27 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/50

2014: Mücadeleye devam!
AKP, “paralel devlet” ve Kürt hareketi
Yolsuzluk operasyonu üzerine
Aslolan kazançsa gerisi teferruattır”
Toplantı ve yürüyüş hakkı “yasak” kıskacında
Baskı ve işkenceye karşı mücadeleyi yükseltelim!
Yargılayanlar yargılanıyor!
“Asgari ücretlinin payı azalıyor!”
Greif işçileri greve hazır!
Emekçiler grevle alanlara çıktı!
BDSP’den seçim seminerleri
Gebze’de asgari ücret ve yolsuzluklara protesto!
Haziran Direnişi - 2 H.Fırat
Cenevre’ye ortak heyetle gidiyorlar
Dünyadan eylemler
2013: Bu daha başlangıç!
Ali Serkan Eroğlu anıldı
İÜ’de faşist saldırılara karşı eylem
Yargısız infaz düzeni yargı korumasında!
Bir ring sohbetinden yansıyanlar
İtibarımızın iadesine ihtiyacımız yok!
“Devletin elini tutmayacağız!”
(U)mutlu yıllar kadınlar!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

2014: Mücadeleye devam!

 

Türkiye’de 2013, Haziran Direnişi sayesinde unutulmaz bir mücadele yılı olarak belleklere kazındı. Sermaye düzeni ve AKP iktidarı yılın ikinci yarısından itibaren son 10 yılın en ağır sarsıntılarını yaşarken, sosyal mücadele cephesi, üzerindeki ölü toprağını silkeleme imkanı buldu. Denebilir ki Kürt sorunu cephesinde yaşananlardan tutalım da yılın son döneminde iyice kızışan iktidar dalaşına kadar Türkiye’de cereyan eden her gelişme ve olay, Haziran’ın canlılığını hala da koruyan etkisine maruz kaldı, kalmaya devam ediyor. Gerek kaba bir oyalamacadan-aldatmacadan başka bir anlamı olmayan “çözüm süreci”nin geniş kitleler gözünde teşhir olmasında, gerek dinci-gerici koalisyondaki depremin büyümesinde ve AKP-Cemaat arasındaki kavganın kızışmasında Haziran’la başlayan eylemli süreç önemli bir rol oynadı. Düne kadar kimileri için kadiri mutlak görülen, 2023, 2071 gibi ayakları alabildiğine havada planlarına prim verilebilen AKP iktidarı, yılın son ayında günleri sayılmaya başlanan kokuşmuş bir zavallı görünümü sergiliyor.

Tasfiyeci aldatmacanın parlak dönemi

Oysa dinci-gerici parti 2013’e girilirken Kürt sorununda “çözüm süreci” adı altında yeni bir manevra yapmış, sonraki aylara damgasını vuran büyük bir tasfiyeci rüzgar estirmişti. Şüphesiz bu konudaki başarıda, Kürt hareketinin tutumları belirleyici oldu. Kürt hareketinin düzen içi çözüm çizgisi ve 2007’den beri yaşanan aldatmacalara aldırmaksızın böylesi manevralara bağladığı temelsiz umutlar, AKP’nin işini hayli kolaylaştırdı. Paris suikastı, sürmekte olan operasyonlar, AKP sözcülerinin aşağılayan dili vb. nedeniyle bir dönem ön planda kalan başlangıçtaki güvensizlikler, yerini zamanla iyimser rüzgarlara ve güçlü bir inanışa bıraktı. Özellikle istihbarat heyetiyle görüşmeye inanılmaz bir anlam biçen Abdullah Öcalan’ın çabası ve müdahaleleri her türlü aykırı sesin kesilmesini sağladı. Öcalan’ın Diyarbakır Newrozu’nda okunan mesajı ile birlikte hem Türkiye’de hem de emperyalist metropollerden estirilen hava, KCK’nin eşzamanlı olarak açıkladığı ateşkes ve silahlı güçleri sınır dışına çekme planı, “çözüm süreci”ne dair kuşkulara son noktayı koydu.

