4 Nisan 2014
Sayi: KB 2014/14

Yerel seçim sonuçları
Yerel seçimler üzerine bazı gözlemler
Çözüme giden yol sandıklardan değil,
sınıf savaşımından geçer!
Parlamenter hayaller değil, meşru militan mücadele
Yerel seçimler ve
ortalığa saçılan pislikler! - H. Yağmur
Hangisi suç?
Devrimci seçim çalışmasından 1 Mayıs’a... - S.Soysal
1 Mayıs yasağı için
bahane bulundu!
Ankara’da
1 Mayıs hazırlıkları!
BDSP’lilere saldırı protesto edildi
Direniş, özgürlük, 1 Mayıs...
Kızıldere’nin yolundan gidenler kızıl bayrağı yükseltiyor!
Yasa yürürlükte işçiler kapı önünde
Luna işçilerine
dayanışma çağrısı
Greif direnişi ve güncel görevler
“Bir kez daha ihanete uğradık, ama son sözü biz söyleyeceğiz!”
Eren Korkmaz: Çamurlu sularda yüzen
bir ihbarcı ve işbirlikçi
Bürokrasi içinde yolunu şaşıranlar
şimdi de dükkancılığa soyundu!
Greif’te efendiler ve hainler!
Greif ile dayanışma büyüyor!
Greif direniş günlüğü
Kadın işçiler
“Mücadeleye devam” dedi!
Greif direnişi Köln’deki Greif işçilerine taşındı
Yalanlara sığınanların
savaş tezgahı
“Bu resmi siz mi yaptınız?” - Z. Eylül
“Bir resmi yalan daha açığa çıktı!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bu resmi siz mi yaptınız?”

“Hayır, bu sizin eseriniz!”

Z. Eylül

 

Bir burjuvanın milyon dolarlara satın alıp odasının duvarlarını süsleyebileceği bir tablo.

Picasso’nun 1937 yılında resmettiği Guernica* adlı yapıtı. İsmini Guernica adında bir kasabadan alan ve ilk bakışta anlaşılamayan bir dehşetin resmi aslında. Alman orduları tarafından bombardımana tutulan ve savaşın en acımasız yüzünü açığa çıkaran bir olayın, gerçeküstü dokunuşlarla tasviri. Faşizme bir itiraz… Bu tablonun sergilendiği sergi salonunda bir Alman generali tarafından yöneltilen “bu resmi siz mi çizdiniz!” sorusuna “hayır, siz!” cevabını veren bir ressamın, insanlığın acılarına sırtını dönemediğinin kanıtı.

Picasso’nun bu eserinde oldukça karmaşık, gerçeküstü ve geometrik resmettiği olay, acı çeken insan ve hayvan figürlerinden de anlaşılacağı üzere, bombalanan bir kasaba ve ardından yaşanan telaşın tuvale yansımasından başka bir şey değildir. Bu nedenle, Picasso’nun fırçasını Guernica’da öldürülen insanların kanına batırarak, sert darbelerle tuvale kopyaladığı bu resim, sanat yapıtı olmanın ötesinde tarihin bir kaydıdır.

Ne kadar manidar bir tesadüftür ki: “Bu tablo 27 Ocak 2003 tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Toplantı Salonu’nun girişinde asılıdır. Amerikan diplomatları, Guernica’nın, Colin Powell ve John Negroponte’nin Irak üzerine yapacakları basın konferansı öncesinde kaldırılmasını talep ederler. Zira, Powell’ın savaşı savunacağı basın toplantısı esnasında arka planda sanat tarihinin savaş karşıtı belki de en önemli eserinin görülmesi trajikomik bir durum yaratacaktır. Guernica kaldırılmaz, fakat mavi bir perde ile örtülür.”**

“Müzeler yalanlarla doludur” diyen Picasso, yoksullara kapalı olan kapılarıyla lüks müzelerde eserlerinin sergilenmesine ve savaş karşıtı bir tablosunun, işgal ve savaşın meşrulaştırılacağı bir basın toplantısında savaşın aktörlerinin hemen arkasında asılı olmasına tahammül edemezdi herhalde. İşte o, bu yüzden birçok eseriyle tarihi kaydetti. Guernica da onlardan yalnızca biriydi. Ve onun eserleri ne lüks müzelerde dolaşırken, Guernica’nın karşısında durup sahte gözyaşları döken burjuva eşlerinin, ne de insanlığa yeni acılar yaşatan diplomatların sanat ihtiyacının karşılanmasıdır.

