9 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/11 (44)

 Kızıl Bayrak'tan
Zorlu bir mücadele dönemine girerken
Açlık grevleri kritik aşamada, AKP “iyi polis-kötü polis” oynuyor!
Zindanda direniş, sokakta direniş!
Dışarda güçlü eylemlilikler olmadıkça ölümler engellenemez!
Açlık grevleri ölüm sınırında!
Güngören katliamının failinin kontrgerilla olduğu ortaya çıktı
"Ölüm haberi yapmak istemiyoruz!"
Sermaye hükümeti AKP 2013 yılı programını açıkladı
Direniş ve grevler
işçi sınıfı mücadelesine aittir!
Metal İşçileri Birliği (MİB) MYK Kasım ayı toplantısı
Sosyalizm bayrağı
Ege’de dalgalanıyor!
Volkan Yaraşır’ın
İzmir gecesine mesajı
Başarılı bir etkinlikliğin ardından
Ekim Devrimi üzerine
Yaygın birlik ve kardeşlik çağrısı
Stuttgart’ta coşkulu etkinlik
Açlık grevine Avrupa’dan destek
Gençlik YÖK’e karşı
alanlara çıktı!
Açlık grevi üniversitelerde selamlandı
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin
Suriye açmazı büyüyor!
Yerel seçimler için
hazırlıklar başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dışarıda güçlü eylemlilikler olmadıkça ölümler engellenemez!

 

Zindanlarda açlık grevleri 60’lı günlere yaklaştı. Açlık grevindeki tutsakların B1 vitamini alması engelleniyor. 2000 öncesi ölüm oruçlarında B1 vitamini alınmıyordu ve ölümler 62, 63. günde başlamıştı. Demek oluyor ki önümüzdeki günlerde zindanlardan ölüm haberleri gelebilir.

Talepler kabul edilirse, sadece Kürt siyasi tutsaklar değil, Kürt halkı ve dolaysız olarak devrim kazanacak. Gelinen aşamada, Kürt halkı ölümleri engellemek için dışarıda yoğun bir eylemlilik içinde. Türkiye devrimci hareketinin de dışarıdaki eylemlere katılımı, kendi özgünlüğünde yaptığı eylemlerden farksız olmalıdır. Unutmamalıyız ki dışarıda güçlü eylemlilikler olmadıkça ölümler engellenemez.

Boyumuzdan yüksek bir yere çivi çakmamız gerekirse, masa, sandalye, merdiven gibi bir malzemenin üzerine çıkar çiviyi çakarız. Çiviyi çakan biziz, ama yüksek yere uzanmak için kullandığımız malzeme olmadan çiviyi asla çakamayız. Tutsakların kazanması için de dışarıdaki eylemler, ölümleri engelleyecek ve tutsaklara kazandıracak “yükseklikte” olmalı. Dışarıdaki eylemlilikler olmasa, tutsaklar, deyim yerindeyse, kazanmak için yüksekliği kendi bedenleriyle sağlayacak.

19 Aralık sonrası dışarıda ses neredeyse yoktu. Sessizlik hakimdi. Biz ölüm orucu direnişçileri bu sessizliği, yeni ölümlerle parçalamayı düşünüyorduk. 21 Mart’ta Cengiz şehit düştüğünde hepimiz onu kıskanmıştık. Ölümü kıskanmamız duygusallıktı. Ama ne yazık ki, sessizliği ölümler bozacak düşüncemiz politik ve bilimsel olarak doğruydu. Şimdi ki açlık grevi ve ölüm orucu için dışarıda azımsanmayacak oranda eylemlilik var. Ne var ki sonuç almaya yeterli değil.

Çünkü direniş başladığı günden çok daha farklı ve ileri bir içeriğe büründü. Artık tecritin kalkması için yapılan bir AG, ÖO değil, Kürt halkının –kendi deyimleriyle söylersek- ülke genelinde bir serhıldanı oldu. TC’nin sıkışmışlığı da bu gerçeklikten ileri geliyor. A. Öcalan’la avukatlarının görüşmesi TC için bir sorun teşkil etmiyor. Kaldı ki görüşmeyi her an yeniden kesebilirler. Bu açıdan TC’yi zorlayacak bir şey yok. Ama bugün eylem Kürt halkının serhıldanına dönüşmüş durumda. A. Öcalan’la avukatları bir saat bile görüştürülse, bu, Kürt halkının kazanımı olacak. TC’yi zora sokan da bu.

Ayrıca verili durumda devletin müdahale ederiz sözleri, doğrudan, katlederiz olarak algılanmalı. 19 Aralık’ta 28 siper yoldaşımızı katlederek “hayata döndüren” devlet F tipi hücreleri açmayı amaçlıyordu. Oysa bu gün hücreler uygulamada. Müdahale “tedavi ederiz” şeklinde söyleniyor. Bilincini yitirmeyen hiçbir tutsağa serum takamazlar. Bilincini yitiren birine, serum takıldığında, bilinci yerine geldiğinde, serumu çıkarır. Eli kolu bağlı olsa bile takılan serumu işlevsiz hale getirebilir. Yani katillerin “iyi niyetli (!)” ve insanları “yaşatmaya” yönelik tıbbi bir müdahalesi, tutsakların katledilmesi ya da büyük zararlar görmesine yol açacak. Kaldı ki bütün bunları TC biliyor ve bir an için bile olsa “iyi niyetli” olamazlar. Her müdahale sözü, bu yüzden katliam olarak anlaşılmalı.