2013’ü iktidar mevzilerini ve toplumsal dayanaklarını pekiştirerek geride bırakmayı, böylece 2014 seçimlerini garantiye almayı hesaplayan AKP, Kürt hareketini oyalamaktaki başarısının özgüveniyle toplumsal muhalefete yönelik saldırıları yoğunlaştırdı. Önce ÇHD avukatlarına, ardından KESK’e yönelik operasyonlar bu dönemde gündeme geldi. Böyle bir atmosferde karşılanan 1 Mayıs da dinci partinin saldırısından nasibini aldı. 2007’den itibaren yükselen mücadeleler sayesinde 2010’da kazanılan Taksim Meydanı yeniden yasaklandı. 1 Mayıs gösterilerine karşı dizginlerinden boşalan saldırı, Mayıs ayı boyunca Taksim’de yapılmak istenen her türlü sol eyleme yönelik olarak sürdürüldü.

Yılın ilk yarısındaki belki de en önemli sorun, AKP’nin (dolayısıyla Türk sermaye devletinin) Suriye’deki kanlı savaşta üstlendiği kirli taşeronluğun yarattığı sıkıntılardı. Özellikle 11 Mayıs’ta Reyhanlı’da gerçekleşen bombalı saldırı, toplumda büyük bir infiale yol açtı. AKP’nin Suriye’de zaten iflas etmiş, gerici çeteler kullanarak icra ettiği saldırgan politikası daha fazla sorgulanır hale geldi.

Yılların birikimine dayalı sarsıcı sosyal patlama

Öte yandan Mayıs ayında Taksim’in yayalaştırılması ve Topçu Kışlası projesi de hayata geçirilmeye çalışılıyordu. Buna karşı sürmekte olan barışçıl direnişe vahşi polis saldırısının büyük bir sosyal patlamanın kıvılcımı olacağını kimse beklemiyordu. Gezi Parkı’nda uygulanan acımasız polis terörü, 31 Mayıs gecesinden başlayarak tüm Türkiye’nin sokaklara dökülmesine yol açtı. Gösteriler boyunca uygulanan devlet terörü direnişi geriletmek bir yana, daha da sertleşmesine ve tüm dünyanın gündemine oturmasına yaradı. Eylemler boyunca, bizzat eylemciler tarafından sık sık dile getirildiği üzere, bir anlık yanıp sönen bir patlama olmayı aşıp günlere-haftalara yayılan bir direnişe dönüşen büyük kitle hareketi, Gezi Parkı meselesinin çok ötesinde yıllara yayılan tepki birikimine yaslanıyordu. AKP iktidarının ekonomik, sosyal, siyasal saldırılarının ve şefinde cisimleşmiş despotizmin yıllar boyunca mayaladığı öfke patlaması, kimsenin inkar edemediği üzere AKP’ye 11 yıllık iktidarlaşma sürecinin en büyük şokunu yaşattı. Yankısı tüm dünyada hissedilen, Brezilya’dan Mısır’a yeni halk hareketleri dalgasını alevlendiren Haziran Direnişi sayesinde, Tayyip Erdoğan’ın popülaritesi efendileri tarafından bile açıkça tartışılır hale geldi. Dinci akımın şu sıralar geri dönülmez bir noktaya varmış olan iç iktidar dalaşının kızışma belirtileri iyice ayyuka çıktı. AKP’yi iktidara taşıyan en büyük örgütlü güç olan Gülen cemaati tarafından Erdoğan’ın terbiye edilmesi ihtiyacından, güç kirlenmesi yaşadığından vb. daha açık şekilde söz edilir oldu. Yaz döneminde Tunus ve Mısır’da “ılımlı İslam modelinin” emperyalist efendisi tarafından dahi tescillenen çöküşü ise buna tuz biber ekti.

Direniş sadece AKP’yi sarsmakla kalmadı, başta medya olmak üzere tüm düzen kurumlarını etkin bir teşhire tabii tuttu. Partileri ve yayın kuruluşları üzerinden tekelci Türk burjuvazisinin ve düzeninin tepeden tırnağa nasıl bir kokuşma yaşadığı, tüm dünyanın gözleri önünde günlerce test edildi.

