27 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/50

2014: Mücadeleye devam!
AKP, “paralel devlet” ve Kürt hareketi
Yolsuzluk operasyonu üzerine
Aslolan kazançsa gerisi teferruattır”
Toplantı ve yürüyüş hakkı “yasak” kıskacında
Baskı ve işkenceye karşı mücadeleyi yükseltelim!
Yargılayanlar yargılanıyor!
“Asgari ücretlinin payı azalıyor!”
Greif işçileri greve hazır!
Emekçiler grevle alanlara çıktı!
BDSP’den seçim seminerleri
Gebze’de asgari ücret ve yolsuzluklara protesto!
Haziran Direnişi - 2 H.Fırat
Cenevre’ye ortak heyetle gidiyorlar
Dünyadan eylemler
2013: Bu daha başlangıç!
Ali Serkan Eroğlu anıldı
İÜ’de faşist saldırılara karşı eylem
Yargısız infaz düzeni yargı korumasında!
Bir ring sohbetinden yansıyanlar
İtibarımızın iadesine ihtiyacımız yok!
“Devletin elini tutmayacağız!”
(U)mutlu yıllar kadınlar!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yargısız infaz düzeni
yargı korumasında!

 

Faili meçhul” olarak tanımlanan yargısız infazlara ilişkin davaları düzen yargısı aklıyor. Temel failler takipsizlik kararı ile dosya dışına çıkartılırken göstermelik yargılamalar devreye sokuluyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz günlerde yeni bir “faili meçhul” iddianamesini tamamlayarak mahkemeye sundu. ‘90’lı yıllarda işlenen bir dizi “faili meçhul” cinayete ilişkin hazırlanan iddianamenin özelliği ise sermaye devletinin o dönemki bir dizi temsilcisini baştan aklaması oldu. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede eski başbakanlardan Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, eski MİT üyesi Mehmet Eymür, emekli Tümgeneral Veli Küçük’ün de arasında bulunduğu bazı isimler, haklarında verilen “takipsizlik” kararıyla dava kapsamından çıkarıldı.

Demokrasi ve adalet aldatmacası bile ancak birkaç tetikçinin öne sürülmesi, birkaç göstermelik duruşmadan ibarettir. Özellikle AKP iktidarı dönemiyle birlikte empoze edilmeye çalışılan eski kirli defterlerin kapatılması argümanı için bu davalar öne çıkarılıyor. 12 Eylül dönemi ve ‘90’lı yıllara yönelik yargılamalar parlatılıyor. Böylece 12 Eylül darbesinin de ‘90’lı yıllardaki kirli savaşın da hizmet ettiği sermaye düzeni aklanıyor.

Bu kadük davaysa son süreçteki yargılamaların güncel bir örneği olarak öne çıkıyor. Zira TMK’nın 10. maddesiyle yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır tarafından hazırlanan iddianamede dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, o dönemde dairede görev yapan Korkut Eken, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ve Ayhan Çarkın’ın yargılanması talep ediliyor. Sanıklara bakıldığında, hepsinin daha önce sıkça ifade ettiği gibi “devlete hizmet” etmiş olan bu tetikçi takımının yargılandığı anlaşılıyor. Tetikçiler göstermelik davada yargılanacakken, bağlı oldukları kurumları yöneten devlet yetkilileri dava kapsamından çıkarılıyor.

Faili meçhul” cinayetleriyle ilgili iddianame, sanıkların 765 sayılı TCK’nın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek” suçundan cezalandırılmasını istiyor. Böylece devletin temel yetkililerini dava dışına çıkaran savcı ikinci adımda katliam ve yargısız infazları “çete, örgüt işi”ne bağlayarak devleti ikinci kez aklıyor.

Savcı, iddianamenin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan diğer bir “faili meçhul” davasıyla birleştirilmesini istedi. İkinci davadaysa Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir sanık olarak bulunuyor. Davalar birleştirerek yargılama sürecinin uzatılması amaçlanıyor.

