoliberal – narkotik terörün son kurbanı da Iguala’da kaybedilen öğrenciler oldu. Öğrencilerin kaybedilmesinin ardından da görüldüğü gibi Meksikalı işçi ve emekçiler dizginsiz saldırı ve teröre karşı büyük öfke içerisindeler. Devlete ait binaları ateşe veren gençler artık toplu mezarlar ülkesinde yaşamak istemiyor.

Emekçiler, devletin çetelerle işbirliği halinde ve başlı başına çeteci bir mantıkla yönetildiğini düşünüyor.

Son gelişmeler gösteriyor ki; Meksika devleti ne kadar kendisini aklamaya çalışırsa çalışsın daha büyük öfke patlamalarını engellemeye gücü yetmeyecektir.


 
§