Safları netleştiren gelişmeler

Haziran Direnişi çözüm süreci aldatmacasına kapılmış olan, AKP ile kurulan masadan demokrasi çıkacağını uman Kürt hareketini ve onun Türkiye solundaki örtülü-açık kuyrukçularını da afallattı. Dinci-gericiliğin tasfiyeci oyununa, AKP’nin “Akil İnsanlar” komisyonları gibi propaganda mekanizmalarına, “Yargı paketi”, “Meclis Komisyonu” gibi yalandan adımlara verdikleri destekle Kürt halk kitlelerini beklenti içinde pasifize edenler, Haziran günlerinde AKP’nin zayıflamaması telaşıyla hareket ettiler. Kürt hareketi saflarından bazıları bunda ölçüyü o denli kaçırdılar ki direnişi “Ergenekon işi” olarak damgalamayı yaz sonuna kadar sürdürmekte beis görmediler.

Haziran Direnişi, ayrıca hem ilerici sendikal mevzilerdeki koltukları üzerinden reformizmin bürokratik sendikal perişanlığına, hem de militan kitle eylemleri karşısındaki uğursuz rolüne daha ilk günden başlayarak ışık tuttu. Daha Taksim’in zaptedildiği ilk gün eylemi sonlandırmaya yeltenen reformist çevreler, hem bütün çatışma anlarında, hem 15 Haziran saldırısı öncesinde Tayyip Erdoğan’la yaptıkları görüşmedeki utanç verici tutumlarıyla, hem 11 ve 15 Haziran gecelerinde yapılan saldırılar öncesindeki yalpalamalarıyla, militan kitle mücadelesinin önündeki dalgakıranlar olmayı sürdürdüler. Devrimci siyasetlerin müdahalesi ve kitlelerin militanlığı sayesindedir ki direniş ilk kitlesel forumlar üzerinden dövüşerek ve kaybetmeden geri çekilmeyi başardı.

Haziran Direnişi’nin politik ve moral gücünü koruyarak ve forumlara evrilerek geri çekilmeyi başardığı Temmuz ortalarına gelindiğinde, Kürt hareketi Öcalan’ın talimatları doğrultusunda sıkı sıkıya AKP’nin tasfiyeci aldatmacasına yapışmış, birinci aşama olan ateşkes ve geri çekilme karşılığında anayasal ve yasal düzenlemeler bekliyordu hala. Oysa AKP yönetimindeki Türk sermaye devleti, Kürt halkının Rojava’daki fiili kazanımlarını özerkliğe taşıyacak geçici yönetim hazırlığına karşı cihatçı çete sürülerini Kürtler’in üzerine saldırtmakla meşguldü. Rojava halkının silahlı mücadelesi karşısında AKP bu kirli savaş siyasetinde de iflas etti; Kürt halkının kazanımlarını pekiştiren adımlarını engelleyemedi.

İflas eden “çözüm sürecini” yaşatma gayretleri

Eylül başlarında “çözüm süreci”nin fiilen çöküşü anlamına gelen çekilmenin durdurulması, AKP’yi yeni manevralara yöneltti. Bir kez daha Öcalan’ın umutlarına ve yardımlarına başvuruldu. Önce göstermelik bir “demokratikleşme paketi” ile, ardından da Barzani ve Şivan Perwer ikilisi kullanılarak sahnelenen Diyarbakır şovuyla tasfiyeci aldatmacaya soluk aldırılmaya çalışıldı. Fakat hakkını teslim etmek gerekir ki hiçbir şey Öcalan’ın bu doğrultudaki çabalarıyla karşılaştırılamaz. Kürt halkı ve hareketi saflarında tüm inandırıcılığını yitirmiş, Yüksekova cinayetleriyle son noktası konulmuş sayılan “süreç”, Öcalan’ın MİT heyetine bağladığı umutlar ve AKP şeflerinin açıklamalarından ibaret bir şekilde yaşatılmaya devam ediyor. Zira AKP’nin bu oyalamayı hiç değilse yerel seçimlere kadar sürdürmeye büyük ihtiyacı var. Özellikle AKP-cemaat arasında yılın son günlerinde geri dönülmez bir noktaya gelen iktidar dalaşı, Kürt hareketinin oyalanıp dizginlenmesini AKP için yaşamsal hale getiriyor ve anlaşıldığı kadarıyla İmralı’daki masadan bu yönde umduğu verimi daha bir süre alacak gibi görünüyor.

