11 Ocak 2013
Sayı: KB 2013/02

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt sorununda AKP’nin tasfiyeci oyunu
Sermaye devleti “açılım oyunlarını” sürdürüyor
Devlet tasfiye,
Kürt hareketi çözüm istiyor!
Kürt halkına yönelik
ırkçı linç girişimleri sürüyor!
Suriye halkının ekmeğini ve buğdayını çalan bir yağmacı!
Düzen siyasetinin sahte kutuplaşma
çabaları devam ediyor!
AKP taşeron düzenini süreklileştiriyor
İşçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesini büyütelim!
İlaç tekeli Abdi İbrahim’in azgın işçi sömürüsü!
CHP’den sendika düşmanlığı!
Bursa’da metal işçilerine mücadele çağrısı
Demir-çelik işçileri
haklarının peşinde!
Arçelik işçileri işçi kıyımını ve sendikal ihaneti protesto etti
AKP iktidarının yayılmacı/saldırgan
planlarını bozalım!
Teknopark İstanbul İnşaatı İşçileri ile direniş üzerine konuştuk
Teknopark işçilerine polis terörü
Altın Şafak güneşi karartırken
Avrupa’da kapitalist kriz ırkçılığı, burjuvazi faşist hareketleri büyütüyor
Devrimci Kadın Kurultayı’nın güncel çağrısı
Devrimin kartalı: Rosa Luxemburg
Yeraltı Rusyası’nda 20 yıl: Sıradan bir Bolşevik’in anıları
TMMOB’yi savunmak
zorunluluktur!
Hepimiz devletin yasal mermilerinin hedefiyiz
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP taşeron düzenini süreklileştiriyor...

Madendeki katil: Taşeron!

 

Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı Kozlu Müessesesi’nde meydana gelen metan degajı (ani metan basıncı ve buna bağlı göçük, zehirlenme) sonucu 8 maden işçisi katledildi. İş cinayeti taşeron firma Star İnşaat Ticaret AŞ’nin kömür üretimi öncesi hazırlık çalışması yaptığı yerin 630 metre altındaki galeride yaşandı. Çok daha yüksek can kayıplarına yol açabilecek bir faciadan dönüldü. Ama 8 işçinin canına mal olan metan degajı ne bir kazaydı, ne de önlenmesi mümkün olmayan bir tesadüf. Çünkü bu iş cinayeti “geliyorum” diyordu. Taşeronlaştırma ile iş cinayetlerinin kolkola yürüdüğü bu ücretli kölelik düzeninde bugün değilse yarın yaşanacaktı. Özelleştirme, taşeronlaştırma, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, denetimsizlik, sendikasızlaştırma-örgütsüzleştirme gibi nedenler yeni yılın ilk günlerinde yeni bir madenci katliamını hazırladı.

Devlet çalışma hayatını denetleme ve işçilerin can güvenliğini sağlama yükümlülüğünü üstünden atalı çok oldu. Bunun yerine işçi sağlığı önlemlerini üstünü bir çırpıda silinebilecek birer yatırım maliyeti görerek bu yönde düzenlemeler yapıyor. Ya da çeşitli yasal düzenlemelerle işletmelerin kapılarını, kuralsızlığa sonuna kadar açıyor. Kapitalistlerin kâr hırsı için işçilerin canını rahatından gözden çıkaran AKP hükümeti doğrudan sorumlu olduğu iş cinayetleri için üzüntü beyanları yapmakla, basmakalıp demeçlerle incelemelerin devam ettiğini söylemekle yetiniyor.

Taşeronlaştırma iş cinayetlerine davetiye

Özelleştirme ve taşeronlaştırma güvencesiz çalışma düzeninin temel ayaklarından. AKP ve patronlar kol kola bu düzeni sağlamlaştırmak için yasa üstüne yasa çıkarıyor. Taşeronlaştırma ekonomik bir “zorunluluktan” ziyade burjuvazinin sınıf çıkarlarının gereği siyasal bir tercih. Zira “asıl işveren” işçilere yapacağı ödemenin daha fazlasını taşeron firmaya yapabiliyor. Ama taşeron çalışma işçinin haklarının elinden alınması, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretler demek. Çünkü yasal mevzuat, işçileri değil patronları gözetiyor. Çünkü işçilere örgütsüzlüğü dayatan bu sistemde, işten atılma korkusu işçinin kölelik koşullarına razı olmasını sağlıyor. Üstelik can güvenliğinin hiçe sayıldığı bilinmesine rağmen.

TTK’da da bu yol izlenmiş. Üretim öncesi hazırlık işlerini taşeronlara veren TTK, Kozlu’da ihaleyi bir inşaat şirketi olan Star İnşaat Ticaret AŞ’ye vermiş. Fakat deneyimi ve birikimi olmayan şirketlere verilen galeri açma ve işletmecilik işlerinin bir katliama dönüşmesine ilk kez tanık olmuyoruz. Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş, taşeron firma Star İnşaat’ın, madencilik konusunda bir uzmanlığı olmadığının altını çiziyor. Star İnşaat’ın iş güvenliği konusunda gerekli önlemleri almadığına dair Çalışma Müdürlüğü’nde birçok raporun olduğunu, bu konu hakkında yetkililerin defalarca uyarıldığını belirtiyor. Bunlara rağmen katliamın yaşanması, kapitalistlerle AKP’nin elele vererek ekmeklerini yerin yedi kat altından çıkaran madencilerin canına kastettiğinin belgesidir.

