2 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/10 (43)

 Kızıl Bayrak'tan
Açlık grevleri kritik bir aşamada
Direniş sermaye devletinin açmazını derinleştiriyor
Polis terörüne rağmen 'topyekûn direniş!'
“Tutsakların talepleri
kabul edilmeli!”
Zindanlarda direnmek
bir büyük devrimci gelenektir!
29 Ekim’de yaşananlar ve ötesi
Paylaşılamayan bir cumhuriyet
Grev hakkı grev yapılarak
kazanılır
2013 bütçesi açıklandı
İzmir Birleşik Taşımacılık Sendikası
(BTS) Başkanı Bülent Çuhadar ile TCDD’nin özelleştirilmesi gündemli konuştuk!
TKİP IV. Kongresi toplandı!
İstanbul Etkinlik Hazırlık Komitesi Sözcüsü ile konuştuk
Ekim Devrimi, Leninist Parti diyalektiği
Birlik ve kardeşlik çağrısı büyüyor!
Alman kapitalist tekelleri büyürken, toplum yoksullaşıyor!
İşçi ve emekçiler ayakta
Avrupa, işçi ve emekçi eylemleriyle çalkalanıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzmir Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Başkanı Bülent Çuhadar ile TCDD’nin özelleştirilmesi gündemli konuştuk!

Kurumumuza, işimize, ekmeğimize sahip çıkmak için...”

 

- Bakanlar kurulunda imzalanan ve meclis gündemine getirilmesi beklenen Demiryolu Yasa Tasarısı neleri içermektedir? Ayrıntılı bilgi verir misiniz?

- Demiryollarında uzun zamandır devam etmekte olan özelleştirme çalışmalarının noktalanmasıdır. Şöyle ki; 1995 yılında Booz Allen & Hamilton raporuyla başlayan bu özelleştirme çalışmaları Kanada’lı bir firma olan Canac raporuyla devam etmiş, bu süre içerisinde kurumun yaptığı pek çok hizmet özel sektör eliyle yapılmaya başlanmış, iş yerleri kapatılmış, kar getirmeyen hatlarda çalışan trenler seferden kaldırılmış ve buna benzer pek çok uygulama zaten hayata geçirilmişti. Bu yasa tüm bu süreçlerin tamamlanarak demiryolu ulaştırmasının özel sektöre devri ve çalışanların güvencesizliği anlamına gelmektedir.

Yasa, demiryollarının geliştirilmesinden çok kar getiren hatların ve işletmelerin özel sektöre devrini ön görmektedir. Oysa 8252 km demiryolu tek hat olarak çalışmaktadır. Yeni yolların yanı sıra bu tek hat işletmeciliğini çift hatlı sinyanilazyonlu hale getirilmesi gerekmektedir.

Yasada, çalışanları güvence altına alacak bir hüküm yoktur. Çalışanların önemli bir kısmı havuza gönderilecektir. Kurumda çalışan pek çok personel İFP (İhtiyaç Fazlası Personel) olarak başka kurumlara gönderilecektir.

Yasayla siyasi ve bürokratik müdahaleler yasal hale getirilecektir. Bakan tek belirleyici konumdadır.

Yasa, pek çok komisyon kurulmasını ön görmekte Bakanlık, kurum ve özel sektör temsilcileri bu komisyonlarda yer almakta ancak çalışanların temsilcilerinden söz edilmemektedir. Dolayısıyla çıkarılmak istenen yasa ne TCDD’yi geliştirecek ne de çalışanların lehine bir uygulama olacaktır.

- Bu yasa tasarıyı sendikal örgütlülüğe bir saldırı olarak düşünüyor musunuz?

- Bu tasarı sadece sendikal örgütlülüğe bir saldırı değil aynı zamanda çalışanların iş güvencesini ortadan kaldıran bir uygulamadır. Açıklamak gerekirse taslak, demiryollarının mevcut organizasyonunu ortadan kaldırarak TÜRK TREN A.Ş. olarak sektörde yer alacaktır. Çalışanlar artık anonim şirket elemanı olacağından özel sektör çalışma hükümlerine tabi olacaklar doğal olarak iş güvencesinden bahsetmek olanaksız olacaktır. Hükümetin tüm kamu kurumlarını hedef alan KHK’lerle birleştirildiğinde ve kamu personel yasasıyla birlikte düşünüldüğünde tüm kamu çalışanlarının da iş güvencesinin ortadan kaldırılacağı da akıldan çıkarılmamalıdır.

- Bu yasa tasarısına karşı BTS sendikası olarak neler yapmayı düşünüyorsunuz?