AKP iktidarında “sendrom”a da konu olan Eylül ayı, aynı zamanda Haziran Direnişi’nin etkisinin canlılığını yansıtan militan kitle eylemlerine sahne oldu. ODTÜ Direnişi ve Tuzluçayır’dan başlayan cemevi-cami projesi karşıtı eylemler Haziran’ın moral gücüne dayandılar ve dolaysız yankısı oldular. Bir kez daha görüldü ki Haziran’dan sonra “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır…”

Dinci gericiliğin iç iktidar kapışması

Bunun böyle olduğunu dinci-gericiliğin sürmekte olan iktidar-rant dalaşı da gösterdi. Hiç şüphesiz dinci-gerici iktidar blokundaki iç çatışmanın kontrolden çıkması, 2013’ün siyasal plandaki son önemli gelişmesi oldu. 7 Şubat 2012’de MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla su yüzüne vuran AKP-cemaat kapışması, Haziran Direnişi’nin basıncı altında, kızlı-erkekli tartışması, ardından dershanelerin kapatılması girişimi vb. yeni boyutlar alarak kirli çamaşırların döküldüğü bu son aşamaya kadar geldi. Dinci-gerici koalisyonun artık dikiş tutmayacağı konusunda kimsenin şüphesi yok. Dahası bu kapışma, salt AKP iktidarının hayallerine kibrit suyu dökmekle kalmayıp, sermaye düzeninin çirkefliğine, dinsel gericiliğin karanlığına, Türk burjuvazisinin son istikrar kalesi-dayanağı sayılan, dünya pazarında dahi medarı iftihara konu olan din bezirganlarının paraya tapınışına da ayna tutuyor.

Sınıf cephesinde mevzi direnişler sürüyor

Burjuvazi cephesini son sürat yeni bir istikrarsızlık dönemine taşıyan 2013 yılı, işçi sınıfı cephesinden ancak mevzi eylemlerle geride kaldı. Haziran Direnişi’ne şiarlarıyla, kitle katılımıyla, militanlığıyla, Taksim Meydanı’nda oluşturulan kolektif atmosferle siyaseten rengini veren sınıf ve emekçi kitleler olmasına rağmen, işçi sınıfı direnişte kolektif kimliği ve öncü inisiyatifiyle yer alamadı. Fakat bu, yıl boyunca işçi sınıfının hareketsiz kaldığı anlamına gelmiyor. Yılın ilk günlerinden itibaren işçi bölükleri Şişecam, Abdi İbrahim, Teknopark inşaat, Daiyang-SK Metal, Taral Makina, PMR Kauçuk, Bosch, THY, Arobus, İsdemir, tekstil TİS’leri, Feniş, Greif vs. bir dizi işletme ve alanda işgaller, grevler, direnişlerle gündemdeydi. Sanayi havzalarındaki yakın gözlemlerden biliyoruz ki Haziran’dan bu yana yaşanan toplumsal hareketlilik, sınıf ve emekçi kitleler arasında bir kaynaşma yaratmış, militan direnişler konusunda uyaran işlevi görmüştür.

İşçiler, emekçiler, gençlik, emekçi kadınlar,

Aleviler, Kürt emekçiler de dahil toplumun tüm mücadele dinamikleri için 2013 gerçek bir başlangıç olarak geride kaldı. 2014’ü AKP’siyle birlikte sermaye düzeninin iliklerine kadar sarsılmış olduğu, kendi pisliği içinde debelendiği bir şekilde karşılıyoruz. Egemenleri ve çürümüş düzenlerini yeni bir çalkantı dönemi bekliyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin elinde ise “mücadeleye devam!” çağrısını 2014’e taşıyan, Haziran Direnişi’nin canlı meşalesi yükseliyor.

 
§