Denetimler göstermelik!

İş cinayetinin ardından toplantı yapan Faruk Çelik’in açıklamaları da denetimlerin bir formaliteden ibaret olduğunun, iş güvenliği önlemlerinin caydırıcılığı olmayan göstermelik cezalarla sağlanamayacağının ya da AKP’nin böyle bir derdinin olmadığının bir itirafı. Bakanlık olarak riskli tüm işkollarında denetimleri sürdürdüklerini belirten Bakan Çelik, taşeron firma ve müessesede de 16 Kasım 2012’de teftiş yapıldığını belirtti. Çelik şunları söyledi: “Bu teftişte 5 eksik husus tespit edilmiş, bu eksikliklerin giderilmesiyle ilgili gerekli uyarılar yapılmış. Özellike hazırlık çalışmaları dahil tüm çalışmaları kapsayan müstakil bir sağlık güvenlik dökümanı oluşturmaları ve risk değerlendirmesi yapılması istenmiş. Ayrıca idari para cezaları da ilgili şirkete, müesseseye kesilmiş.” Oysa bu denetimlerin sonucunda oluşturulan müfettiş raporlarında açıkça şu ibare yer alıyor: “Bu maden ocağında bir kaza meydana gelmemesi tesadüftür

Bu göstermelik denetimlerin ardından bile iş cinayetlerinin yaşanması şirketlerin korunduğunu, çıkan kömür miktarının insan canına yeğ tutulduğunu gösteriyor. Zira Balıkesir Dursunbeyli ve Bursa Kemalpaşa’da da aynı senaryo tekrarlanmıştı. Tıpkı 2010 yılında TTK’nın Karodon işletmesinde olduğu gibi.

Kaza değil cinayet!

8 işçinin can verdiği son olayda ise taşeron firma işlerin süratle yürümesi kaygısıyla gereken önlemleri almadı. Kârını işçilerin canından üstün tuttu.

Dev Maden Sen’in açıklamasında galeri açmak için en az 20 metrede bir, sondajla kazı yapılacak bölümün içinde biriken gazın alınması ve bu gazın tamamı boşalıncaya kadar beklenilmesi gerekirken, Kozlu’da buna uyulmadığına dair iddialar bulunduğu belirtiliyor. Gazın tamamen boşalmasını beklemeden hazırlık çalışmalarının sürdürülmesi sonucu gazlı basıncın degaj patlamasına (kömürün basınçla püskürmesi) neden olduğu ifade ediliyor. Yani söz konusu olan gerekli süre beklenilerek işlemlere devam edilse hiç yaşanmayacak bir “kaza”.

Bu noktada Bakan Çelik’in açıklamaları gerçeği yansıtmıyor. Söz konusu olan ­­­ani gaz püskürmesinin yoğun bir şekilde gerçekleşmesi sonucu oluşan göçükte işçilerin kurtarılmasının ya da kendilerini kurtarmalarının mümkün olmadığını söyleyen Çelik, gerekli önlemlerin alınması durumunda böyle bir kazanın gerçekleşmeyeceğini ise elbette ki dile getirmedi. Çünkü onun görevi bu cinayetleri meşrulaştırmak.

İşçi düşmanı Star

İşçilerin çalışma koşullarının oldukça kötü olmasının ve insanca çalışma koşullarına özlemlerinin bir göstergesi ise işçilerin verdikleri sendikalaşma mücadelesi. Star Madencilik‘te çalışan işçiler 2010 yılında Genel Maden-İş Sendikası’nda örgütlenmiş. Fakat taşeron firmanın, işkolu ve yetki konusunda itirazları (firma “yapılan iş inşaat işi” diyerek itiraz ediyor) nedeniyle toplu sözleşme yapılamamış.

Zira bu katliamdan önce de çalışma koşullarından kaynaklı eylemler yapılmıştı. Kozlu maden ocağında çalışan işçiler geçtiğimiz temmuz ayında iş bırakmışlardı. İşçiler mazeret izinlerinin verilmemesini, rahatsızlıklarına rağmen doktora gitme taleplerinin karşılanmamasını, yedek kıyafet ve çizme verilmemesini protesto etmişlerdi. Ama TTK Kozlu Müessese Müdürü eylemi “yasadışı” ilan etmişti.

Yine aynı madende ve aynı taşeron şirkette çalışan 200 maden işçisi de 2011 Haziran ayında ücretlerinin verilmemesini, çalışma koşullarının kötü olmasını, gaz maskelerinin bile olmamasını protesto etmişlerdi.

2010 yılında TTK’ya bağlı Karadon Müessesesi’nde taşeron şirketin galeri açma işini yaptığı ocakta meydana gelen patlama sonrası Tayyip Erdoğan “mesleğin doğasında var” diyerek madencilerin ölümünü kadere bağlamıştı. Ne Karadon’un ne de Kozlu’da yaşanan katliamlar kader. Bu katliamın sorumlusu taşeron düzenini yaygınlaştırmak isteyenler, işçilerin emeklerine yok pahasına el koyanlardır. Bu katliamın sorumlusu AKP ve kapitalistlerdir!