Müdahale yalnızca içeriye olmaz. Aynı oranda dışarıya da saldırı olur. Katliam boyutlanır. Bütün bunları dışarıdaki eylemlerin kitleselliği ve militanlığı engelleyebilir. Komünistler söylenmesi gerekeni söylediler. Şimdi söyleneni ete kemiğe büründürmeliyiz:

(…) Sınıf devrimcileri önümüzdeki günlerde, başta Kürt siyasi tutsakların başlatmış olduğu açlık grevleri olmak üzere, Kürt halkının haklı ve meşru temellere dayalı her çıkışını eylemli dayanışmaya konu edecek, bunun karşısında sermaye devleti cephesinden gelen her türden saldırı karşısında mücadeleyi büyütecek, öte taraftan Kürt sorununa dönük işçi sınıfının devrimci programını öne çıkaran siyasal faaliyetini kesintisiz sürdürecektir. “(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, 2 Kasım 2012, Sayı 10-43)

2000 Ölüm Orucu Gazisi
Muharrem Kurşun

 

 

 

 

BDP Bursa İl Başkanı Mehmet Dilek ile faşist saldırılarla ilgili konuştuk…

Sorumluların açığa çıkarılmasını istiyoruz”

 

- Olayların gelişimini anlatır mısınız?

- Bursa’da 4 günlük bir gerginlik yaşandı. Biz BDP ilçe örgütü olarak 28’inde bir basın açıklaması yapıp AKP ilçe binasına çelenk bırakıp eylemimizi bitirecektik. Daha oraya varmadan emniyet ve faşist gruplar tarafından önümüz kesildi. Herhangi bir olaya sebebiyet vermemesi için emniyet güçlerinden grubun dağıtılmasını istedik. Üstümüze tazyikli su ve biber gazı sıkıldı. Daha sonra faşistler tarafından saldırıya uğradık. Güvenlik güçlerinin tutumu belliydi. Onlara müdahale etmeden tamamen bizim kitlemizi geri püskürtmek istediler. Bizler de ilçe binamıza gelerek üyelerimizle birlikte binaya girdik. Ertesi gün tekrar faşistlerin toplandığını duyduk. Güvenlik güçlerini arayarak kitlenin dağıtılmasını istedik. Kitle dağıtılmadığı sürece bizim tarafta da toplanma oluyordu. BDP ilçe binasına saldırılacağının duyumunu alan halkımız ilçe binasına geliyordu, nöbet tutuyorduk. Güvenlik güçlerinin tutumu açık ve netti. Sadece bizim güçlerimize saldırıyorlardı. Toplanan gruba hiçbir şekile müdahale edilmedi. Ertesi gün bizim insanlarımızdan 3 kişi silahla yaralandı. Bunlar hastanede tedavi altına alındı. Ertesi gün de bir kişinin polis kurşunuyla vurulduğu söyleniyor. Biz gerek emniyet güçleriyle gerek valiyle konuşarak bunun hakkında soruşturma açılmasını istedik. Bu cinayete teşebbüstür ve bunun bir an önce açığa çıkmasını istiyoruz. Valiye çağrımız budur. Kendisi bir siyasi partinin valisi değil de Bursa valisi ise adaletli davranmasını istiyoruz.

- Gözaltı ve tutuklamalar hakkında bilgi verir misiniz?

- 6 arkadaşımız gözaltına alındı. Bunların tek suçu ilçe örgütünün aldığı bir karara uymaktır. Eylem kararı yasal ve demokratik bir haktır. Tek suçları bunlara katılmaktır. 5 arkadaşımız tutuklandı.

- Basında polisin açıklamalarında 14 kişinin gözaltına alındığı söyleniyor?

- Biz bu açıklamaların göstermelik olduğunu düşünüyoruz. 14 rakamı doğru ise diğer 8 kişi kim o zaman? BDP üyesi olunca veya Kürt olunca tutuklananların isimleri açıklanıyor peki diğer tutuklananların isimleri neden açıklanmıyor. Böyle bir şey varsa, 8 kişi daha gözaltına alındıysa isimleri açıklansın. Açıklanmadığı ölçüde biz bunların olayların üstünü örtbas etmek için yapıldığını düşünüyoruz. Ki öyle!

- Bundan sonrası için neler söylemek istersiniz?

- Biz gerek yöre dernekleriyle gerek emniyet güçleriyle görüştüğümüzde herkesin bu saatten sonra sağduyulu olması gerektiğini söyledik. Bizim önümüzü kesme gibi bir haklarının ve yetkilerinin olmadığını söyledik. “Eğer siz insani olarak düşünürseniz sizin yeriniz bizim yanımızdır. Binlerce insanın bu ülkede akan kan dursun diye bedenlerini ölüme yatırırken bizim burada onların sesi olmamız gerekiyordu. Halklar karşı karşıya gelmesin burada etnik bir çatışma olmasın” diye biz çağrılarımızı yapıyoruz. Gerek kitlemizle gerek sivil toplum örgütleriyle bunları söylüyoruz. Hükümet başı savaş dili kullanırsa bu yerele de yansır. Buna müsait olan yerlerden biri de Bursa’dır. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz sene 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ve 12 Eylül’de faşistlerin saldırılarına polisin müdahalesi olmamıştı. Onun için herkesin sağduyulu olması gerekiyor.

Kızıl Bayrak / Bursa