Guernica, burjuvazinin tüm utanmazlığına ve ikiyüzlülüğüne karşın yoksul ve ezilen halkların sanatıdır. Picasso da burjuvazinin değil işçi sınıfının sanatçısı... Bugünlerde bile burjuvazinin, tablolarını fahiş fiyatlara sattığı ve onun sanatı üzerinden nemalandığı Picasso, bir tercih ve konumlanış olarak zenginlere değil, ezilen sınıflara ait bir değerdir. Çünkü Picasso bir komünisttir. Evet, bugün eserlerinin yalnızca kitaplara, dergilere basılı halini görebildiğimiz Picasso, sanatı bir avuç asalağın tekelinden çıkarıp işçilerin hizmetine sunmak isteyen bir komünisttir.

Bir resim yıkmalardan oluşan bir toplamdır” diyen Picasso, Kübizm’in kurucuları arasındadır. Kalıplar ve kurallar yoktur onun sanatında. Sanatın toplamı yapma, yıkma diyalektiğidir. Bu nedenle nesneleri bir fotoğraf görüntüsü gibi resmetmez, onları parçalara ayırır ve bu yönüyle alışılmışın dışına çıkar.

Picasso “Mavi Dönem” yapıtlarında açlık sınırına gelmiş, yoksulluğun izlerini beden dillerinden anlayabileceğimiz, hiçbir umut ya da yardım beklemeksizin bu durumu kabullenmiş insanların dramını yansıtır. Bu resimlerdeki insanlar bir deri bir kemik kalmış, sıska ve kaderine razı olmuşlardır. Ama onun bu eserleri, kendileri ihtiyaçlarından fazlasına sahip oldukları için başkalarının aç kalmasına sebep olan zenginler arasında büyük rağbet görür. “Çünkü zenginler ancak yalnızlık içindeki yoksulları düşünmekten hoşlanırlar, onların kolektif hallerine tahammül edemezler.”***

Picasso’nun “Mavi Dönem”inin hemen ardından gelen “Pembe Dönem” eserlerinde ise kahramanlar değişmez. Yine zengin olmayan insan figürleri vardır sanatçının eserlerinde. Fakat onlar bu kez umutsuz değillerdir. “Mavi Dönem”in aç ve yoksul insanları yine aç ve yoksuldur. Ama bu dönemde gülümserler. Hatta cambaz ya da palyaço kılığındadırlar.

Özetle Picasso, eserlerinde gerçek bir yaşamı yansıtmıştır. O insanlığın acılarını ve sefaletini tuvaline resmetmiştir. Bu nedenle onun tabloları, dudak uçuklatan fiyatlarla alınıp-satılabilecek birer meta değildir/olamaz. Yaşadığı dönemin çelişkilerini ve yoksulların acılarını sanatına konu eden Picasso, yalnızca resim sanatıyla değil, heykel, şiir ve tiyatroyla da ilgilenmiş ve bu alanlarda da önemli eserler vermiştir. Pablo Picasso sanatın nelere kadir olabileceğinin en güzide örneğidir.

1973 yılında aramızdan ayrılan Picasso İspanya’da doğmuş ancak yaşamının büyük bir kısmını Fransa’da geçirmiştir. Ve yaşadığı döneme damgasını vurmuş, sanatı yalnızca zenginlerin işi olmaktan çıkararak yoksulların acılarını işlemiştir. Ne yazık ki Picasso’nun eserleri büyük bir kâr alanı haline gelmiş ve sergi salonlarında tutsak edilmiştir. Ancak o, ölümünün ardından on yıllar geçmiş olmasına rağmen sanatın usta bir yapıcısı ve en üretkeni olmaya devam etmektedir. Bir avuç elitin tekelinde tutuğu sanatın, pahalı boyalı duvarlara asılan tablolardan ve sevgiliye söylenen şiirlerden çok daha fazlası olduğu, acıları ve sevinçleriyle hayatı yansıttığı gerçeği Picasso’nun birçok yapıtında karşılığını bulmaktadır.

Yapıtları ise ancak Picasso’nun da özlediği bir düzende özgürlüklerine kavuşacak ve gerçek izleyicileri ile buluşacaktır.

* İspanya İç Savaşı sırasında Alman ordusu tarafından bombalanan İspanya kasabası. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı.

** H. Ezgi, Picasso ve burjuva ikiyüzlülüğü / Kızıl Bayrak, Sayı: 2005/48

*** Şahiner Rıfat, Bir Sürgünün Büyülü Yüzü: Picasso

Berger John, Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı


 
§