Bu tekil örnek bile düzen yargısının işleyiş esasını, bugünkü yönetiminin geçmişten bağımsız olmadığını göstermek için yeterli veriyi sunuyor.

Cinayet şebekesi hala görevde

Düzen yargısı kirli savaşın katillerini bir bir aklarken diğer yandan katilleri koruma görevini de eksiksiz yerine getiriyor. Gözaltında kayıpların davaları hala zamanaşımına uğruyor, kirli savaşı yöneten komutanların şikayetleri soruşturma terörüne konu edilerek gazetelere baskı yapılıyor, katillere emir veren, sermaye devletinin asıl yönetim kademesi ise yargı sürecinde tanık dahi olmuyor.

Elbette bu şaşırtıcı bir süreç değil. Sonuçta aynı düzenin temsilcileri iktidardadır. “Kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır” diyen Erdoğan’la “PKK’nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız” diyen Çiller arasında fark yoktur. Çiller’in sözünün ardından Kürt işadamları kaçırılarak yargısız infazlarla katledildi. Erdoğan’ın sözünün ardından onlarca Kürt kadın ve çocuk ayrımı yapılmadan katledildi. Polis tarafından Diyarbakır’da katledilen Özgür Arda’nın ardından İHD, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2009-2012 Yılları Arası Güvenlik Güçleri Tarafından Öldürülen Siviller Raporu’nu açıklamıştı. Yaklaşık 4 yıllık bilanço 180 kişinin kolluk kuvvetleri tarafından katledildiğini gösteriyordu.

Bu cinayetlerse hiç de “faili meçhul” değil! Cinayetlerin günü, saati görevli personelin kimlikleri belli. Fakat düzen yargısı tarafından bu cinayetler de ya hiç soruşturulmadan ya da göstermelik davalarla aklandı. İnkar ve imha politikası devam ettirildiği için Kürt halkı ‘90’lı yıllardan farklı bir pratikle karşılaşmıyor. Dün kontrgerilla eliyle cinayetlere ağırlık verilirken bugün görev özel harekat timleri ya da polistedir. Yani cinayet şebekesinin görev paylaşımı dışında değişen bir durum söz konusu değil.

Aynı devlet politikasını Haziran Direnişi’nde katledilenlere ilişkin yürütülen yargı sürecinden de okumak mümkün. Antakya’da katledilen Abdullah Cömert örneğinde olduğu gibi, katil polisler sadece ‘tanık’ olarak ifadeye çağrılıyor, soruşturmalar zamana yayılarak uzatılıyor. Polisin vurduğu Ethem Sarısülük davasındaki gibi katil polisin kimliği ve cinayeti sabit olmasına karşın tayin edilip tutuksuz ‘yargılanıyor’.

Sermaye devletinin baskı ve şiddet üzerine kurulu düzeninde dönemler, hükümetler ve isimler değişse de pratik aynı oluyor. Bu nedenle ne yargısız infazlar bitti ne de katiller ceza aldı.


 

 

Esenyurt'ta Maraş anması

 

Maraş Katliamı'nın 35. yılında, Esenyurt'taki Erenler Cemevi'nde düzenlenen anma etkinliğiyle katliam ve katliamcı devlet lanetlendi.

Anma etkinliğine, imzacısı olmasına rağmen çeşitli yöre dernekleri ile Esenyurt Halkevi katılım sağlamadı. Bu durum, kürsüden yapılan konuşmalarla teşhir edildi. Etkinlikte ayrıca, Maraş Katliamı’na ilişkin bir sinevizyon da gösterildi.

Açılış konuşmasında Maraş Katliamı'na ilişkin bilanço aktarıldı.

Şiir ve müzik dinletisinin de yapıldığı etkinlikte, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu bir konuşma yaptı.

BDSP adına gönderilen selamlama mesajında katliamcı devlet geleneğine vurgu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

 
§