- Sendikamız bu süreci yıllar öncesinden ön görerek daha önce bahsettiğim Booz Allen & Hamilton ve Canac raporlarının hayata geçmemesi için çok ciddi mücadeleler vermiş ancak sektörde tek başına mücadele vermek zorunda kaldığı için ciddi bir direnç örgütlenememiştir. Geldiğimiz noktada son yasa demiryollarını tümden ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdir. Tecrübelerimizle biliyoruz ki, sadece sendikamızın vereceği mücadele yine yeterli olmayacaktır. Bu yüzden demiryollarında örgütlü başta sendikamız olmak üzere diğer sendika ve derneklerle yasaya karşı ortak mücadele yürütecek bir platform oluşturma çabasına girdik. Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıkladığımız bir deklarasyonla da bu kararlılığımızı ifade ettik. Oluşturulan platform olarak kurumumuzun talan ve tasfiyesine karşı, çalışanlarımızın iş güvencesinin ortadan kalkmaması amacıyla birçok eylem ve etkinliklerimiz gündemde olup birlikte karşı koyma kararlığımızı ifade ettik.

- Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

Hafızalarımızı biraz zorlarsak AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana gündemi işgal eden kurumların başında demiryolları gelmektedir. Ne yazık ki bu gündeme geliş, hükümetin dediği gibi ilerleme ve gelişmelerle değil Pamukova ve Tavşancıl’da olduğu gibi onlarca insanın yaşamını yitirdiği kazalar, Tuzla tersanelerinden daha fazla ölümlü iş kazaları ve hükümetin bir şova dönüştürdüğü yüksek hızlı trenlerle gündeme gelmiştir. Artık demiryolu çalışanları için mücadele etmekten başka bir yol kalmamıştır. Di demiryolcuları, güvenli bir demiryolu ulaştırması için de tüm halkımızı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Çünkü demiryolu ulaşım sektörünü kullanan halkımız çok iyi bilmelidir ki, özelleştirme sadece ideolojik bir saldırı olmayıp demiryolu iş kolunda ulaşım güvenliğini de yok etmektedir.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

 

Araştırma görevlileriyle
dayanışma büyüyor

 

Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şubesi, Üniversite Konseyleri Derneği, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Akademi Susmayacak, GIT Türkiye ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi, 31 Ekim günü, İTÜ’de direnen araştırma görevlilerini ziyaret etti.

Ziyarette ilk konuşmayı yapan Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Betül Korkut, 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan YÖK'ün şimdi de bilime saldırdığını ifade ederek araştırma görevlisi kıyımına hazırlanıldığına dikkat çekti.

Ardından Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şube Başkanı İsmet Akça söz aldı. İTÜ'de yapılanın araştırma görevlileri için prova olduğuna dikkat çekerek, İTÜ'nün buna karşı direnişin de örüldüğü yer olduğuna değindi.

Üniversitelerin piyasacı, sermayenin ihtiyacına göre çalışılan, neo-liberal politikaların esas alındığı yerler olarak kurgulandığını, AKP'ye muhalif düşüncelerin varolamayacağını, bunun yerine muhafazakar kadroların yerleştirilmek istendiğine değinen Akça "Buna izin vermeyeceğiz" diyerek sözlerini 6 Kasım YÖK protestosuna çağrı yaparak bitirdi.

Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği adına konuşan Gülhan Hoştürk, 50/d ve 33/a uygulamalarına dikkat çekti.

GIT Türkiye adına konuşan Fisun Öztekin ise akademik özgürlük adına çalışan bir kurum olarak 50/d'nin yarattığı sorunlara değindi. "Araştırma görevlisi gençler piyasanın kırılganlığına terk ediliyor" diyerek sözlerini tamamladı.

Üniversite Konseyleri Derneği adına konuşan Emre Gürcanlı, yaşanan sorunun temelde iş güvencesine yönelik olduğuna dikkat çekerek bir tekstil işçisinden araştırma görevlisine kadar her kesimin güvencesizliğe maruz bırakıldığını ifade etti. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Meryem Kurtulmuş da Yeni YÖK Yasa Taslağı'na değinerek araştırma görevlilerine taslakta yer bile verilmediğini ifade etti.

Eyleme katılan İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden İzzettin Önder de söz alarak burada yalnızca atılan araştırma görevlileri için bulunmadığını, esas olarak eğitim sisteminin korunması için burada olduklarını ifade etti. Marks'ın bilim ve felsefe arasında kurduğu bağa dikkat çekerek, yaşananların böyle yorumlanmasının önemine dair vurgu yaptı. Eylem bitirilirken üniversitedeki voleybol turnuvasında “anti-50/d” takımının maçı kazandığı bilgisi verilerek rektörlük önündeki çadırın dışında da görünür olmak için çaba harcandığına değinildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul